Referandumun ardından gazetemiz Çanakkale OLAY’ı ziyaret eden Başbakan eski Yardımcısı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar eski Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer, güncel gelişmeleri değerlendirdi. Referandumun tartışmalı bir sonuç ile final yaptığını ifade eden Ersümer, tartışmalı durumun uzun yıllar devam edeceğini ifade etti. 1 Mayıs, işçi sınıfının Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Gününü de kutlayan Ersümer, “Hiç kimsenin içine sindirilemediği, herkesin tartıştığı ve uzun yıllar devam edecek bir tartışmayla, karar verilmiştir. Türkiye’de çok önemli, siyasi hukuki, sosyal değişikliklere neden olacak bir karar uygulanıyor. Şimdi yüzde 50’nin içinin rahat, yüzde 50’nin rahatsız olması Türkiye’nin tamamının rahat olacağı anlamına gelmez. Ben şimdi de diyorum ki; hükümet bunu bir fırsat olarak görmeli, biraz önce dediğimiz yasal değişiklikleri yaparken, daha çağdaş, daha modern hukuk düzenlerine göre, Avrupa normlarında, dünya normlarında hem seçim sisteminin, hem siyasi partiler kanununun değişmesi lazım ki; bu basıncı azaltır diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Ersümer “seçim yok” dedi
Ekonomik göstergelere değinen Ersümenr, işsizliğin son yılların en pik rakımına ulaştığını ifade ederek, “Türkiye’nin şanssızlığı, ekonomik tedbirleri 6 ay içinde, bir sene içinde geriye dönmesi, düzelmelerin sağlanması pek mümkün değil. onun için benim kişisel tahminim, 2019’a kadar AKP hükümeti, bir takim palyatif tedbirler alarak, bir takım pansumanlar uygulayarak, biraz da bu işin siyasetini yaparak, belli kesimleri rahatlatacak bazı tedbirler alarak 2019’a kadar bu işi böyle götürme çabasında olur diye düşünüyorum” dedi.
“İki partili sistem” vurgusu
Ersümer, açıklamasında; “Türkiye’de referandum sonucu, ‘Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin getirdiği bir sonuç olarak görmek lazım ki, Türkiye iki partili bir düzene doğru gidiyor. İki partili demek, bir tarafta CHP olacak diğer tarafta AKP olacak demek değildir. Nasıl ki AKP bugün yanına MHP’yi alarak bir oluşum sağladıysa, yarın CHP de başka partileri yanına olarak bir oluşum sağlayabilir. Ama netice itibariyle şöyle bir blok oluşmuş olacak, sağı temsil eden partiler, solu temsil eden partiler gibi olacak” dedi.
İşte Başbakan eski Yardımcısı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar eski Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in gazetemiz Çanakkale OLAY’a yaptığı o açıklamalar…
OLAY: Türkiye çok önemli bir referandum sürecini geride bıraktı. 141 yıllık anayasal tarih açısından ülkenin en önemli referandumu olarak gösterilen 16 Nisan sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ersümer: Öncelikle işçilerimiz bayramını kutluyorum. 1971’de ben İstanbul’daydım. Olayların içinde değil ama çok yakınındaydım. O günkü acıyı paniği kısmen de olsa yaşadım. Orada ölen insanları yad ediyorum ve bir daha böyle bir olay yaşanmamasını istiyorum. 1 Mayıs tabii ki Taksim’de ve böylesi büyük meydanlarda kutlanabilsin istiyorum, önümüzdeki yıllarda bunların da gerçekleşebileceğini zannediyorum. Referandum benim için şu açıdan önemli; İnsanlarımız netice itibariyle sandığa gitti. Referandum da seçim gibi demokrasinin yaşanan uygulanan bir örneğidir. Seçimde tabi insanlar birbirini seçiyor. Referandumda ise nasıl yönetileceklerini değerlendirdikleri bir noktada seçim yapılıyor. Türkiye seçimlerini yapabilsin, Türkiye referandumlarını da yapabilsin. Ama gerçekten yargının bağımsız olduğu, insanların gerçek tercihlerinin sandığa yansıyabildiği seçimler ve referandumlar olabilsin. Ben o açıdan referandum yapılabilir olmasını önemsiyorum ama tartışmaları üzüntüyle izliyorum. Olmaması gereken, yapılmaması gereken şeylerin olduğunu da görüyoruz. Önemli olan hayırlı olmasıdır. Bu referandumdan sonra sonuçlar ülkemiz için hayırlı olsun diyorum.
OLAY: 16 Nisan referandumunun ardından, yurttaşlar nasıl bir mesaj verdi? Mevcut siyasilere bundan sonraki süreç noktasındaki önerileriniz nelerdir?
Ersümer: Oy veren her seçmen bir sonuç çıkaracaktır kendine. Siyasi partilerde, siyasilerde kendilerine pay çıkaracaktır. Referandum sonuçları niye böyle olmuştur diye değerlendirme yapacaklardır. Hangi bölgede evetler çok çıktı, hangi bölgede hayırlar çok çıktı diye bir değerlendirme yapılacaktır. MHP ile AKP’nin Kasım seçimlerinde toplamda yüzde 10 daha az evet oyu çıkmış. Bu rakam çok önemli. Kasım ayında oy vermiş seçmenler, bu referandumda yüzde 10 daha az oy vermiştir. Başka değerlendirme yapılır. Bu referandum sonuçları iyice ele alınacaktır. Ama tabi benim için önemli olan, ‘ben demiştim’ demek istemem ama daha referandum sandıkları açılır açılmaz siyasi partiler kanununda değişiklik yapılması gündeme getirildi. Seçim kanunda değişiklikler yapılması gündeme getirildi. Ben referandumdan önce söylemiştim. Demiştim ki bu referanduma gitmeden önce seçim kanunu değiştirilmeli, siyasi partiler kanunu değiştirilmeli demiştim. Bunları niye dediğimi de açıklamıştım. Türkiye’de, bu barajla gerçek demokrasinin tecelli ettiğini söyleyemeyiz. Yani barajın inmesi lazım, değiştirilmesi lazım. Yine milletvekili adaylarının, merkez yoklamasıyla ve netice itibariyle parti liderlerinin sultasıyla belirlenmiş olması usulünün değişmesi lazım demiştim. Çünkü mecliste tek düze ve tek seslilik oluyor demiştim. Bunu söylerken milletvekillerinin ön seçimle belirlenmesi gerektiğini ifade etmiştim. Bu seçimde 91’de uyguladık. Tercih sistemi uygulanması gerekir demiştim. Daraltılmış bölge sistemi en azından uygulanmalı demiştim. Bunların sebebini meclisteki milletvekillerinin oylarını kullanırken adaylık baskısı altında, aday olmama korkusuna katlanmadan daha hür irade ile karar vermelerini sağlamamız demokrasinin daha iyi tecelli edeceğini beyan etmiştim. Sayın cumhurbaşkanı ifade etti muhalefet partiler değişmelidir diyorlar, sayın başbakan dedi ki biz uyum içerisinde yapmak isteriz, ama uyum olmayan yerlerde biz yaparız dedi her zamanki gibi. Ben umut ediyorum mecliste bir konsensüs oluşur. Dediğim özelliklerde siyasiyi parti kanunları değişir. Siyasi partilerin gelirlerinin düzenlenmesi, harcamalarının şeffaflaşması benim anlayışıma göre demokrasinin, gerçek demokrasini gereklerindendir. Eğer Türkiye, bunları halledebilirse, önümüzdeki seçimlerde değiştirebilirsek eğer siyasi kanunlarla birlikte ben demokrasini güç kazanacağını düşünüyorum. Sonuçlarından biri bu.
OLAY: Referandum sonuçlarından biri hemen uygulanmaya başlandı. “Partili cumhurbaşkanı” konusu. Siz bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ersümer: Sayın Cumhurbaşkanın partisine dönme konusu var. Bu çok doğal bir şey. Ben bunu çok doğal karşılıyorum. Eğer siz artık Cumhurbaşkanını halka seçtiriyorsanız; bunun adı ‘başkan’ da olur, ‘Halkın seçtiği başkan’ da olur, ama doğal olarak gereğinin yerine gelmesi lazım. Gereği nedir Tayyip Erdoğan partisine dönecektir, kongre yapılacaktır. Partisinin genel başkanı da olacaktır. Burada önemli olan, koruyucu ve kollayıcı mekanizmaların birlikte gerçekleşmiş olmasıdır. Milletvekillileri adaylarının tamamını kendi tayin edecekse, bu Kemal Kılıçdaroğlu da olabilirdi bu kişi, başka biri de olabilirdi. Hemen dönüyorum yargı bağımsızlığına geliyorum, siz diyorsunuz ki; meclis seçilecek. Zaten cumhurbaşkanı seçilmek için çoğunluğu almak lazım. Meclisteki çoğunluğu ve sizin tayin ettiğiniz milletvekilleri ile sağlarsanız, o zaman yüksek hakimler savcılar kurulunun en az 7 üyesi aynı kişiyi seçmiş olacak. Ve aynı kişi öbür koltuğa gidecek, cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak. Bu seferde Cumhurbaşkanı kontenjanından olan üyeleri atayacak. Bakan, müsteşar, kurul başkanı tarzında yine cumhurbaşkanı atamış oluyor. Bu da tabi ne oluyor yargı bağımsızlığını kaldırıyor. Şimdi referandumdan önce söyledik. Bu kanunlar değişsin diye söyledik. Şimdi döndük bu referandumdan sonra değişeceği söyleniyor, böyle değişse iyi olur doğru olur, demokrasi gerçek kulvarında yürür diye tekrar devam eder diyorum. Tabi bunları yaşayarak göreceğiz. İnşallah umduklarımızı buluruz. Gerçekten Türkiye’nin çağdaş demokrasi yolundaki adımlarını sekteye uğratacak olayları bir daha yaşamayız.
OLAY: Referandumun en çok tartışılan olaylarından biri de Yüksek Seçim Kurulu’nun mühürsüz pusula ve zarflarla ilgili seçim günü almış olduğu karardı. Sizin bu noktadaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Ersümer: Önce şöyle bir bakalım; Bugün Kanarya Sevenler Derneği, kongresini de yapsanız, orada oy pusuluları mühürleniyor, seçmen oy zarfları mühürleniyor. Siyasi partilerde de aynı şekilde, diyelim ki; bir siyasi partinin merkez ilçe seçimini yapacaksınız, bu da İlçe Seçim Kurulu’nun denetiminde yapılıyor. Yani siz oy pusulalarını bastırıyorsunuz, hakime veriyorsunuz, hakim bunların arkalarını mühürlüyor, zarfları veriyorsunuz, hakim zarfları da mühürlüyor, getiriyor, sandık kurullarına diyor ki; ‘Senin kaç tane oy kullanıcın var?’ –’50 tane.’ – ‘Tamam, sana 50 tane mühürlü oy pusulası, mühürlü zarf teslim ediyorum, sen de bunu kullandırt’ diyor. Bu nasıl oluyor bu esnada? Mühür zarf ve oy pusulaları nerede ortaya çıkıyor? Yüksek Seçim Kurulu diyor ki; ‘Bu dışarıdan getirilmemiştir.’ Tahmin mi? Bir bilgi var mı? Bunların konuşulmaması için ne yapılması lazım? Bir de teamülleşmiş, uygulaya uygulaya yerleşmiş işler var. Biz bunları kendimiz uydurmuyoruz ki; mühürsüz oy zarfları geçersiz diye ana kural var. Şimdi şu olsaydı; yani sonuçta diyorlar ki ‘bunlar seçim sonuçlarını etkilemez.’ Ama bilmiyorlar ki, o sayıyı bilen yok. İki tane yanlış teselsül etti. Birincisi, bir defa bu zarf ve oy pusulalarının seçmene verilmemesi lazımdı. Seçmenin aldığı mühürsüz oy pusulası veya zarfı gördüğü zaman; ‘Kardeşim bunda mühür yok’ demesi lazım, ama sen seçene dönüp de ‘niye bunu demedin’ diyemezsin. Biz bütün seçmenin bu kadar dikkatli olduğunu veya bunu bildiğini düşünemeyiz. Ama şunu bilmemiz lazım ki, sandık kurulları bu oy pusulalarını vermemesi lazım. Peki verdi, tespit edildi… Bu sandık kurullarına diyeceksin ki; ‘mühürsüz oy pusulalarını ve zarflarını açmayacaksın, onları bir yerde biriktireceksin.’ Yine mühürsüz zarflarla ilgili kendi sandık tutanağında ayrı bir yerde tutacaksın. Diyeceksin ki; ‘Bende 15 tane mühürsüz zarf ve pusula var.’ Onu ayrı bir yere koyacaksın. Sandık kurulunun da karar verme hakkı var. Sandık kurulu bir kişiden oluşmuyor, sandık kurulu başkanı var, sandık kurul başkan yardımcısı var, siyasi parti temsilcileri var, onların da bir araya gelip karar verme yetkileri var. Onlar diyeceklerdi ki; ‘Biz bunları aldık ne yapalım?’ Örneğin; ‘Açalım’ diyeceklerdi. Açacaklardı, denecekti ki; ‘15 tane mühürsüz zarf açıldı, bunların içinden 10 tanesi mühürsüz oy pusulası, 5 tanesi mühürlü oy pusulası. Bu 10 tane mühürlü oy pusulasının 5 tanesi ‘evet’, 5 tanesi ‘hayır’, öbürü de bilmem ne’ diye zabıt altına alınacaktı. Bunlar ayrı bir hane olarak Yüksek Seçim Kurulu’na gidecekti, YSK bakacaktı, ‘evet’ oylarının ‘evet’lere yazılması halinde, ‘hayır’ oylarının, ‘hayır’lara yazılması halinde seçim sonucu değişiyor mu, değişmiyor mu? Eğer seçim sonucu değişmiyorsa bu oyları dikkate almayacaktı. Zaten sonuç değişmiyor. O zaman kimsenin söyleyecek bir lafı kalmayacaktı, hepimizin vicdanı da rahat edecekti. Ama şimdi kaç tane geçersiz oy pusulası var? bilmiyorsun. Bu geçersiz oyların kaç tanesi ‘evet’, kaç tanesi ‘hayır’ bilmiyorsun. Bunu sebep kim oluyor? YSK… YSK günün ortasında bir karar alıyor. Bir AKP mebusu müracaat ediyor, ‘burada mühürsüz oy pusulaları var, zarflar var. Ne olacak bunlar diyor; geçerlidir hepsi diyorlar. Şimdi bu seçimin sonucunu herkes tartışıyor. Bakın ya aksi durum olsaydı, bu kadar geçersiz oy olmasına rağmen ‘hayır’ çıksaydı. ‘Evet’çiler; ‘Ne yapalım, Yüksek Seçim Kurulunun verdiği karar doğrudur’ derler miydi? Katiyen demezlerdi. Bir de eğer aksi olsaydı ve ‘Hayır’ oyları fazla olsaydı, YSK bu mühürsüz oyları geçerli kabul edecek miydi? Zaten bu yönde de iddialar var; eğer ‘Hayır’ çıksaydı, YSK mühürsüz oylar nedeni ile seçimi iptal edecekti diyen bir kitle var. Yani ne oldu? Hiç kimsenin içine sindirilemediği, herkesin tartıştığı ve uzun yıllar devam edecek bir tartışmayla, karar verilmiştir. Türkiye’de çok önemli, siyasi hukuki, sosyal değişikliklere neden olacak bir karar uygulanıyor.
OLAY: YSK itirazları konusunda çokça tartışılan konulardan biri de Anayasa Mahkemesi süreci oldu. siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ersümer: Aslında Anayasa Mahkemesi’nin yetkisi var mıdır? Vardır, bal gibi vardır. Çünkü Anayasa Mahkemesi’nin yetkisi söyle vardır; YSK’nın prosedürünü bir kanun yolu kabul ederseniz, Anayasa Mahkemesi diyor ki, ‘Hukuk yolları tüketildikten sonra bana müracaat edebilirsiniz.’ O zaman Anayasa Mahkemesi’ne müracaat hakkımız var. Anayasa Mahkemesi’nin kararından sonra, Türkiye’deki hukuk yolları tüketildikten sonra İnsan Hakları Mahkemesi hakkımız var. Bunlar var ama, neticede; yüzde 50’nin ‘evet’ dediği, yüzde 50’nin ‘hayır’ dediği bir yönetim tarzına doğru gidiyoruz. Bu tabi ki baskılı bir düzen. Şimdi yüzde 50’nin içinin rahat, yüzde 50’nin rahatsız olması Türkiye’nin tamamının rahat olacağı anlamına gelmez. Ben şimdi de diyorum ki; hükümet bunu bir fırsat olarak görmeli, biraz önce dediğimiz yasal değişiklikleri yaparken, daha çağdaş, daha modern hukuk düzenlerine göre, Avrupa normlarında, dünya normlarında hem seçim sisteminin, hem siyasi partiler kanununun değişmesi lazım ki; bu basıncı azaltır diye düşünüyorum.
OLAY: AKP ile MHP’nin referandum sürecinde bir yakınlaşması var. Bir koalisyon olarak da yorumlandı. Siz de zaten iki partili bir sistemden bahsetmiştiniz daha önce. Sağ ve sol olarak iki partili bir süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ersümer: Şimdi tabi ki, ‘evet’ de, ‘hayır’ da çok önemli bir karar. Neticede ‘evet’ çıktı, ‘evet’in yankıları ne olacaktır? Bir defa ben bir buçuk sene önce açıklama yapmıştım, sizde de manşet olmuştu; ‘Türkiye iki partili bir sisteme doğru gidiyor’ demiştim. Şimdi yine aynı şeyi söylüyorum. Türkiye’de referandum sonucu, ‘Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin getirdiği bir sonuç olarak görmek lazım ki, Türkiye iki partili bir düzene doğru gidiyor. İki partili demek, bir tarafta CHP olacak diğer tarafta AKP olacak demek değildir. Nasıl ki AKP bugün yanına MHP’yi alarak bir oluşum sağladıysa, yarın CHP de başka partileri yanına olarak bir oluşum sağlayabilir. Ama netice itibariyle şöyle bir blok oluşmuş olacak, sağı temsil eden partiler, solu temsil eden partiler gibi olacak. Eğer bu böyle gerçekleşirse, anlaşılıyor ki Türkiye’de, nereden baksanız her daim yüzde 65 bir sağ seçmen var, yüzde 35 bir sol seçmen var, yani baştan sonuna kadar Türkiye’de hep böyle olacak! Zaten öyle de oldu, 1974’teki Ecevit’in yine koalisyonla olan iktidarından başka, yine böyle bir şey olmadı. Bu Türkiye’nin siyasi yelpazedeki kendini konumlandırmasıdır. Öyle konumlandırdı Türk halkı kendini. Daha ziyade sağda konumlandırdı. Bu değişir mi, değişmez mi? İşte koalisyonlarla değişiyor. Yani şimdi, ‘koalisyon olmasın, biz koalisyonlara karşıyız’ deniyor ama, bugün MHP ile AKP’nin yaptığı da bal gibi bir koalisyon… Aynı koalisyonu öbür tarafta da bekleyebiliriz. Neticede artık, siyasi partiler seçimden önce koalisyonlarını ilan etmek durumunda kalacaklar. Yani, seçimden önce diyecekler ki; ‘biz bu iki parti, ayrı ayrı seçimlere giriyoruz, ama seçim sonra koalisyon yapacağız.’ Öyle bir şey ki, cumhurbaşkanı seçilecek. Nasıl olacak? Çok oy alan partinin genel başkanı Cumhurbaşkanı olacak, az oy alan partinin genel başkanı, cumhurbaşkanı yardımcısı olacak… Ama bunu seçimden önce deklare etmek lazım. Türkiye’de AKP bloğunun karşısında olan insanlar, hangi siyasi partiden olursa olsun, hangi siyasi düşünceyi paylaşırsa paylaşsın, artık parti münazaralarından, parti bağnazlıklarından sıyrılacaklar…
OLAY: Yakın zamanda bir seçim öngörüyor musunuz?
Ersümer: Bir laf vardır, ‘hiç ölmeyecekmiş gibi çalışın, yarın ölecekmiş gibi ibadet edin’ derler. Ben bir siyasetçi olarak bunu, siyasi olarak uyarlayarak siyasi hayatımı sürdürdüm. Yani, ‘hiç seçim olmayacakmış gibi çalışacaksın, ama yarın seçim olacakmış gibi de hazır olacaksın.’ Bu siyaset böyle bir şeydir. Siyasette herkes doğaldır ki birbirini koruyor kolluyor. Doğaldır ki partiler kendilerinin en güçlü olduğu anda seçim olsun isterler… Şimdi bakın, AKP şuanda yapılacak bir seçimde çok oy alacağına inanırsa, yarın seçim yapar. Niye yapmasın ki? Türkiye’nin şanssızlığı, ekonomik tedbirleri 6 ay içinde, bir sene içinde geriye dönmesi, düzelmelerin sağlanması pek mümkün değil. Onun için benim kişisel tahminim, 2019’a kadar AKP hükümeti, bir takim palyatif tedbirler alarak, bir takım pansumanlar uygulayarak, biraz da bu işin siyasetini yaparak, belli kesimleri rahatlatacak bazı tedbirler alarak 2019’a kadar bu işi böyle götürme çabasında olur diye düşünüyorum.
(Seçkin Sağlam)
(Yarın Devam Edecek)