Sosyal hayatın dini esaslar üzerinden şekillendirilmesi çabalarının vardığı nokta açısından bu çağrı son derece anlamlıdır.
Artık ne yazık ki yöneticilerimiz de kullandıkları dil de böylesi algıları gündeme getirecek kavramlarla hareket etmektedirler.
Halk sağlığı için ““DİN ADAMLARI, İMAMLAR VE CAMİ CEMAATİ İLE” yürüyüş etkinliği olarak yapılan çağrının ne kadar ayrıştırıcı bir içeriğe sahip olduğunu herhalde açıklamaya gerek yok.
Bu konuyu açıklamayı bile ayrımcılık toprağını yeniden sulamak olarak değerlendiriyorum.
Özetle; din adamları, imamlar ve cami cemaati dışındaki kesimler sağlıklı yaşamasınlar, varsın yok olsunlar anlamındadır bu çağrı.
Böylesi bir çağrı ancak dini esaslar ile yönetilen ülkelerde yapılabilir.
Laik demokratik bir ülkede böylesi bir tanımlamada bulunmak son derece yanlıştır, Çünkü insanlar inançları üzerinden ,dini değerleri üzerinden kategorize edilemez , buradan hareket edilerek sosyal yaşam insanların inançları üzerinden planlanamaz..
Adama sorarlar;din adamları, imamlar ve cami cemaati dışındaki vatandaşlarımızı ne yapacağız diye.
Halk Sağlığı Müdürü belki böylesi bir soruya cevap verebilmek için çağrı metnine “Din adamları, İmamlar ve Cami Cemaati ile yürüyoruz temalı yürüyüş etkinliği düzenlenecek olup, programa din adamları, imamlar, cami cemaati, sağlık çalışanlarımız, öğrencilerimiz ve tüm halkımız davetlidir” cümlesini yerleştirmiş olsa da kaş yapayım derken göz çıkarmıştır.
Burada bir eleştiriden kurtulmak için, çalışanlar öğrenciler ve halkımızın daveti konusu sadece bir kamufledir.
Ne yazık ki etkinliğin temasının; “Din adamları, İmamlar ve Cami Cemaati ile yürüyoruz” olarak belirlenmesi sosyal hayatta ayrımcılığın ifadesi olduğu kadar, din adamlarının , imamların ve cami cemaatinin toplumsal hayattaki belirleyici önceliğine yapılan bir vurgu olarak da ayrıca anlamlıdır.
Son zamanlarda dini esasların toplumsal hayatımıza yön vermesi noktasındaki gelişmeler çok yoğun olarak kendisini göstermektedir.
Bu çabaların bürokraside karşılığı da böylesine ince mesajlar ve dini ayrımcılığın yansıdığı dil olarak karşımıza çıkmaktadır.
Toplum bu şekilde ayrıştırılmaktadır.
Bunun siyasal alandaki karşılığı yaratılan bu ayrımcılık üzerinden toplumun kamplaştırılması temelinde şekillendirilen AKP projesidir.
Hani şu toplumun “%50 sini evlerinde zor tutuyorum” söylevi var ya, işte bunun zemini böylesi ayrımcılık politikalarıyla oluşturulmaktadır.
AKP politikaları böylesi ayrımcılık politikaları ile toplumu germektedir.
Belki siyasal olarak kısa dönemde bundan fayda sağlasa da, ülkemiz zarar görmektedir.
Ortadoğu’da dini değerler üzerinden, mezhepçilik üzerinden yapılan ayrımcılığın sonuçları ortada.
Özelikle bürokratların kullandığı dil açısından çok daha dikkatli olmaları, dini değerler üzerinden toplumu ayrıştıracak girişimlerden uzak durmaları gerekmektedir.
“DİN ADAMLARI, İMAMLAR VE CAMİ CEMAATİ İLE” yürüyüş etkinliği diye bir şey olmaz, fevkalade sakıncalıdır, ayrıştırıcıdır, dini esaslar üzerinden toplumsal hayatın kurgulanmasının sinsi halidir.