Yüzme Dünyası (Çağrı Kılıç)
Antrenör olarak en hızlı yüzen, en hızlı koşan, en iyi şut atan, en iyi sıçrayan sporcu yetiştirmeye önem vermekten öte ahlakı ve karakteri yüksek sporcular yetiştirmeyi amaç edinmeliyiz. Eminim ki o zaman hepimiz için her türlü başarı ve hayal kırıklıklarının anlamı daha büyük olacaktır.
Spor olgusu!
Uzun bir süre oldu bu köşeye yazı yazmayalı. Bilgisayarın başına geçtiğimde şu soruları kendime sormaktan alamadım. Neden yazıyorum, ya da anlatmak istediklerim ile gerçekten istediğim kitleye ulaşabilecek miyim? Bu soruların cevabını bulmak çok vaktimi almadı. Çünkü; Türk sporuna hizmet veren birisi olarak kutsal sözümüz olan ‘ Ne Mutlu Türküm Diyene‘de olduğu gibi, bir okurun düşüncelerini şekillendirmek, kalın zincirlerini kırabilmek, ona bu alanda yardımcı olabilme düşüncesi beni mutlu etmeye yetiyor açıkçası.
Kendime diğer bir soru olan , ‘ peki bu hafta hangi konuyu ele alarak bu amaca hizmet edeceksin ‘ diye sorduğumda sporcu ve ailelerini bilinçlendirmekten öte son zamanlarda yaşadığım kırgınlık ve mutluluklar aklıma geldi. Antrenörlük kavramı karşıdan bakıldığında herkesin az çok bilgisi olduğuna dair konuşmaların olduğu ve aynı zamanda çoğunluk tarafından yapılan emeklerin yeterince görülmediği bir alan. Ben antrenörlüğü her zaman sınıf öğretmenliği ile bir görmüşümdür. O kadar geniş yelpazesi var ki; her döneme ait sporcuları, mutlulukları ve üzüntüleri hayatlarımıza kazınıyor. Unutulmayan başarılar, unutulmayan sporcular, unutulmayan kırgınlıklar, unutulmayan emekler…. Fransızların deyimiyle ‘ Chest la vie ‘ hayat bu unutturuyor işte anlamı taşıyan cümle bizim mesleğimizde pek de geçerli değil. Her yetiştirdiğimiz sporcunun her anı hayatımızda yer alıyor. Başarılarıyla ve hayal kırıklıklarıyla. Peki bunlara önem verdiğimiz kadar, bu çocukların karakter gelişimlerine önem veriyor muyuz ? En azından vefa duygusunu aşılayabiliyor muyuz, yoksa onlar için hayatlarındaki sadece birer basamak mı oluyoruz? Antrenör olarak en hızlı yüzen, en hızlı koşan, en iyi şut atan, en iyi sıçrayan sporcu yetiştirmeye önem vermekten öte ahlakı ve karakteri yüksek sporcular yetiştirmeyi amaç edinmeliyiz. Eminim ki o zaman hepimiz için her türlü başarı ve hayal kırıklıklarının anlamı daha büyük olacaktır.
Burada en büyük görev bizlere, antrenörlere düşmektedir. Biraz olsun şu hırslarımızdan , çıkarlarımızdan vazgeçelim. Sporu rant kapısı olarak gören zihniyet, bizi bir adım bile ileri götürmeyecektir. Evet, her antrenör; bir doktor, bir öğretmen, bir avukat ya da bir işçi gibi emeğinin karşılığını mutlaka almalı. Ancak, bu emeklerin arasına sporcularına malzeme satma amacı güden antrenörlerin önceliklerinden büyük şüpheler duymaktayım. Önceliğimiz hayat ve spor disiplini sağlam , ahlaklı bireyler yetiştirmek olmalı. Karar vereceğimiz tek bir şey var. Onlar için her gün onlarca kişinin üzerinden geçtiği bir basamak mı olacağız, yoksa sonsuza dek hafızalarından çıkmayacak büyük bir değer mi?