Henüz 11 yaşında olmasına rağmen, okçuluk alanında gösterdiği büyük gelişim ve kazandığı derecelerle dikkat çeken Eymen, başladığı bu sporu adeta bir tutkuyla sürdürüyor. Eymen Şener, okçuluk sporuna olan ilgisinin nasıl başladığını şöyle aktarıyor; "Televizyonda okçulukla ilgili ilk kez 'Tozkoparan İskender' dizisini izlediğimde bu spora ilgim başladı. Ailem de bir spor yapmamı istediği için araştırmalar sonucunda Çanakkale Okçuluk Spor Kulübü’ne katıldım. Kulüpteki sıcak ortamı sevdim ve ilk yayımı elime aldığımda bu sporun bana uygun olduğunu hissettim.”
Ailesinin desteğiyle bu spora yönelmiş olan Eymen, başlangıçta biraz çekingen olsa da Çanakkale Okçuluk Spor Kulübü’ndeki antrenmanlar ve kulüp yöneticisi Tandoğu Hoca’nın yardımları sayesinde kısa sürede kendini geliştirdi. Eymen, okçuluk sayesinde hem fiziksel hem de zihinsel olarak gelişim sağladığını belirtiyor.
Bir televizyon dizisinde izlediği bu sporla başladığı yolculuk, ona çeşitli yarışmalarda ödüller ve başarılar kazandırdı. Eymen, okçulukla ilgili öğrendiklerini ve yaşadığı duygusal değişimleri anlatırken, bu spora yönelmek isteyen her Türk gencinin bu sporu denemesi gerektiğini söylüyor. Okçuluğun sadece bir spor değil, aynı zamanda disiplin, odaklanma ve sabır gerektiren bir yaşam tarzı olduğunu belirten Eymen, bu sporu yapmak isteyen genç sporculara şu mesajı veriyor; "Başlangıçta zor gelebilir ama pes etmeden çalışmaya devam ederseniz, başarı mutlaka gelecektir. Okçuluk, bana sadece fiziksel güç değil, özgüven ve kararlılık da kazandırdı. Her Türk gencinin bu sporu denemesini tavsiye ederim" Eymen, gelecekte Türkiye'yi uluslararası arenada temsil etmeyi hedeflediğini belirterek, bu yolda kendisine destek olan ailesine, Çanakkale Okçuluk Spor Kulübü’ne ve antrenörlerine teşekkür etti.
Genç yetenek Eymen Şener, okçuluk sporundaki deneyimlerini ve kazandığı dereceleri Çanakkale Olay’a anlattı. Muhabirimiz Erhan Taylan ile keyifli bir röportaj gerçekleştiren Eymen, bu spora olan tutkusunu dile getirirken, hedeflerini ve hayallerini bizlerle paylaştı. Gelin, genç sporcumuzun başarı dolu yolculuğuna hep birlikte ortak olalım.
Eymen Şener; “11 yaşındayım. Hüseyin Akif Terzioğlu Ortaokulu’nda 5/C sınıfında öğrenimime devam ediyorum.”
Eymen Şener; “Ok ilk çağlarda avlanma aracı olarak çıkmış. Günümüzde ise bu spor dalı olarak yapılmaktadır. Okçuluk bakıldığında bir bölgeden diğer bir bölgeye yay ile yapılan ok atışına denir. “
Eymen Şener; “Her zaman spor yapmayı düşündüm. İlk olarak kickboksa başladım, ardından aikido denedim fakat bana uygun olmadığını hissettim. Ailemle yaptığımız araştırmalar sonucunda Çanakkale’de okçuluk sporunun yapıldığını öğrendik ve bu spora yöneldim. Annem ve babam, ekipmanlarımı alarak bana destek oldular. Çanakkale Okçuluk Spor Kulübü’ne geldiğimde kulüp yöneticisi Tandoğu Abi ile tanıştım. Başlangıçta karamsar ve çekingen olsam da zamanla okçuluğa alıştım. Tandoğu Abi’nin yardımları sayesinde bu sporu öğrendikçe içimde büyük bir mutluluk oluştu. Daha önce denediğim hiçbir spor bana bu duyguyu yaşatmamıştı. Kulüp olarak yarışmalara katılıyoruz ve dereceler aldıkça çalışma azmim artıyor. Neredeyse her gün kulübe gelerek antrenman yapıyorum. Şimdi anlıyorum ki benim sevdiğim spor dalı okçuluk. Çanakkale Okçuluk Spor Kulübü ve ailemin desteğiyle bu yolda ilerlemeye devam ediyorum.”
Eymen Şener; Televizyonda okçulukla ilgili ilk kez "Tozkoparan İskender" dizisini izlediğimde bu spora ilgim başladı. Ailem de bir spor yapmamı istediği için araştırmalar sonucunda Çanakkale Okçuluk Spor Kulübü’ne katıldım. Kulüpteki sıcak ortamı sevdim ve ilk yayımı elime aldığımda bu sporun bana uygun olduğunu hissettim. Başlangıçta Tandoğu Hoca hedeflere balonlar koyarak antrenmanları eğlenceli hale getirdi. Balonları tek tek vurdukça hem keyif aldım hem de özgüvenim arttı. Okçuluk bana, başarının sadece çalışmayla geleceğini öğretti. Gelibolu’daki bir etkinlikte setler sonucunda adım birinci olarak okunduğunda mutluluğum tarif edilemezdi. Bu bana daha iyisini yapabileceğimi gösterdi. Daha sonra Türkiye Şampiyonası’na katıldım ve yaş grubumda 72. oldum. Bu sonuç beni yıldırmadı, aksine daha çok çalışmam gerektiğini fark ettim. Tandoğu Hoca’nın desteğiyle antrenmanlarımı sıklaştırarak sonraki Türkiye Şampiyonası’nda kategorimde 4. oldum. O an, emeklerimin karşılığını aldığımı gördüm ve çok çalışmanın başarıyı getirdiğine bir kez daha inandım.”
Eymen Şener; “Kulüp yöneticilerimiz sevecen ve destekleyici. Bu sporda mutsuzluğa yer yok; mutlu ve motive olmak gerekiyor. Eğer iyi arkadaşlarınız varsa, her zaman daha güçlü hissedersiniz. Çanakkale Okçuluk Spor Kulübü'nde üç antrenörümüz var. Tandoğu Hoca, Furkan Hoca ve Şafak Hoca. Genellikle Tandoğu Hoca ile çalışıyorum, ancak diğer hocalarımın da gelişimimde büyük katkısı var. Tandoğu Hoca bana öncelikle özgüven aşıladı. Furkan Hoca’yı ise bir antrenörden çok yakın bir arkadaş gibi görüyorum. Hocalarımın her birini ayrı ayrı seviyorum çünkü burada aile sıcaklığında bir ortam var. Bu da başarıyı yakalamamızdaki en büyük etkenlerden biri.”
Eymen Şener; “Aslında okçuluk okul ve spor hayatımda bana programlı olmayı öğretti. Yapacaklarımı planlayarak harekete geçmeye başladım. Okçuluk, zihinsel gelişimime katkı sağladı ve stres atmamı kolaylaştırdı. Odaklanma sorunu yaşayanlar için en iyi sporun okçuluk olduğunu düşünüyorum çünkü hedefe odaklanmadan başarılı olmak imkânsız. Önceden sınavlarda odaklanma sorunu yaşarken, okçuluk sayesinde bu problem ortadan kalktı. Bu spor, zihinsel canlanmamı sağlarken, vücudumu rahatlattı ve odaklanma yeteneğimi geliştirdi. Günlük işlerimde daha verimli olmamı sağladığı için Çanakkale Okçuluk Spor Kulübü’nü çok seviyorum. Gelecekte kulübümle birlikte daha büyük başarılara imza atmayı hedefliyorum.
Eymen Şener; "Çanakkale Okçuluk Spor Kulübü’nün lisanslı sporcusuyum ve bugüne kadar dört yarışmaya katıldım. İlk resmi müsabakamda heyecanımı yenmekte zorlandım. Atış çizgisine geldiğimde büyük bir gerginlik hissettim, ancak gücümü toplayarak atışlarımı gerçekleştirdim. Sıralamalar açıklandığında adım birinci olarak okunduğunda şaşkına döndüm. Arkadaşım Barış’ın kazanacağını düşündüğüm için hiç beklemiyordum. Bu birincilik bana büyük bir motivasyon sağladı.
Gelibolu’da kazandığım derecenin verdiği öz güvenle Düzce’deki Açık Hava Türkiye Şampiyonası’na katıldım ve 72. oldum. Bu sonuç beni rahatsız etmedi; aksine daha çok çalışmam gerektiğini düşündüm. Sonrasında Gelibolu’da üçüncü resmi yarışmama çıktım ve Kapalı Alan Salon Yarışmalarına katıldım. Önceki yarışmalara göre daha rahattım, stres yapmadım ve özgüvenle atış yaptım. Ancak son sette arkadaşım Kerim’in benden daha iyi atış yapması beni biraz gerdi. Yine de moralimi bozmadım ve sıralama açıklandığında içimi mutluluk kapladı. Arkadaşımın birinci olması beni üzmedi, aksine onun başarısıyla mutlu oldum.
Antalya’daki yarışmalara daha özgüvenli ve hedefe odaklanmış şekilde gittim. Çalışmalarımın karşılığını almak istiyordum. Atışlar tamamlandığında ismimi 4. sırada gördüm. Aslında 3. olan arkadaşla aynı puanı almıştık, ancak küçük bir farkla geride kaldım. Hem mutluluk hem de burukluk hissettim. Bundan sonraki hedefim, yazın yapılacak açık hava şampiyonasına daha çok çalışarak daha iyi bir başarı elde etmek.”
Eymen Şener; “Okçuluk sporunda klasik yay kullanıyorum. Açık havada 30 metre, kapalı alanda ise 18 metre atış yapıyorum. Klasik yay tamamen insan gücüyle gerilirken, makaralı yayda bu güç daha az kullanılır. Klasik yayda nişangah bulunurken, makaralı yayda mercek vardır. Ayrıca, benim kullandığım klasik yayda basınç düğmesi ve clicker bulunur. Clicker, okun her seferinde aynı noktadan çekilmesini sağlayarak atışların daha düzgün dağınık atılmamasını yardımcı olur.”
Eymen Şener; “Evet, arkadaşlarım bana okçuluk hakkında sorular soruyor ve ne gibi faydaları olduğunu merak ediyorlar. Onlara, vücudumdaki değişimlerden bahsediyorum. Üst kaslarımın geliştiğini, dik duruş sayesinde skolyozu önlediğimi ve vücudumun daha atletik bir form kazandığını anlatıyorum. Ayrıca, bu sporun derslerime odaklanmamı nasıl olumlu etkilediğini de paylaşıyorum.”
Eymen Şener; “Antalya'da düzenlenen kapalı salon yarışmasında 4. olmanın mutluluğu tarif edilemez. Kısa sürede yoğun çalışarak imkânsız denileni başarmak ve o anı yaşamak eşsiz bir duygu. Böyle bir başarı, insana kendini önemli hissettiriyor. Bu mutluluğu kelimelerle anlatmak zor, onu yaşamak gerekiyor.”
Eymen Şener; “Makaralı yay ile klasik yay arasında önemli farklar vardır. Makaralı yayda mercek bulunurken, klasik yayda bu yoktur; burada nişan alma tamamen gözle yapılır. Klasik yaylarda yük tamamen sporcunun bedenine binerken, makaralı yayda bu yük %50-%50 oranında dağıtılır. Kullandığım klasik yayda clicker bulunurken, makaralı yayda bu yoktur. Keşiştirme açısından, makaralı yaylar su terazisi kullanırken, klasik yayda bir vida ile hizalama yapılır. Ayrıca, makaralı yayda tetik mekanizması varken, klasik yayda ok üç parmakla (işaret, orta ve yüzük parmakları) çekilir ve parmaklık kullanılır. Klasik yay, makaralı yaydan daha zordur. Oku yaydan yumuşak bırakmak için parmakların son boğumlarını kullanmak gerekir; aksi halde ok yönünü şaşırabilir. Ayrıca, yayı çekerken uygulanan baskı da büyük önem taşır. Kendi deneyimime göre, makaralı yay kullanımı daha kolay, klasik yay ise daha zorludur.”
Eymen Şener; "Bu spora başladıktan sonra sosyal medyada birçok araştırma yaptım. Son dönemde Mete Gazoz sayesinde okçuluk ülkemizde daha fazla tanınan bir spor haline geldi. Her genç sporcu gibi benim de bir idolüm var ve ben de bir gün Mete Gazoz gibi olmak istiyorum. Aileme ve Çanakkale Okçuluk Spor Kulübüne Avrupa ve dünya şampiyonluğu gururunu yaşatmak için çok çalışıp Milli Takıma girmeyi hedefliyorum. Türkiye'deki müsabakalarda birincilikler kazanmak istiyorum. Genç arkadaşlarıma da Çanakkale Okçuluk Spor Kulübüne okçulukla tanışmaları için gelmelerini tavsiye ediyorum."
(ERHAN TAYLAN)