Objektif olmak mümkün mü?

Geçen hafta sonu Çanakkale`de düzenlenen 75`inci Yerel Gazetecilik Seminerlerinde ülkenin önemli gazeteci ve yazarları yerel gazetecilere yönelik bilgiler verdi. “Objektif olmak mümkün mü?” başlıklı konuşmasında gazeteci-yazar Ragıp Duran, “Bizim işimiz gerçek, gerçeklerin peşinden koşmaktır. Mümkün olduğu kadar gerçeklere yaklaşmak için uğraşırız. Gazeteci; gerçeğe, mesleğine, okuruna ve medyasına karşı sorumlu olduğunu unutmamalıdır” ifadelerini kullandı.

608
 
 
Yerel Gazetecilik Seminerlerinin 75`incisi Çanakkale`de düzenlendi. Orhan Erinç`ten Vahap Munyar`a Ragıp Duran`dan Niyazi Dalyancı`ya kadar usta gazeteciler yerel basın mensuplarına bilgiler verdiler. Bu kapsımda Cumhuriyet Gazetesi Vakfı Başkanı ve yazar Orhan Erinç, “Medya-Siyaset İlişkisi” başlıklı bir konuşma yaptı. “Gazeteciliğe başladığımda, yaygın basın dediğimiz gazete sayısı 10 idi” diyen Erinç, “Bunların beş tanesinin sahibi iş adamıydı ama o dönemde yazı işleri müdürleri ya da genel yayın yönetmenleri, patronların gazeteyi kullanmak istediğinde ‘Bu bizim mesleğimizle bağdaşmaz’ derlerdi. Uğur Mumcu’nun da belirttiği gibi ilişkiler; medya, siyaset, ticaret ilişkisine dönüştü. Gazetecilerden tarafsız davranmaları isteniyor. Bu baştan yanlış bir davranış. Her yayın organı yayınlanırken okurlarına niye yayınlanmakta olduğunu belirtir. Önemli olan yayın organının bağımsızlığıdır. Siyasi partiler ya da iktidarlar medyayı kendi çıkarları ya da gelecekleri için kullanma konusunda dünyada en uzmanlaşmış ülke olarak Türkiye’yi dikkate alıyorlar. Medyanın görevi halkın bilgilenme hakkını kullanmasına aracılık etmektir. Bizim meslekte, haber kutsal; yorum hürdür. Herkes yorumunu istediği gibi yapabilir. Ona diyeceğimiz olamaz. Herkesin kendince haklı eğitimi, görgüsü, bilgisi vardır. Ama haber nesneldir. Nesnel olduğunu Gelir Vergisi Yasası da kabul etmiştir. Gelir Vergisi’nin 18. maddesi telif hakkını düzenler. Orada röportaj, köşe yazısı gibi fikri içeriği olan üretimler vardır ama haber yoktur. Çünkü haber, bir yerden alınıp bir yere aktarılan bir nesne olarak kabul edilmiştir. Ama ne yazık ki haber, Türkiye’de bilgilendirmek için değil yönlendirmek için kullanılan bir alet haline dönüşmüştür” ifadelerini kullandı.
 
 
Objektif olmak mümkün mü?
Gazeteci, yazar Ragıp Duran, “Gazetecilikte Objektif Olmak Mümkün mü?” başlıklı konuşmasında şu bilgileri verdi: “Gazetecilik, temas ve mesafe mesleğidir. Bir muhabir hem fiziki olarak hem de manevi olarak bir haberi izlerken nerede durması gerektiğini bilmelidir. Haberle ilgili tüm taraflara kuyumcu terazisi hassaslığında eşit davranmalıyız. Bizim işimiz gerçek, gerçeklerin peşinden koşmaktır. Mümkün olduğu kadar gerçeklere yaklaşmak için uğraşırız. Gazeteci; gerçeğe, mesleğine, okuruna ve medyasına karşı sorumlu olduğunu unutmamalıdır. Muhabiri yönlendirirken dikkat etmemiz gereken kurallar vardır. Herhangi bir muhabiri gönderirken o haberle muhabir arasında organik bir bağ olup olmadığına bakmak lazım. Objektiflik için bu şarttır. 4. kuvvet dediğimiz gazeteciler, yasama, yargı ve yürütme kuvvetlerin mensupları olursa olmaz. Basın, denetleme görevini yerine getiremez. Muhabirin ayrıca konusunun uzmanı olması gerekir. Örneğin bir adliye muhabiriyseniz, bir hakim kadar konuyu bilmeniz gerekir. Haber toplarken amaç gerçeği aktarmak olmalıdır.”
 
 
“Yerel medya kadın haberlerine daha fazla yer vermeli”
Seminerin 3. oturumunun moderatörlüğünü TGC Genel Saymanı Gülseren Ergezer Güver üstlendi. Oturumda Recep Yaşar, “Nefret söylemi ve medya”; gazeteci-sanat tarihçisi-ressam Gürol Sözen, “Kent, sanat ve medya” konuları hakkında bilgi verdi. Genel Sayman Güver, “Medyada Kadın ve Şiddet” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Güver, sunumunda şunları dile getirdi: “Buffalo Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre, 1960 yılında kadınlar yüzde 44 oranında cinsel obje olarak temsil ediliyorken, 2009 yılında bu oran yüzde 83 oldu. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre; kadın cinayetlerindeki artış oranı yüzde 1400. Medya, hayatların değişim ve dönüşümünde bir araçtır. Birbirimizden haberdar olmamızı sağlar. Haber sokaktan kopartılıp, masa başında kesilip biçildiğinde felaket, şiddet ya da skandallar evcilleştirilebiliyor. Peki, medyada kadın ne istiyor? Alternatif bir dil geliştirmek istiyoruz. Haber yazarken `eril` dil kullanılmasından vazgeçilmesini istiyoruz. Haber okur-yazarı kadınlar yetiştirmeye çalışıyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı haberciliğin yaygınlaşmasını istiyoruz. Kadınların sorunlarını, taleplerini, başarılarını vb. görünür kılmak istiyoruz. Yerel medyanın kadın haberlerine daha çok yer vermesini bekliyoruz. Gazetelerde üçüncü sayfa haberlerinde ve televizyonda, kadın bedenini kullanmanın, yüzünü gizlemeye çalışan korku içindeki kadınların fotoğraf ve görüntülerini polis kameralarından alınarak kullanılmanın o kişinin fahişe olduğundan mazur gösterilememesini istiyoruz. “ Güver, TGC çatısı altında kurulan Kadın Komisyonu hakkında da bilgi verdi. Güver, komisyonun eril dilin değiştirilmesi için bir kılavuz hazırlığı yürüttüğünü, aynı zamanda raporlar hazırlayacağını anlattı. TGC Başkan Yardımcısı Recep Yaşar ise, “Nefret söylemi ve medya” başlıklı sunumunda şunları dile getirdi: “Nefret söylemi; yayınlarda, taraflı, önyargılı ve ayrımcı bir dil kullanmaktır. Özellikle manşetler ve haber başlıklarında provokatif, ırkçı ve ayrımcı dil kullanılmasıdır. Bu dil gazetecilik etik ilkeleri ile de bağdaşmıyor. Bu noktada gazetecilere önemli görevler düşüyor. Gazeteciler haber yaparken cinsiyet ayrımcılığına dayalı şiddeti hiçbir biçimde meşru göstermemeli, şiddetin toplumsal düzlemdeki önemini azaltacak sansasyonel kullanımlardan ve mizah malzemesine dönüştürme eğilimlerinden uzak durmalıdır. Mağduru küçük düşürücü durumlarda gösteren fotoğrafların kullanılmasından kaçınılmalıdır. Taciz ve tecavüz gibi cinsel suçların haberleştirilmesinde kullanılan dile özen gösterilmelidir. Saldırganın ifadesinden yararlanılarak hazırlanan metinlerin mağdur ve yakınları açısından yaralayıcı olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Failin değil mağdurun teşhir edilmesinden vazgeçilmelidir. İnternet haber sitelerinde mağduru savunmaya, vahşi cinayeti lanetlemeye dönük yorumlar da bile yine kadını hedef alan hakaretlerin yer alması engellenmelidir. Bu haberlerde kullanılan görsel malzeme ile anlatım biçiminin pornografik ve özendirici çağrışımlar yaratmamasına dikkat edilmelidir. Sorumlu bir anlayış benimsenerek şiddete uğrayan ya da risk altında olanlar, çözüm yolları ve yöntemleri konusunda bilgilendirilmelidir. Var olan kuruluş ve yardım hatlarının erişim bilgileri haberde yer almalıdır.”
“Yapılan haberler, kent ekonomisine katkı sağlar”
Hürriyet Gazetesi Yazarı Vahap Munyar, “Ekonomi Haberciliğinde Değişen Dinamikler” başlıklı konuşmasında; 28 Mayıs 2014’te yürürlüğe giren Tüketici Yasası’nın 61. Maddesi’nin 4. Fıkrası’ndaki şu ifadeleri paylaştı: “Reklam olduğu açıkça belirtilmeksizin yazı, haber, yayın ve programlarda, mal veya hizmetlere ilişkin isim, marka, logo veya diğer ayırt edici şekil veya ifadelerle ticari unvan veya işletme adlarının yer alması ve tanıtıcı mahiyette sunulması örtülü reklam kabul edilir. Her türlü iletişim aracında sesli, yazılı ve görsel olarak örtülü yapılması yasaktır.” Maddenin RTÜK Yasası’ndan aynen alınıp Tüketici Kanunu’na eklendiğini belirten Munyar, bu madde gazetelerin özellikle ekonomi sayfalarında, ekonomi gazetelerinde, dergilerde yayın organlarında şirket ve marka adları almasının yol açtığı sorunlara dikkat çekti. Hükümetin 2023 için 2 trilyon dolarlık milli gelir, 500 milyar dolarlık ihracat hedefi belirlediğini, bunların yanında Türkiye’den 10 dünya markası çıkarma hedefi de koyduğunu hatırlatan Munyar, bu maddenin hükümetin dünya markası hedefine ters düştüğüne de vurgu yaptı. Munyar, konuşmasında ayrıca muhabirlere şu tavsiyelerde bulundu: “Kentinizde, bölgenizde faaliyet gösteren şirketlere, mümkün olduğunca yayın organlarınızda yer verin, destekleyin. Yaptığınız haberlerle kentin ekonomisine katkınız olabilir. Bölgenizdeki şirketlerin başarısını alkışlamaktan çekinmeyin. Sadece makro haberleri koymayın. Çünkü ulusal basın makro haberlere zaten çok yer veriyor.”
Basın özgürlüğü anayasal güvence altındadır
TGC Hukuk Danışmanı Gökhan Küçük “Haber ve Hukuk” konuları hakkında sunum yaptı:
“İfade özgürlüğü, demokratik toplumun esaslı temellerinden birini oluşturur. Sadece lehte olduğu kabul edilen, zararsız ya da ilgilenmeye değmez görülen haber ve düşünceleri için değil ama ayrıca devlet ya da nüfusun bir bölümünün aleyhinde olan çarpıcı gelen/şok eden ya da rahatsız eden haber ve düşünceler içinde uygulanır. Basın söz konusu olduğunda bu ilkeler özel bir önem kazanır. Bu tür haber ve düşünceleri vermek basın yayın kuruluşları için sadece bir görev değildir. Halkın bu haber ve düşünceleri edinme hakkı vardır. Basın özgürlüğü, anayasal güvence altına alınmıştır. Peki, gazeteci haberlerini yaparken nelere dikkat etmeli? Haberin gerçeğe uygun olması, güncel olması, haber niteliği taşıması, gerçeğe uygun haberlerin verilmesinde nesnel (objektif ) ölçütlere uyulması, haberin veriliş biçimi yönünden, özle biçim arasında ölçülülük bulunması gerekir. Bu temel ilkelerden herhangi birine ters düşüyorsa, hukuka aykırılık unsuru gerçekleşmiş olacaktır. Bir gazeteci haberini verirken; bir kimseyi katillikle, hırsızlıkla, zimmetine para geçirmekle, rüşvet almakla rüşvet vermekle, bir şirketin ticari işlerinde kirli paralar kullanmakla itham ederse bu hukuksal onur ve saygınlığa saldırı olarak değerlendirilebilir.”
Paylaş