İçişleri Bakan Yardımcısı Bülent Turan, Yeni Şafak Gazetesi’nde yayımlanan “Son Bir Gayret” başlıklı köşe yazısında, Türkiye’nin 41 yıldır terörle sınanan toplumsal hafızasına dikkat çekerek, darbe ürünü mevcut anayasanın bu sorunları çözmede yetersiz kaldığını vurguladı. Turan yazısında, “Kamu vicdanını rahatsız edebilecek, sanki bir zafer kazanmış edasıyla ve terör örgütünün klişe söylemleriyle kurgulanmış açıklamalarla, fesih kararına gölge düşürecek sözde anma ve etkinlik talepleriyle topluma ‘Yine mi!’ dedirtmemeli, yeni ve yapıcı bir tavır ve söylem ortaya koyulmalı, kısa vadeli gündemlerin peşinde koşulmamalı, iyi niyetli çabalar heba edilmemelidir” dedi.
Turan, yazısını Türkiye’de ilk terör saldırısının yaşandığı 24 Mayıs 1983 Eruh olaylarının yıl dönümünde kaleme aldı. 9 yaşında bir çocukken bu olaya tanıklık ettiğini belirten Turan, terörün sadece silahlı bir tehdit değil, aynı zamanda toplumsal bir travma olduğunun altını çizdi. Yazıda, 1980 öncesi anarşi yıllarından bugüne kadar süren çatışma ortamının yalnızca güvenlik önlemleriyle değil, yeni bir toplumsal sözleşmeyle aşılabileceği vurgulandı. Turan’a göre, darbeci zihniyetin kaleme aldığı mevcut anayasa, milletin hak ve taleplerini taşımakta yetersiz kalıyor.
Turan ayrıca, terörsüz Türkiye hedefiyle yürütülen sürecin yanlış anlaşılmaması gerektiğini de güçlü ifadelerle dile getirdi. Yazısında şu ifadelere yer verdi: “Terörsüz Türkiye hedefiyle yürütülen çalışma, bunları tartışmaya açacak, bunlardan bir eksiklik beklenecek bir süreç olarak düşünülmemelidir. Bu süreci bir taviz / pazarlık ilişkisi içinde değerlendirmek veya terör örgütünü sineye çekmek şeklinde anlamak hatalı bir değerlendirme olur. Unutulmamalıdır ki açıklamalara, taleplere, tavırlara dikkat etme sorumluluğu sadece devlete ait değildir. Kendini bu sürecin bir tarafı olarak gören herkes, bu sorumluluğa sahip olmalıdır. Zaman, küçük şımarıklıklar zamanı değildir. Bu ciddiyet gösterilmediğinde, atılan adımların nasıl akim kaldığını geçmişte hep birlikte tecrübe ettik.”
Turan, kamu vicdanını rahatsız edecek söylemlerden kaçınılması gerektiğini de vurgulayarak şu uyarılarda bulundu: “Kamu vicdanını rahatsız edebilecek, sanki bir zafer kazanmış edasıyla ve terör örgütünün klişe söylemleriyle kurgulanmış açıklamalarla, fesih kararına gölge düşürecek sözde anma ve etkinlik talepleriyle topluma ‘Yine mi!’ dedirtmemeli, yeni ve yapıcı bir tavır ve söylem ortaya koyulmalı, kısa vadeli gündemlerin peşinde koşulmamalı, iyi niyetli çabalar heba edilmemelidir.” Makale, sadece geçmişe bir bakış sunmakla kalmıyor; aynı zamanda bugünkü siyaset kurumuna ve topluma açık bir çağrı da içeriyor: “Yeni anayasa, sadece hukuki değil, tarihî bir sorumluluktur. Son bir gayretle milletin sesini anayasa metnine dönüştürmenin vakti gelmiştir.”
(HABER MERKEZİ)