Bu gelişmenin diğer bir yanı da Çanakkale’de bu mücadele için bir araya gelen kesimlerin çığlıkları artık daha güçlü çıkmakta ve etki alanı genişlemektedir.
İlimizdeki çeşitli sorunlar konusundaki mücadelelerin son günlerde yurt düzeyinde bir duyarlığa dönüşmesi mücadele potansiyelinin iyi bir noktada olduğunun göstergesidir.
Hafta sonu ilimizde yapılacak Üniversite Konseyleri Derneğinin toplantısını da bu kapsamda değerlendirmek gerekir.
Bu toplantının gündeminde de ÇOMÜ’de yaşanılan bazı sorunlar olduğu için bu konuda verilen mücadelelerin etki alanı bu şekilde yerelden, ulusala doğru gelişmektedir.
Kazdağları noktasındaki duyarlılık ülke çapında ses vermeye başlayınca; özellik ile altıncı filo temsilcileri de kendi formatlarındaki bazı entrikal çalışmaları da hızlandırmış durumdadırlar.
Gizli gündem ile bakanların katıldığı toplantılardan tutun , kamuoyunu yanıltmak için özellik ile maden çalışmasının olduğu yörelerdeki köylülerin gözünü boyamak için giriştiği bazı uygulamalardan, yandaş medya yaratma çabalarına kadar bir dizi çalışma altıncı firmalar tarafından yoğunlaştırılmış durumdadır.
Bu mücadele gelinen noktada artık yaşamı savunma ile yaşamsal değerlerimiz olan toprağımızı, suyumuzu , havamızı yok etme mücadelesine dönüşmüştür. Bunun için bundan sonraki süreç daha keskin çizgileri ile sürecektir.
Bunun getireceği bazı sonuçları irdelemeden evvel Orman ve Su İşleri Bakanının bir bültendeki sözlerini sizler ile paylaşmak istiyorum.
Bu sözleri sarf eden bir bakan, herhalde Kazdağları için de aynı duyarlılık ile davranır desek de, gerçeğin böyle olmayacağını söyleyebilirim. İşte bütün sorun da burada zaten.
Bakan şunları söylüyor : “Bir metrekare, bizim hükümetimiz döneminde, ormanlık alan işgal ettirilmemiştir. Yanan ormanlık alanlardan hiçbir yere tahsis yapılmamıştır. Bir yıl içinde yanan alanlar ağaçlandırılmaktadır. Varsa buyursunlar göstersinler. Bizim ormanlık alanlarla alakalı bir metrekare işgal ettirdiğimize dair iddia eden varsa buyursun ispat etsin.
Hodri meydan diyorum. Dolayısıyla 75 milyon vatandaşımızın hakkını hukukunu en iyi şekilde koruyoruz, korumaya devam edeceğiz. Ne pahasına olursa olsun. Bu konuda da ben çok hassasım. Hiç kimse ormandan bir metrekare yer işgal edemez”
Bu sözler altıncı firmaların Kazdağları’nda altın üretimi başladığı zaman yok edeceği ormanlık alanlar gündeme geldiği zaman çok daha bir anlam kazanmış olacak.
Gelelim Pazar günü yapılan basın toplantısında bir yerel gazetenin göstermiş olduğu tavra.
“İnsaf biraz” başlığı ile yapılmış haber ile daha evvel yaşanmış olan bir olay farklı bir noktaya taşınarak basın etiği açısından uygun olmayan bir konum yaratılmıştır.
Sorun bu haberin yazılmasında değildir. Basın kuruluşları istediğini yazmak, değerlendirmek özgürlüğüne sahiptir. Gazetecilik zaten eleştiri yapmak demektir. Aynı zamanda taraflı olmak da son derece normaldir. Gazeteler çeşitli konularda çok tabii olarak taraf olabilir. Fakat hiçbir zaman için bağımsızlıklarını elden bırakmamalıdır. Yani taraflı olabilirler ,ama bağımlı olamazlar.
Bir gazetenin bir basın toplantısına katılarak basın toplantısını yapan kişilerden farklı bir şekilde düşünüyor olması ona o basın toplantısını sabote edecek şekilde davranma hakkını vermez.
Bu durum basın kuruluşunun bağımsızlığına zarar verir, basın etiği itibarıyla düzenlenen bir toplantıda basın kuruluşu hesap sormak güdüsüyle gazetecilik unvanını kullanıyorsa bu davranış hiçbir zaman gazetenin bağımsız tavrı olarak algılanmaz.
Gazete basın toplantısını haberleştirmeyebilir. ya da basın toplantısında gündeme getirilen konulardaki itirazlarını gazetesinde okuyucuları ile paylaşabilir . Fakat intikam alır gibi yapılacak toplantıya ilişkin özel haber üretir ve bu gazeteleri toplantıda dağıtarak ortamı germeye çalışırsa; adama “Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz” derler. Bu tavır ancak provokatif amaçlar içersinde olan insanların yapacağı bir tavır olabilir.
Daha açık bir örnek ile, bu durum bir siyasi partinin toplantısına onunla farklı bir anlayıştaki siyasi partinin gidip bildiri dağıtmasından farklı bir durum değildir. Bu anlamı ile etik değildir.
Madenci firmaların bu konuda yapmış oldukları çeşitli uygulamaları şöyle bir hatırlayalım.
Bu firmalar maden karşıtı panelleri, tutmuş oldukları paralı adamlar ile basarak olaylar çıkarıp panel katılımcılarına fiilen saldıran bir gelenekten gelmektedirler. Gazeteciliğin bağımsız olması konumu işte tamda böylesi bir durumda kendisini göstermektedir. Farklı düşündüğünüz gündemler için o toplantıları hedef alan bazı uygulamalar içersinde olursanız bağımsız karakterinize gölge düşürürsünüz. Çünkü bu tür uygulamalar ancak kendilerini teslim etmiş kendisi adına değil yönlendirilen kesimlerce yerine getirilen uygulamalardır.
Olayın bir başka yanı daha vardır. Eski ABD Başkanı Bush’a Bağdat’da ayakkabı atan gazeteci olayını yaşadık. Evet, biz çevre mücadelesi verenlere karşı bu netlik ile mücadele edeceğiz diyen bir gazetecilik anlayışına sahibiz diyorsanız yolunuz açık olsun demekten başka diyecek bir şey yoktur.
Şiddet ile kınıyorum.
Önceki gün TKP’nin “savaşa hayır” kampanyası için açmış olduğu imza masalarına saldıran kesimleri şiddet ile kınıyorum.
Aynı zamanda bir kez daha gördük ki ‘savaşa hayır’ seslerini susturmak isteyenlerin başvurdukları yöntem yine şiddet olmaktadır. Suriyede ‘de savaştan yana olanlar da , buna karşı duranlara saldıranlar da aynı şiddet damarından beslenmektedirler.
Bu faşist saldırı kabul edilemez. Bu saldırıyı yapanlar derhal tespit edilmeli haklarında gerekli işlemler yapılmalıdır.
Saldırıda yaralanan genç kardeşlerime de geçmiş olsun dileklerimi iletirim.