Yıldırım "24 Şubat'ta alanlardayız"

719

 Tabip Odası Çanakkale Şube Başkanı Eftal Yıldırım, yaz aylarından itibaren yaşanmakta olan ve her kesimi derinden etkileyen ekonomik krize ilişkin basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında ‘Cari sağlık hizmetleri için yapılan kamu sağlık harcamalarının ana kaynağı, kişilerin cepleri haline getirilmiştir’ ifadelerini kullanan Oda Başkanı Yıldırım; “Genel devlet cari sağlık harcamaları içinde SGK’nın payı 2003 yılında yüzde 62.1’e, 2004 yılında yüzde 63.4’e, 2010 yılında yüzde 65.5’e ve 2011 yılında da yüzde 65.8’e yükselmiştir. Bu tarihten sonra SGK’nin payı yüzde 70’lerin de üzerine çıkmış ve neredeyse sabitlenmiştir. Bu bilgiler, AKP hükümetlerinin sağlıkta devlet harcamalarını SGK’nın üzerinden yürütmekte olduğunu, bir başka ifadeyle, merkezi bütçedeki sağlık harcamalarını azalttığını göstermektedir. Bu durumun önemi; SGK sağlık harcamalarının AKP hükümetleri tarafından genel devlet sağlık harcamaları içinde gösterilmesine karşın, SGK’nın temel gelirinin sigortalılar tarafından ödenen primler olduğudur. Bir başka ifadeyle AKP iktidarı, genel bütçeden ayırmadığı kaynağı emekçilerin aylıklarından, kaynağında kesilen primlerden sağlamakta ve bunu sağlık harcaması kalemlerinde, kendi ayırdığı payıymış gibi göstermektedir. Türkiye’de prim ödeme de dahil olmak üzere, 2017 yılında sağlık alanında yapılan her 100 TL’lik cari sağlık harcamasının en az 73 TL’si kişiler tarafından gerçekleştirilmiştir. Özetle, günümüz Türkiye’sinde sağlık hizmetleri bedelinin yaklaşık dörtte üçü, hizmeti kullanan kişiler tarafından ödenmektedir” dedi. 


“Kamu sağlık harcamalarının ana kaynağı, kişilerin cepleri haline getirilmiştir”
Tabip Odası Çanakkale Şube Başkanı Eftal Yıldırım; “SGK’nın tedavi edici sağlık hizmeti satın alarak gerçekleştirdiği sağlık harcamalarının temel kaynağı, kişilerden sağlık primi adı altında toplanan ‘sağlık vergisi’ ile muayene, ilaç ve reçete katılım paylarıdır. Dolayısıyla, cari sağlık hizmetleri için yapılan kamu sağlık harcamalarının ana kaynağı, kişilerin cepleri haline getirilmiştir. Bunun yanı sıra SGK’nın yıllar içinde özel hastanelere yaptığı ödemelerdeki artışın temel nedeni, yalnızca müracaat sayılarındaki kışkırtılmış artış değildir. Artışın temel nedeni, özel hastanelere yapılan müracaat başına SGK ödemelerinin, devlet hastanelerine yapılan müracaat başına ödemeye göre çok daha fazla olmasıdır. SGK tarafından müracaat başına; 2011 yılında, ikinci basamak devlet hastanelerine 46.12 TL ödenirken, özel hastanelere 1.55 kat daha fazla olarak, 71.52 TL ödenmiştir. Bu fark 2013 yılında 1.6 katına, 2014 yılında 1.7 katına, 2015 yılında 1.8 katına ve 2017 yılında da 2.1 katına çıkmıştır. Yukarıda yapılan değerlendirmelerin ışığında AKP iktidarının sağlık alanında ülkedeki emekçiler bölmesinde yarattığı yıkımın arka planını deşifre etmenin yanı sıra yaşananlara karşı durmak, yine emekçilerin görevidir. Sermayenin bu tabloya ilişkin beklentisi; başta SGK olmak üzere daha fazla kamu kaynağının, özel sağlık kuruluşlarına aktarılması için yaratılacak yöntemlerin çeşitlendirilmesidir. Önümüzdeki yıllarda AKP hükümetinden beklentilerini; şehir hastanelerinde ‘getirisi yüksek’ klinik dallarda hizmet sunma olanağı bulabilmek ve uluslararası sağlık tekelleri tarafından oldukça ‘geride kalındığı’ bildirilen ‘tamamlayıcı sağlık sigortacılığı’ alanında gerekli yasal düzenlemelerin büyük olasılıkla KHK’ler ile yapılması olarak öngörebiliriz” dedi. 
 
“24 Şubat Pazar günü yapılacak eyleme katılarak, gücümüzü ortaya koymalıyız”
Tabip Odası Şube Başkanı Yıldırım; “Başta sağlık hakkımız olmak üzere emekten ve üretimden yana, kamu yararına bir bütçenin sağlayacağı olanaklar için hep birlikte yükseltmemiz gereken taleplerimizi başlıklar halinde özetlersek, ‘Genel bütçe gelirleri içinde gelir vergisi payı artırılmalıdır. Bu artış, gelir vergisi içinde kurumlar vergisi payı artırılarak sağlanmalıdır. Kurumlar vergisinin oranı en az yüzde 46 olmalıdır. Sağlık hizmetleri harcamalarında merkezi bütçenin payı en az yüzde 40 olmalıdır. Sağlık Bakanlığı bütçesi genel bütçenin en az yüzde 10’u olmalıdır. SGK pirim gelirleri içinde çalışanların ve kendi hesabına çalışanların payı azaltılmalı, patron payı artırılmalıdır. SGK’ya genel bütçeden aktarılan pay, artırılmalı ve toplam gelirinin en az beşte ikisini oluşturmalıdır. Sağlık hizmetleri harcamalarında merkezi devlet harcamalarının payı artırılmalı, SGK ve özel harcamaların payı azaltılmalıdır. SGK’nin özel hastanelerden hizmet satın alması ‘hizmet başına’ ve ‘vak’a başına’ ödeme ile değil, ‘toptan bütçeleme’ ile olmalıdır. Tüm bu beklenti ve hedeflerimizi gerçekleştirebilmek, başta sağlık emekçileri olmak üzere tüm emek bileşenlerinin temel amacı olmalıdır. Yaşanan yıkıma seyirci kalmak yerine müdahale ederek, değiştirebilmenin yol ve yöntemlerini çoğaltmalıyız. Bu amaca yönelik ilk fırsatımız ise yereldeki tüm emek bileşenlerinin çabasıyla düzenlenen ‘Krizi biz yaratmadık, bedelini de biz ödemeyeceğiz!..’ anlayışını paylaşmak için 24 Şubat Pazar günü yapılacak ‘buluşma’ya katılarak, gücümüzü ortaya koymak olacaktır” dedi.    (Zeynel Yöner)
Paylaş