Yaklaşan 1 Mayıs

Bu yıl 1Mayıs daha bir anlamlı olarak kutlanacak.
Bir yandan kapitalist sistemin işçi sınıfı üzerideki baskılarının yoğunlaştığı taşeron çalışma sistemi ile işçilerin adeta köleleştirildiği sendika kurma haklarının ayaklar altına alındığı, toplu sözleşme haklarından, kıdem tazminatı haklarına kadar esnek çalışma ve güvencesiz çalışma koşullarında yoğun ekonomik saldırılara bağlı olarak; insanca yaşama talebi artık daha anlaşılır ve işçi sınıfının etrafında birleştiği, yeni mücadeleler yaratarak sürdürdüğü bir dönemi yaşıyoruz.
Diğer yandan barış sürecinin getirmiş olduğu şartlarda , bu sürecin bir demokrasi mücadelesi olarak kazanımlarının kalıcı olabilmesi için; bazı görevleri üstlenmiş bir sınıf hareketi gerçeği ile karşı karşıyayız.
Halkların kardeşliğine yapılacak vurgu, son günlerde geliştirilmeye çalışılan milliyetçi rüzgârlara karşı takınılacak sınıf tavrı çok daha önem kazanmış durumdadır.

531
Sınıf hareketinin demokrasi mücadelesinin, önündeki en önemli engellerden biri ırkçılık, ve şovenizmdir.
Dikkat edersiniz bu günlerde yoğun bir şekilde bu çabalar içersinde olanlar, beraberinde bazı tertip ve provokasyonlara sarılıyorlar.
Yeni bir milliyetçilik dalgası için, toplumun hassasiyetlerini istismar ederek kurgusal gerçekler üzerinden hareket edilmektedir.
Bunların başında bir bölünme paronayası, diğer yandan Türk etnik kimliği üzerinden gerçeklerle ilgisi olmayan bazı kışkırtıcı girişimler organize edilmeye çalışılmaktadır.
Böylece yapılmak istenen bir taşla iki kuş vurmak mantığıdır.
Bir yandan barış süreci yıpratılmaya çalışılmakta, diğer yandan bu sürecin gelişiminin getireceği demokrasi ,özgürlükler ve insan hakları kazanımlarının önüne set çekilmeye uğraşılmaktadır..
Emek mücadelesi kendi deneyimleri ile her zaman şu gerçeğin bilincinde;emek mücadelesinin gelişiminin engellenmesi noktasında, tarihin her döneminde başvurulan yöntemlerin başında emekçilerin birliğinin engellenmesi girişimleri gelmektedir.
Bu girişimin en temel yöntemlerinin başında sınıf hareketinin etnik kimlikler üzerinden bölünmesi gerçeği öne çıkmaktadır.
Emek mücadelesinin içersindeki arkadaşlar başta sendikalaşma girişimleri olmak üzere bu alanda verdikleri mücadelelerde bunu kendi deneyimleri ile çok iyi bilirler.
Sendikalaşma çabası içersinde olan işçiler önce patronlarının veya onun çıkarı temelinde hareket eden kesimlerin klasik yöntemi olan “onlar zaten Kürt “ baskısını çok yakından tanıyorlar.
Yine sendikal mücadeleyi etnik kimlik üzerinden bölen, ırkçı refleks ile hareket eden birçok uygulamayı yakından izlemekteyiz.
Hatta bu alandaki baskılar öyle bir noktaya taşınmıştır ki; daha çok kısa bir süre önce birçok sendikacı ,KCK’lı oldukları gerekçesi ile tutuklanmışlardır.
KESK böylesi bir saldırıya uğramış ve gerçek dışı bir kampanyaya maruz bırakılarak itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştır.
İşte, emek hareketinin birliğini etnik kimlikler üzerinden engellemeye çalışanlara şimdi yeni bir fırsat doğmuştur.
Barış süreci gelişmeleri ülkenin demokratikleşmesi açısından bir fırsat ve aynı zamanda bir gereksinim olup; emek mücadelesinin kendi talepleri ile daha da kitleselleşmesinin önünü de açacaktır.
Bu gerçekten korkanlar kolları sıvamışlardır.
Halkın hassasiyetleri üzerinden gerçek olmayan propagandalar ve bunun üzerinden sürdürülen provokasyonlar önümüzdeki günlerin gündemini daha çok meşgul edecektir.
Emekçiler bu beyhude çabaları, sendikalarına sahip çıkarak birlik ve dayanışma ile daha da kitleselleştirecekleri mücadele içersinde boşa çıkaracak, demokrasi ve özgürlüklerin kazanımı temelinde eşit yurttaşlık kapsamında Kürt sorununun barışçı ve demokratik çözümüne katkı sunacaklardır.
1Mayıs, bu gerçeğinde daha çok ortaya çıkacağı bir süreç olacaktır.
Hiçbir zaman unutmayalım ki; emek mücadelesi tarihin her döneminde ırkçı girişimlere karşı mücadele ederek gelişmiştir.
Bugünde böyle olacaktır.
Emek hareketi hem sınıfın çıkarlarını, hem de Kürt halkının eşit yurttaşlık taleplerini savunarak demokrasi ve özgürlüklerin gelişimindeki öncü rolünü oynayacaktır.
Bazıları işçi sınıfının bu rolünü inkar etseler de gerçek budur, yaşamda bunu bir kez daha doğrulayacaktır.
Yeter ki emekten yana olanlar, birlik ve dayanışma içinde sınıfın taleplerini kararlı bir şekilde savunarak toplumun ezilen, mağdur edilen, yok sayılan tüm kesimleri ile kucaklaşabilsinler.
Paylaş