Okkalı; “AKP, yine kendine yakışanı yaptı”

Çanakkale Eğitim Sen Şube Sekreteri Hülya Okkalı, AKP`nin demokratikleşme paketini eleştirirken; kamuda dinsel simgelerin kullanılmasına, zorunlu din derslerine ve tek tip kıyafete tepki göstermek amacıyla “Özgür kıyafetlerle işyerlerimize gidiyoruz” dedi.

886
 
Eğitim Sen hizmet binasında basın açıklaması yapan Eğitim Sen Şube Sekreteri Hülya Okkalı, `Demokratikleşme` adı altında demokrasinin kırıntılarının bile olmadığı bir paket çıkararak AKP`nin yine kendine yakışanı yaptığını söyledi. Okkalı; “İktidara geldiği ilk günden itibaren kendi siyasal-ideolojik çizgileri dışındaki her düşünce ve eylemi tehdit olarak gören Başbakan, açıkladığı “Demokratikleşme Paketi” ile geçmişteki “ileri demokrasi” pratiklerinin ötesine geçmeyen değişiklikleri kamuoyuna açıklamıştır. Demokrasinin en temel göstergelerinden olan basın, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün bu pakette yer almaması, üstelik basın toplantısında antidemokratik bir uygulama sergileyerek, bazı muhalif gazete ve televizyonların alınmaması, demokrasiye gölge düşürdüğü gibi paketin inandırıcılığını daha baştan ortadan kaldırmıştır. Seçim barajından siyasi partilere hazine yardımına, siyasi parti kanununda yapılan çeşitli düzenlemelerden, kamuda başörtüsü yasağının kaldırılmasına, kişisel verilerin korunmasından kent ve köylerin eski adlarının verilmesine kadar çeşitli alanlarda kısmi düzenlemeler getiren paketten eğitim alanının ihtiyaçlarına ilişkin hiçbir şey çıkmamıştır” dedi.
 
Demokrasi makyaj tutmaz”
“Demokratikleşme Paketi”nin genel olarak içeriğine bakıldığında, yıllardır çözüm bekleyen sorunlara kalıcı çözümler getirmek bir yana; ülkenin temel demokrasi sorunlarının yanına bile yaklaşamadığı görülmektedir” diyen Okkalı; “Pakette, ülkenin demokratikleşmesi bakımından olmazsa olmaz önemde olan laiklik, kadınların eşitlik talepleri, Kürt sorunu, Alevilerin eşit yurttaşlık talepleri, örgütlenme, ifade ve basın özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlüklere ilişkin ilerici bir yaklaşım görmek mümkün değildir. Başbakan’ın açıkladığı “Demokratikleşme Paketi”, Gezi direnişi ve ardından gelişen toplumsal muhalefeti bastırmak için kullanılan şiddet ve saldırılarla yıpranmış olan iktidarın otoriter, baskıcı ve anti demokratik görüntüsünü düzeltmek için yapılmış bir makyaj olmaktan öteye gitmemiştir” şeklinde konuştu.
 
“Klavyeye özgürlük, tutsak gazetecilerin serbest bırakılmasıdır”
Okkalı sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Başbakan Erdoğan, “q, w, x harflerinin kullanımını serbest bırakıyoruz, bir nevi klavyelere özgürlük getiriyoruz” sözüyle tüm toplumla resmen alay etmiştir. Türkiye’nin sorunu klavyelerin değil, halkın doğru haber alma özgürlüğünü savunan gazetecilerin özgür olmasıdır. Bu harflerin kullanımının serbest bırakılmasından ziyade o harfler kullanılarak yazılan haberlerin, yapılan yorumların cezalandırılmaması çok daha önemlidir. AKP’nin bilmesi gereken, üç harfin yasağını kaldırmak klavyeye özgürlük sağlamaz.”
 
“Anadilinde eğitim haktır para ile alınıp satılamaz”
Anadilinde eğitimin hak olduğunu ve para ile alınıp satılamayacağını kaydeden Okkalı; “Adı “demokratikleşme” olan bu pakette, dünyanın her yerinde temel bir insan hakkı ve eğitim biliminin öncelikli ilkesi olarak kabul edilen anadilinde eğitimin, sadece parası olanlar için bir “fırsat” olarak değerlendirilmiş olması kabul edilemez bir durumdur. Başbakan’ın, “özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitim verilmesi, farklı dil ve lehçelerde özel eğitim kurumları açılabileceğini” açıklaması, evrensel bir hak olan anadilinde eğitim hakkı yerine sadece parası olanların yararlanabileceği bir düzenleme yaparak, anadilinde eğitim sorunun daha da derinleşmesine neden olacaktır. İktidar bir kez daha en temel insan hakkı ve eğitim biliminin gereği olan anadilinde eğitim talebini görmezden gelmiş, kamusal bir hak olarak hayata geçirilmesi gereken anadilinde eğitimi piyasa ile birlikte tanımlamaya kalkmıştır. Bu demokratikleşme değil piyasalaştırma ve yok sayma adımıdır” ifadelerini kullandı.
 
“Mücadelemize devam edeceğiz”
Her türlü ayrımcılığa karşı eşitlik mücadelesi vermeye devam edeceklerinin altını çizen Okkalı; “İlkokullarda farklı kimlik ve kültürleri dışlayan ırkçı, cinsiyetçi, ayrımcı ve dışlayıcı uygulamalar müfredat ve ders kitaplarıyla, kadrolaşma politikaları ile hala sürmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın önerdiği atasözleri ve deyimler sözlüğünde Kürtlere yönelik aşağılayıcı ve ötekileştirici, yine Romanlara yönelik ayrımcı, suçlayıcı ve küçük düşürücü ifadelerin, kadını köleleştiren, cinsiyet ayrımcılığını pekiştiren ifadelerin yer alması, sorunun sadece andımızı kaldırarak çözülemeyeceğini göstermektedir. Bu düzenleme, yıllardır yok sayılan ve baskıcı kaba bir asimilasyona tabi tutulan halkların daha ince bir asimilasyona tabi tutulmasıdır” dedi.
 
“AKP siyasal ihtiyaçlarının gereği olan kendi tek tipini yaratıyor”
Kamuda dinsel simgelerin kullanılmasına, zorunlu din derslerine ve tek tip kıyafete tepki göstermek amacıyla 7 Ekim tarihinden itibaren süresiz olarak işyerlerine serbest kıyafetle gittiklerini kaydeden Okkalı; “Kamuda başörtüsü yasağının TSK, Emniyet ve Adliyeler dışında hizmet sunan kamu görevlileri açısından kaldırılması, okullarda herkese eşit ve tarafsız olarak eğitim hizmeti sunması gereken öğretmenler ve laik bilimsel eğitim açısından yeni sorunları gündeme getirecektir. Kamuda başörtüsü yasağının kaldırılması, iddia edildiğinin aksine, kamuda kılık kıyafet özgürlüğü anlamına gelmemektedir. Bu, AKP’nin kendi siyasal tercihlerini toplumsallaştırmanın ve kendi tek tipini yaratmanın bir adımıdır. Ayrıca sorun sadece “başörtüsü serbestliğine” indirilemeyecek kadar derindir. Bugüne kadar okullarda önce eğitim programının (müfredatın) içeriğine dini öğelerin yerleştirilmesi ile başlayan, zorunlu din dersleri ve zorunlu seçmeli din dersleri ile derinleştirilen sonradan kılık-kıyafet tartışmaları ile devam eden tartışmalar, eğitim sisteminde yaşanan yoğun muhafazakârlaştırma hamlelerinin bir sonucudur. Kamu adına görev yapanların, görevini yerine getirirken hiç bir siyasi, dini simge taşımaması gerekmektedir. Kamuda “kılık kıyafete özgürlük getiriyoruz” diyerek yapılan propagandanın ardındaki gerçek, farklı inançları yok sayarak Türk İslam sentezini, suni-hanefi mezhebinin hegemonyasını güçlendirmek, kamu düzenini sınırları içerisinde farklı inançlar üzerinde baskı kurmanın bir aracıdır. Yıllardır eğitimin amacına, içeriğine dönük yapılan dinselleştirme-muhafazakârlaştırma politikalarına yeni bir ivme kazandırmak, laik bilimsel, demokratik eğitime dair kalan son kırıntıları da ortadan kaldırmaktır. Okul ortamında dini duyguları istismar eden, farklılıkları dışlayan her yaklaşım, öğrenci öğretmen ilişkisi ve çocukların pedagojik olarak sağlıklı gelişimi açısından telafisi zor durumlar ortaya çıkaracaktır. Olması gereken devletin dinden elini çekmesidir” diye konuştu.
 
“Hiçbir somut adım atılmamıştır”
Okkalı basın açıklamasını şu şekilde tamamladı: “Geçtiğimiz 11 yıllık süre içinde AKP Hükümeti’nin gerek demokrasi ve özgürlükler konusunda, gerekse eğitimin demokratikleşmesi konusunda ne kadar samimi olduğu çeşitli vesilelerle pek çok kez görülmüştür. Başta Kürt sorununun çözümü, Alevilerin sorunları, kadın sorunu, farklı kültür ve inanç kesimlerinin sorunları, zorunlu din dersleri uygulaması, halka karşı işlenmiş suçların açığa çıkarılması vb gibi konularda hemen hiçbir somut adım atılmamıştır. Bugüne kadar demokratikleşme adına atılması gereken adımları atmadığı gibi, sendikal haklar ve demokrasi mücadelesinin önüne sürekli yeni engeller çıkarmış, hakları için alanlara çıkan bütün kesimleri karşısına almaktan, onlara bütün gücüyle saldırmaktan, hatta haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevlerine doldurarak cezalandırmaktan çekinmemiştir. Açıklanan “Demokratikleşme Paketi”ni iktidarın 11 yıllık pratiği üzerinden “yaptıklarının yapacaklarının teminatı” olduğu açısından değerlendirmek gerekmektedir. Dün olduğu gibi bugün de eşitlik, barış ve demokrasi mücadelesi veren örgütümüzün sahte demokratikleşme paketlerini kabul etmesi mümkün değildir. Barışın, kardeşliğin ve demokrasinin ülkesini kurana kadar bu mücadeleyi kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz. Yukarıda yaptığımız değerlendirmeler ışığında, özellikle kılık kıyafet serbestliği adı altında atılan adımlar ve yürütülen tartışmaların sadece türban, bıyık ve favoriden ibaret olduğunu göstermektedir. Eğitim alanında asla pazarlık konusu yapmayacağımız, kurulduğumuz günden bugüne kadar en temel ilkemiz; laik, bilimsel, demokratik, anadilinde eğitim olan talebimizden vazgeçmeyeceğiz. AKP’nin uygulamalarına karşı sessiz kalmamız düşünülemez. Farklı kimliklerin, inançların özgürlüklerini güvence altına almak dinsel değil pedagojik ve bilimsel kriterlerin hayata geçirilmesinden yani laik, bilimsel, demokratik ve anadilinde eğitimden geçer. Eğitimde kullanılan her türlü dinsel simge, ötekileştirici ve ayrımcıdır. Eğitim Sen eğitimde ayrımcılığın, eşitsizliğin, ötekileştirmenin karşısında olmaya her türlü gericiliğe, toplumsal yaşamın ve eğitim alanının muhafazakârlaştırılmasına ve tek tipleştirmeye, karşı mücadele etmeye devam edecektir. Kurulduğumuz günden bugüne her türlü statükoya karşı çıktıysak bugün de AKP’nin getirdiği yeni dayatma, tek tip ve statükoya karşı 7 Ekim pazartesi gününden itibaren bütün üyelerimizi ve eğitim emekçilerini özgür giyim kuşam yönünde süresiz tutum almaya çağırdık. Bu kararlı tutumumuz Türkiye’de eğitimin niteliğinin artması ve özgürleşmesi için bir adım olacaktır.”
Paylaş