Nalbant; "Bunun adı yavaşlatılmış soykırımdır"

1550

ODAŞ. Enerji Üretim Sanayi Ticaret AŞ.’nin Çan’da kurulu bulunan Çan-2 Termik Santralden alınan küller, kül sahasına boşalttırılıyor, küller boşaltılırken fırtınanın da etkisiyle etrafa yayılıyor. Yaşdere ve Taşçıkan mevkiinde bulunan ekin tarlalarının üzerini kaplayan kül tabakası, civar köylerde yaşayan vatandaşların tepkisini toplamaya başladı. Duyarlı bir vatandaş ise, küllerin oluşturduğu ortamı görüntüledi. Vatandaşların tarlaları çektiği görüntüler, oldukça tepki topladı. İl Genel Meclis Üyesi Hicri Nalbant, konuyla ilgili gazetemiz Çanakkale OLAY’a değerlendirmede bulundu. Nalbant, ekin tarlalarının üzerindeki beyazlığın dışında bir de bacadan kömür, kükürt dioksit çıktığını söyledi. Kükürt dioksit havaya çıkıp, yağmurlu birleştiğinde sülfürik asit olarak aşağıya yağdığını söyleyen Nalbant,  bu maddelerin yan etkilerin çevreyi oldukça kötü etkileyeceğini belirtti. Geçtiğimiz haftalarda Çan-2 Termik Santralinde yaşanan patlamaya da değinen Nalbant; “Santralin kendisi Avusturya’dan sökülüp getirilen 2’nci el, onların kullanmadığı ve yasakladığı bir santral burada kaynak yaparak kurdular. Her an yeni bir kazaya açık halde santraldeki çalışmalar devam ediyor. Çevrenin hiçbir güvenliği yok, işçilerin hiçbir güvenliği yok ama santraldeki çalışmalar devam ediyor. Bunun adı kısaca yavaşlatılmış soykırımdır” dedi. 

 
“Her gün bir otobüs, Uludağ Tıp Fakültesine kanserli hastaları götürüp getiriyor”
ÇED sürecinde her türlü tedbirin alınacağı sözü veren işletme sahiplerinin, daha sonra hiçbir tedbir almadıklarını söyleyen İl Genel Meclis Üyesi Hicri Nalbant; “Şimdi santralin kül depolama alanından da bu küller fırtınalı havalarda etrafa yayılıyordur. Bir de santralin bacasından çıkan gazlar da yayılıyor. Baca gazları içindeki partiküller maddeler çok küçük, onlar da etrafa yayılıyor. Dolayısıyla bu görüntüler yaşanıyor. O görünen beyazlığın dışında bir de bacadan orada kullananın kömür, kükürt dioksit havaya çıkıp, yağmurlu birleştiğinde sülfürik asit olarak aşağıya yağıyor. Çan 18 Mart Santrali’nde bu yöredeki insanlar bunu hep yaşadı. Şimdi oradaki tehlike katlanarak daha kötüsü yaşanıyor. ÇED hazırlarken bir sürü atıp tutuyorlar ‘şunu yapacağız, bunu yapacağız’ diyorlar ama görüldüğü gibi hiçbir tedbir almıyorlar. Bu yüzden Çan’dan her gün bir otobüs, Uludağ Tıp Fakültesinin Onkoloji bölümüne kanserli hastaları götürüp getiriyor. 
 
“Bu, yavaşlatılmış soykırımdır”
Santrallerle genel olarak mücadele ettiklerini ve bu mücadelelere devam etmeye çalıştıklarını söyleyen Nalbant; “Bir de o santralin Toprak koruma kurulu kararı ile ilgili açtığımız havada İzmir Bölge İdare Mahkemesi bizi haklı buldu onların faaliyetlerini durdurdu. Onlar da Danıştay’a başvurdular ama mahkeme kararını dinleyen yok. Bir tarafta Danıştay görüşüyor, bir taraftan da çalışmalar hiçbir şey olmamış gibi devam ediyor. Santrallerle ilgili bugüne kadar birçok çalışma yaptık, mücadelelerimiz devam ediyor. Yeni dava açılması gereken durumlarda onların da hazırlığını yapıyoruz, davaları kazanıyoruz. Fakat mahkeme kararını uygulamıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletidir. Bu santralin kuruluşu başından sonuna kadar anormalliklerle dolu. Santralin kendisi Avusturya’dan sökülüp getirilen 2’nci el, onların kullanmadığı ve yasakladığı bir santral burada kaynak yaparak bu santrali kurdular. Geçtiğimiz haftalarda da bir patlama oldu, işçiler yaralandı. Her an yeni bir kazaya açık halde santraldeki çalışmalar devam ediyor. Çevrenin hiçbir güvenliği yok, işçilerin hiçbir güvenliği yok ama santraldeki çalışmalar devam ediyor. Bunun adı kısaca yavaşlatılmış soykırımdır” dedi.
(Baykal Sağlam)
Paylaş