Uz "Kartalkaya yangını unutturulmaya çalışı | Çanakkale Olay

Uz "Kartalkaya yangını unutturulmaya çalışılıyor"

TBMM Genel Kurulu'nda parti grubu adına söz alan İYİ Parti Çanakkale Milletvekili Rıdvan Uz, meclise getirilen torba yasa teklifinin hukuk dışı ve milletin yararına aykırı olduğunu söyledi. Uz ayrıca Kartalkaya otel yangını faciasının unutturulmaya çalışıldığını söyledi.

388

İYİ Parti Grubu adına meclise getirilen torba yasa kanun teklifi hakkında söz alan İYİ Parti Çanakkale Milletvekili Rıdvan Uz, söz konusu teklifin içerisinde yüksek yargı kararlarının hiçe sayıldığı, demokratik süreçlerin by-pass edildiği, denetimin ortadan kaldırıldığı çeşitli düzenlemelerin olduğunu söyledi.

Uz TBMM'nin dünkü oturumunda yaptığı konuşmada şunları söyledi:

"AK Parti iktidarının millet iradesine saygı duymak yerine Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği, Meclisin arkasından dolanarak yeniden yasalaştırmanın yollarını aradığı bir sistemle karşı karşıyayız. Yani "Bu teklif Anayasa'ya aykırılık torbası." desek tam da yerini bulur çünkü içinde yüksek yargı kararlarının hiçe sayıldığı, demokratik süreçlerin baypas edildiği, denetimin ortadan kaldırıldığı çeşitli düzenlemeler var.

Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmüş bu kanun teklifi, ne Anayasa Komisyonunun ne Millî Eğitim Komisyonunun ne de Enerji Komisyonunun herhangi bir sürecinde görülmüş. Sayın milletvekilleri, yüksek ideallerle kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nde en önemli işlerden biri de 1924 yılında Diyanet İşleri Başkanlığının kurulmasıdır. Bu kurumun görevi, Dinimübiniislam'a hizmet etmek, yaymak, toplumun manevi rehberliğini sağlamaktır. Fakat Diyanet gibi yüksek bir kurumda bile liyakat değil, sadakat aranmakta; gençlerimiz torpille elenmekte yani Diyanet ne bir partinin aparatı ne de bir ideolojinin taşıyıcısıdır aslında, bu köklü kurumun kuruluş amacından uzaklaştırıldığını, bir siyasi aygıt hâline getirilmeye çalışıldığını da üzülerek görmekteyiz. Yine, bu teklifte yurt dışı Diyanet temsilcilikleriyle ilgili düzenleme yapılıyor. 102 ülkede temsilciliği olan lakin liyakat ve denetimden ve verimlilikten söz edemediğimiz bir yapıyla yine karşı karşıyayız. Diyanetin önemli gelirlerinden biri olan özellikle Diyanet Vakfının da Sayıştay denetiminin dışına çıkarılması aklımıza başka başka soru işaretleri getirmektedir. Peki, bütün bunlar Diyanette olurken Diyanet İşleri Başkanına ne demeli? Diyanet İşleri Başkanı Kur'an'da açık ayette hükme bağlı olmasına rağmen Hazreti İsa'nın göğe çekilmesiyle ilgili "Hazreti İsa öldü." diyen, kelimeişehadet getirirken eksik getiren dolayısıyla -toplum tarafından- İslam dininin Diyanet İşleri Başkanı mı, yoksa eskiye nazire yaparcasına diyalogla ilgili bir anlayışın Diyanet İşleri Başkanı mı olduğu da şüphelerimiz arasında. Tabii ki başka bir husus daha var: Bütün bunları gören ilk Sayın Cumhurbaşkanımız. Niye? Çünkü sarayın yani külliyenin açılışında o da Diyanet İşleri Başkanı yerine sayın Papa'yı tercih etmiştir ve ilk ziyaretçisi de papa olmuştur; bunu da notlarımız arasında söylemek isteriz. Bu yasada yine ne var? Fahri Kur'an kursu öğreticilerine yönelik kadro beklentilerinin hâlen karşılanmamış olması... Bu torba yasanın içinde görmemekteyiz. Sosyal haklardan mahrum bıraktırılmaları ve sendikal güvenceden yoksun çalışmaları ciddi, yapısal bir sorundur ve derhâl giderilmelidir.

Kıymetli milletvekilleri, tabii ki mesele sadece diyanet değil, bu teklif, enerji, maden, kültür varlıkları gibi birçok alanda da düzenlemeler içeriyor. Bakınız, Akkuyu Nükleer Santrali... Bu proje Türkiye'nin tarihindeki ilk nükleer enerji ancak ne acıdır ki bu santrali Türk mühendisleri değil, Rus mühendisler yönetiyor. Santral yüzde yüz Rusya'ya ait, santralin işletmesi, teknik altyapısı, kritik yazışmaları tamamen Ruslara ait yani stratejik bir enerji tesisinin tüm kontrolü bir başka devletin elinde. Bir de Türkiye Atom Enerjisi Kurumu var. Bu torba yasayla biz Türkiye Atom Enerjisi Kurumunu dağıtıyoruz. Nereye bağlıyoruz? Diyoruz ki... Bir bölümünü Nükleer Düzenleme Kurumuna, bir bölümünü TENMAK'a devrediyoruz. Daha önce bünyesinden uzmanlaşmış bir yapının sadece idari değişikliğini değil, aynı zamanda Türkiye'nin nükleer alanda vizyon kaybını da ortadan kaybettiğini görüyoruz.

Kıymetli milletvekilleri, bu milletin evlatları mühendislikte, tıpta, hukukta, eğitimde dünyanın dört bir yanında her türlü başarıya imza atıyor fakat iş gençlere söz verilen KPSS sonrası sözlü sınav-mülakata gelince, bu torba yasada mülakatın, Cumhurbaşkanı söz vermiş olmasına rağmen, aynen devam ettiğini görüyoruz. Adil ve objektif olmayan bu uygulama kamuoyunda artık güvenilirliğini tamamen yitirmiştir. Bu da açıkça gösteriyor ki sizin için mesele ehliyet değil; ehliyet olsa Soma olmazdı, ehliyet olsa İliç olmazdı, ehliyet olsa Kartalkaya felaketi yaşanmazdı. Mesele liyakat de değil; liyakat olsa Mehmet Nuri Ersoy olmazdı, liyakat olsa Ali Erbaş olmazdı, liyakat olsa Ruhsar Pekcan olmazdı. Mesele ne yazık ki sadakat. Sadakat nereye? Sadece ve sadece saraya. Bir tek seçeniniz olduğunda bütün işlerin üstesinden gelmiş sayılan bir düzenin içinde oluyorsunuz. Kıymetli milletvekilleri, bu torba teklifin hazırlanış biçimi de ihtiyaçlara göre değil, iktidarın yön verme ve kendini yönettirme biçimine ait. Torba kanun yöntemi yasama kalitesini, söylediğimiz gibi, yerle bir ediyor; farklı alanlardaki düzenlemeleri tek torbada birleştirerek ne milletvekillerine sağlıklı değerlendirme imkânı veriyor ne de kamuoyu düzenlemelerini takip edebiliyor. Bu yöntem hesap verilebilirliği ortadan kaldırıyor, en önemlisi ise bizim, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığını da ortadan kaldırıyor.

Kıymetli milletvekilleri, AK Parti ve ortaklarının, Cumhur İttifakı'nın ülkemize son dönemde getirmiş olduğu neler var, kısaca bakmak lazım. Enflasyon rekor kırıyor mu? Kırıyor. İşsizlik almış başını gidiyor mu? Gidiyor. Gençlerimiz umutlarını yitirmiş mi? Elbette. Emeklilerimiz aç mı? Çiftçilerimiz borç bataklığında mı? Gençler bu ülkede artık bir gelecek görüyor mu? Kadınlar kendilerini güvende hissediyor mu? Çalışanlar emeğinin karşılığını alabiliyor mu? Yirmi iki yılın sonunda bütün bunlara baktığımızda çok kötü yönetilen bir Türkiye'yle karşı karşıyayız, aynı zamanda da hiç bu kadar kirlenmemiş bir Türkiye'yi de unutmamak lazım. Şimdi, peki, iktidar ne yapıyor? İktidar, son sürat yurt dışı gezilerine, şatafatlı saraylara, kıyak emekliliklere, kamu kaynaklarının partizanca peşkeş çekilmesine devam ediyor. Asgari ücretlinin ekmeğinden kesinti yapan ama yandaş müteahhidin milyarlık borcunu silen bir iktidardan bahsediyoruz. Peki, köylünün traktörüne, öğrencinin bilgisayarına, hanelerin doğal gazına, işçinin arabasına vergi üstüne vergi bindiren iktidar acaba yandaşlarına gelince neden kesenin ağzını sonuna kadar açıyor? İşte hak, hukuk ve vicdan çerçevesinde ele alınması gereken konuların en önemlisi bu.

Önümüz bayram. Buradan aziz milletimizin yaklaşan Kurban Bayramı'nı şimdiden kutluyorum. Lakin biliyorsunuz ki bayram milyonlarca vatandaşımız için artık neşe değil, geçim sıkıntısının iliklerine kadar hissedildiği bir süreç. Bu bayram emekli, memur bırakın kurban almayı, evlatlarına "Nasıl bayram harçlığı verebilirim."in derdine düşmüş durumda. Hatırlarsınız, geçtiğimiz yılı Cumhurbaşkanımız Emekli Yılı ilan etmişti, bugün emeklilerin geldiği durum ise evlatlarına, torunlarına bir bayram harçlığı veremeyecekleri bir durumdur.

Peki, bunların sorumlusu kimdir? Bütün bunların sorumlusu, bu ülkeyi yirmi iki yıldır idare eden, zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan, sosyal devletin ruhunu yok eden AK Parti iktidarıdır. Allah nasip ederse, milletimiz de teveccüh gösterirse inşallah İYİ Parti olarak bu düzeni bozmak için bu iktidara talip olduğumuzu bildiriyoruz ve bizler, milletin alın terinin, vergisinin ve emeğinin karşılığının verilmesi gerekliliğini de bir kez daha buradan söylüyoruz. Bu teklifle ilgili elbette bu torba düzenin içinde İYİ Parti olarak biz olmayacağız çünkü bu teklif ne hukuka ne vicdana ne de milletin yararına uygun değildir diyor ve bu vesileyle, tekrar, Gazi Meclisimizi ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum."

(HABER MERKEZİ)
Paylaş