TBB Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, dün Çanakkale’yi ziyaret etti. Ziyaretine sabah saatlerinde Çanakkale Adliyesi’nde başlayan Fevzioğlu, burada avukatlarla bir araya geldi. Ardından Baro’da basınla bir araya gelen Fevzioğlu, burada yaptığı açıklamada; “ABD`de devam eden Reza Zarrab`ın tanıklık yapacağı davayla ilgili olarak değerlendirmelerde bulundu. Konuyla ilgili ortada iki iddianame bulunduğunu ve bunları okuduğunu belirten Fevzioğlu; “ İki iddianameyi satır satır okuduğunuzda beyan delillerinden, yani tanıkların ifadelerinden daha fazla, belgelerden söz edildiğini görüyorsunuz. Bu belgeler para transferlerine ilişkin belgeler ve e-postalara yönelik iletişimin dinlenmesi belgeleri. E-posta server`ları Türkiye`de değil ve e-postaların dinlenmesine, ele geçirilmesine ilişkin. ABD`deki dosyada yetkili mahkemelerin kararları varsa, bu e-postaların da ABD delil hukukuna göre dosyaya kabul edilmesinin mümkün olabileceğini söyleyebiliriz. İşin geleceği yer şu, ‘dosyadaki deliller hukuka uygun ele geçirildi mi, geçirilmedi mi? Dosyadaki deliller sağlam mı, değil mi İddialar ağır. İddialar bizi ilgilendiriyor. Bu durumda Türkiye`nin yapması gereken çok akıllı bir hamle var. Bu dava ile arasına mesafe koymak. Bu davada adı geçenleri kahraman, vatan evlatları olarak savunmaktan vazgeçmek, `İran`la ticareti bu sayede yaptık` gibi, kendilerinden başka hiç kimseyi ikna edemeyecek savunmalar yapmamak. Eğer 5 yıldaki rakam 50 ile 60 milyar dolar ise bundan çok büyük bir ceza bankacılık sistemimize çıkabilir. Her Türk şirketi ve vatandaşı kara listeye de alınabilir. Bu sebeple devlet olarak, `Bununla alakamız yoktur` demek zorundayız. Mesafeyi koymak zorundayız” dedi.
“Kalkan gemiler 5 bin ton”
İran`a ilaç sevk etmek görüntüsü altında para transferine girildiği, Türkiye’den kalkan gemilerde 150 bin ton ilaç sevkiyatı yapıldığı belirtilirken, gemilerin 5 bin ton kapasitesinde olduğuna dikkat çekildiğini ifade eden Fevzioğlu; “Altının sahte olduğu ve yaptırımları by-pass etmek için kullanıldığı anlaşıldığında Zarrab ve arkadaşları altından ilaca dönüyorlar. İran`a ilaç sevk etmek görüntüsü altında para transferine giriyorlar. Sorun şu ki, şu an yargılanan Hakan Atilla`nın iddianameye yansımış bir ifadesi var. Zarrab`a yazıyor, `150 bin ton ilaç naklettiğinizi iddia ediyorsunuz Belgelerinizde, 150-200 bin ton ilaç ve insani malzeme yazıyor. Ama kullandığınız gemilerin yük kapasitesi 5 bin ton. Dikkat edin buna` diyor. Şimdi bakın bunlar belge ve Türkiye`den kalkan gemiler bunlar. Türkiye`den kalkan, 150 bin ton yüklendiği söylenen geminin kapasitesi 5 bin ton. Bu işin içine bir takım kamu görevlileri çekiliyor. O zaman Türkiye`nin yapması gereken `O kamu görevlileri ile ilgili delilleri bana gönderin ben onu yargılayacağım demesi.` Yoksa, `Bu onun operasyonudur, bunun operasyonudur, dış güçlerdir, üst akıldır` diyerek biz koskoca bir toplumu, bir milleti, bir devleti ateşe atıyoruz. Bunu söylemek bizim görevimiz. Böyle söylediğim içinde ne Amerikancı olurum, ne de İran karşıtı olurum. Bir tek tarafımız var bizim. Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti. Bizim görevimiz vatandaşlarımızın, bu milletin milli menfaatini korumak. Benim İran`ın milli menfaatini korumak ya da kişilerin komisyonlarını korumak gibi bir görevim yok” dedi.
“Muazzam cezanın bedelini biz ödeyeceğiz”
Davanın bedelini tüm halkın ödediğini ancak Milli bir dava olmadığının altını çizen Fevzioğlu; “Çünkü bu davanın bedelini işçisi, memuru, köylüsü, çiftçisi, ev hanımı, öğrencisi, çalışanı, gazetecisi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes ödeyecek. Eğer çıkarsa, olası bir muazzam cezanın bedelini biz ödeyeceğiz. Dünyada kara listeye girmenin bedelini biz ödeyeceğiz. Peki ne karşılığında. Eğer bu altın tüccarı İran vatandaşı Zarrab, Türkiye Cumhuriyeti Devleti`nin ve milletimizin yüksek menfaatleri gereği göğsünü siper edip, `Başıma ne gelirse gelsin ben Türkiye için gereğini yaparım` demiş olsaydı, bu bir milli mesele olurdu. Zarrab Efendi, sadece 2012`de 11 milyar ABD doları hacminde, dolar işlemi üzerinden komisyon aldığı için mi bu bir milli dava Yaklaşık 5 yıllık sürede 55-60 milyar dolarlık işlem üzerinden milyarlarca dolar komisyon toparladığı için mi bu bir milli dava Bu komisyonu birilerine dağıttığı için mi milli dava Bu bir milli dava falan değil. Ama milli sonuçları olacak. Milletimizi bir bütün olarak ilgilendirecek davadır” diye konuştu.
“Dava sonucunda bankalara yaptırım gelecektir”
Dava sonucunda Zarrab`ın kullandığı bankalara yaptırım gelebileceğini ifade eden Fevzioğlu; “`Türk Bankası-1`, `Türk Bankası-2` ve `Türk Bankası-3` diye geçen bu bankalara yaptırım gelecektir. Suçun ispatı durumunda, kaçınılmaz görünüyor. Zaten itirafla birlikte ispat yönünde ciddi bir adım atıldı. Rakam eğer 5 yılda 50 milyar doların üstünde illegal bir ticaret hacmi ise bunun cezasının çok yüksek olma ihtimali var. Bunu devlet, `Ben emrettim, benim talimatımla yapıldı, bir daha olsa bir daha yaptırırım` şeklinde sahiplenirse, tüm devlete yönelik bir yaklaşımla karşı karşıya kalabiliriz. Türkiye Cumhuriyeti`ndeki her şirket, her banka kara listeye girebilir. O nedenle `Mesafe koyalım` diyorum. `O banka yapmıştır`, tamam. `O banka filancanın suç işlemesiyle, rüşvet almasıyla yapmıştır` ona da tamam. `Ama Türkiye bir devlet olarak bu işin içinde asla olmamıştır` diyebilmek için şu an bunu ispatlamamız ve o pozisyonu almamız lazım. Ama iç politikada üst aklı suçlayarak, içeride geçici bir oy devşirme kaygısıyla sorumsuzca sarf edilen cümleler dışarı da bizi dava ile bütünleştirmeye neden oluyor” dedi.
(Seçkin Sağlam)