Yolsuzlukları örtmenin yeni yöntemleri

Bir iğrençliğe dönüşmüş, sistemin iflasının ifadesi olan yolsuzluk, rüşvet ve hırsızlık olaylarını örtbas etmek için gerici cephe seferber oldu.
Kılıçdaroğlu’nun Çanakkale ziyaretinden sonra bu çabaların yeni bir format üzerinden işletildiğine tanıklık ettik.
Kılıçdaroğlu’nun Çanakkale için bir şey söylemediğinden dem vurularak yerele ilişkin görüş belirtmediği, Ankara siyaseti yaptığı şeklindeki eleştiriler; özünde yaşanılan bunca iğrençliğin dile getirilmesinden duyulan rahatsızlığın ifadesidir.
Hele Kılıçdaroğlu bu çirkinlikleri çok daha kuvvetli bir şekilde vurgulayıp, “hırsızdan başbakan olmaz” dedikçe insani değerlerinden uzaklaşmış, sitemin kölesi haline gelmiş kesimler hop oturup, hop kalkmaya başladılar.
Nede olsa, onca hırsızlık ve yolsuzlukla bir anlamıyla kendileri de ilişkilenmiş oluyordu.
Biraz olsun vicdanları varsa; hırsızlıkların, yolsuzlukların, rüşvetin destekleyicisi olmamalıdırlar.

763
Çok açık bir şekilde ifade ediyorum; yerel seçimlerin temel konsepti, yolsuzluklara hırsızlıklara ve rüşvete karşı mücadele olacaktır.
Bu mücadele olmadan, hırsızlıkların yolsuzlukların yönetim mekanizmasındaki her türlü etkisini bertaraf etmeden sağlıklı yerel yönetimlerden bahsedilemez.
Gözünüzün önünde, kentimizin kaynaklarını birilerinin götürmesine zemin olacak bir siyasal anlayışın temsilcilerinin göreve gelmesine kim izin verebilir ki?
Her zaman söylüyorum; yerel yönetime sadece bazı projeleri sunarak talip olunmaz.
Önemli olan kentin demokratik işleyişinin parçası olacak bir mekanizmanın yaratılması temelinde, projelerin oluşturulmasında önceliklerin ve karar mekanizmalarının ne şekilde çalıştırılmasına ilişkindir.
Bu temelde baktığınızda yolsuzluklara ve hırsızlıklara karşı olmanın, bu çirkinliklerden uzak bir siyasal iradeye sahip olmanın önemi çok daha iyi anlaşılır.
Yolsuzlukları, hırsızlıkları örtbas etmeye çalışan bir siyasal iradeye bu kent emanet edilebilir mi?
Yolsuzluklara, hırsızlıklara karşı verilecek mücadelenin başarıya ulaşması; bu mücadelenin sadece söylev düzeyinde ele alınmasından kurtularak, halkın örgütlü bir şekilde tepkilerinin organize edildiği girişimler ile desteklenmesinden geçer.
CHP’nin henüz yapamadığı budur.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun bu konudaki söylevlerinin etkisi tek başına yeterli değildir.
Şimdi her alanda, her kentte yolsuzluklara karşı etkin mücadeleler organize etme zamanıdır.
Bu yapılamadığı sürece bu çirkinlikler gün geçtikçe sönümleyerek, unutulacaktır.
“Lafla peynir gemisi yürümez “sözü bu durumda çok anlamlı bir sözdür.
Muğla’da Başbakan’ın ziyareti sırasında tüm engellemelere rağmen Yatağan işçisi özelleştirmelere karşı tepkisini koyarak,  hükümetin neoliberal politikalarına karşı iradesini göstermiştir.
Yatağan işçilerinin bu tavrı örnek olmalıdır.
Yaşanılan bunca yolsuzluk rüşvet olayı söz konusu iken, diğer yanda halkın yaşam koşulları gün geçtikçe kötüleşmektedir.
Ekonomik göstergeler her geçen gün gelişmelerin daha da olumsuzlaşacağının işaretini vermektedir.
Artık etkin bir halk muhalefetini yaratmaktan başka bir yol yoktur.
CHP’de bu noktada bir yol ayrımındadır.
Bu konuda etkin bir muhalefet yaratamaz ise, bundan sonraki siyasal potansiyeli anlamında önemli bir güç kaybını yaşayacaktır.
Bu konu, yerel seçimlerdeki CHP başarısı içinde geçerlidir.
Yolsuzluklara, hırsızlıklara, rüşvete karşı olmak, tavır geliştirmek bir insanlık görevidir.
İnsani değerlerin, hırsızlıkla yolsuzlukla rüşvetle hiçbir ilişkisi yoktur.
Vicdanlarımızın sesini dinleme zamanıdır.
 
Mustafa Sezek’i anarken, bir kez daha öfkemi haykırıyorum.
Mustafa Sezek arkadaşımız 2 yıl önce kalbine yenik düştü ve aramızdan ayrıldı.
Onun gazeteciliği kişiliği bugün çok daha ihtiyacımız olduğu bir performansın örneği olarak hepimize rehber olmalıdır.
Mevcut kapitalist sistemin çirkinliklerine karşı sürdürdüğü mücadelesinde Mustafa arkadaşımızı, yine bu sömürü düzeninin taşeron çalışma sisteminin acı sonuçlarına kurban verdik.
Taşeron sistemin ayrılmaz uygulamalarından biri olan işten çıkarmaların acısının tetiklediği kalp krizine yenik düştü Mustafa arkadaşımız.
Eşinin ÇOMÜ’ de bundan 2 yıl öncesinde onlarca çalışan işçi ile birlikte yaşadığı mağduriyet o akşam Mustafa arkadaşımızı kaybetmenin tetikleyicisi olmuştu.
ÇOMÜ’lü işçiler yılmadılar, sürdürdükleri mücadeleyi kazandılar ancak ÇOMÜ yönetimi hala hukukun verdiği kararı uygulamaktan imtina ediyor.
Mustafa Sezek anısını ÇOMÜ’lü işçiler en iyi şekilde yaşattılar.
Mustafa Sezek’in eşi de bu mücadelede ÇÖMÜ’lü işçilerin yanında olduğu  gibi ,aynı zamanda, Mustafa’nın  bıraktığı noktadan onun kararlı ve cesur gazetecilik faaliyetini sürdürdü.
Mustafa Sezek, eşinin sürdürdüğü gazetecilik performansı ve taşeron işçilerin sürdürdükleri mücadele içinde hep var olacak ve bir gün gelecek bu acının da zaferle sonuçlandığı günleri hep birlikte yaşayacağız.
Bu umut aynı zamanda Mustafa’nın umududur.
Seni unutmayacağız Mustafa Sezek
 
Paylaş