"Şimdi mücadele zamanı"
Çanakkale Halkevi tarafından Belediye Nikah Salonunda düzenlenen “emeğin güvencesizleştirmesi” konulu panelde mücadelenin altı çizildi. Sağlık ve eğitim alanında yapılan uygulamaların mücadele ile engellenebileceği kaydedildi.
Çanakkale Halkevi “Emeğin Güvencesizleştirilmesi” konulu panel düzenledi. Belediye Nikah Salonunda gerçekleştirilen panelde Neoliberal Politikalar Çerçevesinde Sağlık ve Eğitim Alanındaki Dönüşümler temelinde emeğin güvensizleştirilmesi konusu ile ilgili Disk/Dev-Sağlık İş temsilcisi Sevinç Hocaoğulları, Eğitim-Sen MYK Üyesi Betül Öztürk Korkut bilgiler verdiler. Sağlıkta güvencesizleştirmenin eğitime göre daha önde gittiğini ifade eden Disk/Dev-Sağlık İş temsilcisi Sevinç Hocaoğulları, “Mağdur olanın kendi hakkını tek başına savunma olanağı kalmadı” dedi. Eğitim-Sen MYK Üyesi Betül Öztürk Korkut da “AKP eğitimin piyasalaştırılması için özel hamleler yapıyor. Eğitimde katkı payı uygulaması devam ediyor. 30’a aşkın kalemde para toplanıyor” dedi.
“Halkın sağlık hakkı gasp ediliyor”
Halkın sağlık hakkı gaspı sürecinin 30 yıllık bir zaman dilimini kapsadığını bildiren Disk/Dev-Sağlık İş temsilcisi Sevinç Hocaoğulları; “Yıkım kısmından çok mücadele olanaklarını tartışmalıyız. Yıkıma karşı direniş üzerinde daha çok durulması gerekmektedir. Herkes güvencesizleştirilmekten mağdur durumda. İşçi, memurların, iş ve ücret güvencesi anlamında temel hakları yok ediliyor. % 50’ye varan kayıt dışılık var. Kayıt altında olan da taşeron biçimiyle istihdam ediliyor. Emekçiler asgari ücretle açlık sınırı altında kuşatılmış durumda. Yoksullaştırma ve güvencesizleştirme politikaları tüm dünyada aynı anda yaşanıyor. Yıkımın içinde mücadele ve örgütlenme dinamikleri doğuyor” dedi.
Hocaoğulları şunları söyledi; “Sağlıkta güvencesizleştirme süreci eğitime göre daha önde gidiyor. Halkın sağlık hakkı gaspı 30 yıllık bir süreçtir. Genel sağlık sigortasının çıkması ile 2008 de belli bir noktaya geldi. Katkı katılım payı ödemek zorunda kaldık. Son bir yılda iki kritik adım atıldı. Birincisi genel sağlık sigortası uygulaması ikincisi kamu hastane birlikleri yasasının geçmesidir. Aile hekimlerinden de reçete parası alınan süreçten geçiyoruz. Acillerin bile renkleri ayrıldı. Halkın sağlık hakkı gasp ediliyor. Bugün para ödemediğimiz bir şey için yarın para ödeyebiliriz. Sağlık alanında 250 bin civarında taşeron sağlık işçisi çalışıyor. Çok farklı çalışma alanları ve statüleri var. Sağlık alanında çok az kadrolu işçi çalışıyor. Artık 657’liler de güvencesiz. Pek çoğu maaşını döner sermayeden alıyor. Bir yıl içerisinde ülke genelindeki hastaneler 100 tane kamu hastane birliği olacak. Memurlar o hastanelerin sözleşmeli personeli olacak. Mağdur olanın kendi başına hakkını savunma olanağı olmayacak.”
“Eğitimi hak olmaktan çıkaran uygulamalar var”
AKP’nin son on yılda hem eğitim hem sağlık alanında güvencesizleştirme anlamında ciddi çalışmalar yaptığını bildiren Eğitim-Sen MYK Üyesi Betül Öztürk Korkut; “AKP sağlık alanında güvencesizleştirme anlamında epey mesafe kaydetti. Eğitim alanında da bir şeyler değişmeye başladı. Eğitimi hak olmaktan çıkaran uygulamalar var. Sağlıkta tamamlanmak üzere olan uygulamalar eğitimde de yapılıyor. Okullar şirketleşmeye doğru yol alıyor” dedi.
Korkut şunları söyledi; “Neo liberalizm sömürgeci hamlenin adıdır. 80’li yıllardan beri haklarımız budandı. Bütün bunlara baktıktan sonra elimizde bir tek devletin sopası kalıyor. Eğitimde dönüşüm bizzat devlet kurumlarının eliyle yaratıldı. Geçmişe baktığımızda 24 Ocak 1980 kararları çok kritik. 1995 yılında yapılan uluslararası anlaşmalarda bu ayağın ikinci kısmını oluşturuyor. 2002’de AKP ile başlayan dönemi üçüncü tarihsel evre olarak görebiliriz. 12 Eylül darbesi 24 Ocak kararlarının zeminini hazırladı. Olası bir toplumsal direnişi ortadan kaldırmak için yapıldı. Kararın mimarı Turgut Özal 12 Eylül sonrası iktidar oldu. Özal, özelleştirme idaresini kurdu. Yüksek öğrenimde harç sistemi başladı. 1995 yılında da hizmet ticareti genel anlaşması ile vurucu hamle yapıldı. Bununla Türkiye okul öncesi eğitim dahil olmak üzere eğitimin her aşamasının özelleşeceği taahhüdü veriliyor. Ardından en güçlü aktör AKP’dir. 10 yıla baktığımızda 9 yılda yaptıkları ile son bir yılda yaptıkları aynı seviyededir. AKP eğitimin piyasalaştırılması için özel hamleler yapıyor. Eğitimde katkı payı uygulaması devam ediyor. 30’a aşkın kalemde para toplanıyor.”