Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER) Çanakkale Şube Başkanı Ali Rıza Berkit, 15 Mart Dünya Tüketici Hakları Günü nedeni ile gazeteniz Çanakkale OLAY’ın sorularını yanıtladı. Kapıdan satışlar başta olmak üzere, bankalardan dolaylı vergilere, ayıplı mallara, gıda denetimlerine ve TÜKODER’e kadar yapılan bu geniş röportajı sizlerle paylaşıyoruz.
Berkit, röportajında TÜKODER’i “Diğer sivil toplum örgütlerimizden farklı yanımız da şudur; Dernek tüzüğümüzde kesinlikle siyasi partilerden ve ticari işletmelerden bağış alamayacağımız açıkça belirtilmiştir. Çünkü, sorunların çözümü noktasında taraf olunabileceği düşünülerek ekonomik anlamda sadece üyelerinden ve tüketicilerden bağış alabilir” sözleri ile diğer STK’lardan ayırıyor.
İşte TÜKODER Şube Başkanı Ali Rıza Berkit ile yaptığımızı o röportaj:
OLAY: Öncelikle TÜKODER’i tanıyabilir miyiz?
Ali Rıza Berkit: Tüketiciyi Koruma Derneği, merkezi İstanbul’da olan kamu yararına çalışan bir dernektir. Türkiye’nin bir çok yerinde şubeleri ve temsilcilikleri olan, yöneticileri gönüllülük temelinde çalışan TÜKODER, tüketicilerin hak arama mücadelesinde örgütlü bulunan sivil toplum kuruluşudur. Biz Çanakkale’de her gün öğlen 12 ile 14 arasında Cumhuriyet Meydanı’ndaki büromuzda tüketicilerin sorunlarına çözüm arayarak, onları doğru kanallara sevk etmeye çalışıyoruz. Çanakkale’de her gün en az 10-15 kişi derneğimize müracaat ediyor. Bazıları derneğimizle ilgili, tüketici sorunları ile ilgili ve genel sorunlarla ilgili şikayetlerini dile getiriyor. Arkadaşlarım ve ben, tüketicilerimizin, tüketici ihlalleri ile ilgili sorunları dinleyip, bir kısmını Tüketici İl Hakem Heyeti’ne yönlendiriyoruz, bir kısmını ise esnaf ile görüşerek sorunları çözme yoluna gidiyoruz. Tüketici Koruma Derneği, dernekler yasasına göre yönetilen, gayet demokratik, herkesin üye olabileceği, herkesin yönetim kuruluna seçilebileceği bir dernektir. Bu anlamda derneğimiz bazen kamuoyunda kamusal bir kurummuş ve bizler kamu görevlisiymişiz gibi izlenimler olabiliyor. Halbuki böyle bir durum yoktur. Kesinlikle bir sivil toplum örgütüyüz. Diğer sivil toplum örgütlerimizden farklı yanımız da şudur; dernek tüzüğümüzde kesinlikle siyasi partilerden ve ticari işletmelerden bağış alamayacağımız açıkça belirtilmiştir. Çünkü, sorunların çözümü noktasında taraf olunabileceği düşünülerek ekonomik anlamda sadece üyelerinden ve tüketicilerden bağış alabilir. Ekonomik koşulları kendi kendine yetebilen bir dernek olarak faaliyet yürütüyoruz, Çanakkale’de 1994 yılında bir grup aydın arkadaşımız tarafından kurulmuş, biz de üç dönemdir farklı arkadaşlarımızla çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
OLAY: TÜKODER’e Çanakkalelilerin ilgisi ne düzeydedir? Özellikle üyelik, görev alma isteği konusunda ilgi var mı?
Ali Rıza Berkit: Çok fazla istek göremiyoruz. Bizde kimseyi zorunlu dernek üyesi yapma gibi bir çalışmamız da yok. Eskiden sizin de bildiğiniz gibi dernekler kapılarına üye olmayan giremez denirdi. Ama bizde böyle bir durum yok. Bizim kapımız, toplumun her kesimine açık. Herkes üye olabilir. Ancak Çanakkale’de bu konuda bir yoğunluk yok. Aksine yurtdışında yaşayan gurbetçi vatandaşlarımız buraya geldiklerinde üye olmak isteyip başvuruda bulunuyorlar. Başka ülkelerde, Avrupa’nın çeşitli bölgelerinde yaşayan vatandaşlarımız, tüketici haklarının önemini ve sorunlarını bilerek daha çok üye olmak istiyorlar. Son dönemde örgütlenmeyi inanan insanları ikna etmeye çalıştık. Bizim herhangi bir para talebimiz yok. Sadece insanın içinden geliyorsa örgütlenmenin önemine inanıyorsa bunu yapıyor zaten.
OLAY: Ayıplı mallar konusunda nelere dikkat etmeliyiz?
Ali Rıza Berkit: Ayıplı mal iki türlüdür. Birincisi gizli ayıplı mallar diğeri açık ayıplı mallar. Ürünü aldınız, bir süre kullandınız, zaman içinde kusuru ortaya çıkabilir. Zaten baştan kusuru görülen ürün satılmaz, satılırsa bile yasada da belirtildiği üzere; sağlayıcılar, iş yerlerinde böyle bir ürün satacaklarsa ‘Defoludur’ reyonu açarak hangi ürünlerin kusurlu olduğunu belirterek satışını yapacaklar. Bu ürünlerin geri iadesi söz konusu değildir. Ama hem reyonda hem de vergi fişinde bunun belirtilmesi lazım. Vatandaşlarda son yıllarda hak aramayla ilgili bir kaygı, bir korku, sonuna ulaşamama, hakkını alamama gibi ön yargı var. Gazeteniz aracılığı ile bunları aşmak isteriz. Bu da nedir? Örneğin, ürünü aldınız, kullanıyorsunuz ilk bir ay içinde kusurlu çıktı, bu ürünün parasını alma ya da yenisi ile değiştirilmesi söz konusudur. Bir diğer seçenek; ürün bir yıl içindeki garanti süresince dört kez servise gitti diyelim. Bu dört servisin üzerine parasını alma ya da yenisi ile değiştirme hakkı doğuyor. Bir üçüncü seçenek ise ürün yine arıza yaptı diyelim, bir yıl içinde, ilgili servise gitti, servis bunu 20 gün içinde tamir edip tekrar yerine iade etmesi gerekir. Bunu yapmadıysa da ürünü değiştirme veya parasını alma hakkına sahiptir. Yine unutulmaması gereken bir şey var. Ürünlerden kesinlikle üreteci firmalar sorumlu değildir. Üründen tüketiciye en son aşamadaki satıcı mesuldür. Örneğin Çanakkale’den alışveriş yaptınız. Bildiğiniz büyük bir markadan alış veriş yaptınız. O markanın müşteri hizmetleri veya fabrikası sorumlu değil. Ürünü size kim faturalandırdıysa, fişi kim kestiyse o sorumludur. Onunla muhatap olunmalıdır. Uzlaşamama halinde kusurun giderilme sürecinde o esnaf muhatap alınacak. Bazı satıcıların, “ürün benim değil, ben sattım ama hakkınızı fabrikadan arayın” dedikleri de oluyor. Kesinlikle böyle bir şey doğru değildir, satıcı ya da sağlayıcı muhataptır. Tüketici ile esnaf arasında böyle bir uyuşmazlık çıktı, fakat taraflardan biri biraz önce saydığım üç seçeneğe uymaz ise 4077 sayılı Tüketici Yasası şunu tarif ediyor; İllerde İl Hakem Heyeti Ticaret Müdürlüğü Başkanlığında, ilçelerde de kaymakamlık bünyesinde kurulan Tüketici Sorunları İlçe Hakem Heyeti diye bir kurul var. Yalnız bir konunun bu kurullara girmesi için 2013 için söylüyorum; ürün fiyatının bin 191 liraya kadar olması gerekiyor. Özellikle ısrarla bunu dile getiriyorum. Hakem heyetlerinde kesinlikle bürokrasi yok, harç almak yok. Sadece biraz önce söylediğim koşullar uygun ise yani 4 servis fişi, ürünün faturası veya 20 günlük servise gitme belgesi ya da bir ay içinde arıza yaptığına dair belge varsa hakem heyetlerine gidilmesi gerekiyor. Eğer bin 191 liranın üzerinde ise sorunun meblağı bu kez Tüketici Mahkemesine gidilmesi gerekiyor. Hakem Heyetinde hiç bir masrafı olmayacak, sadece gerekli belgelerle gelinebilecek. Ayda iki toplantı yapılıyor hakem heyetlerinde, bu toplantılarda alınan kararlar mahkeme kararı yerine geçiyor. Ayrıca, taraflardan birisi bu kararlara itiraz edecek olursa diğer mahkemelerde olduğu gibi bir üst mahkemeye başvurulabilir.
OLAY: Bahar ve yaz aylarının en önemli konularından biri de kapıdan satışlar. Bu konuda vatandaşlar nelere dikkat etmeli?
Ali Rıza Berkit: İlgili yasa gereği Ticaret Bakanlığı’ndan izin alarak bazı firmalar kapıdan satış sistemini uyguluyorlar. Artık dünyada bir emsali olmamasına rağmen bunun, ilimizde de başka illerden yetki belgesi olması, İzmir ve İstanbul’dan kapıdan satış yetki belgesi almış firmalar, satış yapıyorlar. Daha çok kırsal kesimdeki vatandaşlara yönelik idi. Ama son aylarda şehir içinde de kapıdan satış işleri yapılmaya başlandı. Yasa gereği alış verişlerde 7 gün içinde vatandaşın cayma hakkı var. Firmanın sözleşmenin bir nüshasını satış yaptığı tüketiciye vermesi gerekir. Ama biz görüyoruz ki özellikle İstanbul firmaları köylerde satış yapılan firmanın adı adresi bile verilmiyor. Sadece ödeme kartı veriliyor veya PTT’nin posta çekini veriyorlar. Bunu ısrarla söylememize rağmen, bu konuda afiş bastırıp Köylere Hizmet Götürme Birlikleri aracılığı ile dağıtmamıza rağmen, halen benzeri sıkıntılar ilimizde devam ediyor. Eğer tüketicilerin başına böyle bir durum gelirse, kendisine öde emri geldiğinde ilgili adresle birlikte bize başvursun. Biz kendisine 7 günlük cayma hakkını aşmasına rağmen yine yardımcı olabileceğimizi söylüyoruz. Şehir içinde özellikle son yıllarda bir eğitim firması çocukların telefon ve okul bilgilerini öğrenip, evlere telefon edip, “Şu nolu çocuğunuzun okuldaki başarı durumu şudur. Biz milli eğitimle ilintiliyiz” gibi ifadelerle randevu isteyip, CD ve benzeri eğitim programlarını satmaya çalışıyorlar. Bununla ilgili de epeyce şikayet geliyor. Bir kaç firma var. Biz bunları iyi biliyoruz. Yalnız bu firmalarla ilgili şunu söylemeliyiz, kurallara uyuyorlar, sözleşmelerini veriyorlar. Vatandaşlarımız 7 gün içindeki cayma hakkını kullanabiliyor. Ama 7 günü geçtikten sonra kusura bakmayın böyle bir hakkınız yok diyebiliyorlar. Şu anda bu röportajı okuyan tüketicilerimize şunu da söylemeliyiz, 7 günlük cayma hakkını geçse bile ilgili firmayı telefonla 7 gün içinde cayma hakkını kullandıysa bize de telefon dökümlerini getirirse biz kendilerine bu konuda yardımcı olabiliriz.
OLAY: Tüketici hakları konusunda gıda maddelerinin denetimleri de son derece önemli. Siz bu denetimlerin yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?
Ali Rıza Berkit: Son yasalarla sizin de bildiğiniz gibi yok belediyeydi, yok sağlık müdürlüğüydü derken gıda denetimleri bir kaç yıl boşta kaldı. Ama en sonunda Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü bünyesinde gıda denetimleri yapılıyor. Benim TÜKODER Şube Başkanı olarak gözlemlerim; ilimizde bir üniversite hastanesi açıldı, devlet hastanesi önemli ölçüde modernleşti, doktor sayısı ve çalışan sayısı iyileşti, teknolojik sistemler uygulanıyor. Ama gelin görün ki alabildiğine hasta sayısı çoğaldı. Üniversite hastanesine gidiyorsunuz koridorlardan zor geçiyorsunuz. Biz TÜKODER olarak Çanakkale ile ilgili bilimsel çalışmaların yapılması gerektiğine inanıyoruz. Nereden başlanmalı? Tabi ki hastaneler çok önemli, modernleşmesi lazım ama hastaneye gelmeden önce de tüketicilerin hasta olmaması gerekiyor. Bunu yapmak için de tüketicilerin beslenmelerine dikkat etmeleri gerekiyor, gıda denetimlerinin yapılması gerekiyor. Ülkemizde ve ilimizde bakıyorsunuz gıda denetimcilerinin sayılarına, kesinlikle bu sayılarla bu laboratuvar sayıları ile bu işi yapmak çok zor. Geçtiğimiz yıllarda gazetemiz aracılığı ile bölgemizde katkı maddeleri satan bir firmayı tespit ederek zaman zaman aydınlatıcı bilgiler vermiştik. Temel tüketim maddelerinde katkı kullanılıyor ama maalesef bu bir sonuca ulaşamadık. Yine ulusal basında hazır etlerle ilgili yani sucuk ve sosislerle ilgili tarım bakanlığı bunun üretimi ile ilgili yönetmelikler hazırlamaya çalışıyor. Hükümet kurulalı 10 yıl oldu bu konuda beyaz et mi? Kırmızı et mi? Yoksa karışık mı? Belirleyemediler. Bir şeyler yapmaya çalışıyorlar ama atı alan Üsküdar’ı geçti. Toplumda ciddi bir sağlık sorunu var, çevremizde onlarca kanserli insan var. Bence bunları; üniversitemiz başka ülke sorunları ile ilgileneceğine, bunu parantez içinde söylüyorum, siyasetle ilgileneceğine ilin istatistiksel olarak sorunları ile ilgilenmeli. Nedir bu? Hangi hastalıklar hangi bölgelerde neden fazla? Hangi illerde üretim daha fazla? Başka bir konu, geçtiğimiz günlerde aşırı yağışlar nedeni ile Bayramiç Barajı’nda alabildiğine kimyasal atık kutuları ortaya çıktı. Üç gün kamuoyunda konuşuldu yine unutuldu. Ben ısrar ediyorum, özellikle kirli bir çevrede yaşadıktan sonra hiç birimizin sağlığının iyi olmasına imkan yok. Bu anlamda bu zehirli atıkların geri dönüşüme çevrilerek toplanması gerekir. Diğer türlü kırsal kesimde “bunları yakın” demekle değil, belki bir depozitolu hale getirilebilir. Bununla ilgili yerel yönetimler bir şeyler yapabilir. Benim alanım değil diyorsa belediye, o zaman da il genel meclisi aracılığı ile İl Özel İdaresi bu konuda bir şeyler yapabilir. Ayrıca unutmadan da söyleyeyim, son yıllarda siyasilerden tüketici talepleri ile ilgili somut açıklamalar duyamıyoruz. Bir milletvekilinin işi nedir? Kendi bölgesinde yaşayan insanların sorunlarını çözmek, yaşamlarını kolaylaştırmaktır. Bir siyasi il başkanın amacı nedir kendi bölgesindeki sorunları gündeme getirmektir. Ama biz bu dönemde böyle şeyleri göremiyoruz, duyamıyoruz. Daha somut söylemlerle tüketicilerin sorunlarının çözülmesi gerekiyor.
OLAY: Belki de en can alıcı konulardan biri de bankalar. Bu konuyla ilgili olarak da görüşlerinizi alabilir miyiz?
Ali Rıza Berkit: Bankalar konusunda, ekonomi konusunda çok yetkin bir insan değilim ama herhalde sistemde şu uygulanıyor, “Bırakınız etsinler, bırakınız yapsınlar” sistemi var gibi. Herhalde kapitalizmin başka bir aşaması gibi bu. Bankacılar örgütlüler, birlikte hareket ediyorlar tüketiciler örgütsüz bir durumda. Sizin de yaşadığınız ve gördüğünüz gibi Ankara Ticaret Odası’nın saptamasına göre 90 kalem, başkalarına göre 50 kalem de deniyor ama kısacası 50-90 kalem arasında tüketicilerden komisyon alınıyor. Para yatırdın-komisyon, hesap açtırdın-komisyon, kart ücreti vb. gibi. Tabi ki bunlar da alınabilir ama bunların yasayla desteklenmesi gerekiyor. Yani kart ücreti alınacaksa yasayla ilgili bakanlıktan meclisten geçmesi gerekiyor. Geçtiğimiz yıllarda bununla ilgili önerge verildi ama reddedildi. Şu an bu boşlukta, sadece tüketici ile banka arasındaki sözleşmeye bağlı olarak bu alınıyor, sözleşmede yoksa da banka alıyor. Son olarak ilimizde Yargıtay kararlarını da kabul ederek son 10 yıl içinde haksız yere alınan kart ücretlerinin vatandaşa geri ödenmesi, ayrıca tüketici kredisi ve konut kredisi kullanımında da yine dosya parası ve ekspertiz paralarının yüksek oranda olanlarının, sözleşmede de somut bir şekilde yazmıyorsa bunların geri alınası ile ilgili yasal yollar açılmış durumda. Bununla ilgili yüzlerce mahkeme ve hakem heyeti kararları var. Vatandaşların bu paralarını geri alabilmesi için de bununla ilgili belgelerini bulundurmaları gerekiyor. Ya kart ekstralarını bulunduracaklar ya da bankadan isteyecekler. Diğer tüketici ve konut kredisinde de ödenen dosya masrafını gösterir belgelerini bulunduracaklar. Geçtiğimiz günlerde Çanakkale Barosu çok faydalı bir çalışma yaptı. Kendilerine teşekkür ediyorum. Ankara’dan bir hakim ile TÜKODER Koruma Derneği Genel Başkanı’nı panelist olarak Çanakkale’ye getirdi. Konuşmacı hakim halen görevde ve tüketicilerle ilgili alınan kararları sadece kendi kararlarını, mahkeme kararlarını değil de Yargıtay ile ilgili yargı kararlarını da bize anlattı. Şunu söylüyor örneğin; bankaya sormuşlar, “dosya parası alıyormuşsunuz 600-700-800 lira, şu dosyayı getiren görelim, ne var içinde” diye, onlar da “Dosya yok” demişler. Ne parası bu? “peki ekspertiz kaç para?” 600 lira, hani bunun makbuzu? O da yok. Bu arada somut bir şekilde bir şey söyledi, Ankara Emlakçılar Odası başkanı ile görüşülmüş, kendilerinin hangi bankadan ekspertizlik yaptıklarını ve ne kadara yaptıklarını sormuşlar. Aldıkları cevap çok ilginç, 100-150 lira denmiş. Ama tüketiciden alınan para 600-700 lira gibi. Bu anlamda da yıllarda ilgili kararları göz önüne alırsak, tüketiciler açısından bir zafer olarak değerlendirilebilir. Bu konuda bu zaferi onaylayacak devlet bünyesinden bir karar daha çıktı. 12 bankaya “siz birlikte hareket ederek, yasaya aykırı bir şekilde tüketicilerden haksız yere kazanç elde ettiniz” diye 1.2 milyon lire gibi ceza verdi. Bugün de bazı vatandaşların bu bankaların aleyhine dava açtıklarını duydum. Önümüzdeki günlerde de bunları inceleyip, takip edeceğiz.
OLAY: Ülke olarak şampiyon olduğumuz iki konu. Dolaylı vergiler ve benzin. Bu konuda görüşlerinizi alabilir miyiz?
Ali Rıza Berkit: Sizin de bildiğiniz gibi dünyada en pahalı benzini Türkiye kullanıyor. 1,2 liraya mal ediliyor ama 4,5-5 liraya tüketiciye satıyoruz. Bunun geri kalanı hep vergi. Bu anlamda da artık toplumda bir duyarsızlık söz konusu, ne olursa olsun der gibi. Zaman zaman ulusal basında istatistikler çıkıyor, bize yakın bir ülke var ama biz diğer ülkelerin önündeyiz akaryakıt fiyatlarında. En kolay vergi toplama yöntemlerinden biri olduğunu görüyoruz. Bütün benzin istasyonları vergi dairesi gibi oldu. Son günlerde tapu dairelerini de buna çevirdiler. Çok ciddi şikayetler var. Tapu harcı tüketiciyi ciddi ölçüde zor durumda bırakıyor. Ayıplı malın dışında ayıplı hizmetlerden de çok şikayet alıyoruz. Ayıplı hizmet nedir? Merkezi hükümetin veya yerel yönetimin verdiği hizmetlerin bazılarının kusurlu olmasıdır. Bunların içinde sıkıntılı olarak yerelde de örnekler var. Örneğin, otopark sorunu. Otopark sorununun çözülmemesi ayıplı bir hizmet olarak görülüyor. Biraz önce bahsettiğimiz emlak vergilerinin çok yüksek tutulması, bunları sağlayan kişilerin tüketicilere bir ayıplı hizmeti olarak yorumlanabilir.
OLAY: Ülke genelinde ve lokal olarak Çanakkale’de tüketiciler olarak haklarımızı ne kadar biliyoruz?
Ali Rıza Berkit: Güzel bir soru. Toplumumuzda gerek kendi çevremiz de gerekse farklı çevrelerde de hak aramanın üzerine ölü toprağı serildi diye düşünüyorum. Tersi, isyan etmek, olay çıkarmak değil tabi ama en azından bir sorun etrafında insanların bir araya gelip, konuşmaları, tartışmaları gerekiyor. İnsanlar da alabildiğine bir hak aramama dönemini yaşıyoruz. Bunun nedenlerinin ben çok iyi bilemem ama, bir sıkıntı var bir yerlerde. Hem ilimizle ilgili hem de ülke genelinde bir sıkıntı var. Mesela 100 bin civarı nüfusu olan Çanakkale’de bizim iki yüz üyemiz var. Bunların da bir kısmı faal bir kısmı da derneğe hiç uğramayan insanlar. Belki çok iddialı bir söylem olacak ama; insanların başına bir olay geldikten sonra bir şeyler öğrenmeye çalışıyorlar. Adliyeye düştükten sonra yasaları öğrenmeye çalışıyorlar, tüketici ihlali ile karşılaştıklarında tüketici yasalarını öğrenmeye çalışıyorlar.