Bu girişim, tabiî ki ÇTSO’nun bu projeden vazgeçtiği anlamında okunmamalıdır. ÇTSO 3621 sayılı kıyı kanunu 7. Madde kapsamında uygulama imar planını bakanlık kanalı ile yapacak. Bu girişim sadece teknik bir yöntem olarak değerlendirilemez. ÇTSO bir kez daha bu konuda bir kentin iradesini yok saymıştır.
Bu proje ilişkin kent halkının çekincesi söz konusu iken ÇTSO ısrar ile bu projeyi sürdürmektedir. ÇTSO gibi bir meslek örgütünün bu konudaki ısrarı oldukça manidar bir durumdur. Son olarak Belediye meclisini de devre dışı bırakarak almış olduğu karar; bu kentin oyları ile seçmiş olduğu temsilcilerini de tanımayarak bir bütün olarak kent halkının iradesini de yok saydığının göstergesidir.
ÇTSO bu kararı nasıl almıştır, bu da ilginçtir.
Böylesi ağır sonuçları olan bir karar için kendi içinde hangi mekanizmalar işletilmiştir bu da son derece önemli. İmar izni uygulaması için halkın temsilcilerinin devre dışı bırakılması konusuna beşbine yakın üye nasıl yaklaşacaktır ; bu konu da ÇTSO bünyesinde irdelenmesi gerekli bir konudur. Özet ile yat limanı projesi tam bir dayatma uygulamasına dönüşmüştür.
Bu gelişme iş dünyası temsilcilerinin bir demokrasi kazası olarak, demokrasi sınavından başarısızlık ile çıktıklarının göstergesi boyutu ile tarihe geçecektir. İş dünyasının, işveren kesiminin Çanakkale’deki bu projeye ilişkin son noktada gelmiş olduğu boyut bu şekilde.
Bu tavır özünde sınıfsal bir gerçeğe de referans teşkil ediyor. Burjuvazi kendi çıkarları söz konusu olduğunda gözü hiçbir şeyi görmez. Tıpkı Topkapı Şişecam Fabrikasında 400 işçiyi taşınma gerekçesi ile kapı dışarı yaptığı gibi .
Tabi bir de madalyonun diğer yüzü var.
Bu tarafında da mücadele ve direniş var.
Topkapı Şişecam Fabrikasında işçilerin tepkilerini ve mücadelesini sizlere aktarmak istiyorum:
Fabrikaları Eskişehir’e taşınacağı için fabrikalarına kapanan Şişecam işçileri, polis tarafından dışarı çıkarılmak istendi. Sabahın erken saatlerinde bine yakın polis fabrikayı kuşattı. Toma araçlarıyla birlikte fabrikaya gelen polis, işçileri dışarı çıkarmak isteyince, işçiler kendilerini fabrikaya kitledi. Birçok işçi de çatıya çıkarak, “Ölmek var dönmek yok” sloganıyla polisi protesto etti.
Polisin baskını üzerine fabrika önünde bir araya gelen ailelerin içeri girmesine girişe barikat kuran polis izin vermedi. Sloganlarla polisi protesto eden ve yakınlarına destek veren aileler, fabrika önünden biran olsun ayrılmadı. Kristal-İş yöneticileri de fabrikaya gelerek işçileri yalnız bırakmadı. Polis baskınını haber alan Türk-İş 1. Bölge Temsilcisi, Türk-İş’e bağlı sendikaların yöneticileri, direnişte olan Hava-İş üyeleri, emekten yana siyasi partilerle demokratik kitle örgütleri de fabrikaya geldi. Gebze ve Bursa’dan yüzlerce cam işçisi de fabrikaya gelerek işçilere destek verdi. İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel ile CHP Milletvekili Süleyman Çelebi de fabrikaya geldi.
İşçilere verilen desteğin artması ve sendikacılarla vekillerin yaptıkları görüşmelerin ardından polis öğleden sonra fabrikadan ayrılmak zorunda kaldı. Polisin fabrikadan ayrılmasının ardından kapı önünde bekleyen yüzlerce kişi sloganlarla fabrika içine girdi.
Gelişmeler göstermektedir ki ;burjuvazi için işler bundan böyle daha çetin olacak.