Yaklaşık sekiz aydır Marmara Denizi`nde müsilaj sorunu yaşanıyor. Denizdeki tüm canlı yaşamını tehdit eden müsilaj, Marmara Denizi`nde yaşanan kirliliğin göstergesi niteliğinde. İnsan sağlığını da tehdit eden müsilaj balıkçılık, denizcilik ve turizm sektörlerini olumsuz etkiliyor. Çanakkale Tabip Odası Başkanlığı tarafından dün Mehmet Akif Ersoy Devlet Hastanesi önünde müsilaj sorununa ve ekosistem sağlığına yönelik 10 maddelik eylem planı kamuoyu ile paylaşıldı. Tabip Odası adına ÇOMÜ Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Coşkun Bakar tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; "Yaklaşık üç aydır denizlerimizde bugüne kadar görmediğimiz bir görüntüyle karşılaştık. Sahillerimizi kaplayan bu beyaz köpüksü görüntü Sarıçay içlerine kadar girdiğinde ne yapacağımızı bilemedik. Çok geçmeden konunun uzmanları tarafından bu görüntünün müsilaj adı verilen ve deniz salyası olduğunu öğrendik. Görüntü tam bir salyaya benzediği için bu isim verilmişti... Önceleri çok da umursanmadı, kendi kendine geçmesi beklendi. Toplumumuzun ve devletimizin çoğu zaman yaptığı gibi sorun görmezden gelindi. Zaten salgın nedeniyle kordonlar kapalı olduğundan görülmedi de... Ancak görmezden gelmek sorunun yok olmasına neden olmadı. Hatta sorunun boyutunun Çanakkale ile sınırlı olmadığı, tüm Marmara Denizini kapsadığını ve Ege Denizi`ne sirayet edeceği görüldü. Bugün İstanbul`dan Çanakkale`ye kadar Marmara denizi, Bozcaada açıkları ve en nihayetinde Gökçeada sahilleri müsilaj denilen salya ile kaplanmış durumda...
"Sonuçları biz hekimleri ilgilendirir"
"Konunun uzmanlarından edindiğimiz sınırlı düzeyde bilgi ile denizdeki oksijen seviyesinin azaldığını bu nedenle de suda bulunan fitoplanktonların çevresel faktörlerin etkisiyle çoğaldıkları ve denize salyayı bıraktıklarını öğreniyoruz. Oksijen seviyesinin azalmasının en önemli belirleyicileri arasında ise sudaki azot ya da fosfor gibi maddelerin artması gibi olaylar sıralanıyor. Olayın nedenlerini tartışacak değiliz; çünkü bu konu teknik bir meseledir, deniz biyologları ya da çevre mühendisi gibi uzmanları ilgilendirir. Öte yandan sonuçları ise biz hekimleri ilgilendirir. Çünkü denizleri sümüksü bir madde ile dolu olan bir sahil kentinde, denize girmezsiniz, balığını yiyemezsiniz ve kenarında sağlıklı bir şekilde gezemezsiniz. Gönlünüzce yaşayamadığınız bir çevrede de sağlıklı olamazsınız. Deniziniz hastaysa, toprağınız da hastadır; toprağınız hastaysa, suyunuz da hastadır; suyunuz hastaysa, havanız da hastadır; doğal olarak siz de hastasınızdır..."
"Bindiğimiz dalı kestik ve düşüyoruz"
"Bugüne kadar Çanakkale Tabip Odası bünyesinde görev yapmış yönetim kurulları ve Çevre Komisyonları olarak, ilimizdeki, ülkemizdeki ya da dünyanın herhangi bir yerinde yaşanılan tüm çevre sorunlarına taraf olmaya çalıştık. Altın madenleri de, termik santraller de, kent sorunları da hep bizim derdimiz oldu. İktidar ve sermaye çevreleri bizi politize olmakla suçlarken, sadece hastalara bakmamızı ve başka konularla ilgilenmememizi söylerken; biz inadına çevremizdeki olayları izleme aldık. İşte tam da bu sebepten dolayı; suyumuz, toprağımız, havamız böyle iğrenç maddelerle dolmasın, bizi ve nesillerimizin yaşantısını tehlikeye atmasın istedik. Yaptığımız tam manasıyla koruyucu sağlık hizmetiydi, doğa hastalanmasın, insanlar sağlıklı kalsın istedik... İşte şimdi denizlerimiz ölüyor; Nasıl denize gireceksiniz? Sahillerinize turist gelebilecek mi? Balık ya da deniz ürünü yiyebilecek misiniz? Deniz kenarında çayınızı içerken mutlu olabilecek misiniz? Yaz mevsimini doya doya yaşayabilecek misiniz? Böyle bir ortamda sağlıklı kalabilecek misiniz? Uzmanların açıklamalarından anlamaya çalışıyoruz ki, bu sorun bugünün sorunu değil. Onlarca yıldır denizi kirletmenin, hor kullanmanın, kâr hırsına kurban etmenin bir sonucu. Şimdi de bindiğimiz dalı kestik ve düşüyoruz..."
Tabip Odası`ndan 10 maddelik eylem planı
"Hiç zaman kaybetmeden çok acil olarak hayatımızı, tercihlerimizi ve davranışlarımızı gözden geçirmeliyiz" diyen Prof. Dr. Bakar, Çanakkale Tabip Odası`nın olarak müsilaj başta olmak üzere mücadele etmek için 10 maddelik acil eylem planını paylaştı. Açıklanan eylem planı şu şekilde; "1. Her konuda olduğu gibi bu konuda da sorunun araştırılması ve çözüm önerileri geliştirilmesi için işin uzmanlarına başvurulmalıdır. Devlet uzmanların ve akademisyenlerin sorunu özgürce inceleyebileceği ve sonuçlarını toplumla sansürsüz bir şekilde paylaşabileceği akademik ortamı anayasal koruma altına almalıdır. 2. Marmara Denizi`nin kirlenmesi sorununu yıllardır uzmanların dile getirdiği; ancak toplumun ve devlet görevlilerinin ısrarla duymazdan geldiği artık herkesin malumudur. Denize karşı sağır kalmanın bedeli musilaj olmuştur. Onlarca yıldır, Türkiye`nin tüm kirli sanayileri ve en büyük şehirlerinin atıkları bu denize boşalmaktadır. Acilen bu deşarj durdurulmalıdır. 3. Bu sorunu daha da büyüteceği görülen İstanbul Kanalı projesi derhal iptal edilmelidir. 4. Marmara Denizi civarındaki tüm şehir ve sanayi tesislerinin atıklarının arıtılmadan denize boşaltılması engellenmelidir. Yeterli arıtma tesisleri çalışmaya başlayasıya kadar üretim faaliyetleri durdurulmalıdır. 5. Toplum denizin yaşadığı bu görüntüye karşı deniz kenarlarında ağıtlar yakmalıdır ki yarattığımız acı görüntü hafızlardan yüzlerce yıl silinmesin. 6. Anayasamız öncelikle içinde bulunduğumuz ekosistemi koruyacak şekilde güncellenmelidir. Çevreye kirletmeye yönelik suçlar, ağır ceza kapsamına alınmalıdır. 7. Ülkemiz küresel çevre sorunlarıyla ilgili tüm uluslararası düzenlemelere taraf olmalıdır. 8. Toplum ve insanlar çevreyi kirletmemeli, gereksiz enerji ve su talebinde bulunmamalı, atıklarını ayrıştırmayı başarabilmelidir. 9. Toplum yerelde ve ulusalda çevreye karşı duyarlı olmayan hiçbir siyasetçiye yönetme yetkisi vermemelidir. 10. Okullarda ilkokuldan itibaren sınav için değil yaşamı öğrenmek amacıyla doğa bilimleri, doğa tarihi ve felsefe dersleri verilmelidir. Doğayı tanımayan, denizin ne olduğunu anlayamayan hiçbir nesil onu korumayı başaramaz. Unutmayın bu deniz, toprak ve hava biz yaşayalım diye yaratılmadı. Böyle bir doğal ortam olabildiği için memeliler ve biz var olabildik. Bu şartları ortadan kaldırırsak yok olmamız kaçınılmazdır..."
(Atakan Alkış)