Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alan Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş, Mera Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’na tepki gösterdi. Sarıbaş; “2012 Haziranından itibaren görüyorum ki çıkardığımız tüm yasaların içerisinde olabildiğince rant anlayışı ve bu rant anlayışıyla birlikte -sıcak paradaki, ekonomideki yaklaşım gibi- satma ve bir an önce de bu paraların dönüşünü sağlamak amacıyla hep kanun değişiklikleri yapmaya çalışıyoruz. Bu anlayış içerisinde, bugün, gene Türkiye`de özellikle kırsal kesim içerisinde çiftçilerimizin ve bu bölgede yaşayan insanlarımızın en önemli geçim kaynağı olan, önemli kaynaklarını oluşturan, özellikle girdilerini sağlayan otlak ve ana girdilerini düşüren Mera Kanunu üzerinde değişiklik yapıyoruz. Biliyorsunuz ki son yaptığımız Büyükşehir Yasası da dahil olmak üzere orada bütün şehir yasasıyla baktığımızda, kentlerimizin yüzde 75’ini şehirlere aktardık. Geriye kalan bütün şehirin yüzde 25’i de normal iller içerisinde kaldı ama bunun da, yüzde 25’inde yüzde 7’si kırsal kesimde yani bugünkü statü içerisinde idari tarzda değişme köylerde kaldı. Bu anlamda baktığımızda, köy sayısı… Yani, bu kanunun özüne bakacak olursak köy ve köy tüzel kişiliğinin ortadan kalktığı, muhtarlıkların ortadan kalktığı bir anlayışın içerisinde ama bir nokta atışla bir yere varmaya çalışıyoruz. Nedir? Bütün bu köydeki kırsal kesimimizin, köylünün planlamasını yapacak olan büyükşehir belediyelerinin elini kolunu daha da açabilecek ve planlamalarını da ranta dönüştürebilecek bir yasaya düzenleme getiriyoruz” dedi.
“Kimi kandırıyorsunuz?”
“Batıda, Çanakkale’de, hayvancılığın, sütçülüğün, peynirciliğin çok geliştiği, hatta özellikle de tüm dünyada marka olan bir yerde bile, kendimizin olan küçük meraları, biyolojik çeşitliliği sağlayan, erozyonu önleyen, gelecek kuşaklara bırakacağımız, doğa dengesini sağlayan, benim çocukluğumdan beri koyun güttüğümüz, beraber olduğumuz bu meralarımızı şimdi oradaki insanlara satmak zorunda kalacağız” diyen Sarıbaş; “Köylü zaten geçinemediği için topraklarını… Bir noktada, şu anda güç durumda kaldığı için, sütünün para yapmadığı, hayvanının para yapmadığı, çiftçiliğin zor olduğu bir dönem içerisinde ne yapıyoruz? Çiftçilerimiz arsalarını, tarlalarını burada tekrar satmak zorunda kalıyorlar. Zaten şu anda benim bölgemde ülkenin daha zengin olan insanları köylümüzün elinden arsaları, tarlaları topluyor ve bunun içerisinden rant elde etmeye çalışıyor. Şimdi, köylünün alım gücünün, parasının kalmadığı; tahılının, buğdayının, ürününün, sütünün, etinin para etmediği bu dönem içerisinde, buradaki kendisinin ortak değerleri içerisinde bu meraların satışını gerçekleştireceğiz. Satış nedir? Bir ihale yöntemidir. Bugünkü kanuna baktığımızda ne vardır ihale yöntemi içerisinde? Kiraya vereceğiz. Sayın Bakan az önce söylüyor, diyor ki: “Burada özellikle, ihtiyacı olan köylülere göre dağıtmaya öncelik vereceğiz.” Sayın Bakan, ihaleye girmiş olan bir insana böyle bir ayrıcalık yapmanıza hakkınız yok. Kimi kandırıyorsunuz? İhale yöntemiyle yapılacak bir satışta, kiralamada bunu yapma şansınız yok. Bunu yapabildiğiniz zamanda da işin içerisine, farklı bir şekilde siyaset, kayırmacılık ya da yandaşçılık girer. Onun için de böyle bir şansınız zaten yok” şeklinde konuştu.
“Rant sağlamaktan vazgeçelim”
Sarıbaş sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Gelin, her yasada olduğu gibi bir yerden delerek, ifadesini kamudan, kamunun ortak değerlerinden kaçırarak ya da delerek oradan para sağlamaktan, rant sağlamaktan vazgeçelim. Zaten köylünün aç olduğu, bugün yetmeyen parasıyla 2/B’den satın almak zorunda kaldığı, tekrar meraları parasız olarak güdebildiği bu dönem içerisinde arıcılığı da, hayvancılığı da dahil olmak üzere; samanı da dışarıdan ithal ettiğimiz bir dönem içerisinde, insanların meralarını bari yok etmeyin, başkalarına peşkeş çekmeyin, köylüye yazık etmeyin. Gelin, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki işsizliği önleyecekseniz, üreten insanların, tarımdaki insanların kente göç etmemesini sağlayacaksanız bunları yapmayın ve köylünün önünü açın. Meraları yok etmeyiniz. Hayvancılıktaki bazı firmalara burayı verirken doğanın ortak değerleri içerisindeki ekolojik dengesinin, erozyon dengesinin ve gelecekteki bitkisel dokusunun gerçekten yok olacağının endişesini de duyunuz. Çünkü ıslah edilen bir yerde doğa dengesi bozulduğundan bu meraların da yok edileceğini biliniz. Bundan sonra da Kıyı Yasası’nı sıfıra indireceğinizi biliyorum. Gelin, bundan sonra… Diğer yerleri, her yeri parayla satma, her şey anlaşma içerisinde… Bu kanunların geleceğini biliyorum. Ama gelin, şu köylüye yazık etmeyiniz. Bu yasayı geçirmeyelim ve bu anlamda da gerçekten köylümüzün hâlini anlayalım. Saman ithal ederken arkadaşlarımız, otlaklarına parayla girmek zorunda kalmasın.”