Yeter artık

Halkını ötekileştiren, nefret söylemi ile acıları yarıştıran bir siyasal anlayışın bu ülkeye verebileceği tek şey acıdır, mutsuzluktur.
Yolsuzluk ve hırsızlıkların ortalığı kapladığı hukuksuzlukların tavan yaptığı bir ülkede katledilen gençlerin acılarının üzerinden ötekileştirici politikalarla kendi taraftarları üzerindeki etkisini korumaya çalışan yaklaşım çöküntünün, yok oluşun ifadesidir.
Vicdanların yok olduğu, insanlık adına tüm değerlerin ayaklar altına alındığı bir ülkede söylenen allı pullu sözlerin artık bir anlamı kalmamıştır.
Ülke yönetimindeki siyasal irade tam anlamıyla iflas etmiştir.
Oğlunu yitirmiş acılı bir anneyi miting meydanlarında yuhalatanlar insanlıklarını yitirmişlerdir.

614
İnsanlığını yitiren siyasal irade kontrolünü de kaybetmiştir.
Bundan böyle insanlık ve her türlü etik değerler tehlike altındadır.
Bu gidişata dur denmezse ülkenin geleceği ciddi bir risk altındadır.
Gelinen noktada artık AKP hükümetinin icraatlarını değerlendirmenin bir anlamı kalmamıştır.
Bu yöntemsellilik siyaset mekanizmasının normal işlediği bir mekanizma için geçerlidir.
İnsanlığını yitirmiş bir iradenin nesini konuşacağız ki!
Bu satırları kaleme aldığım esnada çalan ev telefonumu açtığımda bir tacizle karşı karşıya kaldım.
AKP il başkanı olarak başbakanın gelişini bildiren bir ses kaydının dinletilmesini hangi hakla yaparlar bilemiyorum.
Siz benim ev telefonum aracılığıyla bu duyuruyu yapma ihtiyacı hissediyorsanız;’ işler fena halde kötüdür’ demektir.
Gün geçtikçe fütursuzlaşan bir görünümü izlemekteyiz.
Bu görünüm hayra alamet değil, gelişmeleri ciddi bir şekilde analiz etme, bazı kararlar alma zamanıdır diyorum kendi açımdan…
Kamusal imkânların ayrımcılıkla değerlendirilmesi kararların bu temelde verilmesi
ötekileştirme politikalarının bir başka versiyonudur.
Mehmet Akif Tiyatro salonunun bina güçlendirme projesi kapsamında kullanımının sakıncalı olduğu bildirilerek Çanakkale Halkevine bir toplantı için izin vermeyenler aynı salonda bir gün sonra düzenlenen etkinliği nasıl açıklayacaklar acaba?
Neyse, bende nelerle uğraşıyorum böyle, kendime de kızmıyor değilim…
Kurşunlu Köylülerinin ve onların dostlarının sesini duyabildiniz mi?
Köylerine ağaçlarına hayvanlarına yaşam haklarına sahip çıkmaktan başka bir talepleri olmayan bu köylüler birde çeşitli cezalara çarptırıldılar.
Onların bu taleplerini görmezden gelenler karşımıza geçip ahkâm kesmiyorlar mı, çıldırmamak işten değil.
Gerçekten bazı şeyleri anlamak mümkün değil!
Üç dönem milletvekilliği yapmış AKP belediye başkan adayı şoför esnafının karşısına geçip, sorunlarının çözümü için ahkâm kesiyor.
Sanki o esnafı dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanmak zorunda bırakanlar kendileri değilmiş gibi…
Bu durumu yaratan ekonomi politikaları sanki kendileri üretmediler…
Bakalım daha nelerle karşılaşacağız …
Paylaş