OPET Kurucu Üyesi Öztürk, Tevfikiye'yi Paris'te anlattı

995

 OPET’in ‘2018 Troya Yılı’ kapsamında Tevfikiye Köyünde gerçekleştirdiği yenileme çalışmaları UNESCO ile uluslararası platforma taşındı. Troya’nın dünyaya tanıtılması için uluslararası ölçekte başlatılan kültür ve turizm hamlesine destek olan OPET, bir yıl boyunca bölgede yürüttüğü çalışmaları uluslararası platforma taşıdı. ‘Kurumsal Sosyal Sorumluluk’ konusunda öncülük eden ve OPET Bilinçli Toplum Projeleri’nin lideri OPET Yönetim Kurulu Kurucu Üyesi Nurten Öztürk, Troya bölgesinde yer alan Tevfikiye Köyünün geçirdiği değişimi UNESCO’nun Paris’teki merkezinde düzenlenen konferansta anlattı. UNESCO nezdinde Türkiye Cumhuriyeti Daimi Temsilcisi Büyükelçi Ahmet Altay Cengizer’in ev sahipliğinde gerçekleşen konferansa, ayrıca UNESCO Dünya Miras Komitesi Avrupa ve Kuzey Amerika Bölgesi Birim Başkanı Dr. Isabelle Anatole-Gabriel ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) öğretim görevlisi Prof. Dr. Rüstem Aslan da katıldı. Fransa’nın Paris kentinde gerçekleşen konferansı UNESCO büyükelçileri, Fransız üniversitelerinden tarihçi, sosyolog ve akademisyenler, iş insanları ve çok sayıda davetli takip etti. Açıklamada konferanstaki değerlendirmelerine yer verilen OPET Yönetim Kurulu Kurucu Üyesi Nurten Öztürk; “UNESCO’nun Troya bölgesine desteğinin 20’nci yılı olması nedeniyle Uluslararası Troya Yılı ilan edilen 2018’de, bölgede hayata geçirdiğimiz çalışmaları tamamladık. Tevfikiye köyünü gelecek nesillere taşıyacak çalışmalara imza atmaktan ve bu çalışmaları böylesine önemli, uluslararası bir platformda anlatmaktan büyük gurur duyuyoruz” dedi.

 
“Son Troyalıların yaşadığı köyde tarihin izlerini yaşatmak öncelikli hedefimizdi”
Troya bölgesine en yakın yerleşim yeri olan Tevfikiye köyünün fiziksel ve sosyal değişimine yönelik çalışmalara değinen Öztürk; “Troya, dünyanın yakından tanıdığı bir destanlar kenti. Tevfikiye ise 5 bin yıllık kültürel bir devamlılığın izlerini taşıyor. Tevfikiyelilerin, yani son Troyalıların yaşadığı ve bu köyde tarihin izlerini yaşatmak, antik kenti ziyaret edenlerin köyde vakit geçirmesini, mola vermesini sağlamak öncelikli hedefimizdi. Projemize başlarken köy halkının beklentilerini anlamak, sosyoekonomik ve demografik bilgilerini öğrenmek amacıyla bir anket çalışması yaptık. Onların görüşleri ile şekillenen projemizin temelini yine eğitim ile attık. Köylülerimizin bilinçlenmesini, iş sahibi olmasını ve sosyal yaşam kalitelerinin artmasını amaçladık. Takı tasarımından İngilizceye, hijyen kurallarından pansiyonculuğa kadar pek çok değişik konuda eğitim verdik. Aynı zamanda yaşadıkları toprakların değerini anlamalarını, öğrenmelerini ve anlatmalarını sağlamak üzere tarih bilgilerini tazeledik. İş kurmalarını sağlayacak şekilde restoran, pansiyonculuk, kahve ya da organik gıda ürünleri satışı için eğitimler verdik, satış stantları oluşturduk. Projenin takibi ve köy halkının projeye desteğini sağlamak amacıyla yöreye gelenleri aydınlatmak amacıyla Troya’nın arkeolojik mirasından yola çıkarak köyümüzü fiziksel bir değişimle Troya VI dönemi mimarisi ile donattık. Var olan binalara Troya döneminin izlerini taşıyan görsel düzenlemeler yaparak restore ettik, ziyaretçilerin hayal gücünü çalıştırmaya, canlandırmaya çalıştık. Tarihi bölgelere, antik kentlere yapılan ziyaretlerde hep merak edilen ‘ne yiyorlardı’ sorusuna cevap aradık. O dönem yetişen sebze, meyve ve tüketilen gıdaları araştırarak bir Troya menüsü oluşturduk. Troya – Tevfikiye köyü ve müze üçgeni içinde köyün değişimi bizi dünyada belki de ilk kez yapılan arkeo-köy modelini geliştirmeye itti. Dileriz ki bundan sonra tüm tarihi alanlarda bu tür hayal gücünü canlandıracak açık hava müzeleri yapılsın, projemiz tüm dünyaya model olsun” ifadelerini kullandı. 
(Oya Koyuncu)
Paylaş