Tek istekleri insanca yaşamak

Bayramiç`in Kurşunlu köyünün hemen üstüne kurulma çalışmaları yapan feldspat madenine tepki gösteren köylüler, direnmeye devam ediyor. Atalarından miras kalan toprağı korumak için direnen köylüler, kendilerinin kesmeye kıyamadığı, maden ocağının yerle bir ettiği ağaçlara sadece yaşlı gözlerle bakıyor. Bugün açlık grevinin 10`uncu gününde olan Özüren ise, “Kapitalizm, kadın, orman, ağaç, denizde balık, havada oksijen bırakmıyor” dedi.

1283
 
İki hafta öncesine kadar “kendi halinde”, bir köy olan Bayramiç`in Kurşunlu köylüleri, daha önce yaşamadıkları, görmedikleri belki de bilmedikleri bir mücadelenin içinde buldular kendilerini. Bugüne kadar kendilerinin bile kesmeye kıyamadıkları ağaçların bir bir yere serilmesi ile maden gerçeği ile de karşılaşmış oldular. Son bir buçuk haftada çok şey öğrendiler. Feldspat diye bir madenin ne olduğunu, nereden ve nasıl çıkarıldığını, doğanın, yaşanabilir bir çevrenin ne ifade ettiğini, birbiri ardına düşen ağaçlara bakarak öğrendiler. Önce ağaçlarının bir bir yok olması ile çevreyi, hem de tüm canlıları ile bir bütün olan doğal yaşamı yeniden fark ettiler. Sonra da onu savunmanın sadece kendileri için değil, yüz yıllardır birlikte yaşadıkları tüm canlılar için bir gereklilik olduğuna inandılar. Önce doğanın insanı, hayvanı ve bitkisi ile bir bütün olduğunu öğrendi Kurşunlu köylüleri, sonra onu savunmak için bir `bütün` olabilmeyi. Bir araya geldiler, önce; “İstemiyoruz” dediler, dinletemediler. “Duran köy” oldular, çünkü Gezi Parkı eylemleri sırasında öğrenmişlerdi, “durarak” da birşeylerin anlatılabileceğini. Olmadı. Bu kez de çadırlar kurdular, madencilerin burnunun dibine. Tıpkı onlar gibi. Onlar da öyle yapmıştı çünkü, burunlarının dibine maden ocağını kurmuştu. Sonra “Biz onlara Bir şey yapamayız, ama geleceğimiz, çocuklarımız ve doğamaz için kendimize yaparız” dediler ve açlık grevine başladı içlerinden biri. “Benim hayatım önemli değil, yeter ki köyüm kurtulsun” derken gözyaşları ile anlattı tüm gerçeği. Şimdi bu direnişe, öğrenerek, öğreterek devam ediyor Kurşunlu köylüleri. Öğrenirken öğretiyorlar da, umut veriyorlar, Karabiga halkına da Karaköy sakinlerine de. “Direnin” diyorlar, “Vazgeçmeyin, sizin hayatınız ne ki, param parça olmuş bir kaplumbağanın hayatının yanında” diyorlar.
 
 
“Direniş, paylaşıldıkça büyük”
Bayramiç`in Kurşunlu Köyü, hafta sonu “çadırını da al gel” diyerek, direnişini paylaşarak büyütmeye karar verdi. Köylerini tehdit eden maden ocağının üstüne, onların gözlerinin içine baka baka kurulan, onların hiç gereği yokken, ikinci evi olan “çadır kamp”larına. Bu ses karşılıksız kalmadı. TBMM Çevre Komisyonu Grup Sözcüsü ve CHP Çanakkale Milletvekili Serdar Soydan, Çanakkale Çevre Platformu üyeleri, Çanakkale Tabip Odası, Karabiga Temiz Doğa Derneği üyeleri, çevre il ve ilçelerden gelen çok sayıda vatandaş hafta sonu Kurşunlu`ya giderek, hem Kurşunlu Köyü`nün mücadelesine ortak oldular, hem de seslerine ses, güçlerine güç oldular. Çadır kamp olarak adlandırılan direniş alanında buluşan Kurşunlu halkı ve ziyaretçileri, bir arada olmanın önemine değinerek, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” mesajı verdiler. Burada konuşma yapan TBMM Çevre Komisyonu Grup Sözcüsü ve CHP Çanakkale Milletvekili Serdar Soydan, “Verdiğimiz mücadele nefes alabilme mücadelesidir” dedi. “Suyumuzu içebilmek, hayvanlarımızın içeceği suyu koruyabilmektir, bu mücadele ekmek mücadelesidir, yaşam mücadelesidir” diyen Soydan, “Ama maalesef son dönemde, özellikle 11 yıldır bu mücadele daha büyük önem kazanmıştır. Başbakan `yeşile hastayım` dedi. Ben buradan başbakanın tedavi olmasını öneriyorum. Yani `yeşile hastayım` diyen başbakan bu ülkede neredeyse yeşil bırakmaz hale geldi. Ağaçlarımız kesildi, ormanlarımız yok edildi. Temiz havanın yerine bize kirli hava, yani kirli atıklar bırakılmış bir Kazdağları teslim edecekler. Ama bizim mücadelemiz Kazdağı`nda hayvanı su içen insanların yaşam mücadelesidir. Ben bu mücadelenin hep yanında oldum, yanında olmaya da devam edeceğim. Eğer bu meseleye sahip çıkarsak başarıya ulaşacağız. Bu bu konuyu en kısa zamanda meclise taşıyacağım. Onlar için ağaçlar yok olmuş, sular yok olmuş çok önemli değil, ama bizim için çok önemli. AKP milletvekili doğru söylemiş. `bir tek dal kırılmasına izin vermeyiz` dedi. Doğrudur, köylü bir ağaç keserse hayatı kararır, ama AKP`nin izni ile madenci on binlerce ağacı yok edebiliyor” ifadelerini kullandı. Çanakkale Tabip Odası Başkanı Naci Hasanefendi ve Çanakkale Devlet Hastanesi Doktorlarından Güleda Erensoy tarafından açlık grevinin 8. gününde bulunan Bülent Behçet Özüren muayene edildi. Hasanefendi, “Özüren’in sağlık durumu ileriki günlerde daha da kötüleşebilir. Yetkililerin bu konuya acil çözüm bulmasını bekliyoruz” dedi.
 
 
Vali Tuna: Haberim yok!
“Burada bir insan hayatı önemli” diyen CHP`li Vekil Serdar Soydan, “Ben bu konuyu mecliste dile getireceğim. Ama önce sayın valiye ileteceğim” şeklinde konuştu. Soydan, daha sonra Çanakkale Valisi Ahmet Çınar`ı cep telefonundan arayarak durumu bildirdi. Bir kişinin açlık grevi yaptığını, köylünün köyünün hemen üzerinde bir maden bulunduğunu ve buradan doğacak olası bir sorunda yaşamsal sıkıntıların yaşanabileceğini anlattı. Soydan, daha sonra gazetecilere dönerek, “Arkadaşlar durumu şimdi sayın valiye anlattım. Kendisi `Böyle birşeyden haberim yok. Hemen ilgileniyorum` dedi.” ifadelerini kullandı.
 
 
Gözyaşlarını tutamadı
Etkinliğin gerçekleştiği Cumartesi günü açlık grevinin 8`inci gününde olan köy sakinlerinden Bülent Behçet Özüren, TBMM Çevre Komisyonu Grup Sözcüsü ve CHP Çanakkale Milletvekili Serdar Soydan`a kesilmiş bir çam dalını vererek TBMM`ine götürmesini istedi. Buradaki durumu anlatmasını ve meclisin bu hale bir çare bulmasını isteyen Özüren, gözyaşlarına hakim olamadığı açıklamasında ağaçların kesilmisini, kaplumbağaların paletlerin altında ezilmesini hıçkırıklar ile anlattı. “Kazdağları`nın bu en güzel köşesinde inanılmaz bir savaş yaşandı” diyerek durumu nitelendiren Özüren, “Teknolojiyi de ardına alan insanoğlu, paletli ekskavatör, benzinli kesim motorları ve onlarca gücü ile dev gibi bir ormana saldırdı. Alnından vurulmuş şehitler misali, kara toprağa boylu boyunca devrilen, iki yüz senelik ağaçlar, üzerlerine pirana balıkları gibi üşüşen maden işçileri tarafından katledildi. Ağaçlar çatır çatır devrilirken şaşkındı. Ne olduğunu anlamamış, `biz size ne yaptık?` der gibi, kesim yerlerinden kan yerine reçinelerini göz yaşlarını saçıyordu. Kocaman çam mantarları, melkiler etrafa saçılmış, kaçamayan zavallı bir kaplumbağa paletin altında paramparça olmuştu. Kuşlar, çekirgeler, karınca yuvaları perişandı. Savaşı kahrolası insanoğlu kazandı. 7 günde bir devasa zafere imza attı. Madenciler bu büyük başarılarını ortaya çıkan iğrenç kaya görüntülerinin üzerinde kahkahalarla kutlarken, ben insanlığımdan, acizliğimden ve yalnızlığımdan çok utandım. Amaç sadece para kazanmak olunca, kapitalizm vahşileşir, hayvanlaşır. Genelevler de kamu menfaatine hizmet üretip vergi ödüyor. Kapitalizm vahşi adımlarını acımasızca atıyor. Kadın, orman, ağaç, denizde balık, havada oksijen bırakmıyor. Fabrika kurup, sarin gazını üreten, silah ve bomba üretenler, insanlar ve çocuklar öldükçe kınıyor, ayıplıyor. İnsan olmanın erdemi, atalarından emanet aldıklarını gelecek nesillere aktarmasını gerektirir. Eğer bugün biz Kurşunlu doğa katliamını yaşamışsak, sadece sesimizi duyuramadığımız için, omuz omuza kol kola duramadığımız içindir. Vah vah demenin zamanı çoktan geçti. Hepimiz, ormanlarda, dağlarda görev almalıyız. Haydi iş başına, doğa sizi çağırıyor. Ben 8 gündür açlık grevindeyim. Başım dönüyor, ama birkaç gün daha idare edebileceğimi düşünüyorum. Eğer yetkili mercilerden yetkili insanlar buraya gelip, bizim gördüğümüz görüp, benim bu mağdur köylüme bir çözüm bulmaz ise, yemin ediyorum 7 Kasım`da kendimi yakacağım” şeklinde konuştu.
 
 
“Biz de bedel ödemeye hazırız”
Burada söz alan Çanakkale Çevre Platformu Dönem Sözcüsü Hicri Nalbant, Maden Yasası`nın Türkiye`ye dayatıldığını ifade ederek, “Bu yasayı da siyasi iktidar çıkarmıştır. Kazdağları`nda vahşi madenciliğe karşı olduğumuzu defalarca söyledik. Burada ormanlarımızı, doğamızı, çevremizi yok edecekler” dedi. “Bu arada feldspat gibi bir grup maden için de `çıkarılabilir, çevre kirliliği yaratmıyor` demiştik. Ancak burayı gelip gördüğümüzde, bu ruhsatın verilmesi sırasında, ben araştırdım, başta Anıtlar Yüksek Kurulu olmak üzere ilgili yerler gerekli özeni göstermemiştir” diyen Nalbant, “Bu maden işletilebilir, ama aşağıda yaşayan Kurşunlu köylüleri var. Dağı köyün üzerine yıkma yetkisini kimse kimseye veremez. Talan yasasına güvenerek, hiç kimse hareket edemez. Bu ruhsatı verenler, derhal buraya gelip bu vahşeti durdurmalıdır. Bu 70 haneyi yok sayamazsınız. Ben Bülent arkadaşımı kutluyorum, sonuna kadar yanındayız, aynen bedel ödemeye hazırız. Ama bir kez daha yetkilileri uyarıyoruz, gelip önleminizi alın” şeklinde konuştu.
 
 
“Direnmeye devam edeceğiz”
Kurşunlu halkı da açıklama yaparak, direnmeye devam edeceklerini, ağaçlarını, ormanlarını, yaşamlarını ve geleceklerini savunmaya devam edeceklerini ifade ettiler. İşte Kurşunlu Köyü sakinlerinin maden faaliyetlerine ilişkin görüş ve düşünceleri;
Bircan Işık: Devlet büyüklerimize soruyorum; biz ne yaptık da bunları hak ettik? Neden biz başımızı yastığımıza koyduğumuzda rahatça uyuyamıyoruz? Bu takırtıyı dinlemek zorundamıyız? Onlar nasıl rahat uyuyorlarsa biz de rahat uyumak istiyoruz. Özellikle başbakanımıza sesleniyorum; ben de onun bir kızıyım. Aynı onun Sümeyye`si gibiyim. Onun Sümeyye`si nasıl rahat uyuyorsa ben de öyle rahat uyumak istiyorum. Bunu duysun. Gelsin bu madeni durdursun. Bütün köylüler ağlıyor. Ne yapacağız? Bilmiyoruz. Başbakanı soruyorum; burada yaşamak ister miydi? Gelsin burada yaşasın. Ben de orada yaşayayım. Benim gözlerimle görsün burayı. Bakalım bana hak verecek mi? Gelsin, baksın. Benim tek istediğim bu. Biz rahat yaşamak istiyoruz, kimseden bir şey istemiyoruz.
Mehmet Gürkan (62): Normalde her gün devam eden çalışma, bugün durdu. Madenciler, jandarma gelmeden kaçtılar. Bize zaten `merhaba` diyen de yok. Bizim bir hayvan kadar bile bir kıymetimiz yok demek ki, selam vermiyorlar. Bu kadar insafsız olunmaz. Hiçbir devlet bunu yapamaz. Eskiden 10-15 dönümlük arazimiz vardı, o da barajın altında kaldı. Biz dağlara çekilmeye karar verdik, şimdi dağlarımıza da maden geldi. Biz nereye gidelim. Geçen gün bize `buraya girmeyin` dediler. Ben hayvanlarımla geçiyorum oradan, buraya girmeyin olur mu? Burası bizim zaten. Biz yıllardır buradayız. Burası gariban bir köy, elimiz kolumuz bağlı bizim. Yazık yani. Burası deprem bölgesi.
Mevlüt Keskin (68): Aşağıdan baraj aldı köyümüzü, yukarıda da maden. Kurşunlu halkının yaşamaya hakkı yok mu? Biz madeni istemiyoruz. Karşılarına çıktığımızda jandarmayı çağırıyorlar. Hayvanlarımız burada. Her gün buradaydılar, neden kaçıyorlar? Dünkü çalışan makinelerini de aldılar götürdüler. Olmaz böyle insanlık. Bizi buraya kimse sokmuyor. Maden sahamıza girdiğimizde jandarmayı çağırıyorlar, fotoğrafımızı çekiyorlar. Biz bu kadar cani insan değiliz. Ben 68 yıldır bu dağlarda geziyorum. Şimdi bir madenci geldi bizi buralara sokmuyorlar.
Sülver Demir (53): Ben doğma büyüme bu köydeyim. Evim de madenin hemen altındaki ilk ev. Buradan bir taş yuvarlansa benim evime gelecek. Biz köylü kadınlar olarak madeni istemiyoruz. Gerekirse açlık grevi yapacağız, direnmeye devam edeceğiz.
Fatma Keskin (60): Burda doğdum burada büyüdüm. Bir maden geldi dağ tepe yıkıyor. Biz bir derenin içinde kaldık artık burada. Herkes ziyan zebil. Benim annem Çanakkale Savaşı`nda bebekmiş. Ninem, annemi burada saklayıp emzirmiş. Bu ağaçlar annemleri korumuş. Biz kesmeyi bilemezmiydik bu ağaçları. Şimdi gelip madenci neden kesiyor.
Kaan Baraş (31): Killik Tepe mevkiinde yaklaşık 5 bin tane çam ağacı var. Özel bir şirket olan Zafer Madencilik, feldspat maden ocağı açmak istemekte. Bu iş kapsamında Bayramiç Orman Müdürlüğü denetimde 760 tane işaretli ağaç kesilecek. Biz Kurşunlu Köyü halkı olarak bu maden ocağının Killik Tepe mevkinde yapılmasını istemiyoruz. Bunun birincil nedeni, Killip Tepek mevki yüzde 60 eğimli bir bir tepe. Ve bu tepenin yamaçlarında kay haneleri ve koyun kışlaları mevcut. Buradaki olası bir maden ocağının yaşamsal değerlere karşı bir tecavüzü söz konusu. Bundan dolayı da birincil olarak burada maden ocağının durdurulmasını istiyoruz. Bu konu hakkında yasal sürecimiz, mahkemelerimiz, davalarımız devam etmektedir. Ayrıca Killip Tepe mevkiinde 75-100 metre yanındaki tepe antik Skepsiz kenti. Skepsiz tarihi yaklaşık 3 bin yıl öncesine dayanıyor. 93-95 yıllarında Bayramiç Baraj Gölü yapılırken, kurtarma kazısı yapılıyor ve o şekilde kalıyor. Kültür Varlıkları Koruma Kurulu tarafından da burası 1. Derece Arkeolojik Sit alanı olarak ilan edilmiş durumda. Dünyanın hiçbir yerinde bir arkeolojik sit alanının bu kadar yakın bir mesafesinde bir maden ocağı işletmesinin olasılığı yoktur. Buradan yetkilileri ulaşmaya çalışıyoruz. Yalnız bu kararlara imza atan hiçbir yetkiliye şuana kadar ulaşamadık. Bizim talebimiz bu maden ocağının çalışması veya çalışmaması değil, ya bu köyü alıp buradan başka bir yere koyalım, ya da bu maden ocağı bizim köyümüze bu kadar yakın mesafede açılmasın.
Köy Muhtarı Muharrem Gürel de “Bu maden ocağı evlerimize çok yakın. Bizim geçim kaynağımız hayvancılık. Onu yapamadığımızda burada hiçbir şeyimiz kalmıyor. Köy halkı ile de durumu paylaştık. Köy halkı da istemiyor” dedi.
 
 
Kurşunlu halkına EGEÇEP desteği
Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) Bayramiç Kurşunlu Köylülerinin topraklarını korumak için başlattıkları direnişe destek açıklaması yaptı. Ülkenin dört bir yanında olduğu gibi Kurşunlu Köylülerinin de yaşam alanlarını korumak için mücadele ettiklerine dikkat çekilen açıklamada, tek bir dalın ya da bir köylünün göreceği zarardan AKP iktidarının sorumlu olacağı uyarısında bulunuldu.
Gezi Parkından ODTÜ ormanlarına kadar ülkemizde sermayenin saldırılarının her yerde olduğunun dile getirildiği yazılı açıklamada, yeryüzü cenneti olan Kazdağla-rının onlarca yerinde altın, kurşun, bakır, molibden gibi vahşi madencilik çalışmaları hızla devam etiğine dikkat çekildi. Kurşunlu köylülerinin yaşam alanlarını ve antik Skepsis kentini korumak için çareyi alana kurdukları çadırlarda açlık grevine başlamakta bulduklarını belirten EGEÇEP, eyleme katılan köylülerin sayısının her geçen gün arttığı dile getirildi. EGEÇEP açıklama-sında şöyle denildi; “Bayramiç Kurşunlu Köylülerinin, bedenlerini açlığa yatırarak sürdürdükleri direniş, halkın topraklarını, geleceklerini koruma kararlılığının bir sonucudur. Bu ülkenin insanları Peri Suyu’nda, Artvin`de, Yuvarlakçay`da, Gezi Parkı’nda, ODTÜ’de, Çaldağı’nda, Kozak`da yaşamlarına, doğalarına, sahip çıkacaklarını gösterdiler. Yaşamlarını onurlu şekilde savunanlar, tüm anti demokratik baskıcı uygulamalara karşı seslerini yükseltenler bu ülkenin geleceğidir. Tek bir köylünün, tek bir dalın bile göreceği zarardan AKP hükümeti sorumludur. Kurşunlu Köylüsünün direnişi hepimizin direnişidir”
Paylaş