"Tekrar kısıtlama istemiyorsak, kurallara uymalıyız"

4765

 Corona virüsü salgını döneminde Çanakkale’de İl Pandemi Kurulu’nda görev alan, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Coşkun Bakar, salgın sürecini ve bundan sonraki “olasılıkları” gazetemiz Çanakkale OLAY’a değerlendirdi. Maske kullanımının gevşetilmemesini, kişisel temizliğin üst düzeyde sağlanmasını ve sosyal mesafeye uyulmaya devam edilmesi gerektiğini ifade eden Bakar, “Şuanda çok yüksek olmamakla birlikte bıçak sırtı bir durumu yaşıyoruz. Bize aslında küçük küçük, dikkat etmediğimize dair sinyaller veriyor. Bundan daha yükseğini yaşayabilir miyiz? Muhtemeldir. Yaşamamak için; kişisel hijyene, sosyal mesafeye, maskeli yaşama uymak gerekiyor” dedi.

 

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Coşkun Bakar’ın Gazetemiz Çanakkale OLAY’a yaptığı açıklamalar;

 

OLAY: Corona virüsü salgının Çanakkale’deki hareketini değerlendirebilir misiniz?

Coşkun Bakar: Corona virüsü hastalığı, geçen yılın (2019) Aralık ayının son günlerinde ilk defa Çin’de duyuruldu. Ocak ayının sonlarına doğru da dünyaya yayılmaya başladı. Dünya Sağlık Örgütü, Şubat ayının sonlarında önce “acil” durum,  11 Mart tarihi itibariyle de salgının tüm dünyaya yayılmasını ifade eden, “pandemi” durumunu ilan etti. Türkiye’de de 11 Mart’ta ilk vaka duyuruldu, Çanakkale’de de 17 Mart’ta ilk vaka tespit edildi. Çanakkale’de nispeten kontrol altında olan, diğer büyük şehirlere nazaran daha kolay yönetilebilen bir süreci yaşadık. Hastalık Mart ayının sonunda yükseldi, Nisan’ın ilk haftasından itibaren de düşme eğilimine girdi. Mayıs ayı itibariyle de ciddi anlamda bir vaka artışımız yoktu… Ancak son günlerde, tekrar bir hareketlilik de başladı, onu da söylemekte yarar var.

 

OLAY: Yaklaşık 3 aylık dönem herkesi çok yordu, evlere kapanmak tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde ve Çanakkale’de de hem ekonomik hem de sosyal olarak sıkıntılara yol açtı. Corona virüsü bu şekilde mi devam edecek, yoksa sıfırlanacak mı?

Coşkun Bakar: Hastalığın, tamamen yok olmasını, sıfıra inmesini beklemiyoruz. Belli bir süre bu dalgalanma seyredecektir. En azından hastalık, bir yıllık sürecini tamamlaması gerekiyor. Bizde Mart ayında başladı, gelecek yılın Mart-Nisan aylarına kadar geçecek süreçte, hastalığın nasıl bir karakterde seyredeceğini, hangi mevsimde azalıp hangi mevsimde artacağını, sıcakla-soğuk arasındaki ilişkiyi gözlemlememiz geriyor. Yani şu anda hastalıkla ilgili yeterli bilgiye sahip değiliz. Bu dünyanın her yeri için geçerli.

 

OLAY: Çanakkale’deki corona virüsü sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Coşkun Bakar: Bu süreç içinde Çanakkale’de çok yüksek bir ölüm sayısı ve vaka sayısı ile karşılaşmadık. Ancak, Çanakkale’nin bu anlamda avantajlı bazı özellikleri var. Öncelikle ciddi bir kesimi kırsalda yaşayan vatandaşlar. Köyleri yönetmek şehir merkezlerine göre nispeten daha kolay oldu. Çanakkale nüfusunun yine hatırı sayılır bir bölümü 65 yaş üstünde. 16 Mart itibariyle de bu yaş grubundaki vatandaşlar için sokağa çıkma yasağı geldi. 13 Mart’ta üniversitelerin kapatılması kararı alındı, hemen o tarihte üniversite öğrencileri Çanakkale’den ayrıldılar. Tüm bu faktörler ile şehirdeki hareketlilik tamamen durdu diyebiliriz. Çanakkale halkı, sokağa çıkma kısıtlamasına mayıs ayının ilk haftalarına kadar uydu. Bir de sağlık kurumları, özellikle Toplum Sağlığı Merkezleri ve İlçe Sağlık Müdürlükleri, gerçekten büyük bir özveri ile çalıştılar. Her vakanın temaslısına gidildi, onlar da izole edildi, sürekli arandı, dışarıya çıkmamaları konusunda uyarıldı, onlardan çıkacak yeni vakalar hemen yakalandı, her an takip edildi. Çan Devlet Hastanesi ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Hastanesi, “Pandemi Hastaneleri” olarak ilan edildi. Ağırlıklı olarak bu iki hastanede bakılmakla beraber, diğer hastaneler de gerektiğinde corona virüsü vakalarını izlediler. Böyle olunca, hem hastaları hem de temaslıları takip etmek, özellikle Toplum Sağlığı Merkezleri sahaya da hakim olunca kolay oldu. İlçelerin birbiri ile trafiği kesildi. Kolluk kuvvetleri sürekli kontroller yaptılar, hem insanların hareketlerini kontrol ettiler hem de ateş ölçümü yaptılar. Hepsi bir araya gelince toplumda hastalık yayılmadı.

 

OLAY: “Aşı” tartışmaları var, bağışıklık kazanıp kazanmadığı yönünde hala tartışmalar sürüyor. Sizin görüşünüz nedir?

Coşkun Bakar: Bir bulaşıcı hastalıkla karşı karşıyaysanız; ya elinizde etkin bir tedaviniz olacak ya da etkin bir aşınız olacak. Bizde, yani şuanda dünyada bu konuyla ilgili ne etkin bir tedavi, ne de aşı mevcut değil. Bu yılın sonuna doğru veya gelecek yılın başlarında aşıyla ilgili çalışmalar bir ihtimal sonuç verebilir. Bakacağız ve göreceğiz. Ancak şuanda spekülasyon durumunda olduğu için yorum yapmak doğru değil. Bir de hastalığın toplumda belli bir oranda yayılmış olması gerekiyor. Buna enfeksiyon uzmanları “nüfusun yüzde 50-60’ı” diyor… Biz bu kadar başarılı önlemler alarak, hastalığın yayılmasını engelledik. Çanakkale özeli için konuşuyorum. Biz hastalığı bastırdık, ama diğer taraftan da yayılmasını engelledik. Halen toplumun büyük kesimi duyarlı. Hareketlerinde dikkatli olmazlarsa, önümüzdeki dönemde hastalık tekrar yayılmaya başladığında, o grup sanki daha önce hastalığı hiç görmemiş gibi hazır durumda bekliyor.

 

OLAY: Ama hala bağışıklık kazanıp kazanmadığı ispatlanamadı değil mi?

Coşkun Bakar: Bağışıklık konusu hala tartışmalı. Tartışmalı konulara değinmek istemiyorum. Enfeksiyoncular ya da virologlar daha iyi bilirler… Biz bağışıklık geliştirdiğini varsayalım. Geliştirmiyorsa, iş daha da karmaşık bir hal alır.  Çünkü o atakların, belli periyotlarla tekrarlayacağı anlamına geliyor. Bağışıklık bırakıyorsa karşılaşanlar, antikor geliştirecekleri için, insanların vücudu, bu mikroba karşı dirençli askerler oluşturacaktır. Aşıda da bunu yapıyoruz. Kızamık aşısı yapıyorlar, vücudumuz antikor geliştiriyor ve bir daha kızamıkla karşılaştığımızda hasta olmuyoruz. Mikropla karşılaştığımızda, büyük bir kısmımızı hasta etmiyor. Çünkü bizim vücut direncimizin ve onun miktarına bağlı olarak hasta olmuyoruz. Bir kısmımız da semptom vermeden geçiriyor. Onu şuanda hissetmemiz mümkün değil, ama Sağlık Bakanlığı, bir antikor çalışması yaptı ve antikor düzeyimizin çok düşük olduğu görüldü. Yüzde 1’lerde… Bunun yüzde 50-60’lara ulaşması gerekiyor toplumsal bağışıklıktan söz etmemiz için. Bu  gerçekten düşük bir oran. Virüsü kapanların bir kısmı hafif enfeksiyon geçirirken, bir kısmı da ağır enfeksiyon geçiriyor. İşte bu ağır enfeksiyon geçirenlerin solunum yetmezliği nedeni ile hayatını kaybettiği görülüyor. Bir de solunum yolu rahatsızlıkları varsa virüs ölümcül bir hal alıyor. Şuana kadar gördüğümüz olay o.

 

OLAY: Çanakkale’de sağlık hizmeti alanında da sorunlar yaşanmadı. Pandemi Hastaneleri neredeyse yüzde 50 civarında hizmet verdi. Bu anlamda da “Çanakkale başarılı” diyebilir miyiz?

Coşkun Bakar: Bu insanlara bir de yoğunluktan dolayı sağlık hizmeti ulaştıramazsanız, iş çığırından çıkıyor. Bizim en çok korktuğumuz şey oydu. Sağlık hizmetlerimizin kilitlenmesi, hastanelerimizde yatacak yerin kalmaması korkusuydu. Yani biz, salgın ilk başladığında, hastaneler dolarsa, nerelerin kullanılabileceğini düşünüyorduk. Yurtları hazır tutmayı, gerekirse hastaları orada izlemeyi düşünüyorduk. İtalya ve İspanya’nın düştüğü durum, verdikleri görüntü bundan kaynaklıydı. Kapasiteleri doldu ve yönetemediler. Bizde böyle bir görüntü olmadı. Özellikle Çanakkale için konuşuyorum. O görüntüyü vermedik. Bunun en önemli sebeplerinden biri, toplum sağlığı hizmetleri, ilçe sağlık müdürlüklerinin yaptıkları çalışmalar. O filyasyon çalışmaları çok hızlı bir şekilde yapıldı. Bu sayede hastalık toplum içinde yayılacak fırsat bulamadı. Bu da bizim için hastalığın daha az vakayla, daha az ölümle geçirmemize sebebiyet verdi. Ancak, biraz önce de dediğim gibi hastalık yok olmadı, biz sadece insanları hastalıktan sakladık…

 

OLAY: 1 Haziran’dan itibaren normalleşme sürecine girildi. Ancak hala görüyoruz ki yeni vaka sayıları azımsanmayacak düzeyde. Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Coşkun Bakar: Şimdi, dediğim gibi hastalıktan saklanabildik ama hastalığı yenemedik. Ne bir aşı bulundu ne de etkin bir tedavi. Bu demek oluyor ki, bu hastalık tekrar bir hareketlenmeye neden olabilir. Peki ne yapmak gerekiyor? Öncelikle daha fazla evlerde saklanamayız. Kimse, bunun ekonomik ve sosyal maliyetini karşılayabilecek kapasitede değil. İki ay boyunca evlere kapandık. Tamam, ama bunun bir maliyeti var. Mecburen sosyal yaşamı hareketlendirmek gerekiyor. O zaman da sosyal yaşam içinde korunmamız gerekiyor. Yani dışarıda kendimizi korumamız gerekiyor. Benim gördüğüm en büyük sorunlardan bir tanesi, insanlar bu tehlike geçmiş gibi düşünüyorlar. Oysa tamamen bitmiş bir şey yok. İnsanlar tabi ki dışarıya çıkacak, mümkün olduğunca sosyalleşecekler de…  Ama kuralları uyarak davransınlar; Yani, dış ortamlarda maskelerini çıkarmasınlar. Yaz aylarındayız, dış ortamlarda otursunlar, mesafeli otursunlar, mesafeli görüşsünler. Mümkün olduğunca kişisel hijyenlerine önem versinler. Eller bu hastalığın bulaşmasında en önemli faktörler. Bir kişi öksürdü, aksırdığı zaman, elini ağzına kapattığında eline mikrop bulaşmış oluyor. O eliyle hem kendini tekrar enfekte edebilir, hem de başka kişi veya kişilere de bulaştırabilir. Bu nedenle ellerin yıkanması ve temizlenmesi çok önemli. Tabiki vücudun direnci için beslenme çok önemli. Bu dönemden sonra bunlara uyarak hastalıkla mücadele etmemiz gerekiyor. Bunlara uymadığımız takdirde, tekrar hastalığın yayılması hızla artmaya başlayabilir…

 

OLAY: Yasaklar kalktı… Sizin bu noktadaki gözlemleriniz, öngörüleriniz neler?

Coşkun Bakar: Bilimin işi tabiki öngörüde bulunmak. Ama bunu daha çok elindeki verilere göre yapar. Bunu yapabilmek için de, net bir öngörüde bulunabilmek için de hastalığın en az bir yıllık seyrini görmemiz gerekir. Yani sonbahar ve kış dönemini tamamlamadan, hastalığın ne yapacağı ile ilgili ancak size olasılıkları söyleyebilirim. Şu olur diyemem, çünkü her ihtimal masa üzerinde, bunları düşünmemiz gerekiyor. Yeni normal dönem, yasakların tamamen kalktığı anlamına gelmiyor. Mesela maskesiz dolaşmayacağız, o yasak kalkmadı… Sosyal mesafe yasağı kalkmadı, mümkün olduğunca sosyal mesafe kurallarına uyacağız. Dünya Sağlık Örgütü, “Artık, pandemi dönemi geçti. Bu hastalık kontrol altına alındı, normal bir hastalık seviyesine düştü” diyesiye kadar bu yasaklardan uzak durmamız mümkün değil. Hiçbir şekilde, coronasız dönem gibi düşünmeyeceğiz. Corona pandemisi devam ettiği sürece, kişisel korunma önlemlerini maksimum düzeyde almamız gerekiyor. Evet, eğer hastalık seyri yükselmeye başlarsa ve ölüm sayısında yükselme başlarsa mecburen daha önce alınan önlemlere kadar geri çekilebiliriz. Kimse bunu istemiyor tabiki. Bir hekim olarak ben de istemiyorum. Ama o zaman, mücadele etmemiz lazım. herkesin mücadele etmesi gerekiyor. Sokakta, rahat dolaşmayacağız, kalabalık ortamda rahat olmayacağız, mümkün olduğunca çok gereksiz sosyal toplantıları uzatmayacağız ya da yapmayacağız. Bunun başka yolu yok.

 

OLAY: “Okullar açılacak mı, Ekim-Kasım döneminde hastalık yeniden yoğun bir biçimde ortaya çıkar mı?” gibi birçok soru var insanların kafasında. Sizin yaz dönemi sonrasına ilişkin beklentileriniz, olasılıklar neler?

Coşkun Bakar: Olasılıklarımız neler? Bu hastalık, bundan sonra ufak tefek dalgalanmalarla bir seyir izleyebilir. Gripte de oluyor aslında ama herkes onun çok farkında değil. Ağırlıklı olarak grip mevsimi Ekim’de başlar, Nisan sonuna kadar devam eder. Yaz aylarında da grip olursunuz. Bunun gibi tek tük vakalarla gidebilir. Bu muhtemel. Uzak ihtimal de olsa bu senaryolardan bir tanesi. Bir miktar artış gösterebilir, ya da çok daha yükselebilir ve ikinci dalga denen büyük piki yapabilir. Onu yaparsa, bizim ülkemize girerse ve tekrar sağlık kuruluşlarının kapasitelerini zorlayacakmış öngörüsünde bulunulursa, mecburen tüm sosyal faaliyetler sınırlanmak durumunda kalınır. Çünkü aşı olmadığı, ilaç olmadığı sürece, yani hastalığı tedavi edecek bir çözüm bulunmadığı sürece, tek çaremiz bulaş yolunu kesmek. Bulaş yolu da insandan insana geçmesidir. Evet, sonbaharda bir artış ihtimali var. Yoğun bir grip salgını döneminde değiliz, grip ve benzeri hastalıklar çekildiler… Ama sonbaharda onlar da gelecek… Eğer, sonbaharda da artış gösterirse, yüksek vaka sayısı ve yüksek sağlık hizmetleri talebi olabilir. Bu ihtimal dahilinde bir durumdur. Ben şuanda elimdeki verilerle bu ya da şu olur diyemem. Benim elimdeki veriler, bunlardan hangisinin olabileceğini görecek kadar güçlü değil. Ne zaman güçlü olur? Hastalığın süreci bir yılı tamamladığında… Gelecek yıl bunu sorarsanız ben o zaman bir öngörüde bulunabilirim. Çünkü hastalık yeni, ilk defa böyle bir hastalıkla karşılaşıyoruz. Bunun benzerlerini gördük ama bu kadar yayılmadı. SARS’ı gördük, MERS’i gördük ama çok fazla dünyaya yayılmadan kapandı. Birkaç bin vaka ile kapandı onlar. Burada bildirilen vaka sayısı 10 milyona çıktı, ölümlü vaka sayısı 500 bine ulaştı. Bunun tüm mevsimlerdeki hareketlerini görmemiz lazım… O nedenle yapılacak tahminlerin tutmama ihtimali çok yüksek ama olasılıklar bunlar…

               

OLAY: Çanakkale’ye alınan kararlar ve bunlara uyulması konusunda nasıl değerlendiriyorsunuz?

Coşkun Bakar: Kararların bir kısma Ankara’dan hazır geldi. Ankara’da Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu olayı izledi. Dünyadaki önlemleri takip ederek 13 Mart’tan itibaren yoğun bir biçimde önlem paketleri geldi ve biz ona uymak zorunda kaldık. 65 üstü ve 20 yaş altı yaş grupları ile ilgili kararlarda ve sokağa çıkma kısıtlamalarında olduğu gibi… Yerelde de halkın hareketine kısıtlayıcı önlemler alındı. Özellikle Nisan ayı ile birlikte, hava da güzelleşince, mecburen insanlar dışarıya çıkmak istiyorlar. Kordonun, mesire alanlarının, parkların kapatılması gibi… İnsanların, hastalığı birbirine bulaştırmaması için alınması gereken önlemlerin tamamı Çanakkale’de alındı. Bundan sonraki önlemler de hastalığın toplumdaki izlemi ile ilgiliydi. O izlemler de Toplum Sağlığı Merkezleri ve İlçe Sağlık Müdürlükleri tarafından yapıldı. En sonu da hastalığın tedavisi ile ilgiliydi. Tedavi kısmı ise pandemi hastanelerinde yapıldı. ÇOMÜ Hastanesi tüm rutinlerini bıraktı, var olan tüm hastalarını ve klinikleri kapattı, eğitimi bıraktı, asistan doktorlar doğrudan pandemide görevlendirildiler ve sadece iki buçuk ay boyunca pandemi ile ilgilendi. Herkes pandemiye göre odaklandı. Herkes kendi alanında savaşını verdi. Ben burada en önemli anahtar noktayı, halkta görüyorum. Halk gerçekten, özellikle Çanakkale merkezde, ilçelerde bazı yerlerde zaman zaman gevşemeler oldu ama, merkezde, özellikle Nisan döneminde önlemlere disiplinli bir biçimde uydu. Bunun da karşılığını aldık. Bundan sonra bireysel önlemlere devam etmek, bu açıdan çok önemli. Bugüne kadar alınan önlemler boşa çıkmasın. Şimdi biraz daha dikkat edeceğiz. Sadece maske takarak dolaşmamak yüzünden bu önlemleri neden boşa düşürelim, o üç aya yazık olur.

 

OLAY: Hala yeni vaka sayısı 1200-1500 arasında. Bu normal mi, iyiye mi yorulmalı, yoksa gelecek aylara ilişkin kötü sinyaller alınmalı mı?

Coşkun Bakar: Türkiye genelinde yorum yapmakta çok zorlanıyorum. Çünkü sadece Sağlık Bakanlığının yayınladığı total sayıları görebiliyoruz. Ayrıntıları; illere göre, bölgelere göre, yaş gruplarına göre farklılıkları göremiyoruz. Bunları göremediğim için de bu iyidir, kötüdür demek çok kolay değil, çok doğru değil. istatistiklerin düşüp tekrar yükselmesi, sosyal mesafedeki gevşemenin bir etkisiymiş gibi görünüyor. Yani hastalık “ben buradayım, gitmedim. Siz yakın temas ettiğiniz sürece ben bulaşmaya devam edeceğim” diyor. Bu yine de çok yüksek bir sınır gibi gözükmüyor. Günlük 1500-1300 bandında gidip geliyor. Ama aslında çok da düşük değil. bunun en azından 500’lere kadar, 500’lerin belki daha da altına düşmesi gerekiyor günlük vaka sayısının. Ki o zaman biraz daha rahat nefes alalım. En azından grip kadar yayılan bir hale gelsin. Yazın grip de yayılıyor ama çok düşük yayılıyor. Şuanda en önemli sıkıntılarımızdan birisi pandemi devam ediyor. Dünyada vaka sayısı giderek artıyor. Bu artış hızının arttığını düşündürüyor bize. O zaman dünyayla birlikte tehlikenin geçmediğini anlıyoruz. Şuanda çok yüksek olmamakla birlikte bıçak sırtı bir durumu yaşıyoruz. Bize aslında küçük küçük, dikkat etmediğimize dair sinyaller veriyor. Bundan daha yükseğini yaşayabilir miyiz? Muhtemeldir. Yaşamamak için; kişisel hijyene, sosyal mesafeye, maskeli yaşama uymak gerekiyor.

 

OLAY: Son olarak; önerileriniz, Çanakkale’de gözlemlediğiniz olumsuz noktalar neler?

Coşkun Bakar: Sağlık Bakanlığı’nın önlemlerine harfiyen uymak gerekiyor. Gevşetmemeliyiz. Özellikle gençler çok fazla dikkat etmeliler. Ben maskesiz sosyal hayat içinde gençleri çok görüyorum. Bir endişem de Halk Otobüsleri… Anladığım kadarıyla ekonomik sebeplerle, belediye otobüslerinin sayılarını çok düşürdüler. Ama bu, otobüslerin içinde kalabalıklılığı artırıyor. Bazı önlemler nedeni ile çoğu zaman klima da açılmıyor. Mümkün olduğunca hat sayısını artırarak yolcu yoğunluğunu düşürmeleri gerekiyor. Özellikle sabahları hastaneye giden otobüslerde soysal mesafe önlemlerine falan uyulamıyor. Bu Çanakkale için bir tehlike olabilir. Corona virüsü bulaşmış bir hasta, otobüste çok daha fazla kişiye bulaştırabilir. Bu konuya da vurgu yapmak da yarar var. Otobüs konusu tekrar gözden geçirilebilir, sadece maddi kaygılarla hareket etmemek gerekir.

(Seçkin Sağlam)

Paylaş