Yıldırım’dan AKP’ye tepki
KESK Çanakkale Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Eftal Yıldırım, grevli ve toplu sözleşmeli sendika hakkın, siyasal iktidar tarafından göz ardı edilmesine tepki gösterdi.
Konu ile ilgili açıklama yapan KESK Çanakkale Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Eftal Yıldırım, yıllardır sürdürdükleri fiili ve meşru emek ve hak mücadelesinin sonucu olarak kazandıkları sendikal örgütlülüğün, ilkesel bir ifadesi olan ‘Grevli ve toplu sözleşmeli sendika hakkı’ taleplerinin siyasal iktidar tarafından göz ardı edildiğini söyledi.
Yıldırım; “4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” 4 Nisan 2012 tarihinde T.B.M.M.’de kabul edilmiş olup, 11 Nisan 2012 tarih ve 28261 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Ne yazık ki; onyıllardır sürdürdüğümüz fiili ve meşru emek ve hak mücadelemizin sonucu olarak kazandığımız sendikal örgütlülüğümüzün, ilkesel bir ifadesi olan ‘grevli ve toplu sözleşmeli sendika hakkı’ talebimizin, siyasal iktidar tarafından göz ardı edildiğini üzülerek görmekteyiz. Bundan önce yürürlükte olan 4688 sayılı ‘grevsiz ve toplu görüşmeli’ ‘sahte sendika yasası’nın ardından, siyasal iktidar tarafından kimi yandaş örgütlenmelerin desteğiyle bir aldatmaca ve yanılsama yaratılarak çıkarılan son yasayla; ‘toplu görüşme’ yerine ‘toplu sözleşme’ kavramı getirilmiş ancak emeğimizin hakkının korunması ve emekten gelen gücümüzün ortaya konulmasında en önemli evrensel ilkelerden olan ‘grev yapma’ hakkımız yok sayılmıştır.
Oysa ki ‘Toplu Sözleşme ve Grev Hakkı’ hükümetin kabul etmemesinin ötesinde Anayasa’nın 90. maddesinde, 2004 yılında yapılan değişiklikle; uluslar arası sözleşmeler ve AİHM kararlarıyla güvenceye alınmış ve en önemlisi de emekçilerin yüzyıllık mücadelesinin sonucu kazanılmış bir haktır” dedi.
Açıklamasının devamında AKP iktidarını eleştiren Yıldırım; “AKP iktidarının; işgücü piyasasının esnekleştirilmesi, kıdem tazminatının kaldırılması, reel kayıpları karşılamayan zam oranlarının dayatılması, temel tüketim mallarına yeni zamların yapılması, sağlığın piyasalaştırılması ve “ulusal istihdam stratejisi” doğrultusunda emek karşıtı politikaları dayatmasına karşı koyarken, bir yandan da Toplu Sözleşme ve Grev Hakkı taleplerimizde ısrar etmek yaşamsal önemdedir. Yıllardır emekten gelen gücümüzü ve direncimizi ortaklaştırarak kazandığımız haklarımızı; bize bahşedilen bir “lütuf” gibi göstermeye yönelik çabalar, emekçiler tarafından ibretle izlenmektedir. Hak arama ve alma mücadelesinde hiçbir zaman ortada görünmeyen ve en küçük bir bedel ödemeyen kimi “sendika taslakları” ise yıllarca sermaye iktidarlarının kendilerine açtığı ‘işbirlikçi yan yollar’dan ilerlemeyi ilke edinerek, göstermelik anlaşmalar yapma yolunu tercih etmişlerdir.
Bilinmelidir ki; kamu emekçileri kendilerini temsil etme hakkını verdiği demokratik emek örgütlerinin, hangi Sendika’lar olduğundan hiç kuşku duymamaktadır. Emek ve hak mücadelesinin yükseltilmesinde tüm üyelerimizin yanı sıra, emekten yana saflarda yer alan emekçi kardeşlerimize de çok görev düşmektedir. Emek karşıtı politikalar üretmeye yönelik egemen iktidar odaklarının aldatmacalarına karşı koymak için gerçeklerin bilinmesi kadar paylaşılması da gereklidir” diye konuştu.