Nalbant, konuşmasında bu bölgedeki termik santral çalışmalarını yavaşlatıl-mış soykırım olarak değerlendirerek; “Çanakkale kalorifer kazanı olacak. Göç edebilecekler göç edip gidecek gidemeyenler burada ölümü bekleyecekler. Biz buna yavaşlatılmış soykırım diyoruz. İşte termik santral kurmak, bu bölgede soykırım uygulamakla eş anlamlıdır” dedi.
Greenpeace desteği
Panele Greenpeace de destek verdi. Panele konuşmacı olarak aktılan Greenpeace Akdeniz Yerel Hareketler Koordinatörü Reşit Elçin, Muğla ve Zonguldak’tan örnekler vererek; “Termik santraller esasında her şeyi bozuyor” dedi.
Çevre Platformu, Çardaklıyız Biz Sosyal Yardımlaşma Dayanışma ve Kültürel Gelişim Derneği ile ortaklaşa düzenlediği termik santrallerin çevresel etkileri konusundaki panel yoğun ilgi gördü. Çardaklıyız Biz Sosyal Yardımlaşma Dayanışma ve Kültürel Gelişim Derneği Başkanı Ahmet Acar moderatörlüğünde gerçekleşen panele konuşmacı olarak Çanakkale Çevre Platformu Başkanı Hicri Nalbant ve Greenpeace Akdeniz Yerel Hareketler Koordinatörü Reşit Elçin katıldı. Panelin açılış konuşmasını yapan Çardaklıyız Biz Sosyal Yardımlaşma Dayanışma ve Kültürel Gelişim Derneği Başkanı Ahmet Acar, “Biz bu toplantıyı maalesef yeterince duyuramadık. Hatta bugün öğlen saatlerine kadar olmama ihtimali de vardı. Ama Sayın Çardak Belediye Başkanı Basri Ulaş, bize burasını tahsis etti. Maalesef belediye hoparlöründen ilan yapamadık, bir anlaşmazlık oldu. Bunun yanında yine ses sistemini bize getiren Lapseki Belediye Başkanı Gani Mehmet Ekim kardeşimize de teşekkür ediyoruz. Çardak Belediye Başkanımız Basri Ulaş’a da bize burasını tahsis ettiği için teşekkür ediyoruz. Bu toplantı Çardaklıyız Biz Sosyal Yardımlaşma Dayanışma ve Kültürel Gelişim Derneği, Çanakkale Çevre Platformu ve Greenpeace Akdeniz Yerel Hareketler Koordinatörlüğü ile birlikte düzenlenmiştir” dedi.
“Tarım çökecek, turizm bitecek”
Çardaklıyız Biz Sosyal Yardımlaşma Dayanışma ve Kültürel Gelişim Derneği Başkanı Ahmet Acar, konuşmasında Biga-Lapseki arasında kurulması planlanan 14 bin megavatlık termik santrallerle ilgili olarak “Termik santraller konusu, bir parti ayrımı yapmadan, tüm partilerin, Ak Parti, Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Refah Partisi, partili partisiz herkesin mutlaka ve mutlaka etkinlik içinde olması gereken, bölgemizi ilgilendiren çok önemli bir konudur” dedi. Acar, “Şu anda dört tane termik santral faaliyette. Birisi Çan’da, iki tanesi Biga Değirmencik’te bir tanesi de Biga Bekirli’de. Bunların yanında henüz inşaatına başlanan CENAL Karabiga Termik Santrali 1320 megavat ÇED raporu olumlu çıktı, Karaburun Termik Santrali 820 megavat, Lapseki Kirazlıdere Termik Santrali. Burası iki bölüm birisi 600 birisi 620 megavat, Şevketiye’de kurulacak olan Lapseki termik santrali 1320 megavat. Bütün bunları topladığımız vakit, Biga’dan Lapseki’ye kadar olan bölüme 14 bin megavat bir termik santral yapılması planlanmakta. Bunun dört tane zaten şu anda faal durumda, insanlarımız çiftçilerimiz etkilerini almaya başladılar. Bu konuda duyumlarımız var. Çardak’tan Umurbey’e kadar uzanan bölge, ülkemizin en önemli meyve ve sebze yetiştiriciliğinin yapıldığı bölge. Bu santrallerin bu bölgeye uzaklığı 6-25 kilometre arasında değişiyor. Rüzgar yönlerini incelediğimizde, hakim rüzgarlar hep Kuzeyden esiyor. Bunun anlamı şu; termik santrallerin bütün külleri, bütün baca gazları, rüzgarların etkisiyle, bizim bölgemizi, hatta 60 kilometrelik bir çemberi etkisi altına alacaktır. Verimli tarım toprağı olarak nitelendirilen bu bölge aynı zamanda yağmurlar vasıtasıyla gelen kimyasal maddelerden dolayı tüm toprakları kirlenecek, bütün bitkiler kirlenmeye başlayacak. Çardak’taki tarımsal ekonomi önümüzdeki 10 yıl sonunda tamamen çökecek. Bir kere ihracat unutulsun. Bölgenin turizm aktiviteleri azalacaktır. Ne işi var zehirlenmeye mi gelecekler buraya?” şeklinde konuştu.
“Bebekler astım olacak yetişkinler kanser”
Çanakkale Çevre Platformu Dönem Sözcüsü Hicri Nalbant ise konuşmasında termik santrallerin etkisinden bahsetti. Nalbant, “Daha önceleri, bundan 10 yıl öncesi Çanakkale’de kurulu termik santral kapasitesi 500 megavatın altındaydı. Şimdi kurulmak istenen termik santral kapasitesi 14 bin megavat, 14 bin megavat çok büyük bir rakam. Dört yıl önce Türkiye’de kurulu termik santral kapasitesi, linyitle çalışan termik santrali kastediyorum, 6 bin 8200 megavat’tır. Şimdi bu daracık bölgeye 14 bin megavatlık termik santraller kurulmak isteniyor. Bu için de yaşadığımız bölge için bir cinayettir. Bizim enerjideki en büyük sorunumuz dışa bağımlılık. Kömür fiyatları her yıl katlanarak gidiyor. Yani dışarıdan kömür alacağız burada yakacağız. 40 milyon ton kömür. Bu 40 milyon ton kömür de her yıl 15 milyon ton kül birikecek burada. Çocuklarımız astımlı doğacak, yetişkinlerimiz de kansere yakalanacak. Termik santrallerin bölgeye bırakacaklarını iddia ettikleri para 8-10 tane kanser hastasının tedavi masraflarını bile karşılamaya yetmeyecek” dedi.
“Yavaşlatılmış soykırımdır bu”
Nalbant, konuşmasında bu bölgedeki termik santral çalışmalarını yavaşlatılmış soykırım olarak değerlendirerek, “Biz binlerce yıldır bu bölgede tarımsal üretim yapıyoruz. Kimsenin sağlığını bozmadık. Ama siz burada 10 yıl-15 yıl çalışacaksınız, üretim yapacaksınız hepimizin sağlığı bozulacak. En başta da o iş verdikleri insanlar var ya orada çalışacaklar onlardan başlayacak. İş kazalarının ötesinde en kısa sürede kansere onlar yakalanacaklar. Yani Çanakkale kalorifer kazanı olacak. Üretilen enerji Bakü’ye gidecek. Bir süre sonra bu hastalıklar sonucu hepimiz geçinemeyeceğiz. Göç edebilecekler göç edip gidecek gidemeyenler burada ölümü bekleyecekler. Biz buna yavaşlatılmış soykırım diyoruz. İşte termik santral kurmak, bu bölgede soykırım uygulamakla eş anlamlıdır. Kesinlikle kurulmamalıdır” dedi.
“Yaramazlık yaparız”
“Bugüne kadar biz altı tane altın madenine dava açtık” diyen Nalbant, konuşmasını şöyle tamamladı; “Üç tane de termik santrale dava açtık. Bir tane daha hazırlık yapıyoruz. Eğer buradaki santral de olumlu ÇED raporu alırsa hemen ona da dava açacağız. Bu konuda yetişmiş avukatlar var, biz varız. Herkes yetişti. Türkiye’nin belki hiç bir yerinde bu uzman ekibi bulamazsınız, zor bulursunuz. Ama önce direneceğiz. Önce tepkimizi koyacağız, tepkilerimizi koyduk buna rağmen olumlu ÇED aldılar, Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletidir biz de ona inanmak istiyoruz, sonunda yargıya başvuracağız. Oralardan iptal almaya çalışacağız, Bekirli Termik Santrali`nin ÇED’ini iptal ettirmiştik, yeni ÇED aldılar. Yeni ÇED ile devam ediyorlar. Onunla ilgili de dava açtık, kaç yıldır o dava sürüyor, bitmiyor. Eğer yargıdan da haklarımızı alamazsak, o zaman başka haklarımız var. Yaramazlık yapacağız. Bu kadar söyleyeyim yaramazlık yapacağız. Ama hiç arzu etmeyiz, kimse bizi yaramazlık yapmaya mecbur etmesin. Bu işi bitirsinler, bu işi engellesinler. Herkese burada görev düşüyor, başta siyasi iktidara görev düşüyor. Çünkü, bundan 10-12 yıl önce burada kurulu termik santral kapasitesi 500 megavat bile değildi, şimdi 14 bin megavat konuşuluyor. Burada siyasi iktidarın sorumluluğu var. Herkes sorumluluğuna sahip çıkacak. Parti ayrımı gözetmiyorum, herkese görev düşüyor. Bugün birlikte olma günü, başka türlü bu işin üstesinden gelme şansımız yok.”
Greenpeace desteği
Greenpeace Akdeniz Yerel Hareketler Koordinatörü Reşit Elçin ise konuşmasında Muğla ve Zonguldak’tan örnekler verdi. Elçin, “Muğla’nın ilçesi var Yatağan orada iki tane termik santral var. Bir Muğla’yı bir de Yatağan’ı baz alıp sağlıkla ilgili araştırma yapmışlar. Kısırlık, kanser, prostat, solunum yolu sorunları, kalp sorunları, tansiyon ve işitme bozukluğu. Yatağan’da Muğla’ya göre iki kat daha fazla. Bunun sebebi nedir? Havası mı bozuk, suyu mu bozuk? Buna da bakıyorlar; havası bozuk. Havayı bozan da nedir? Oradaki termik santraller. Şimdi termik santraller esasında her şeyi bozuyor. Şimdi bize bir kaç yıldır küresel ısınma diye bir şey anlatıyorlar. Ben hepinizin hafızasına güveniyorum. 10 yıl 15 yıl öncesinin Mart ayını düşünün, havalar nasıldı? İklim nasıldı? Mevsim nasıldı? Bir de son birkaç yılı düşünün. Bir şey değişiyor değil mi? Bir şeyler ters gidiyor, bir şeyler yanlış, dengesiz. Bunun esas sorumlusu kömür. Biz ısınmak için, kendimize elektrik üretmek için kömür yakıyoruz, ondan sonra da aslında kendimize zarar veriyoruz. İki hafta önce Zonguldak’taydım. 10 bin kişilik bir kasaba aslında burası ve üç tane termik santral var. Şimdi konuşuyoruz esnafla, insanlarla, üzülüyorum. Çünkü adamın mahalleden arkadaşları kanser olmuş, çoğu ölmüş. İlk önce demişler ki (biz size iş vereceğiz, burada 10 bin kişi çalışacak) ilk termik santrali yaptıkları zaman bir kaç kişiyi işe almışlar, ikinci termik santralde iki bin kişi demişler, bugün o üç santralde toplam 417 işçi çalışıyor. Bunun da iki yüzü sadece ilçeden. Son 5 yıl içinde ilçeden iki bin kişi göç etmiş. Malını mülkünü bırakıp gitmiş. Çünkü maskesiz dolaşamazsınız orada, nefes alamazsınız. Türkiye’deki dördüncü çocuk kanser hastanesini Zonguldak’a kurmak istiyorlar. Niye? Çünkü Zonguldak’ta kömür var. Aslında kömür santralleri var” dedi.