Çanakkale Kent Konseyi Başkanlığını yürüten ve yeni dönemde de aday olan Saim Yavuz, gelecek döneme dair sorularımızı yanıtladı. 18 Ekim tarihinde gerçekleştirilecek seçimle genel kurulun ardından, gelecek döneme dair önemli mesajlar veren Yavuz, Kent Konseyi`ni oluşturan örgütlerin ve katılımcıların birlikte çalışma ve paylaşımı ile kentin daha da gelişmesinin sağlanacağına vurgu yapan Yavuz, “Gelişme dediğimiz şey, apartmanların kat sayısı, tarım alanlarının sanayi bacaları, doğanın tahrip edilmesi değildir. Dünyanın kendi düzenini bozmadan insan yaşantısının `insanca` düzenlenmesidir” dedi.
“Kent Konseyi, demokrasi ve özgürlüklerin geliştirilme alınıdır”
“Bu on yılda yapılan birçok şey var” diyen Yavuz, “Bu birçok şey deneyim demektir. Bu 10 yıl bilgi, tanıma, tanışma, paylaşma, ilgi, ilişki, ortak iş yapma becerisi, anlama, emek ve birikim demektir. Ve bu 10 yıl; kim nasıl görüyor ve değerlendiriyorsa işte öyle, “Çanakkale Kent Konseyi” demektir. Çanakkale Kent Konseyi, bundan sonra kendini tekrar etmeden bugünkü yapısının içeriğini geliştirmeli, imkânlarını ve etkinliğini kent demokrasisinin ve özgürlüklerinin geliştirilmesi yönünde kullanmalıdır diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
“Özgür düşünce demokrasiyi geliştirecektir”
“Düşüncelerimizi özgürleştirmeliyiz” diyen Yavuz, “Önyargıları, grupsal ya da bireysel çıkarları kapı dışında bırakmalıyız. Mevzubahis olan hepimizin ortaklaşa paylaşarak yaşadığı kent ve çevresi ile onu sarıp kucaklayan ekolojik ortam ise, bir başkasının hakkını ve kentin hakkını düşünmemezlik yapamayız. Onun için özgürlüklerimizi geliştirmeliyiz diyorum. Özgür düşünce, demokratik tutumumuzu da besleyecek ve onu geliştirecektir” ifadelerini kullandı.
“Birlikte yönetelim arkadaş”
Birlikte yönetme konusunda Çanakkale`nin tecrübeli olduğunu ifade eden Kent konseyi Başkanı Saim Yavuz, “Bu kentte biraz önce saydığımız kurum ve kuruluşlar kent meseleleri üzerine birlikte konuşma, birlikte iş yapma konusunda anlayış ve tecrübeye sahipler. Bu azımsanacak bir şey değildir, ama yeterli midir? Hayır” dedi. “Yaşadığımız coğrafyada, kentimizde dünyamızı iyi yönetmeliyiz” diyen Yavuz, “İyi yönetim de herkesin sözüne kulak vermek, değer vermek; bu sözleri yönetim kararlarının içine akıtmak demektir. Yani `birlikte yönetelim arkadaş` kentimizi diyorum. Buna aracılık edecek mekanizma da Kent Konseyi’dir şimdilik” şeklinde konuştu.
İşte Kent Konseyi Başkanı Saim Yavuz`un, Kent Konseyi genel kurulu öncesi kamuoyuna aktardığı o mesajlar;
OLAY: Kent Konseyi 2004’te kuruldu. Size Kent Konseyi bugüne kadar ne yaptı diye sormayacağım. Kent Konseyi bundan sonra neler yapacak, ne yapması gerekir?
Saim Yavuz: Kent Konseyi 10. Yılını doldurarak 18 Ekim’de yeni bir yaş ve döneme adımını atıyor. Artık Kent Konseyi ne yaptı, nedir, nasıl çalışır, işlevi, görevi ve bunun gibi benzer konuları anlatmak gerekmeyecek gibi gözüküyor. Çünkü 10 yıl boyunca her fırsatta, her alanda ve özel programlarla Kent Konseyi’nin amaç, hedef ve işlevi anlatıldı. Ve bugün, 18 Ekim’deki Kent Konseyi Genel Kurulu’na katılımın seviyesi de göstermiştir ki Çanakkale Kent Konseyi “çocukluk” dönemini tamamlamıştır. Bundan sonra Kent Konseyi “ne yapar”, “nedir” gibi soruları soracak olanlar kendileri birazcık çabalayarak öğrenmeye çalışacaklardır. Sorduğunuz gibi, önemli olan bundan sonrasıdır. Bir 10 yıl geçmiş. Bu on yılda yapılan birçok şey var. Bu birçok şey deneyim demektir. Bu 10 yıl bilgi, tanıma, tanışma, paylaşma, ilgi, ilişki, ortak iş yapma becerisi, anlama, emek ve birikim demektir. Ve bu 10 yıl; kim nasıl görüyor ve değerlendiriyorsa işte öyle, “Çanakkale Kent Konseyi” demektir. Çanakkale Kent Konseyi, bundan sonra kendini tekrar etmeden bugünkü yapısının içeriğini geliştirmeli, imkânlarını ve etkinliğini kent demokrasisinin ve özgürlüklerinin geliştirilmesi yönünde kullanmalıdır diye düşünüyorum.
OLAY: Bu nasıl olacak?
Saim Yavuz: Kent Konseyi yönetmeliğinde çok açık tarif edilir, der ki: “Kent yaşamında, kent vizyonunun ve hemşerilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır”. Bu cümlenin kendisi çok açık ve net bir şekilde “demokratik bir kent yönetimine” vurgu yapıyor ve çağrı çıkartıyor. “Kent Demokrasisi”nden kastım da budur. Kentte yaşayanlar, bu kentin toprağına, havasına, suyuna, denizine, ormanına kısacası; ekolojik ortamına ve içinde yaşadığı ve geçmişten devraldığı kentine ait her türlü karara yönelik düşünce ve eylemlerde sözünü söyleyecek, eylemini yapacaktır. Yapması gerekmektedir. Konuşmaya başlayan herkes “bu kent hepimizin” diye başlıyor, ama tek başına karar vererek kent için plân program yapıp, “bu böyle olacak” diye herkese dayatıyor. Ayrıca lâf olsun diye yapılan “katmacılık” oyunlarından da vazgeçmek gerekir. Bu komik çelişkiden kentimizin örgütleri; resmi kurum ve kuruluşları başta olmak üzere, bütün sivil toplum ve özel sektör kuruluşları kendilerini kurtarmalıdır. Düşüncelerimizi özgürleştirmeliyiz. Önyargıları, grupsal ya da bireysel çıkarları kapı dışında bırakmalıyız. Mevzubahis olan hepimizin ortaklaşa paylaşarak yaşadığı kent ve çevresi ile onu sarıp kucaklayan ekolojik ortam ise, bir başkasının hakkını ve kentin hakkını düşünmemezlik yapamayız. Onun için özgürlüklerimizi geliştirmeliyiz diyorum. Özgür düşünce, demokratik tutumumuzu da besleyecek ve onu geliştirecektir. Bu tutum kentin çevresiyle birlikte yaşanabilirliğini ve sürdürülebilirliğini de sağlayacaktır.
OLAY: Bu söyledikleriniz hayata nasıl geçecek. Kim sağlayacak, siz mi yapacaksınız bütün bunları? Kolay mı kent demokrasisi dediğiniz şeyde yol almak?
Saim Yavuz: Şunu söylemek lâzım: Kent Konseyi dediğimiz şey resmi-sivil bütünlüğüdür. Örgütlü bütün yapılar Kent Konseyi’nin oluşturan parçalardır. Kent demokrasisi ve özgürlükler, kentimizdeki örgütler tarafından gerçekleştirilecektir. Yani partiler, STK’lar, Odalar, Sendikalar, Özel Sektör, Yerel Yönetim ve Valilikten söz ediyorum. Platformlar, sivil girişimler vs. bunlar da dahil. Bu yapılar kent demokrasisi ve özgürlükleri geliştirirken kendilerini de geliştirmelidirler. Belki de öncelikle “bir başkası için” değil, “kendimiz için” bunları geliştirmeli ve talep etmeliyiz diye düşünürüm. Tabii ki, kolay değil. Ve bu oldu bitti, tamam. Kentimiz acayip demokratik oldu diye bir şey yok. Demokrasi sürekli hareket eden, değişen ve gelişen bir kavram, ama biz, demokrasi açısından tatmin edici bir seviyede değiliz. En azından bu benim için böyle. Öte yandan da bu kentte biraz önce saydığımız kurum ve kuruluşlar kent meseleleri üzerine birlikte konuşma, birlikte iş yapma konusunda anlayış ve tecrübeye sahipler. Bu azımsanacak bir şey değildir, ama yeterli midir? Hayır. Kent aktörleri bu ortak çalışma, birlikte düşünme ve paylaşmayı geliştirdikçe kent her anlamda daha da gelişecektir. Gelişme dediğimiz şey, apartmanların kat sayısı, tarım alanlarının sanayi bacaları, doğanın tahrip edilmesi değildir. Dünyanın kendi düzenini bozmadan insan yaşantısının “insanca” düzenlenmesidir bence gelişme. Karıncanın dünyada yaşama hakkını unutmayan, ona saygı duyan bir anlayıştır gelişme. Dolayısıyla, söylemek istediğim şey; Yaşadığımız coğrafyada, kentimizde dünyamızı iyi yönetmeliyiz. İyi yönetim de herkesin sözüne kulak vermek, değer vermek; bu sözleri yönetim kararlarının içine akıtmak demektir. Yani “birlikte yönetelim arkadaş” kentimizi diyorum. Buna aracılık edecek mekanizma da Kent Konseyi’dir şimdilik.