18 Ağustos’ta ünlü piyanist Fazıl Say’ın Kazdağları için Atikhisar’da verdiği konsere Türkiye’nin dört bir yanından katılan TÜDEF üyeleri TÜKODER Çanakkale Şubesi önünde basın açıklaması yaptılar. Kazdağları’nda süren Su ve Vicdan Nöbetini destek vermek amacı ile Çanakkale’de bulunduklarını belirten TÜDEF Başkanı ve TÜKODER Genel Başkanı Aziz Koçal; “Kazdağları ve çevresinde altın madeni arama çalışmaları nedeniyle kesilen ve kesilecek olan ağaçların ülkemizde felakete yol açabileceği göz ardı edilmektedir” dedi. Maden ocaklarında geriye yalnızca kirlenmiş bir doğanın kaldığı belirtilen açıklamada; “Maden ocaklarında yabancı şirketler alacağını alıp çeker gider, zehirli çöpler ve felaket sonuçları bize kalır. Bedelini ise tüketici öder” dedi. Sağlık bir yaşam ve doğanın en temel hak olduğu belirtilen açıklamada; “Her tüketicinin bu temel ihtiyaçlarının giderilmesinin devletin görevi olduğu, Anayasamızın 172.maddesinde açıkça belirtilmiş ve güvence altına alınmıştır” denildi. TÜDEF Başkanı Koçal; “Çanakkale`de doğaya ve su havzalarına sahip çıkmak için sürdürülen ‘Su ve Vicdan Nöbeti’ni, Kaz Dağlarında açılan ve açılmak istenen madenlere karşı mücadele edenleri selamlıyoruz. 900 yakın arama ve işletme maden ruhsatı verildiği söylenen Kazdağları ve çevresinde altın madeni arama çalışmaları nedeniyle kesilen ve kesilecek olan ağaçların ülkemizde felakete yol açabileceği göz ardı edilmektedir. Yaz aylarında artan sıcaklar nedeniyle ormanın olmadığı dağlık bölgelerde kuraklık artmakta, Bazı ülkelerde yapılan araştırmalar, ormanın yaz aylarında hava sıcaklığını 10 dereceye kadar azaltabildiği tespit edilmiştir. Ayrıca iklim değişimi nedeniyle yüksek sıcaklık ve büyük kuraklıkların bizleri beklediği geleceğimiz için tek bir ağaç bile vaz geçilemezdir. Altın ve gümüş madenlerinde cevherin taş topraktan ayrılması için çoğunlukla Siyanid (HCN) ve cıva ile yapılır. Bu maddelerin her ikisi de bitki ve hayvanlar için çok zehirlidir. Maden ocaklarında altın çıkartma işlemi bittikten sonra orada hayat bitmektedir, ne bitki yetişir nede insan veya hayvan yaşar. Maden ocaklarında yabancı şirketler, alacağını alıp çeker gider, zehirli çöpler ve felaket sonuçları bize kalır. Bedelini ise tüketici öder. Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) Raporlarını hazırlamakla yetkilendirilmiş Türkiye’de 337 Özel şirket olduğu basına yansımıştır. ÇED raporu gibi; doğa, endemik bitkiler çevre ve insan sağlığı için hayati önemler taşıyan raporlar Kamusal hizmet olarak raporlanmalı, yada bağımsız kuruluşlar olan meslek odalarına yaptırılmalıdır. Asla özelleştirilmemelidir. Devletin kamu adına üstlenmesi gereken denetleme görevi bir rant kaynağına dönüştürülmemeli. Aksi taktirde ülkemizin yer altı ve yer üstü tüm zenginliklerinin talan edilmesine kapı aralayarak, suistimalere açık hale getirmiş oluruz. 5 Temmuz 1986 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen Evrensel Tüketici Haklarından iki tanesi ‘Sağlıklı Çevrede yaşam hakkı’ ile ‘Sağlık ve Güvenliğin Korunması Hakkı’nın olduğunu ve Türkiye’nin de bunun altına imza attığını yetkililere bir kez daha hatırlatmak isteriz” dedi.