15 Temmuz darbe sürecinin hemen ardından, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin açıklamaları ile tozlu raflardan inen ve TBMM Anayasa Komisyonuna sunulan 18 Maddelik Anayasa değişikliği paketi 16 Nisan’da oylanacak. Türkiye’nin nasıl yönetileceğine dair kararı “Millet” verecek!... 18 Maddelik Anayasa değişikliğin ilk tartışmaları CHP Çanakkale Milletvekili Avukat Muharrem Erkek’in de içinde bulunduğu TBMM Anayasa Komisyonu’nda yaşandı. Büyük tartışmaların ardından AKP ve MHP’nin kabul oyları ile tasarı TBMM Genel Kuruluna sunuldu. Buradan da halkoylaması kararı çıkarak 16 Nisan tarihi belirlendi. Anayasa Komisyonunda ve TBMM Genel Kurulu’nda bulunarak süreci en iyi gözlemleyen vekillerden biri olan CHP Çanakkale Milletvekili Avukat Muharrem Erkek, referandum sürecini gazetemiz Çanakkale OLAY’a değerlendirdi. Erkek, 16 Nisan’a giden seçim süreci ile ilgili gözlemlerini ve 18 Maddelik Anayasa Paketi hakkındaki görüşlerini paylaştı.
Tek adam rejimi mi demokrasi mi?
CHP’li Erkek, “Evet çıkarsa bizi bir seçim bekliyor, çünkü ona göre hükümler hazırlanmış. Ama ‘hayır’ çıkarsa seçim yok. Herkes işine gücüne bakacak. Tek adam rejimi, hiç seçimleri falan beklemeden derhal yürürlüğe giriyor, kimse bunun farkında değil. 316 vekili oluyor parlamentoda ve partisinin genel başkanı oluyor, HSK 30 gün içinde belirleniyor; yasama, yürütme, yargı tek elde toplanıyor. Onun için ‘tek adam rejimi’ diyoruz… Tek adam rejimi mi, demokrasi mi? ‘evet’ dersek tek adam rejimi, ‘hayır’ dersek demokrasi…” dedi.
“Devletin bekası” vurgusu
Erkek, AKP’nin en önemli argümanlarından biri olan devletin bekası vurgusuna; “Asıl bu paket geçerse devletin bekası tehlikeye girecek. “Devletin bekası için” diyorlar ama, tam aksine devletin bekası bu paket yürürlüğe girerse tehlikeye girecek. Neden? Çünkü devlet şahsileşiyor. Nasıl şahsileşiyor? Bu paket şu yetkileri veriyor başkana; bir kere çok geniş bir alanda kararname çıkarma yetkisi veriyor. Devlet yasalarla yönetilir, bu çöküyor. Şimdi kamu tüzel kişilikleri, bakanlıklar, üst düzey bürokrasini belirlemek demek, ne demek? Devletin şahsileşmesi demek, şahıs devleti olacak Türkiye Cumhuriyeti. Devlet yasalarla yönetilir. Ne zamandan beri? 23 Nisan 1920’den beri. Şimdi bu, yıkılacak… Onun için devletin bekası tehlikeye girer diyorum. Bunun için devletin bekasını düşünenlere sesleniyorum; buna ‘hayır’ demeniz gerekir” ifadelerini kullandı.
İşte CHP Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek’in gazetemiz Çanakkale OLAY’a yaptığı o açıklamalar…
OLAY: 18 Maddelik Anayasa Değişikliği ‘evet’ ile geçerse, ilk etapta nasıl bir değişim yaşanacak?
ERKEK: Birçok kişinin atladığı bir şey var, aslında çok önemli… Biz ‘hayır’ çıkacağına inanıyoruz, bunu da görüyoruz aslında, hem sahada hem de kamuoyu araştırmalarında. 16 Nisan’da ‘evet’ çıkarsa ve bu anayasa değişikliği Resmi Gazete’de yayınlanıp yürürlüğe girerse, hemen, ilk seçimleri beklemeden oluşacak iki husus var; biri partili cumhurbaşkanlığı, diğeri HSK (mevcut ismi HSYK). Bu paketin tamamı yürürlüğe girmeden, 3 Kasım 2019 seçimlerini beklemeden, ‘evet’ çıkarsa tek adam rejimi hemen oluşuyor. Nasıl oluşuyor? Partili cumhurbaşkanlığı devreye girdiği için cumhurbaşkanı hemen partisi ile ilişkisini kuruyor ve 316 milletvekili parlamentoda oluyor. HSK da 30 gün içinde seçiliyor; 6 üyeyi direkt tek imza ile kendi belirliyor, Adalet Bakanı, Müsteşar ve 4 üye, kalan 7 üyeyi de bu parlamento belirliyor. Onu da bu parlamento seçecek. Bizim 133 milletvekilimiz var onların 316! Kimin dediği olur? Bir de MHP ile koalisyonu var.
OLAY: Bu iki husus ile nasıl bir yapı oluşacak?
ERKEK:Bu iki husus dışındakiler 2019’daki seçimde yürürlüğe girecek veya ilk erken seçimde. Çünkü erken seçime göre hükümler hazırlanmış pakette. Seçim kanununda yapılacak değişiklikler, normalde bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz. Erken seçimde uygulanabilmesi için bir istisna getirmişler. Yani ‘evet’ çıkarsa bizi bir seçim bekliyor, çünkü ona göre hükümler hazırlanmış. Ama ‘hayır’ çıkarsa seçim yok. Herkes işine gücüne bakacak. Tek adam rejimi, hiç seçimleri falan beklemeden derhal yürürlüğe giriyor, kimse bunun farkında değil. 316 vekili oluyor parlamentoda ve partisinin genel başkanı oluyor, HSK 30 gün içinde belirleniyor; yasama, yürütme, yargı tek elde toplanıyor. Onun için ‘tek adam rejimi’ diyoruz… Tek adam rejimi mi, demokrasi mi? ‘evet’ dersek tek adam rejimi, ‘hayır’ dersek demokrasi… Önce bunu görmek lazım… MHP’de Devlet Bahçeli’ye yakın isimler ‘evet’i savunuyor ama, biraz da mecburen savunuyorlar. MHP grubu içinde çok değerli milletvekilleri var, ‘hayır’ı savunan. Tabanın büyük bölümü ‘hayır’ savunuyor.
OLAY: AKP’nin en önemli argümanlarından biri de “devletin bekası” ile ilgili demeçler ve bunun üzerinden ‘evet’ çağrıları… Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
ERKEK: Asıl bu paket geçerse devletin bekası tehlikeye girecek. “Devletin bekası için” diyorlar ama, tam aksine devletin bekası bu paket yürürlüğe girerse tehlikeye girecek. Neden? Çünkü devlet şahsileşiyor. Nasıl şahsileşiyor? Bu paket şu yetkileri veriyor başkana; bir kere çok geniş bir alanda kararname çıkarma yetkisi veriyor. Yani yasama, yürütme, yargı diyoruz ya, yürütme alanında kararname çıkarabilecek. Sosyal ve ekonomik haklarla ilgili geniş bir bölümde; bunların içinde kamulaştırmadan tutun da çalışma hakkına, özelleştirmeden devletleştirmeye, sendika kurma hakkından eğitime kadar çok geniş bir alanda kararname çıkarma yetkisi var. Biliyorsunuz tek imza ile OHAL kararı verebiliyor. Yani bir sabah uyanıp, kahvaltısını ederken OHAL ilan ettim diyebilir. “Meclise gidecek ama” diyorlar, doğru meclise gidecek, mecliste çoğunluğu varsa onaylayacak zaten. OHAL dönemlerinde de hiçbir kısıtlama olmadan, her konuda kararname çıkarma yetkisi var. Normal dönemde nasıl yetkileri var? Kamu tüzel kişiliklerini kararname ile düzenleyebilecek. Anayasanın 123’üncü maddesinin son fıkrasını değiştirdiler. O madde; “Kamu düzel kişilikleri kanun ya da kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanarak kurulabilir” der. Bunu değiştirdiler. Nasıl değiştirdiler? “Kamu tüzel kişilikleri kanunla ya da Cumhurbaşkanı kararnamesi ile kurulabilir” dediler. Bu çok önemli. Ne demek kamu tüzel kişilikleri; Üniversiteler, mahalli idareler, odalar, barolar, borsalar kamu tüzel kişiliğidir. Bütün düzenleyici kurumlar; BDDK gibi, TMSF gibi, Enerji Piyasası gibi, Kamu İhale Kurumu gibi, RTÜK gibi… Tüm bakanlıklar; Merkez ve taşra teşkilatlarının, kurulması, kaldırılması, görev ve sorumluları kararname ile düzenlenebilecek. Bütün üst düzey bürokrasi kararnameyle tek imza ile atanabilecek ve atanmasına ilişkin usul ve esaslar da kararname ile belirlenebilecek. Yani kuralları da kendi koyacak, uygulamasını da mevcut sistemde bir müsteşar nasıl atanır? Başbakan, Cumhurbaşkanı ve bakanın üçlü kararnamesi ile… Bu üç kişi bir araya gelip keyfine göre de atama yapamıyor, o yasanın belirlediği çerçeve içinde uygun kişiyi bulmak zorunda. Liyakat, kıdem gibi o çerçeve içerisine giren birini atamak zorundaydı. Şimdi, istediğini atayabilir… Devlet yasalarla yönetilir, bu çöküyor. Şimdi kamu tüzel kişilikleri, bakanlıklar, üst düzey bürokrasini belirlemek demek, ne demek? Devletin şahsileşmesi demek, şahıs devleti olacak Türkiye Cumhuriyeti. Devlet yasalarla yönetilir. Ne zamandan beri? 23 Nisan 1920’den beri. Şimdi bu, yıkılacak… Onun için devletin bekası tehlikeye girer diyorum. Bir kişi hata yaparsa, veya o bir kişi bir güç ele geçirirse, devleti çökertir. Ama bir parlamentoyu ele geçiremez. Bunun için devletin bekasını düşünenlere sesleniyorum; buna ‘hayır’ demeniz gerekir. Bu paket geçerse devlet şahsileşecek. Bütün devlet, bir kişinin iki dudağının arasında, A’dan Z’ye şekillenebilecek…
OLAY: AKP’nin “İstikrar” vurgusunu değerlendirir misiniz?
ERKEK: İktidar kanadı başta olmak üzere, ‘evet’i savunanlara bakıyorum; “İstikrar” diyorlar… Bu paket istikrar getirmiyor… Tek adam rejimleri; istikrarsızlığa, kaosa, teröre çok açık rejimlerdir. Arjantin 1816 yılında başkanlık sistemine geçti, o da tek adamlığa gitti… Bugüne kadar 46 devlet başkanı oldu Arjantin’in bunların 44’ü darbe ile gitti, geldi… Terör örgütleri, Türkiye Cumhuriyeti’ni çökmesini isteyenler, zayıflamasını isteyenler, Türkiye’de kaos isteyenler, tek adam rejimini desteklerler… Ben diyorum, bu paketi herhalde devletin çökmesini isteyen bir yapı hazırladı… İstikrarsa, zaten şuanda tek başına hükümetsin. Daha ne istiyorsunuz? 2,5 yıldır fiili başkanlık yaşıyoruz. 2,5 yıldır fiili başkanlığın bize neler getirdiğine milletimiz baksın… Bütün ekonomik verilerde geriye gittik ve hızla geriye gidiyoruz. Bu paket yürürlüğe girerse ekonomi çok daha hızlı çökecek, demokrasi ve hukuk sistemi de çökecek. Demokrasi yoksa, hukuk yoksa, özgürlük yoksa, büyüme de yok, refah da yok, kalkınma da yok…
OLAY: Bir de “Koalisyon olmayacak” deniyor bu gerçekçi mi?
ERKEK: Herkes vicdanına şunu sorsun; Bu paket yürürlüğe girerse Türkiye, daha mı demokratikleşir, daha mı otoriterleşir? Herkes daha otoriterleşir diyor, o zaman hayır diyeceğiz. Otoriterleşme demek, Türkiye’nin yalnızlaşması ve her açıdan olumsuz bir tabloya sürüklenmesi demek… “Artık koalisyon olmayacak” diyorlar, bu büyük bir yalan! Bu sistemde koalisyon olmaz diye bir şey yok. Latin Amerika örneklerine bakın; Latin Amerika’da başkanlık sistemlerinin büyük çoğunluğu koalisyonlarla yönetiliyor. Bu paket iki turlu bir seçim öngörüyor. İki turlu seçimlerde koalisyon olma ihtimali çok yüksek… En çok oyu alan iki aday demek, ikinci tur için, en çok oyu alan iki siyasi partinin adayı demek aynı zamanda. Bunlar ikinci tura giderken, o 15 günlük sürede ne yapacaklar? Seçilebilmek için üçüncü, dördüncü, beşince partilerle pazarlık yapacaklar, onlara bakanlık verecekler, cumhurbaşkanlığı yardımcılığı verecekler. Bu koalisyon demek, çok açık. Ya da ilk turda seçildi başkan, meclis de seçildi ve mecliste dengeli bir yapı oluştu. Yine koalisyon olmak zorunda, uyumlu bir şekilde çalışmak istiyorsa başkan. Bakanlıkları birkaç partiden yapmak zorunda. Zaten ne diyorlar? “MHP’ye 5-6 bakanlık verebiliriz” diyorlar. İşte bu koalisyon… Bu sistemde koalisyonlar daha çok olur. Latin Amerika’ya baksınlar… “Darbeler olmayacak” diyorlar, tam aksine darbelere açık hale gelir Türkiye. Aynı şeyi 2010 referandumunda da söylüyorlardı; “istikrar için evet” diyorlardı, “darbelerle hesaplaşacağız” diyorlardı, “Türkiye prangalarından kurtulacak” diyorlardı. Aynı şeyleri bugün de söylüyorlar. 2010’da da söylediler, millet de güvende ‘evet’ dedi ne oldu? Prangalar arttı, yargı bir grubun eline geçti ve Türkiye bir felakete sürüklendi. 15 Temmuz’un altında yatan 2010 referandumudur…
OLAY: “Evet” çıkarsa nasıl bir Türkiye görüyorsunuz?
ERKEK: 16 Nisan referandumunda ‘evet’ çıkarsa, dediğim gibi derhal bir tek adam rejimi doğuyor, yargı bir kişin veya bir partinin eline geçiyor.. Yargı benim veya benim genel başkanımın da eline geçmemeli, hiçbir grubun veya kişinin de eline geçmemeli. Bağımsız ve tarafsız yazmakla, yargı bağımsız ve tarafsız olmuyor. Yargının bağımsız olmasını istiyorsanız gerçekten, yargıdan yürütmenin etkisini çıkaracaksınız. Adalet bakanı olmayacak mesela, müsteşar olmayacak. Hakimler savcılar kurulunu yargı kendi içerisinde belirleyecek. Bir siyasi parti genel başkanının Anayasa Mahkemesi’ne, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’na üye atamasını doğru buluyorsak ‘evet’ diyeceğiz, doğru bulmuyorsak ‘hayır’ diyecek. Biz çocuklarımızı, nereye gideceğini bilmediğimiz bir trene bindirir miyiz? Bindirmeyiz, ülkemizi de bindirmemeliyiz. Bu vebalin altına kimse girmemeli… Özellikle Ak Parti’ye gönül vermiş, Ak Parti’ye oy vermiş, sayın Cumhurbaşkanına oy vermiş insanlarımıza sesleniyorum; bu vebalin altına girmeyin. Çünkü bunun sayın cumhurbaşkanıyla, sayın Kılıçdaroğlu veya sayın Bahçeli ile bir alakası yok, onlar bugün var yarın yok… Çocuklarımıza nasıl gelecek bırakacağız. Demokrasisi gelişmiş, ekonomisi gelişmiş bir hukuk devleti mi bırakacağız, yoksa otoriterleşmiş, yalnızlaşmış, krizlerle dolu bir ülke mi bırakacağız. ‘Evet’ çıkarsa bizi tam bir belirsizlik bekliyor, uçuruma sürüklenecek Türkiye. Ama ‘hayır’ çıkarsa, sayın başbakan da söyledi, ‘hayır’ çıkarsa “hiçbir şey olmayacak, herkes işine gücüne devam edecek” dedi. İşin özü bu aslında! “Hayır” çıkarsa, sayın Cumhurbaşkanı 2019’a kadar görevde, ama anayasal sınırlarında görev yapacak, daha tarafsız olacak. Öbür tarafta hükümet görevini yapacak, biz ana muhalefet görevimizi yapacağız. İktidar şunu görecek; Türkiye tek adam rejimi istemiyor, Türkiye demokratikleşme istiyor ve ona göre anayasa değişikliklerimizi yapacağız. Demokrasiyi güçlendireceğiz, yargıyı güçlendireceğiz, basını güçlendireceğiz, sivil toplumu güçlendireceğiz. Yapmamız gereken bu, şimdi ne yapıyoruz, bir kişiyi güçlendiriyoruz.
OLAY: Sahada “hayır” çalışması yürütüyorsunuz, gözlemleriniz neler? Yurttaşın Anayasa Paketine bakışını değerlendirir misiniz?
Erkek: Ben, çok mutluyum. Çanakkale’de ilçe ilçe, belde belde, köy köy dolaşıyoruz. Anadolu’nun birçok iline de gittim… Ak Parti’ye oy vermiş seçmen dahi bir duyarlılık var. “Biz oyumuzu Ak Parti’ye verdik, yarın seçim olsa belki yine Ak Parti’ye vereceğiz. Cumhurbaşkanlığında oyumuzu Tayyip Erdoğan’a verdik, ama referandumda ‘hayır’ diyeceğiz” diyorlar. “Çünkü bunun kişilerle alakası yok, bu kadarı fazla” diyorlar. “Hayır” çıkarsa sayın Cumhurbaşkanı ve sayın başbakana da iyilik yapmış olacağız. Gerçekten bunu çok samimi söylüyorum. Bu kadar yetki, bu kadar yük hiç kimseye verilmez, yüklenmez, bu doğru bir şey değil. Bizim tek adama değil, demokrasiye, tek sesliliğe değil, çok sesliliğe, tekliğe değil, birliğe ihtiyacımız var, çünkü insanoğlu beşer şaşar. Bir kişiye bu kadar yetki verirseniz, o kişi hata yaparsa memleket felakete sürüklenir. Düşünebiliyor musunuz? Valileri, kaymakamları, partisinin il-ilçe başkanlarını atayacak, belediye başkan adaylarını belirleyecek, emniyet müdürleri, genel müdürleri, müsteşarları, büyükelçileri, rektörleri, yüksek yargıçları, bakanları, yardımcılarını atayacak tek imza ile. Meclisin onayı yok. Amerika’da başkanın bütün atamaları senatonun onayına tabidir. Neden? Çünkü denge. Başkan keyfine göre hareket etmesin, liyakate dikkat etsin, doğru adamı atasın diye. Bu bir dengedir. Bu pakette var mı? Yok. Düşünebiliyor musunuz, hükümetin büyük çoğunluğu, kendisi haricinde herkes, bütün hükümet üyeleri, atanmış insanlar olacak. Hani seçilmişlerin atanmışlara üstünlüğü, ne oldu? Hiçbir fren-denge mekanizması olmayan, istikrar değil, kaos getirecek bir yapı. Biz sahada da bunu görüyoruz. İnsanlarda bir duyarlılık var. “Bu kadarı doğru değil” diyorlar, insanlar bunu görüyor. Anayasa’nın 7’inci maddesi, bir cümle okuyayım; “Yasama yetkisi millet adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’nindir ve bu yetki devredilemez.” İşte bu pakette bu yetkiyi devrediliyor. Kararname yetkisi ile yasamaya ortak oluyor. Yasa gücünde kararname çıkarıyor. OHAL süreçlerinde tamamen o yönetiyor. Meclisin işlevsiz kalmasını istemiyor millet. Cumhuriyet kurulduğundan bu yana hakimiyet tamamen milletin olmuş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin olmuş. Onun için bu konuda bir hassasiyet var.
OLAY: Sizce referandum ne kadar gerekli? Gerçekten de söylendiği gibi Türkiye, 16 Nisan’dan sonra bir “süper güç” olacak mı, yoksa sizce bu referandum sürecinin altındaki asıl hedef ne?
Erkek: İktidar anayasayı bir iktidar aracı olarak görüyor ve otoriter sistemi meşrulaştırmak istiyor. İşin özü bu. Biz hukukçular, Anayasa hukukçuları bu duruma “suiistimalci anayasacılık” diyoruz, “Kötü niyetli anayasacılık”tır bu. Mevcut kötü sistemi çok daha kötüleştirecek bir pakettir. 1982 Anayasası bugüne kadar çok kez değişti. 18 kez, 112 maddesi değişti. O değişikliklerin tamamı demokratikleşme yönünde değişikliklerdi. Şimdi ilk kez otoriterleşme yönünde bizi geriye götürecek bir değişiklikle karşı karşıyayız. “Hayır” çıkarsa Türkiye rahat bir nefes alacak. Bu memleketin çok iyi yetişmiş birçok insanı bu memleketi terk etmeyi düşünüyor. Halbuki biz bu topraklarda doğduk büyüdük mücadele etmeliyiz. İnsanların endişesi korkusu bitecek. Hak ve özgürlüklerimiz güvence altında olacak. Siyaset kendini derleyecek, toparlayacak. Siyaset kurumunun görevi vatandaşın sorunlarını çözmektir. İcra dairelerindeki dosya sayısı 26 milyona ulaştı. Dar gelirli vatandaşların kredi kartlarına ve tüketici kredilerine olan borcu 425 milyar lira, eski parayla 425 katrilyon. Her yıl bu dar gelirli vatandaşım bankalara çok yüksek oranda faiz ödüyor. Üniversite mezunlarının işsizlik oranı yüzde 25. Düşünebiliyor musunuz? Böyle bir tabloda bizim derdimize bakın. Böyle bir referanduma niye gidiyoruz biz. Tek başına iktidarı vermiş size millet. Dert, bu otoriterleşmeyi meşrulaştırmak. Bu çok tehlikeli bir şey. Türkiye Cumhuriyeti’ni şahıs devleti yapmak istiyorlar.
OLAY: Referandum sürecinin en önemli konusu AB ile ilişkiler… Türkiye’nin dış politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Erkek: Bakın dünyadaki tek adam rejimlerine. Bakın Irak ne hale geldi, Suriye ne hale geldi… Tek adam rejimleri her zaman felakete sürükler. Darbeler, kaoslar… Dünyaya bakın, gelişmiş ülkelere, hiçbirinde tek adamlık göremezsiniz, kuvvetler ayrılığı görürsünüz, denge görürsünüz. Yasamanın yargının yürütmeye karşı gücünü görürsünüz, basının gücünü görürsünüz. Çok büyük sıkıntı doğar Türkiye’de. Ak Parti iktidarı olumlu işler yaptığında Avrupa onu destekledi, dergilere kapak oldu sayın Erdoğan. Kapatma davasında Avrupa Erdoğan’ın ve Ak Parti’nin yanında durdu. O zaman Avrupa çok iyiydi. AB Konseyi üyesiyiz biz. Oy uğruna maalesef çok büyük şeyler feda ediliyor. Biz ‘çağdaş uygarlık’ derken yüzümüzü hep batıya döndük. Nereye döneceğiz? Ortadoğu’ya mı döneceğiz. Oralarda demokrasi yok ki. Avrupa ile kapılar kapanırsa Türkiye ekonomisi çöker. Bunun bedelini de millet öder. Komşularla sıfır sorundan bakın nereye geldik. Bütün komşularımızla çok ciddi kriz içerisindeyiz. Neden? Müdahaleci politikalar. Bizim dış politikalarımızın temelinde Araplar arasında ihtilaflarda taraf olunmaz. Bunu yaptılar. Mezhepçi politikalar bizi bu noktaya getirdi. Şimdi Avrupa ile kavga ediyoruz. Neredeyse dünyada kavga edecek bir ülke haline geldik. Onun için dış politika iflas etmiş durumda. Devlette liyakat olmazsa her şey çöker. Bu paket liyakati yok edecek bir paket. Şuanda Türkiye’yi kutuplaştıran bir siyaset var ve bunu bilinçli bir şekilde yapıyorlar. Bakın siyasetin öznesi insandır. Bu çok önemli. İnsan odaklı siyaset yaparsanız bütün sorunlarınızı çözersiniz.
OLAY: Çok tartışılan bir konu da “Cumhurbaşkanlığı sistemi”ndeki “Fesih” yetkisi meselesi. Sizce “Fesih” yetkisi var mı?
Erkek: Pakette kesinlikle fesih yetkisi, hem de çok açık bir biçimde var. Mevcut anayasadaki 116’ncı maddeyi değiştirdiler. Mevcutta da pakette de “seçimlerin yenilenmesi” diyor. Bu bir fesihtir. Mevcut anayasada bu şarta bağlı. Hükümetin kurulamaması ya da güvenoyu alamaması durumunda cumhurbaşkanı meclis başkanına danışarak seçimlerin yenilenmesine karar veriyor. Şarta bağlı. Onun dışında seçimleri yenileme kararı veremiyor. Şimdi hiçbir şarta bağlı olmadan, tek imza ile hiçbir gerekçe göstermeden başkan, bir sabah uyanıp; “ben seçimlerin yenilenmesine karar verdim” dediği anda bir organın görevi bitiyor. Kendisi de o organ ile birlikte tekrar seçime gidiyor. Bu bir fesihtir. Benim iradem dışında bir kişi çıkıp seçimleri yeniliyor. Bir hukuki varlığa son veriyorsunuz. Yani meclisin kendi iradesi dışında meclisin görevine son veriyorsunuz bu fesihtir.
OLAY: Yine referandum sürecine damga vuran bir mesele; “Hayır” diyenlerin “terörizm” ile ve “terör örgütleri” ile ilişkilendirilmesi… Bunu değerlendirir misiniz?
Erkek: “Hayır” diyenleri ‘terör’ ile ilişkilendirmek, bu milleti kutuplaştırmaktır, ayrıştırmaktır. Hiç kimsenin böyle bir şeye hakkı yok. Bu referandumu Ak Parti istedi. Bu paket bir siyasi partinin mutfağında hazırlandı. Şimdi meclisteki bütün tartışmalarda, “Sorun yok. Evet de çıksa, hayır da çıksa kararı millet verecek” dediler. Şimdi “hayır” diyenlere “terörist” demek ne demek? O zaman tek seçenekli bir referandum yapsaydınız. Böyle bir mantık olabilir mi? Birileri ‘hayır’ diyor veya birileri ‘evet’ diyor diye biz ‘evet’ ya da ‘hayır’ mı diyeceğiz. Biz ne yapacağız? Paketi inceleyeceğiz, bu anayasa değişikliği neler getiriyor diye inceleyeceğiz, çocuklarımızın geleceği, ülkemizin geleceği için hayırlı bir iş mi ona bakacağız. HDP içinde ‘evet’i açıklayanlar oldu, ‘evet’ diyenler de var, ‘hayır’ diyenler de var. Hüda-Par, Hizbullah ‘evet’ diyeceğini açıkladı. MHP içinde ‘evet’ diyenler de var, ‘hayır’ diyenler de var. Doğaldır bu, bu bir referandum… Demokrasi ve özgürlüklere sahip çıkan herkes ‘hayır’ demeli…
OLAY: Referandum tahmininizi öğrenebilir miyiz? Ayrıca çokça eleştirdiniz bu paketi, bunun bir benzeri yok mu dünyada?
Erkek: Çanakkale’de ben il genelinde yüzde 70 bekliyorum ki bu çok gerçekçi bir rakam, daha da yukarılara çıkabilir. Yenice ilçemizde bile çok farklı bir hava var. Türkiye genelinde de ‘hayır’ çıkacak, çünkü şuanda hayır’lar ciddi anlamda önde. 16 Nisan’daki referandumun meclis mi saray mı olduğunu gördü millet… “Meclis” diyor, çünkü mecliste milletin tamamı vardır, yüzde yüz var… Cumhurbaşkanı ikinci turda yüzde 30’la da seçilebilir. Yüzde 30’la seçilebilen bir kişi yüzde yüzün, milletin iradesinin tecelli ettiği meclisi feshedebilecek. Böyle bir şey olabilir mi? Dünyada hiçbir demokratik sisteminde olmayan bir paketle karşı karşıyayız. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir uygulama yok. Bazı Afrika ve Orta Asya ülkelerinde var. Meclisi fesih yetkisi Şili’de diktatör Pinochet döneminde vardı, diktatör devrilince Şili halkı fesih yetkisini Anayasa’dan çıkardı. Latin Amerika’da bile başkanın atama yetkileri senatonun onayına tabidir.
OLAY: 15 Temmuz’dan bu yana “seferberlik” halini alan bir FETÖ/PDY süreci var. Her kesimden ve meslekten insana sirayet eden bir süreç. Ama siyasi ayağı yok. Bunu değerlendirir misiniz?
Erkek: FETÖ’nün siyasi ayağına giremiyorlar ve özellikle gizliyorlar ki; daha fazla yıpranmamak ve millet gerçeği görmesin istiyorlar. Bylock listeleri MİT’te ve emniyette ayıklanarak adliyeye sunuluyor. Bazı isimler çıkarılıyor, gizleniyor… Düşünebiliyor musunuz? Garibanlar cezaevinde, FETÖ’yü asıl güçlendirenler, bütün o atamaları yapanlar, devleti yönetenler hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlar… 15 Temmuz darbe teşebbüsünde 249 insanımız yaşamını yitirdi, yüzlerce insan yaralandı, organlarını uzuvlarını kaybetti. Şimdi burada iktidarın siyasi ve hukuki sorumluluğu yok mu? Var. Ama maalesef Türkiye’de hukukun kuvveti değil, kuvvetlinin hukuku devrede olduğu için yargıçlar, savcılar harekete geçemiyor, çünkü yargı maalesef siyasi iktidar tarafından kuşatılmış durumda. Bakın 2004 yılında MGK’da hem MİT hem de Genel Kurmay çok ayrıntılı bir sunum yaptı hükümete. “Tedbir alın” dedi. Onlar “biz bu kararı tanımıyoruz” dediler. Vesayet kalkacak diyorlar, MGK neden var! O zaman tanımıyoruz diyordunuz. Yani 12 Eylül darbe hukukuna dört elle sarılmış bir yapı var şuanda. Samimi değiller, darbe hukuku ile yüzleşmediler, hesaplaşmadılar ve darbe hukukunun bütün hükümlerinden faydala-nıyorlar. Bunun anayasa ile ilgilisi yok, birçok kanununda değişiklik yapılması lazım. Bir günde yapılır. Mesela yüzde 10 barajı. Bunun anayasa ile hiçbir ilgisi yok.
OLAY: 18 yaşındaki gençlerin milletvekili olabilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Erkek: CHP gençleri her alanda destekleyen bir parti. Genel başkanımız gençlerle çalışıyor. Biz 18 yaşında bir gencin milletvekili olmasına karşı değiliz, ama gençlerin istismar edilmesine karşıyız. 18 yaşındaki bir genç milletvekili olacak ve askerlikten muaf olacak. Buna karşıyız. Yoksul ailelerin çocukları gidecek Güneydoğu’da şehit olacak, Ankara’daki beyefendilerin çocukları vekil olacak askerlikten muaf olacak. Neden? Milletvekili de olsun, zamanı geldiğinde askerliğini de yapsın. Ak Parti’ye soralım, 25 yaşında kaç tane milletvekilleri var. Çanakkale’de bu konuda çok ciddi bir hassasiyet var, kimse de bunu doğru bulmuyor. Ama en büyük cevabı da gençler verecek sandıkta. ‘hayır’ demek ‘huzur’ demek, millet bunu görüyor. Bu sıradan bir referandum değil. Herkes gidip oyunu kullanmalı, hatta yanında da bir arkadaşını götürmeli… 16 Nisan’da oyumuzu kullanalım, kullandığımız oyumuzun da takipçisi olalım. ‘Hayır’ diyerek bazı şeylere ‘dur’ demeliyiz. Türkiye’ye güneşli, güzel bir gelecek bekleyecek..
(Seçkin Sağlam)