Yılın Gazetecisi Ferai Tınç

TGC 2012 Basın Özgürlüğü Ödülleri düzenlenen törenle sahiplerini buldu. 2012 TGC Basın Özgürlüğü Ödülü`nü alan gazeteci Ferai Tınç, 2012 yılında yaşanan basın ve ifade özgürlüğü ihlallerine dikkat çekerek, “Sözde gazeteciler bayramını kutluyoruz. 104yıl önceden bugünü görebilselerdi bizim duayenlerimiz, gözlerine inanamazlardı herhalde” dedi

655
 
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) tarafından basın özgürlüğünün önemini vurgulamak amacıyla 1987`den bu yana verilen ``TGC Basın Özgürlüğü Ödülü`` The Marmara Otel`inde yapılan törenle sahiplerini buldu. Seçici Kurul, ``kişi`` dalında, basın özgürlüğü konusunda yaptığı çalışmalar dolayısıyla gazeteci Ferai Tınç`ı, tutuklu gazeteciler adına da gazeteciler Bedri Adanır ve Zeynep Kuray`ı ödüle layık gördü. Adanır ve Kuray`ın cezaevinde olması nedeniyle ödüllerini, kardeşleri Kadriye Adanır ve Sema Kuray aldı. ``Kurum`` dalında ise Türkiye Yayıncılar Birliği ödüle layık bulundu.
 
 
“Önce özgürlükler gelir”
2012 Basın Özgürlüğü ödülünü alan Gazeteci Ferai Tınç ödül töreninde bir konuşma yaptı. Konuşmasında duygularını ifade eden Tınç “Bu ödülün Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından bana verildiğini haber aldığımda hem büyük bir sevinç duydum, hem de hüzünlendim. Hüzünlendim, sıkıldım çünkü, gerçek demokrasilerde insanlar, hak ve özgürlüklerinin peşinde koştukları için ödüllendirilmezler. Bu doğaldır. Ne yazık ki, basında sansürün kaldırılışından 104 yıl sonra bile bizim ülkemizde özgürlükleri savunmak bir baş kaldırı, bir kahramanlık girişimi gibi değerlendirilmekte ve ödüle laik görülmektedir. Bu ödülü, gazete sahipleri köşeye sıkıştırılmış, yazarları baskı altında, muhabirleri susturulmuş derin bir oto sansür ikliminde alıyorum” dedi. Ferai Tınç konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Basında sansürün kaldırılmasının 104. yıldönümü. Gazeteciler bayramını kutluyoruz. 104 yıl önceden bu günü görebilselerdi bizim duayenlerimiz gözlerine inanamazlardı herhalde. Bugün değişik düşünce ve siyasetleri savunan, farklı bakış açılarıyla haber yapan onlarca gazeteci cezaevlerinde. Yetkililer bu duruma çözüm aramak yerine iki mazerete sarılıyorlar. Sayı pazarlığı yapıyor ve cezaevlerinde sayıları yüze ulaşan gazetecilerin “terörist “ olduğunu söyleyerek, daha mahkemeye bile çıkmamış ya da haklarında hüküm kesinleşmemiş gazeteciler için “onlar terörist” diye karar açıklıyorlar. Biz sayı pazarlığında yokuz. Bir gazeteci bile yaptığı haber, yazdığı yazı, attığı manşet nedeniyle tutuklansa, bize göre orada basın özgürlüğü ihlali vardır. Gazetecileri terörist ilan edip, demir parmaklıklar arkasına atmak, basında çok sesliliğin düğmesini kapatmak için kullanılan bir kılıftır. Gazetecilik dışında hangi meslekte terörist olduğu gerekçesiyle bu kadar çok kişi cezaevlerine gönderilmektedir? Bu iddianın ciddiye alınması mümkün değildir. Bu gerçek artık çok net bir biçimde ortaya çıktı. Türkiye uluslar arası kurumlarda basın özgürlüğü konusunda sürekli uyarılır hale geldi. Dün, gazeteciler bayramı nedeniyle düzenlenen bir toplantıda Sayın İçişleri Bakanı İdris Naim basın özgürlüğünün öneminden söz ederken “ama güvenlik önce gelir” dedi.
 
Bir süre “istikrar” önce gelir diye basın özgürlüğü ihlallerine gözlerimizi yummamız istendi bizlerden, simdi de önce “güvenlik”, sonra “özgürlük” deniyor. Hayır arkadaşlar, önce özgürlükler gelir. Bir toplumda güvenlik de, istikrar da insanların özgürlüklerinden emin olarak yaşamlarını sürdürmeleriyle mümkündür” Basın özgürlüğü ihlalleri arttığında toplumun gerçekle ilişkisinin kesildiğini , çözülme ve çöküşün başladığını belirten Ferai Tınç “Halkın gerçekleri öğrenme hakkı ihlal edilen, kendi kaderi hakkında bağımsız karar verme yeteneği körleştirilen böyle ortamlarda , ışıklar teker teker söner, toplum kör bir karanlığa sürüklenir. Bu durum sadece muhalefet değil ama iktidar açısından da bir felakettir.İşte arkadaşlar benim sıkıntımın nedenleri bunlar.”dedi. Aldığı ödül için sevinç duyduğunu da belirten Ferai Tınç konuşmasına şöyle devam etti:”Üyesi olduğum, Uluslar arası Basın Enstitüsü ve Türkiye Uluslar arası Basın Enstitüsü Derneği, hiçbir siyasi hesap, tercih, ön yargı gözetmeden Türkiye ve dünyada hangi düşünce ve görüşten olursa olsun herkes, her gazeteci, her yazar, her editör, her yayın organı için basın özgürlüğü mücadelesinde elini taşı altına koymaktadır. Sadece benim gibi düşünenler için değil, bana karşı olanların da basın özgürlüğüne yönelik ihlallere sesimizi yükseltme ilkesi çerçevesinde yürüttüğümüz mücadelenin eskiye göre daha geniş biçimde paylaşıldığını görüyorum. Bu ödül bence bunun kanıtı. Sevincimin nedeni de budur.”
 
Başbakana seslendi
“Buradan okuduğu bir şiir nedeniyle cezaevine giren, ifade özgürlüğünden yoksun bırakılmanın ne demek olduğunu iyi bilen Sayın Başbakan Erdoğan’a sesleniyorum. Paketlerle, ağır aksak değil cesaretle basın özgürlüğünü tehdit eden maddeleri ceza yasasından ve basın kanunundan ayıklayın. Terörle Mücadele yasasını kaldırın. Var olan yasalarla teröre karşı ciddi önlemler alınabilir. Medyaya karşı kırıcı, ayrıştırıcı, hedef gösterici üsluptan vazgeçin. Cezaevlerindeki gazetecilerin özgürlüklerine kavuşmaları için gereken adımlara öncülük edin. Bu adımlar atılmadan, böyle en değerli ödülleri alsak bile 24 Temmuz’larda biz hiç bayram yapamayacağız!”
 
Arkadaşlarına teşekkür etti
“Basın özgürlüğü mücadelesinin önemli bir şemsiyesi olan Basın Enstitüsü Derneği ve onu omuzlayan arkadaşlarıma; Cezaevindeki gazeteciler sorununa dikkat çekmek için üç yıldan beri çaba gösteren Gazetecilere Özgürlük Platformuna; Bu ödüle beni layık göre Gazeteciler Cemiyeti’ne; Hayat boyu sürdürdüğüm hak ve özgürlük mücadelesindeki yol arkadaşım, sevgili eşim Lütfü’ye teşekkür ediyorum. Çocuklarıma hayalini anlatıp da gösterme fırsatını bulamadığım özgür Türkiye’yi, torunlarım İpek, Kerem ve Ada’nın görebilmesi ümidiyle, Genç meslektaşlarımın 24 Temmuzları özgürlük ortamı içinde büyük coşku ve başarı duygularıyla kutlamaları için 104 yıl daha beklememeleri dileğiyle hepinize teşekkür ediyorum.”
 
 
Orhan Erinç: “Anlamakta zorlanıyoruz”
Ödül töreninde konuşma yapan TGC Başkanı Orhan Erinç Gazetecilerin sorunlarına dikkat çekerek, şunları kaydetti: “Sorunlarımızın başında terörist konumunda yargılanan meslektaşlarımız geliyor. 90 gazeteci tutuklu olarak yargılanıyor. Özel yetkili mahkemelerin usul ve esasta yaptıkları hatalar nedeniyle üst düzey yönetici ve yargı görevlilerinin dile getirdiği eleştiri ve suçlamalar gündemdeyken, görevlerini sürdürmelerinin sağlanmasını hukukla bağdaştırma olanağı bulamıyoruz. Bu hukuk garipliği yetmezmiş gibi, masumiyet karinesi ilkesini yok sayarak, kim olursa olsun kendilerini hüküm vermeye yetkili görenleri de anlamakta zorlanıyoruz. Meslektaşlarımızla ilgili iddianamelere dayanak olan soruşturma aşamasında kendilerine haberleri, yazıları, özel arşivleri ve haber kaynaklarıyla görüşmeleri, hatta basılmamış kitapları ile ilgili sorular yöneltilmişken ‘Hapiste gazeteci yok’ böbürlenmeleri sadece bizlerin değil, uluslararası kuruluşların da yadırgadığı bir başka yaklaşımı oluşturuyor.”
 
 
Metin Celal Zeynioğlu: “Özgürlük savaşı zor”
Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB) adına ödül alan Türkiye Yayıncılar Derneği Başkanı Metin Celal Zeynioğlu, “1995 yılından beri kurum olarak raporlar hazırlıyoruz. Maalesef her yıl gittikçe daha zorlaşan bir düşünce özgürlüğü savaşımı var. Bunun acısını bu sene çektik. Yayınlama Komitesi Başkanı Ragıp Zarakolu cezaevine girdi. Bu ödülü Ragıp Zarakolu’yla birlikte alıyorum” diye konuştu. Yayıncı Ragıp Zarakolu ise 24 Temmuz’un sadece sansürün kaldırılması değil aynı zamanda Türkiye’de Anayasal dönüşümün başladığı ve 1908 devriminin tarihi olduğunu ifade ederek, “Türkiye’nin hâlâ demokratik bir anayasa yapamayışını son derece garipsiyorum. 1908’in sloganını tekrarlıyorum: Eşitlik, kardeşlik, adalet ve hürriyet” dedi. 700’e yakın gazetecinin katıldığı tören düzenlenen yemeğin ardından sona erdi.
 
 
 
Paylaş