Nereye doğru?

Size dün medyada çıkan bazı haberleri aktararak bir soru sormak istiyorum.
Bu sorunun cevabı geleceğimiz açısından son derece önemli olduğundan üzerinde dikkatle düşünülmesi gerekli bir sorudur.
Bir bütün olarak gelişmeleri değerlendirip bu sorunun cevabını doğru analiz etmeniz; sizlere aynı zamanda bazı sorumluluklar yükleyecektir.
Vicdanınızla, insani duygularınızla ve yaşamın gerçekleri ile şimdi başbaşasınız!
Unutmayınız ki tavrınız sadece kendiniz için değil bir bütün olarak hepimiz açısından toplum için önem taşımaktadır.
Biraz düşünelim, sorgulayalım, araştıralım; şimdi gerçekleri görme zamanıdır.
Yarın çok geç olabilir, gericiliğin karanlığında hiçbir şeyi görme imkânımız kalmayabilir.

596
Kadın ve erkeklerin birlikte horon oynamasının İslam’a aykırı olduğunu söyleyen müftü şimdide başka bir skandal açıklamayla gündeme geldi; "18 yaşındakinin zinasına karşı çıkamıyorsanız, 7 aylık bebeğe tecavüze karşı çıkmak timsahın gözyaşlarıdır" dedi.
Medyadaki diğer haberler de şöyle :
“Batman`ın Sason İlçesi`nde Müftülük, anasınıfında okuyan çocukları imam hatip öğrencileri eşliğinde camiye götürecek.
Kaymakamlık tarafından İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü`ne gönderilen yazıda 16 Ekim tarihinde yapılacak olan ‘camiyle buluşturma’ya gerekçe olarak camiler ve din görevlileri haftası gösterildi.
Yine bir başka haber :
“Gerici zihniyet reklam panoları, tanıtım afişlerinde yer alan kadın fotoğraflarına saldırılardan sonra sporda da kendini gösterdi. Bolu Belediyespor kadın voleybol takımının 17 Temmuz Spor Salonu’nun kapısında bulunan Belediyespor/Hendekspor posterlerindeki kadın voleybolcuların bacaklarının gözüktüğü kısma ‘Edep Yahu’ yazılı kağıtlar yapıştırıldı”
Bu haberler sadece 1 gün içersinde medyaya yansıyan haberler.
Toplumun böylesine bir dönüşümü için sürdürülen yoğun çabalar gündemdeyken siyasal irade demokratik hakların ve özgürlüklerin sınırlanması için yeni hazırlıklar içersine girdi.
IŞİD çetelerinin Kobene’de sürdürdüğü saldırıyı, Kobene halkının demokratik ve özgürlükler adına sağladığı kazanımları yok etmesi adına destekleyen siyasal irade, Kobene halkına sahip çıkan demokrasi ve emek güçlerini de aynı konsept üzerinden (dini değerlere saldırmak ) karalarken bu dezenformasyona birde etnik kimlikler üzerinden sürdürülen çatışma kışkırtıcılığı eklenince ortaya çıkan provokasyon halkların kardeşliği boyutunun getirdiği demokrasi, barış, özgürlük mücadelesini gözden düşürme çabasına dönüştürülmeye çalışılmaktadır.
Bu gerici girişimlerin daha iyi kavranması için IŞID çetelerinin uygulamalarını da hatırlamakta fayda var.
Evrensel Gazetesinde çıkan bir haber aynen şöyle:” Irak Şam İslam Devleti, İnternet dergisi Dabiq`in son sayısında Şengal saldırısında tutsak ettiği Ezidi kadınları köle olarak kullandığını yazdı ve uygulamayı savundu.
 
Söz konusu makalede kadınların, örgüt militanlarına paylaştırıldığı,cariye olarak satıldığı itiraf edilirken bunun İslam`a uygun olduğu belirtiliyor.
 
Makalede `yakalanmalarından sonra Ezidi kadınlar ve çocuklar savaşa katılan IŞİD savaşçıları arasında Şeriat`a uygun olarak bölüştürüldü` ifadesi yer alıyor.
 
Makalede Ezidi ailelerin IŞİD askerlerine satıldığı, bunu yaparken de `çok iyi bilinen` kuralın gözetildiği, çocukların annelerinden ayrılmadığı ifade ediliyor. Yazıda ayrıca savaşlarda ganimetin yüzde 50`sinin vergi olarak alınması kuralına göre kadınların yüzde 20`sinin bu yolla alındığı yazılıyor”
“18 yaşındakinin zinasına karşı çıkamıyorsanız, 7 aylık bebeğe tecavüze karşı çıkmak timsahın gözyaşlarıdır" diyen müftü  tüm bu uygulamalara imza atar mı dersiniz?
Haziran direnişinden sonra Kobene’ye destek eylemleri, diktatörlük özlemi ile hareket edenleri kaygılandırınca demokratik hakların daha şiddetle bastırılması polisin yetkilerinin arttırılarak demokratik protesto hakkını kullanan insanlara karşı uygulanacak şiddetin meşrulaştırılması adına hamleler başlatılmıştır.
Sokaklarda katledilen onlarca gencimiz ülkemiz demokrasinin bir ayıbı iken şimdi kalkıp daha çok ölümlere, acılara yol açacak bir düzenleme yapmanın demokrasiyle ne ilgisi olabilir ki?
Son günlerde yaşanan gelişmeleri sizlerle paylaştım.
Bir yandan toplumun dini esaslar üzerinden dönüştürülmesi çabaları, diğer yandan demokrasi güçlerinin tepkilerinin bastırılması girişimleri ve IŞİD çetelerinin hemen sınırımızda süren saldırılarını bir bütün olarak değerlendiremez ve siyasal iradenin hedeflerini doğru bir şekilde ele alamazsak; geleceğimizi karanlık gerici güçlere teslim etmiş oluruz.
Diğer yandan kapitalist sistemin ekonomik krizinin getirmiş olduğu şartlar gün geçtikçe emekçiler açısından yaşamı çekilmez hale getirmektedir.
Siyasal irade daha 5 ay önce Soma’da 301 işçinin ölümü ile sonuçlanan vahşi sömürü koşulları karşısında kılını kıpırdatmazken, Somalı işçiler aynı güvencesiz koşullarda her an ölüm riski ile karşı karşıya çalışmaya mecbur edilmektedir.
Kendilerine gelince bütçelerini yüzde yüz arttıranlar işçilerin güvenliği söz konusu olunca adeta dilleri, elleri, iradeleri tutulmaktadır.
Kapitalist ekonomik sistemin yükleri emekçiler açısından önümüzdeki günlerde çok daha ağır olacaktır.
Gündeme getirilen yeni yetkilerle sermaye sınıfı, önümüzdeki günlerde kendilerini bekleyen riskler karşısında koruma kalkanları yaratmak istemektedirler.
Demokrasi yerine, güvenlikçi politikalar ile güvenlik güçlerinin yetkilerinin artırılmasından tut, demokratik hakların kısıtlanmasına kadar birçok önlem sermaye sınıfının çıkarlarını korumak içindir, halklara demokrasi ve özgürlüklere karşıdır.
Gericilik kendi düzenini sürdürmek için  her türlü önlemini alıyor; gerek siyasal alanda kazanımları arttırmak gerekse ekonomik alanda emekçilerin mücadelesini ezmek amacıyla sürdürdüğü bu baskı ve şiddetin tek bir amacı var; emek ve demokrasi güçlerinin birliğinin gelişmesini engellemek dolayısıyla gelişecek mücadeleyi şimdiden boğmak.
Yaşadıklarımızı artık doğru bir şeklide değerlendirmek ve gerçekleri görmek zamanıdır.
Yaratılan provokasyonların üzerini örttüğü gerçek perdesini aralayalım..
Din, dil, mezhep, ırk ayrımı üzerinden sürdürülmeye çalışılan her türlü ayrımcı girişimi boşa çıkararak; birlik olmak ve mücadele etmek emekçiler açısından demokrasi, barış ve insanca yaşama adına artık bir zorunluluk haline gelmiştir.
Nereye gidiyoruz, ne yapmalıyız?
Ödevimiz bu ….
Paylaş