Ensar İlyasoğlu

ensarilyasoglu@gmail.com

8 MART !..

2112
8 Mart “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” Çanakkale de on yılı aşkın bir süredir, çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır.
Özellikle, kamu emekçisi kadınların merkezinde olduğu etkinliklerle “kadın sorunları” tartışılır, talepler dile getirilir. 
Erkek emekcilerin de desteğini alan Çanakkaleli kadınların sesi , ülkemizin diğer emekçi kadınlarının sesi ile buluşur.
Bu durum, Çanakkale’nin toplumsal-siyasal hayatı için ilerletici bir önem taşımakta, kentsel hayatın demokratikleşmesinin dinamiklerinden birisini oluşturmaktadır.
Kadınlar arasında birlik, mücadele, dayanışma duygu ve bilincinin gelişmesi, kadınların örgütlenerek mücadele etmesi, kentin sosyal dokusunu olumlu yönde etkilemektedir.
Bugün, on yıl öncesine göre, en ‘muhafazakâr’ parti ve siyasal çevreler bile, ‘kadın sorunlarından’ daha fazla söz eder duruma geldiler.
Sosyal ve siyasal alanda kadınların etkinliğinin arttığını  gözlemleyebiliyoruz!..
Ancak, bu kazanımların geliştirilmesi ve kalıcılaştırılması,  kadın sorununun  doğru bir temelde ele alınması ile olanaklı olacaktır.
Genel olarak söz edilen kadın sorunu, “özünde” emekçi kadın sorunudur. Bunun pratik anlamı ise; emekçi kadınların sorunu çözümlenmeden, “kadın sorunu” çözümlenemez.
Emekçi kadın sorunu ise , özünde genel emekçi sorununun “özgün”, “özel”  bir alanını ve yönünü oluşturmaktadır. “Özel”, “özgün” ama en temel öneme sahip bir yönünü!...
Burdan çıkarılması gereken en temel sonuç; kadın sorununun çözümü, emekçi kadın sorununun çözümüne; emekçi kadın sorununun çözümüsü ise, genel emekçiler sorununun çözümüne bağlı olmasıdır.
Kısaca, tersinden söylemek gerekirse, kadın sorunun çözümü, emekçi sorunlarının çözümü ekseninde ele alınmalıdır. Emekçi sorunları çözülmeden, kadın sorununun çözümünden söz edilemez.
Ancak bu; kadın sorununun özel önemini ve özgün yanını görmezden gelmeye götürmemelidir.
Ayrıca emekçi sorunlarının çözümü, ‘kendiliğinden’ ve mekanik  bir şekilde kadın sorununu çözerek ortadan kaldırmayacaktır.
Kadın sorunun tümü ile ortadan kalkması için; yeni bir kültürün, sosyal ve toplumsal dokunun derinliğine sinmiş olan, erkek egemen kültürün kalıntılarının yerini alması ile mümkün olabilir.
Kadının ezilmişliğinin ve ikinci cins durumuna düşürülmesinin tarihsel-toplumsal izlerinin silinmesi uzun ve çetin süreçlerden sonra gerçekleşebilecek derinlikte bir sorundur.
Bugün açısından kadınlar; günlük, acil ve yakıcı taleplerini, genel ve nihai taleplerine ve kurtuluşlarına bağlı ele almalıdırlar.
8 Mart,  hem ilimizde, hem de ülkemizde tüm bu tartışmalar için yeni zeminler ve olanaklar sunmaktadır.
Artık merkeze sıkışmış bir kadın hareketinin aşılması, emekçi semtlerindeki kadınların harekete katılması, demokrasi için, demokratik bir hayat için zorunludur.
Özellikle ilimiz açısından söylemek gerekirse, emekçi kadın hareketi önemli bir deneyim ve birikime sahiptir.
Bu birikimler üzerinden, bağımsız kadın örgütlenmesinin olanakları genişlemektedir. Ve bu yolda atılan her adım, yapılan her katkı ilimizin sosyal ve toplumsal hayatı için ilerletici bir çaba anlamına gelecektir.