Ünlü gazeteci ve program sunucusu Fatih Portakal, ‘54’üncü Uluslararası Troia Festivali’ kapsamında ‘İnsan ve Sorgulamak’ söyleşide Çanakkaleliler ile bir araya geldi. Portakal, Halk Bahçesi’nde düzenlenen söyleşide Çanakkalelilerin yoğun ilgi ve sevgisi ile karşılaştı. Kalabalık bir kitle tarafından izlenen söyleşiye Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, CHP Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek ve Belediye Başkan Yardımcısı Rebiye Ünüvar’da katıldı. Konuşmasında İnsanlığın sorgulamak zorunda olduğunu ifade eden Portakal, artık sorgulamanın bazı kesimler tarafından kabul edilemeyen bir şey olduğunu vurgulayarak; “Aklımla Dalga Geçme’ adlı kitabın ön sözünde ‘sorgulamak özgürlüktür’ sözü vardır. Çok güzel bir söz bu. Bunu günümüzden asırlar öncesinde bir insan söylemiş. Şunu düşündüm. 2016 yılında da sorgulamak bir kesimler tarafından kabul edilebilir bir şey değildi. Sorguladığınız anda kimi kesimler sizden rahatsız oluyor. O devrin kudretlisi kimse, o devrin muktediri kimse, bu siyaset mekanizması güçlü feodal yapılar aklınıza kim gelirse olabilir. O güçlü yapı içerisinde o insanlar sorgulamamızı veya bir şeylerin sorgulanmasını istemiyorlar” dedi. Birçok ailenin hatta küçük yaşta çocukların artık Türkiye’de yaşamak istemediğini belirten Portakal, gençlerin iş ve gelecekleri için sorulan sorulara eskiden eleştirilebilir gözü ile bakılırken artık ‘vatan haini’ gözü ile bakıldığını ifade ederek; “Böyle bir Türkiye’de bu gençler nasıl iş imkanı kazanacak, gençlerin nasıl önleri açılacak. Bu ve benzer soruları sorduğumuzda eskiden eleştirir diye bakılıyordu. Ama bugün bu soruları sorduğunuz için size vatan haini gözü ile bakılıyor. Buda ülke adına çok kötü bir şey. İnsanlar artık sormaktan, sorgulamaktan korkuyorlar. Başına bir şey gelir mi endişesini yaşıyorlar. Diğer taraftan baktığımızda dünyanın en özgür ülkesiyiz. Hayır değiliz. Kimi kanırıyorsunuz. Beni kandıramıyorsunuz” dedi. Günümüze Cumhuriyet gazetesi başta olmak üzere birçok gazetecinin cezaevlerinde olmasının kabul edilemez olduğunu açıklayan Portakal, bir diğer yönün ise tahammül olduğunu ifade ederek; Birçok Cumhuriyet muhabirini içeri aldılar, içlerinde benim Haber Müdürlüğünü de yapmış insanlar olmak üzere aylarca, yıllarca içeride tuttular. Nuray Mert olayında ise durumun bir başka boyutunu görüyorsunuz. Bunu, tahammülsüzlüğün en son örneklerinden biri olduğunu düşünüyorum. Ekranda olsaydım söyleyeceklerimde bunlar olacaktı. Buda bir sorgulamanın önemi. Neden hoşgörü ile yaklaşılmıyor. Herkes aynı düşüncede olmak zorunda değil ki?” Dedi. Çanakkalelilere yaşadığı olayları aktaran Portakal, kendisinin tutuklanacağı ile ilgili bir duyum alması ile evinde hala çantasını ve aranacaklar listesini hazır bulundurduğunu söyleyerek, Türkiye’de bu durumun artık olağan hale geldiğini söyledi.
İnsanlar sormaktan ve sorgulamakta korkar hale geldi
Türkiye’de insanların artık sormaktan ve sorgulamaktan korkar hale geldiğini ifade eden Portakal; “Bugünkü konumuz insan ve sorgulamak. İnsan demekte bir problem yok ancak sorgulama denildiğinde bazen bu ülkede, sadece bu ülkede değil dünyada sorunlar yaşayabiliyorsunuz. Sorgulamak çok çok önemli. ‘Aklımla Dalga Geçme’ adlı kitabın ön sözünde ‘sorgulamak özgürlüktür’ sözü vardır. Sözü hatırlatan da, ‘böyle bir kitap yazmaya başlıyorum’ dediğimde Genel Yayın Yönetmenimiz oldu. Kendisi bana Cicero ‘sorgulamak özgürlüktür diyor’ dedi. Çok güzel bir söz bu. Bunu, günümüzden asırlar öncesinde bir insan söylemiş. Şunu düşündüm. 2016 yılında da sorgulamak bir kesimler tarafından kabul edilebilir bir şey değildi. Sorguladığınız anda kimi kesimler sizden rahatsız oluyor. Demek ki asırlar öncesi Cicero’da bunu söylediğinde o devirde de sorgulamanın aslında ne kadar tehlikeli olduğunu gösteren bir durummuş. Yani insanın olduğu yerde Allahın vermiş olduğu aklı ve beyni eğer kullanabiliyorsanız sorgulamak zorundasınız. Sorguladığınız anda da kimileri sizin sorgulamanızdan hoşlanmıyor. Bu, geçmiş zamanda da böyleymiş, günümüzde de böyle, gelecekte de böyle olacak. Geçmişten günümüze baktığımızda insanlık tarihinin sorgulayarak bir yere geldiğini görüyoruz. Ne var ki, o sorguların insanlık tarihi içerisinde kimilerini rahatsız ettiğini de görüyoruz. O devrin kudretlisi kimse, o devrin muktediri kimse, bu siyaset mekanizması, güçlü feodal yapılar, aklınıza kim gelirse olabilir. O güçlü yapı içerisinde o insanlar sorgulamamızı veya bir şeylerin sorgulanmasını istemiyorlar” dedi.
“Aklı çalışan her insan sormak ve sorgulamak zorunda”
Sormaya ve sorgulamaya artık vatan hainliği gözü ile bakıldığını belirten Portakal; “Birçok aile çocuklarını yurt dışına göndermeyi düşünürken, çocuklar dahi küçük yaşta yurt dışına gitmeyi düşünüyor. Çocuklarımız burada okusun, burada vatan millete fayda sağlasın. Herkes bunu yapamaz. Böyle bir Türkiye’de bu gençler nasıl iş imkanı kazanacak, nasıl önleri açılacak. Bu ve benzer soruları sorduğumuzda eskiden eleştirir diye bakılıyordu. Ama bugün bu soruları sorduğunuz için size vatan haini gözü ile bakılıyor. Buda ülke adına çok kötü bir şey. İnsanlar artık sormaktan, sorgulamaktan korkuyorlar. Başına bir şey gelir mi endişesini yaşıyorlar. Diğer taraftan baktığımızda dünyanın en özgür ülkesiyiz. Hayır değiliz. Kimi kandırıyorsunuz. Beni kandıramıyorsunuz. Beni aklımı kandıramazsınız. Kalem üzerinde kağıt oynatıldığını görüyorsunuz. Bu soruları her insan sorar. Aklı çalışan, kafası çalışan her insan bu soruları sormak ve sorgulamak zorunda. Sormadığımız sorgulamadığımız takdirde bizde bir sorun var demektir” dedi.
“Herkes aynı düşüncede olmak zorunda değil”
Gazetecilikte özgürlüğe tahammülün olması gerektiğinin altını çizen Portakal; “Birçok Cumhuriyet muhabirini içeri aldılar, içlerinde benim Haber Müdürlüğünü de yapmış insanlar olmak üzere aylarca, yıllarca içeride tuttular. Nuray Mert olayında ise durumun bir başka boyutunu görüyorsunuz. Türkiye’de gazetenin görüşü olabilir ancak farklı insanlarda yazsın ki orada gelişme olsun. Nuray Mert olayına baktığımızda, özgürlükten, tahammül olayından bahsediyoruz. Ancak bunun olmaması gerektiğini düşündüm. O kadının orada yazması gerekir. Nuray hanımın gönderilmesine hak verebilirsiniz. O kadının düşünceleri farklı olsa da ancak tahammülsüzlüğün en son örneklerinden biri olduğunu düşünüyorum. Ekranda olsaydım söyleyeceklerimde bunlar olacaktı. Buda sorgulamanın bir önemi. Neden hoşgörü ile yaklaşılmıyor. Herkes aynı düşüncede olmak zorunda değil ki?” dedi.
(Eren Aşnaz)