6. Pembe Hayat KuirFest Çanakkale`de gerçekleştirildi. Ocak ayında Ankara ve İstanbul`da yapılan KuirFest’in Çanakkale ayağında, Ece Ayhan Evi’nde çeşitli etkinlikler düzenledi. 6-7 Mayıs tarihlerinde Çanakkale LGBTİ İnisiyatifi ve Ece Ayhan Evi ortaklığı ile gerçekleşen festivalde;ilk olarak “Akıllı telefonla film nasıl çekilir?” konuluatölye yapıldı. Sonra Delikanlının Hası - 72`,Veşarti,KuirFest Kısa Seçkisi, Feminin/Feminin, James Baldwin’in İzinde adlı film gösterimleri gerçekleştirildi. Çanakkale OLAY Gazetesi olarak bu yıl 6’cısı düzenlenen KuirFest`in yönetmeni Bilge Taş ve Çanakkale LGBTİ İnisiyatifi aktivistlerinden Umut Güven ile konuştuk.
OLAY: Bize KuirFest hakkında biraz bilgilendirmelerde bulunabilir misiniz? Bu festival nasıl bir önem taşıyor?
Bilge Taş:Bu festival 2011 yılında kuruldu. O zaman LGBTİ hakları konusunda iki tartışma vardı. Genelde sağlık hakları ve yaşam hakları temel meseleler üzerinden ilerliyordu. Biz trans işçi hakları tarafından kurulan derneklerle birlikte yapıyoruz bu etkinliği. Özellikle transların hakları da o dönem, LGBTİ içerisinde en zor görünen haklardı. Bu hakları da her zaman acınınve sıkıntının içinden konuşmak değil, diğer kitleler tarafından beraber dayanabileceği kültür sanat ortamı oluşturmak istedik. Ankara’da en merkezde etkinliğimize başladık. Temel hedefimiz translar için yaşam alanlarını biraz daha genişletebilmekti. Ankara’da ve hapsedilmiş gettolardan çıkarabilmekti. Ve bunu başardığımızı düşünüyorum. İlk 5 sende boyunca belediyenin mekanları bize pek açık olmadı. Ama 6. sene belediyeyi ana mekan olarak kullanmaya başladık. Sinemadan çıkabildik ve LGBTİ görünürlük konusunda aşama kaydetti. Dört yıldan itibaren başka şehirlere gitmeye başladık. İlk İstanbul’da başladı. Çanakkale’de 2 kez düzenledik etkinliğimizi. Denizli’ye gidiyoruz. Orada mülteci LGBTİ’lere yönelik etkinlikler düzenliyoruz. Büyük bir mülteci kitlesi var çünkü Denizli’de. Mersin’e gidiyoruz. Büyük bir trans aktivizm hareketi var o ilimizde de. Aslında kültür sanata ulaşmış illeri seçmiyoruz. Ama Çanakkalekültür sanat anlamında etkin bir şehir olmasına rağmen buradan gelen taleple geldik.
OLAY: KuirFest ile nasıl bir gelişim yakaladınız? Şu an bu etkinliğin hangi konumda olduğunu düşünüyorsunuz?
Bilge Taş:Evet belli bir görünürlük sağladık. Ataerkil sistemin, devletin müdahaleedemediği sosyal alanlar korsan alanla yaygınlaştı. Alternatif kaynaklar var onlarüzerinden bilgileryayılabiliniyor. Temel amacımız buydu. Yine dördüncü seneden itibaren kitle için film yapım eğitimlerine ağırlık vermeye başladık. Çünkü artık kendi hikayelerini kendilerini anlatmaları gerekiyordu. Bu hikayeler bu insanları sosyal hayatadahiletmeyi kolaylaştıracaktı. Çünkü zorlanan bir kitle ama onların hayatlarından etkilenen bir sinema sektörü ile karşı karşıyayız. Bir transın dönüşüm süreci, yaşadığı sıkıntılar, acılar yönetmenler için çok çekici olabiliyor ve bunu romantize edebiliyorlar. Ama bu sadece acınalım değil. Bütün bu bedensel dönüşüm acıyla zahmetle gerçekleşiyor. Bu sırada aile, toplum, sistem tarafından dışlanıyorlar. Bu hikaye büyük bir farklılık sunuyor yönetmen için, ama mücadele var ve direniş var. Biz buradan yakalayan, içindeki neşeyi, dayanışmayı gösteren hikayeleri bu bireylerin kendisin çekebileceğini düşünüyoruz. Ben zaten kadın filmleri konusunda uçan süpürge festivalleri düzenliyordum. O zaman gördüğümüz bir konuydu. Feminist hareketini cevap veremediği konular vardı. İkili cinsiyet rejimi içerisinde tıkalı kalmamış, onun dışında belirsizleştiği bir kitle vardı. Ne yazıkki feminizm onu tam olarak göremiyordu. Ve bu düzen içerinde kuir hareketlerine, kuire, teoriye ihtiyaç duyduğumuzu fark ettik. Uçan süpürgeden sonra transarkadaşlarımız çok fazlaydı, pembe hayat üzerinden iletişim kurduğumuz.Ve Ankara’da hayati bir baskı vardı. O zaman derneğin kurucularından biri öldürülmüştü. Devlet tarafından kollanan kolluk kuvvetleri tarafından kurulan bir a takımı tarafından şiddete maruz kalıyorlardı. Bu tartışmalar bizlere yansımıyordu, bizde bunu kültür sanat alanında biraz daha o alanı yumuşatmayı hedefledik. Trans seks işçileri tarafından sunulan bir festivaldi bu. Başka bir hayatınyaşanabileceğini göstermek istedik. Ve bunu gösterdiğimize inanıyorum.
OLAY: KuirFest Çanakkale’de gerçekleştirildi. İkinci kez buraya geliyorsunuz, festivallere yaklaşımda ya da bu konuda Çanakkale’yi nasıl gördüğünüzü bizimle paylaşabilir misiniz?
Bilge Taş: Çanakkale’de yaşananları burada yaşanan LGBTİ bireyleri ve mülteci LGBTİ bireyler daha iyi anlatabilir. Ama bunları paylaşmakta zorlanabilirler. Ayrıca herhangi bir nefret cinayeti her yerde yaşanabilir maalesef. Berlin’in arka sokaklarında trans bireyler öldürülebilir. Ben modernlik belirtilerine inanmamayı öğrendim. Bazı yerlerde modernlikten çok uzak olmasına rağmen trans bireyler çok rahat yaşayabiliyor. Hiç zannettiğimiz gibi aşırı modern şehirler olmuyor buralar. Özellikle uzak doğuda daha rahat bir yaşam sürebiliyorlar. Yani o yüzden kentlere dair söylemler çok doğru olamaz. Ama şunu son olarak söyleyebilirim. Farklı olandan korkmak ve korkudan şiddet üretmekten vazgeçmeliyiz. İçimizdeki insanın kapasitesiyle ilgili bir şey bu. Yani trans bireyleri film izlerken sevip dışarıda gördüğünüzde nefret edemezsiniz. Translar ergenlik itibariyle toplumda daha fazla görünür oluyorlar. Sosyal ve sağlık konusundaki zorluklar bu kişileri ileriki yaşamda fakirliğiniçerisinegötürüyor. Biz farklı iş olanaklarını o insanlara göstermek zorundayız.
OLAY: KuirFest’in Çanakkale’de gerçekleşmesini sağladınız. Çanakkale bu festivallere nasıl yaklaşıyor?
Umut Güven:Çanakkale LGBTİ İnisiyatifi olarak,Pembe Hayat’la ortaklaşa çalışmalar sürekli yapıyoruz. İki yıldır kuirfesti burada ağırlıyoruz. Ondan öncede zaten dayanışma içindeydik. Çanakkale LGBTİ inisiyatifi olarak bu tür festivallere değer veriyorduk. Çünkü kuir hareketinin sanatla buluştuğu, çok güzel bir ifade alanı olduğunu düşünüyorum. Çok güzel atölyeler ve film gösterimi oluyor. Kendimizi ifade etmek adına güzel bir etkinlik oluyor. Çanakkale’de kuirfest taşıyabilmek insanları bu alanadahil etmek çok değerli. Olabildiğince ortak olmaya çalışıyoruz. Geçen senede Çanakkale’de iki farklı festival yaptık. Geçen sene boğazımıza kadar homofobi festivali yaptık. Bu sene büyük ihtimal bazı sıkıntılar nedeniyle yapamayacağız. Ve ardından kuirfest yaptık. Ama geçen seneki katılım çok iyiydi. Bunlar kimmiş yazıktır diyerekgelenler değil de, ortak bir alanda bir şeylerpaylaşabilmek için buluştuk. Çanakkalehalkını buanlamda çok destekleyici görmüştüm. Zaten kültür sanat alanında çok fazla etkinlik oluyor bu şehirde. Bu etkinliklerinde farklı bir renk, farklı bir soluk getirdiğine inanıyorum.Negatif bir şey diyemeyeceğim bu anlamda. Film gösterimleri ve festivallerde destek gördüğümü söyleyebilirim.
OLAY: KuirFest ya da diğer festivallerle nasıl bir kitleye ulaşabildiniz? Yani bu festivaller tek başına sizce yeterli mi?
Umut Güven: Biz festivallereönem veriyoruz. Ama öncesinde çeşit çeşit etkinliklerle eğitimler yapıyoruz. Veya bazı tıp öğrencileriyle, psikologlarla çalıştay gerçekleştiriyoruz. Hepsinin yeri ayrı ve ayrı ayrı kıymetli. Her yaptığımız etkinliklerle farklı kitleye ulaşabiliyoruz. Bazen festivale gelen insanlar eğitimlere gelmek istemeyebiliyor. Elimizden geldiğince herkese hitap eden, LGBTİ haklarınıanlatabileceğimiz alanlar oluşturmaya çalışıyoruz. Dediğim gibi tek başına hiçbiri yeterli değil. İnsanların bu konuda farkındalığa sahip olmadan eğitime gelmeden festivallere katılmaları eksik ve yetersiz kalacaktır. Biz bu yüzden yıl boyunca eğitimlerimizi buna göre şekillendiriyoruz. Önceeğitimin olduğu çalışmalar yaparken yılın sonuna doğru o kazandığımızbirikimlerle festival ve atölyeler yapıyoruz. Hepsinin gerekli bir bütün olduğunu düşünüyorum.
OLAY: Peki Çanakkale LGBTİ konularına sizce nasıl yaklaşıyor, son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Umut Güven: Çanakkale LGBTİ inisiyatifi olarak güzel işler çıkardık. Ama geçenlerde olan 1 Mayısyürüyüşünden sonra basında yer alan ve internette bazı söylenen nefret söylemleri yüzünden kötü tepkiler aldık. Bu beni çok üzdü ve şaşırttı da. ÇünküÇanakkale’de böyle bir şeyi görmeye alışkın değilim. Bazı şeyleri olağandan çok farklı göstermeye çalışmışlar. Bu hem beni asıl ulaşmak istediğimiz transfobikkitleye ulaştığımızı gösteriyor ki onlardan bir tepki aldık. Demek ki sesimiz daha farklı kitlelereulaşıyor, bunu gördük. Ama bir yandan üzüldüm bu konuda ne yapabiliriz, farkındalığı çevremize nasılyayabiliriz diye düşündüm.Görünürlüğü sağlamak gerekiyor, çünkü LGBTİ’lerde vardır bu bir insanhaklarıdır, bu bir varoluştur. Bu nefret söylemlerine karşıberaber olduğumuzu göstermek çok önemlidir.Çanakkale çok küçük bir şehir, yani böyle küçük şehirde güzel ve kötü şeyler çok çabuk yayılıyor. Paylaşmalıyız, dayanışmalıyız ve asla inancımızı kaybetmemeliyiz.”
(Şebnem Özer)