Dünya genelinde 17 milyon Cerebral Palsy’li bulunuyor. Ülkemizde ise her yıl 6 bin bebeğe Cerebral Palsy teşhisi konuyor. Cerebral Palsy hakkında bilinmesi gerekenleri bu alanda önemli çalışmalara imza atan Ortopedi ve Travmatoloji Hekimi Op. Dr. Evren Fehmi Atay anlatıyor…
Cerebral Palsy’nin çocuklukta en sık rastlanan fiziksel engellilik durumları arasında yer aldığını belirten Op. Dr. Evren Fehmi Atay, “Latince olan cerebral kelimesi beyin, palsy kelimesi ise felç anlamına geliyor. Yani cerebral palsy beyin felci olarak adlandırılıyor. Ancak bu hastalık direkt olarak beyni değil, beynin hükmettiği vücut kısmını etkiliyor. Bu hastalığı basit bir örnekle daha rahat anlatabiliriz. Oturduğunuz binada jeneratörün bozuk olduğunu düşünün. Siz jeneratördeki hasarı göremiyor olabilirsiniz fakat bu hasarın dışavurumunu yani elektrik kesintisini görebiliyorsunuz. Beyin denince akla ilk olarak zeka, kurgulama veya anlama kabiliyeti geliyor. Ancak beyin felci olarak adlandırılan cerebral palsy rahatsızlığını zeka geriliği olarak tanımlamak son derece yanlış. Şöyle düşünelim; bir kişi görme yetisini kaybettiği zaman diğer duyularını güçlendirebiliyor. Mesela, kulağını geliştirerek şarkı söyleme veya enstrüman çalmada uzmanlaşabiliyor. Cerebral palsy durumunda da vücudunun kontrolünü kaybeden hastalar yaşıtlarına kıyasla çok daha zeki olabiliyor. Dolayısıyla cerebral palsy hastalığını bir zeka geriliği olarak düşünmemek gerekiyor” diyor.
Cerebral palsy tedavisinde yürümenin en büyük hedefler arasında yer aldığını söyleyen Op. Dr. Evren Fehmi Atay, “Nitekim her tedavide yürümeye ulaşmak mümkün olmayabiliyor. Ancak attığımız her adımda bu hedefe yaklaşıyoruz. Cerebral palsy tedavisinde ilk hedefimiz beyinden kaslara giden geri dönüşümsüz deformiteyi yavaşlatmak ve durdurmak. Deformiteyi yavaşlatmayı ve durdurmayı başardıktan sonra bu ilerlemenin üzerine koyarak yürümeye kadar ulaşmayı amaçlıyoruz” diyor.
Tedavi süreçlerini özetleyen Atay, “Öncelikle yenidoğanlardan başlayalım. Özellikle doğum esnasında oksijensiz kalan bebeklerin cerebral palsy riski bulunuyor. Yenidoğan uzmanları ve beyin cerrahlarının onayıyla bu çocuklarda ilk olarak kök hücre tedavisi deneniyor. Ancak cerebral palsy riski her zaman doğum anında ortaya çıkmadığı gibi tedavi süreci de doğumun hemen ardından başlamayabiliyor. Bilindiği üzere çocuk gelişiminin belli başlı kilometre taşları bulunuyor. Örneğin; çocuk üç aylıkken başını kendi kendine tutabilmeli, altı aylıkken destekle oturabilmeli ve sekiz aylıkken desteksiz oturmayı başarıyor olmalı. Bu kilometre taşlarının zamanında gerçekleşmemesi de cerebral palsy ihtimalini ortaya çıkarıyor. Bu durumda fizyoterapiye başvuruluyor. Ancak bazı durumlarda fizyoterapi yeterli olmayabiliyor. Fizyoterapinin yetersiz kaldığı noktalarda ortopedi devreye giriyor” sözleriyle süreci anlatıyor.
Cerebral palsy tedavisinde ailelere büyük sorumluluklar düştüğünün altını çizen Op. Dr. Evren Fehmi Atay, “Cerebral palsy tedavileri uzun bir süreci kapsıyor. Neredeyse ömür boyunca o günün koşuluna göre ayarlanması gereken bir tedaviden bahsediyoruz. Yani ailenin bu tedaviye karşı ilgi duyması gerekiyor. Ancak ailelerde gereğinden fazla ilgi hızlı sonuç alma isteğine ve buna bağlı olarak ümitsizliğe yol açıyor. Bu durum da hem doktorlarla iletişimin bozulmasına hem de umutsuzluğun çocuğa yansıtılmasına ve çocuğun tedaviden uzaklaştırılmasına yol açıyor” diyor.
Cerebral palsy tedavisinde hangi çocukta ne kadar başarılı olacağımızı belli kriterlere ayırdığını söyleyen Op. Dr. Evren Fehmi Atay, “Birincisi hasta geldiğinde çocuğa adıyla seslenip elimi uzatıyorum. Bu durumda çocuk da bana ‘merhaba’ derse bunu çok pozitif bir durum olarak kabul ediyorum. Çocuk yalnızca seslenmeme bakıyorsa en azından tepki alabildiğim için seviniyorum. Çocuk seslenmeye dahi tepki vermiyorsa bunu ne yazık ki olumsuz bir durum olarak değerlendiriyorum. Nitekim bu tarz durumlarda fizyoterapiyle başarıya ulaşmak bir hayli zor olabiliyor. Bu kriterlerin yanı sıra destekli oturma, desteksiz oturma veya adım atabilme yetileri de büyük önem taşıyor. Eğer hastada kemik problemi varsa tedavimiz biraz daha yavaş ilerliyor. Çünkü öncelikle kemik problemini çözmeye çalışıyoruz” diyor.
Kendi tecrübelerinden yola çıkarak zeka seviyesi yüksek çocuklarda tedavinin daha yavaş ilerlediğini belirten Atay, “Zeka düzeyi yüksek çocukların kendilerini koruma içgüdüsü daha gelişmiş olduğu için tedavi yavaş ilerliyor ve çocuk bir noktadan sonra sıkılmaya başlıyor. Zeka seviyesi düşük çocukların kendilerini koruma içgüdüsü daha düşük olduğu için verilen komutları daha hızlı yerine getirebiliyor ve tedavi daha hızlı ilerleyebiliyor. Ancak bu çocuklar da belli bir noktada sıkılıyor ve her iki çocuk için çizdiğimiz grafik eğrisi benzer noktalarda birbirleriyle kesişiyor. Çocukların sıkılmaya başladıkları dönemde havuzda tedavi gibi daha ilgi çekici yöntemler uygulamaya çalışıyoruz” diyor.
Cerebral Palsy’de alanında uzman hekimin sürekli takibi, ailelerin sabır ve ilgisi ile önemli gelişmelere imza atılabileceğini unutmamak gerektiğini söyleyen Op. Dr. Evren Fehmi Atay, “Toplum nezdinde farkındalık yaratmanın ve yanlış bilgilerin giderilmesinin de Cerebral palsy’li çocukların yaşamlarında büyük farklar yaratılabileceğini tekrar ve tekrar hatırlatmak istiyorum” diyerek sözlerini tamamlıyor.
(Haber Merkezi)