OLAY: Tüm bu gelişmelerin arka planında sizce ne var? Yani 17 Aralık`tan başlayan süreçte yaşananlar, AKP hükümetinin korku psikolojisiyle ortaya çıkan bir reaksiyon mudur?
Hamdi Üçpınarlar: Bir kere özlem var, bulunduğu konumu hazmetme konusunda zaafiyet var, özeti var ve herhalde bir parça da korku var. Biz siyasi tarihte, bugüne kadar bu yargı ile karşılaştığımız her hadisenin karşısında gitti, savunmamızı yaparak geldik. Biz o siyaseti yaparak geldik. Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihine damga vurmuş, başbakanlık yapmış bir Demirel, yeğeninin yargılanıp 2,5 yıl hapis yatmasına hiçbir zaman itiraz etmedi. Bugün resmiyet kazanmış olan o hayali ihracatı 1974`lü yıllarda yapan Yahya Demirel, yargılandı ve 2,5 yıl hapis yattı. Ben bu arada Türk toplumunu da anlamakta güçlük çekmeye başladım. Çünkü biz Adalet Partisi olarak Yahya Demirel`in o yapmış olduğu şeyi, cezasını çekmesine rağmen 15 yıl hep onun hesabını vermek zorunda kaldık. Ama bugün bakıyoruz maşallah, başbakanlarımızın, bakanlarımızın çocukları 15 yaşından itibaren iş adamı oluyorlar.
OLAY: Nasıl bir siyaset tarzı sizce bu? Ülkenin kalkınması için seçilen vekillerin, bakanların çocuklarının kalkındığı iddiaları var. Gözaltına alınanlar, tutuklananlar var. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hamdi Üçpınarlar: Ben 40 yılı aşkın süre aktif siyasette bulundum. Çok önemli noktalarda görev yaptım, çok önemli hadiselerle karşılaştım. Milletvekili olmadan önce, milletvekili olduktan sonra, bakan olduktan sonra, siyaseti bıraktıktan sonraki mal beyanlarımın hepsini açık ve net bir şekilde verdim. Bu hadisenin çok önemli olduğunu bildiğim için de 1997-98 yıllarında meclise, “Kamu hizmeti gören herkesin, her yıl mal beyanı vermesi ve bunun resmi gazetede yayınlanması” yönünde bir kanun teklifi vermiştim. O günkü meclis de bunu hazır altı etti, bugünküler de buna hiç değer vermiyorlar. Şunu söylemek istiyorum; kamu hizmeti gören herkes yolsuzluklarından, şunlardan, bunhlardan arınmak istiyorsa, mal beyanını vereecek, resmi gazetede yayınlanacak açık ve net olmak istiyorsa. Şimdi, gazetelerde okuyoruz, maşallah bizim siyasetçilerimizin çocuklarının aylık gelirleri 40 bin lira, gemicikleri var, işyerleri var. Bunlar bu kısa sürede nasıl elde ediliyor? Acaba hazine mi buldular, yastık altında paraları mı vardı? Miras mı kaldı ne oldu? Düğündeki takıları mı değerlendirdiler? Eğer böyleyse biz demek ki ekonomiyi hiç bilmiyoruz. Bizim çocuklarımız da evlendi, takılar takıldı, biz de bakanlık yaptık. Ama bizim çocuklarımız babalarına laf gelmesin diye, devletle olan hiçbir alışverişe girmediler. Rahmetli Menderes`in oğlu bir gün, “Baba ben ticaret yapacağım” dediğinde, “Oğlum, sen ticarette mal alıp satmazsın, benim başbakanlığımı alıp satarsın” diyerek ticareti germesini reddetmiş ve Dışişleri Bakanlığı`na memur olarak girmiştir.
OLAY: Siyasi liderlerin üsluplarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle son dönemde üsluplar giderek sertleşiyor.
Hamdi Üçpınarlar: Özetle bugünkü ortamda, Türkiye`de devlet adamlarının, hükümetlerin, siyasilerin tavır ve hareketlerini, benim tasvip etmem, benimsemem mümkün değil. Zira, siyasi parti liderleri de birbirlerine karşı, son bir yıldır o kadar ağır ifadeler kullanıyorlar ki, o kadar tecavüzkar konumda hareket ediyorlar ki, ben bunu haberlerde izleyen gençlerin kötü örneklerle beslendiğinden dolayı üzüntü duyuyorum. Böyle bir siyaset Türkiye`de hiçbir dönemde olmamıştır. Siyasi liderlerin, birbirlerine ağır ithamlarda bulunması, 1990`lı yıllarda Mesut Yılmaz-Tansu Çiller genel başkanlıkları döneminde yaşadık. Ancak bugünkü söz düelloları maalesef o güne rahmet okutuyor. Böyle bir ortamda gelip de benim Çanakkale`de belediye başkanlığına aday olmam mümkün değil. Temennim şudur ki, bu söylediklerim çerçevesinde, öncelikle siyasilerimiz, konumuz Çanakkale olduğuna göre Çanakkale`de siyaset yapan arkadaşlarımızın seçim süresince birbirlerine ağır ithamlarda bulunmamaları, gençlere ve topluma örnek teşkil edecek tarzdaki siyasetlerini sürdürmeleridir.
OLAY: Çevre Bakanlığı görevinde bulundunuz. Çanakkale altın madeni çalışmaları ve termik santraller konusunda uzunca bir süredir çevre sınavı veriyor. Kentin sanayileşmesi isteniyor, enerji yatırımları yapılıyor. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hamdi Üçpınarlar: Çanakkale`miz gerçekten çok şeyleri hak ediyor. Hatırlarsanız sizinle 1992 senesinde yapmış olduğumuz bir söyleşide, Çanakkale`nin turizme ve tarıma dayalı ekonomiye ve tarıma dayalı sanayileşmeye gitmesi gerektiğini, bir kültür şehri olduğunu ifade etmiştim. Yine aynı şeyi söylüyor ve temenni ediyorum. Çanakkale`nin nüfusu önümüzdeki 50 sene zarfında 1 milyon civarında olmalıdır. Bu ifadeyi kullanmamın temelinde bazı siyasilerin, “Çanakkale sanayi şehri olmalı, nüfus artmalı, herkes iş bulmalı” gibi düşünceleri var. İsim zikretmeye gerek yok ama bu kişiler yaptıkları hareketlerle belli oluyorlar. Benim dönemimde de bazı milletvekili arkadaşlarımız, “Burada fabrikalar kurulmalı, sanayileşmeli” diyerek, farklı gayretlerin içinde oldular. Ben hep karşı çıktım bunlara. Türkiye`nin batısında tek bakir kalmış olan yerimiz Çanakkale`dir. Buranın bir özelliği vardır. Sadece bakir kaldığı için bakirliğini devam ettirsin iddiasında değilim. Çanakkale`nin çok önemli özellikleri vardır. Dünya literatürüne girmiş olan bir ildir Çanakkale. Bu Çanakkale`yi biz, bu kültürel ve tarihi varlığı ile korumak mecburiyetindeyiz. Eğer bunu yapmadığımız takdirde, altın arayıcısına müsaade ettiğimiz takdirde, termik santralleri kurduğumuz taktirde, sanayileştirdiğimiz taktirde, inanın torunlarımızın hepsi bizim arkamızdan beddua edeceklerdir, “bu doğa, bu kültür yapısına sahip olan, bu tarihi, cennet Çanakkale`yi bize nasıl bırakmışlar” diye beddua edeceklerdir. Bunu herkesin hatta her vatandaşın düşünmesi gerekir. Ben iddialı birşey söyleyeyim size, aktif siyasetin içinde olsaydım, hala hala mecliste Çanakkale`yi temsil eder konumda olmuş olsaydım, o kişilere adım dahi attırmazdım. Hangi zihniyet ve düşünceye sahipler, nasıl duyarsız kalırlar anlamış değilim. Dünya artık, solunabilir havayı, işlenebilir toprağı, içilebilir su için çevre konusunu devlet politikası olarak işliyor. Ben 95-96`de Çevre Bakanlığı yaptığı sırada bunun mücadelesini verdim. Dedim ki, “Çevre konusu, devlet politikası olmalı, bir milli politika olmalı.”
OLAY: Sizce Çanakkale cezalandırılıyor mu?
Hamdi Üçpınarlar: Ben maalesef bugün siyaset yapan, bizi temsil eden kardeşlerimizin, yeterli derecede bu konulara hassasiyet göstermediği düşüncesindeyim ve yeterli derecede de mücadele etmedikleri kanaatini taşıyorum. Ben bu haberleri okudukça Ankara`da kahroluyorum. “Çanakkale`ye sanayi gelsin” diyorlar, nasıl gelsin? Sen Çanakkale`de sanayiyi öldürdün. Dünyaya ihraacat yapan bir kanyak fabrikamız vardı, burasını özelleştiriyorsun ve kapatılmasına sebep oluyorsun. Ben son günlerde Bayramiç ve Bozcaada ziyaretlerimde bizim işleme tesisleri kurduğumuz, teşvik çıkardığımız bağların bozulduğunu gördüm. Hepsini söküp atmışlar. Bayramiç Evciler Köyü`nde de elma ağaçlarını söküyorlarmış. Tarım politikasını öldürüyorsun sen. Bir taraftan içilen suyu zehirliyorsun, bir taraftan alınan havayı kirletiyorsun, işlenecek olan toprağı perişan ediyorsun. Sayın Başbakanımız da “Benden büyük çevreci yok” diyor. Ağaç dikmekle olmuyor ki; Bir taraftan söküyorsun bir taraftan dikiyorsun. Sökmeden dikin, çevrecilik budur.
OLAY: Yerel seçimler yaklaşıyor, siz Çanakkale`nin en önemli eksikliği olarak neyi gözlemlediniz?
Hamdi Üçpınarlar: Sadece Çanakkale`nin değil, Türkiye`nin problemlerinden birisi maalesef park sorunu var. Her inşaatın bir park yerinin olması gerekiyor. Yapılan planlarda, bilhassa yeni yapılaşmalarda sokakların ve caddelerin çok geniş bir tarzda yapılması gerekir. Yani 50 sene sonrasının, 100 sene sonrasının Çanakkale`si ve Türkiye`si düşünülmeli. Mesela Esenler`de baya geniş caddeler var, ama bakıyorum bazı yerler daracık. Her tarafa uygulayalım, park yerleri bırakalım. Mesela Çanakkale`de bugünkü yönetim Esenler`de çok güzel parklar yapılmış. Hoşuma getti. Ama bana göre Çanakkale`nin park sorunu var. özellikle Barbaros Mahallesi`nde park alanı yok denecek düzeyde. Bundan sonra acilen, planlamalar yapılırken, park alanlarının muhakkak gerçekleştirilmesi, ana caddelerin 50-100 sene sonrasına göre dizayn edilmesi gerekiyor. Şehir nefes almalı, bunlar nefes alma alanlarıdır. Biz boş bulduğumuz yere hemen birşey konduruyoruz.
OLAY: Tüm bu gelişmeleri değerlendirdiğimizde, vatandaşın halen bu duruma kayıtsız kaldığını düşünüyor musunuz? Bu gelişmelerin sandığa yansıması olur mu?
Hamdi Üçpınarlar: Toplumun borçlu hale gelmesi, nefes alamama noktasında olması, bugünkü hükümetin bir politikasıdır. Buradan nereye gitmek istedikleri herkes tarafından biliniyor. “Aman ha bir değişiklik olursa istikrar bozulur” gibi vatandaşa korku saldılar. Türkiye`de bir korku ve sindirme politikası izleniyor. Buna yok diyen, yalan söyler. Siz olur olmaz hadiselerle insanları gözaltına aldırırsanız, suçlu, suçsuz insanları yıllarca hapishanelerde yatırırsanız bunun adı nedir? Sayın Başbakan da bunu söylüyor. “Suçsuz yere yatan insanlar var” diyor. Sayın Başbakan siz 11 yıldır bu ülkenin başbakanısın. Biz vatandaş olarak bunları söylediğimizde “yok öyle birşey” diyordun. İğne kendine dokununca mı aklın başına geldi. 6 ayda ne değişti? 2 ay öncesine kadar siz savcıydınız, “bağımsız yargı, hukukun üstünlüğü” diyordunuz. Ne değişti? Türkiye bunları tartışmalı. Korku ve sindirme dediğimiz hadise buralarda da görülüyor. Bunları biz söylüyoruz. Kötülemek için değil, yapılan yanlışları söylüyoruz. Biz de bu memlekette devlet adamlığı yaptık. Neden Hamdi Üçpınarlar`ın çocuğu 2000 lira maaşla çalışıyor da dünkü adamın çocuğunun 30-40 bin lira aylık geliri oluyor? Nereden geliyor bu değirmenin suyu? Ben iki dönem milletvekilliği yapacağım, KİT komisyonu başkanlığı yapacağım, bakanlık yapacağım, 40 yıl siyaset yapacağım, malık mülküm ortada, sen 2011`de milletvekili seçileceksin, bakan olacaksın senin çocuğunun 40 bin lira maaşı olacak, 3 milyon-4,5 milyon dolar birikmiş paran olacak! Oh maaşallah. Ben paranın ayakkabı kutusu içinde para saklandığını ilk defa gördüm. Bunları inkar edemessiniz, bunları yok sayamazsınız.
OLAY: Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz....
Hamdi Üçpınarlar: Ben teşekkür ederim...