Çanakkale Diş Hekimleri Odası Başkanı Haldun Erdem, konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamasında “Devletlerin görevi halkın sağlığıyla ilgilenmektir. Bu sağlık hizmetlerini yerine getirirken de ticareti ön plana koymamalıdır. Maalesef bu hastaneleri kar gütmek amacıyla kurulmuş bir merkez haline getiriyorlar. Yani karı birinci plana, hasta sağlığını, hekim güvenliğini ise ikinci plana atıyorlar. Biz herşeyde AB`yi örnek alıyorsak eğer, bu AB neler yapıyor? Ona bakmamız lazım. AB’de ortalama mevcut kamu diş hekimi oranı yüzde 10, özel diş hekimi oranı yüzde 90, yüzde 98`e çıkan ülkeler de var. Yani AB diş hizmetlerini özele yönlendirerek bu hizmeti yerine getiriyor. Böylelikle vatandaşın hekim seçme özgürlüğünü de kısıtlamıyor. İsteyen kamu hastanesine gidiyor, isteyen de parasını devlet ödemesi kaydıyla özele gidiyor. Çünkü bu para ortak havuzda birikiyor. Herkesin sağlık primlerinden kesilen para sosyal güvenlik kurumunda havuza aktarılan paylarla insanlar sağlık hizmetini alıyor. Türkiye`de ise devlet; `hayır, sadece benim kurduğum sistem içinde hizmet almak zorundasın` diyor. Dolayısıyla bu hastalara karşı da bir haksızlık oluyor. Hekim seçme, özele gitme hakkının önünü kesiyor. Yani dünyanın her yerinde uygulanan yüzde 90`ı özel klinikler karşılıyor. Burada bir yanlışlık var, halkın bunu çok iyi bilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Diş Hekimleri Odası Başkanı Haldun Erdem, gazetemizde yer alan iddiaların hepsinin doğru olduğunu ifade ederek performans sistemine göre “çok çalış, çok kazan” mantığının hekimlere dayatıldığını söyledi. “Ülkemizde yaklaşık 16 bin 500 tane serbest diş hekimi var” diyen Erdem, “Bunların hepsi atıl kalıyor. Ne oluyor? Devlet dışarıya sevk etmeyince hastayı, bir iş güçlüğü ve hasta potansiyeli azalması oluyor. Meslektaşlarımız mezun olduktan sonra hasta potansiyeli olmadığından dolayı mecburen devletin kurduğu ADSM’lere gidiyorlar. Orada bir köle gibi çalışıyorlar. Bizim amacımız oradaki meslektaşlarımız kötülemek değil; bizim amacımız mevcut sağlık sistemini eleştirmektir. Çünkü nedir oradaki meslektaşlarımızın çektiği zorluklar? Öncelikle performans sistemi var. Performans sisteminde `çok çalış, çok kazan` mantığı var. Çok çalışmak demek; bir hekimin günde azami 20-25 hastaya bakması gerekiyor. Normalde bir dolguya yarım saat ayırması gerekiyor ancak bu performans sistemi nedeniyle 5-7 dakikada bir dolgu yapmak zorunda kalınıyor. Hal böyle olunca o yapmış olunan dolgudan da hayır gelmiyor. Ancak ADSM`lerdeki meslektaşlarımız kamu görevlisi oldukları için seslerini duyuramıyorlar. Zaman karşı yarışmaktalar. Sistemin bozukluğundan dolayı hasta şikayetçi, çünkü yapılan hizmetin kalitesizliği ortada. Tedavide kullanılan araç gereçleri almak için var olan ihale yasası `en ucuzunu al` yasasıdır. Yani hem oradaki çalışan meslektaşlarımızın zamanla yarışması hem de kullanılan malzemenin kalitesizliğiyle ağız ve diş sağlığı hizmeti üretilmeye çalışıyor” şeklinde konuştu.
Sağlık sistemi iflas etti
Diş Hekimleri Odası Yönetim Kurulu üyesi Özgür Meriç ise, “Türkiye’de devletin özelle işbirliği yapmadığı tek sektör dik hekimliğidir” dedi. “Tıbbın diğer tüm dallarında işbirliği yapan devletin, sadece diş hekimliğinde AB’nin zıttı bir şekilde işbirliği yok. Vatandaşlardan kesilen sağlık kesintisinde diş sağlığı da var. Yani vatandaştan parası kesiliyor ama özele gittiğinde bu hizmetten yararlanamıyor. Devletle rekabet eden tek özel sektör diş hekimleri şu anda ve bedavayla rekabet etmeye çalışıyoruz” ifadelerini kullandı. Sistem ile ilgili örnekleri vererek sistemin iflas ettiğini ifade eden Meriç, “Randevu sisteminde 15 dakikada bir hasta alınıyor. 15 dakikada temel diş hekimliği hizmetini dahi veremezsiniz. Yani 15 dakikada hastayı muayene dahi edemezsiniz. Ama 15 dakika dolduğunda sıradaki hastayı almak zorunda. Bir de `geleni geri çevirmeyin` diye bir anlayış var. Yani kim gelirse gelsin bir şekilde alınacak içeri, bir şekilde tedavi uygulanacak. Bu şartlarda hekim arkadaşlarımızın çalışması çok zor, başarılı tedaviler çıkması çok zor. Aslında sistemin iflas ettiği ortada. Ülkenin kaynakları şu anda boşa kullanılmaktadır. Yani bu ADSM ilk açıldığı zaman hatta yine bir gazete haberi vardı; `sağlık turizmine gireceğiz` diye. Avrupa`dan insanların gelerek burada diş yaptıracakları söyleniyordu, şuanda gelinen nokta ortada; kendi insanlarımız kaçıyor” açıklamasında bulundu. Meriç ayrıca, “Biz oda yönetimine seçildiğimizden bu yana gerek TV programlarında gerekse birebir mülakatlarda bu konulardan bahsettik. Ve bahsettiğimiz konuların büyük bir çoğunluğu hep kamudaki hekim arkadaşlarımız karşılaştığı zorluklar oldu. Biz hep onlardan bahsettik. Özel sektörde çalışan arkadaşlarımızın zorluklarından daha çok kamudaki arkadaşlarımız sıkıntılarından bahsettik” ifadelerini kullandı.
“Meslektaşlarımız, yarıştırılıyor”
Diş Hekimleri Odası Başkanı Çağlar Gürbüz ise açıklamasında, kendisinin de bir dönem ADSM`de görev yaptığını ifade ederek, gazetemizde çıkan iddiaların önemli bir kısmına şahit olduğunu söyledi. Diş hekimlerinin ADSM`lerde tam bir yarış içinde olduklarını ifade ederek, diş hekimlerini bu yarışa iten sistemden bahsetti. Gürbüz, “ADSM’ye sormak lazım, protezleri kaç liraya ihale etmişler mesela. Orada bir anlaşma var, o kurum ihale açıyor ve protez başına fiyat veriyor. Bunları öğrenmek lazım, ondan sonra da piyasayı bir araştırmak lazım. Aradaki farkı o zaman görebiliriz. ADSM`ler devlet hastanelerinden gelir olarak da ayrılıyor, gelir paylaşımı da oradaki personel arasında yapılıyor, böylelikle karlılık oranları da artıyor. Devlet hastanesinde olduğundan daha fazla artıyor çünkü doktorların katsayısı ile diş hekimlerin katsayısı birbirinden farklı. Onları birbirinden ayırdığınızda ADSM`ler karlı oluyor. Çalışan içinde karlı oluyor. Devlet hastanesinde çalışan diş hekimi aynı işi yapsın, aynı sayıda iş yapsın; ADSM`deki hekimde aynı işi yapsın daha fazla para alır. Sistem çan eğrisi ile çalışan ve döner sermayeyi kuruma gelen parayı çan eğrisi sistemiyle kurum içinde hekimlerin puanlarına oranla uygulanan bir sistem. Hastane puan ortalaması baraj oluyor, hekimin puanı hastane ortalamasının altında ise diğer hekimlere göre daha az para alır, üzerindeyse puanına göre çok daha fazla para alır. Dolayısıyla ortalamanın altına düşmemek için puanını arttırmak zorunda. Bu hesaplama her ay yapılıyor. Dolayısıyla meslektaşlarımız ADSM`lerde büyük bir rekabet içersinde bırakıldığı için orada tam bir yarış var. Ancak yapılan işin niteliği ise tartışılır” dedi.
Neden sözlü sevk yapılıyor?
“Buradaki rekabet işin niteliğini tartışmalı hale getirirken, çalışanlar arasındaki iş barışını da bozuyor” diyen Gürbüz, “Diş hekimleri odasının yaptığı araştırmaya göre ADSM`lerde yapılan işin evrensel standartlara göre bir projeksiyon yapıldığında; 8 saatte yapılan iş normalde 14 saate tekabül ediyor. Bunun açıklaması nedir; Yapılan işe az süre ayırmak, yapılmamış işi yapmış gibi yazmak vb. gibi uygulamalarla bu hizmet süresi daraltılıyor. Mesela diş taşı temizliği yapılmış yazılıyor hastaya ama aslında o hastanın diş taşı temizliğine ihtiyacı yok, öyle bir gereklilik yok ama yazılıyor. Meslektaşlarımız mevcut sistem nedeniyle bu tür uygulamaları yapmak zorunda bırakılıyor. Rekabet sistemi yüzünden hekim arkadaşlarımız bu tür yollara yönelebiliyor, bende zaman zaman bunlara şahit oldum. Kamudaki kural tedaviyi yaparsan yaparsın yapamazsan sevk edersin. Hekim arkadaşımız isterse özele isterse kamuya hastayı sev edebilir. Ancak `bu iş burada yapılamıyor, özele gidin` beyanatı söz ile değil yazı ile olmalı. Bunu yapmamaların nedeni kayıtlı olmasını istememeleridir. Çünkü kayıtlı olursa yukardan biri diyecek ki; `neden hepsini sevk ediyorsunuz` ve sevk oranları ile ilgili de bir hesap yapılır. Yapılan sevklerde başhekimin karnesinden puan olarak düşülür. Sevk ne kadar çoksa başhekimin puanı o kadar düşer” ifadelerini kullandı.
“Denetimler Soma gibi”
Çanakkale Diş Hekimleri Odası yönetim kurulu üyesi Çağlar Gürbüz, “Bir ara Çanakkale adsm ile ilgili `kaliteden tam puan` aldı diye bir haber görmüştüm. Bu aynı `Soma` benzeri bir durumdur. Müfettişler önceden haber verir, `şu tarihte teftiş yapıcağız` derler, bunun üzerine herkes uyarılır, hekimler, personel, ona göre hazırlanırlar. Kıyafetler, tabelalar düzenlenir, standartlara uygun hale getirilir. Madenlerdeki gibi her şey hazır hale getirilip denetlemeci beklenir. Ondan sonra da yüksek puan alır. Bu tedavi kalitesi değil, görüntü kalitesi. Sağlık bakanlığı hiçbir tedaviyi denetlemiyor. Tedavi kalitesini denetleyen bir kurum da yok. İyi yapıldı mı, ameliyat başarılı mı, hiçbir denetleyici kurum yok” açıklamasında bulundu.