Aylık güncel değerlendirmelerini içeren basın toplantısını dün gerçekleştiren Kepez Belediye Başkanı Ömer Faruk Mutan, İsrail`i kınadığını açıkladı. Gazze`de savunmasız insanların öldürüldüğünü ifade eden Mutan, bunun sadece İslamiyet ile ilgili bir sorun olmadığının da altını çizdi. “İnsanlarının kendi değerleri ve inanç değerleri ile yaşayan, çoğu Müslüman olan bir ülkede yaşıyoruz. Ama biliyorsunuz İslam alemi şuanda Ortadoğu’da birbirini boğazlıyor” diyen Mutan; “Orada `Allah-u Ekber` derken birileri ölüyor, öldürülüyor. Böyle bir ortamda bütün dünya tüm dikkatini Ortadoğu’ya çevirmiş durumda. Bir zulüm, bir vahşet daha Gazze`de yaşanıyor. Savunmasız, sivil, çoluk, çocuk, kadın demeden insanlar öldürülüyor. Hatta basına yansıdığı kadarıyla savaş şartlarında dahi, hiç vurulmaması, dokunulmaması gereken hastaneler bombalanıyor. İnsanlar ölüyor, soykırım noktasına taşınmış bir katliamı tüm yeryüzü seyrediyor. En temel insan hakkı olan yaşam hakkı yok ediliyor, vahşice yok ediliyor. Ortadoğu kan gölü ve mübarek Ramazan ayındayız. Bu saldırı sadece Müslümanlara değil, insanların yaşam haklarına yönelik bir saldırıdır. Herkesin `dur` demesi gerekiyor. Bu noktada benim bu açıklamam Kepez`den küçük bir çığlıksa, bu basın toplantısı sebebiyle bu çığlığı göstermek istiyorum. İsrail`in Filistin`e dönük bu devlet terörünü kınıyorum. Bu vahşi katliamın bir an önce durması için tüm insanlığın harekete geçmesi gerekiyor. Bunun sağı-solu, önü-arkası yok. İnsanlık katlediliyor, insanlık ölüyor. Lanet olsun İsrail`e, lanet olsun” şeklinde konuştu.
Huzurevi ile ilgili teşekkür etti
Kepez`de yapılması planlanan ve inşaatına yıllar sonra başlanan huzurevine de değinen Mutan, emeği geçenlere teşekkür etti. “tüm engellemelerine rağmen” dediği Daniş`e de teşekkür etmeyi ihmal etmeyen Mutan, “4 yıldır yılan hikayesine dönen ve her basın toplantımda ilk gündem maddem olan Huzurevi`nin inşaatı başladı. Hep de söylerim, `her işte bir hayır vardır` diye, hani `Allah`ın parmağı yok ki gözünü çıkarsın` denir ya aynen öyle. Daniş, Huzurevi`nin depreme dayanaksızlığı noktasında yaklaşık 4 yıldır belediyeme tahsisli alanı, sayın Abdülkadir Atalık döneminden beri, bakın bu üçüncü vali geldi ama huzurevi yapılmadı. Trilyonluk bir alanı gittik, huzurevi yapılsın diye Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına devrettik, plan tadilatlarını yaptık, tahsis şartlarını koyduk, son 6-7 aydır da birebir yakın markajdan takip ediyorum. Buradan emeği geçen herkese Kepez halkı adına, Çanakkale halkı adına, yaşlılarımız adına teşekkür ediyorum. Dününü bugün gibi yaşama, değerlerini yaşlılığında da sürdürebilmek, yaşadığı kentte yaşlanarak mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşamak gerçekten çok önemli. Ben buradan Çanakkale`nin başta valisi olmak üzere, İl Özel İdaresi`ne, tüm bürokratlara ve bugüne kadar tüm engelleyici tutumuna rağmen önüne açtığı için sayın AKP`li vekillere de teşekkür ediyorum. Kepez kazanmıştır, Çanakkale kazanmıştır, yaşlılarımız kazanmıştır, esnafımız kazanmıştır. Bu kazanıma katkısı olan herkese de teşekkür etmeyi bir borç biliyorum” dedi.
AKP`ye iftar çağrısı!
Ramazan iftarları ile ilgili bilgiler veren Mutan, AKP`yi de bu sene Kepez`de iftar organizasyonu yapmadığı için eleştirdi ve çağrıda bulundu. Atatürk Caddesi`ni kapatma çağrısında bulunan Mutan, “Mübarek Ramazan ayındayız ve bizim kurumsallaşan bir geleneğimiz var Kepez`de. Biliyorsunuz hemen hemen her gün iftar veriyoruz. Bu iftarlarımızı da Kepez`de iş yapan, istihdam yaratan iş adamları, dernekler ve gönüllü hayırseverlerin sponsorluğu ile gerçekleştiriyoruz. Bizler de bu işin organizasyonunu yapıyoruz. Bu hafta meydandayız. Ortalama bin- bin 500 kişilik iftarlarımıza bir sofra adedi ile bakarsanız 20-25 bin sofra açıyoruz. Seçim öncesi Kepez`de harıl harıl iftar vermeye çalışanlara sesleniyorum. Biliyorsunuz kimlerin verdiğini. Kavga dövüş, gösteriş olsun diye ana caddeyi kapatanlara sesleniyorum. Gelin Atatürk Caddesi`ni kapatın ve iftar verin. Her şeyi aldatmaca, her şeyi kandırmaca, dindarlık değil, dincilik üzerinden bir zihniyetle karşı karşıya olduğumuzun en basit kıyaslaması seçim öncesi iki yıl boyunca inatla, özellikle CHP`li belediyelerde iftar verenlere sesleniyorum. Niye bu sene iftar vermediniz? Neden vermiyorsunuz? Hadi buyurun, gelin. Hayır arkadaşlar, verdikleri iftarlar da göstermelik, oy avcılığı, samimi değiller. Seçim öncesi iftar verenler, seçim bittikten sonra yoklar. Bu iftarlarda hep siyaset yaptılar. Benim bütün direncim iftara karşı falan değildi, bu onların gösterişleriydi. Neredeler şimdi? Ben bunları sorguluyorum, sorgulamaya devam edeceğiz. Tüm Müslümanların tüm inananların Ramazan ayını kutluyorum. Şeker Bayramı geliyor, şeker tadında olmasa da tüm halkımızın şeker bayramını kutlamak istiyorum” dedi.
“Hastane inşaatının ruhsatı yok”
“Biliyorsunuz Çanakkale Devlet Hastanesi`nin temeli, 4 Mart`ta atıldı, inşaatı da uzun süredir devam ediyor” diyen Mutan, “Ama hala ruhsat almadılar. Ama biz inşaata izin verdik. Bu devlette, bu ülkede kimsenin ayrıcalığı yok. Bu ülkede anayasa karşısında herkes eşittir, adildir. Kurumlar, kişiler, ama yarın biz şuraya gidip de sormuyoruz. Devletimize güvenmek, inanmak zorundayız. Şuanda birinin başına bir iş gelirse, bir iş kazası olursa, sorumlusu kim? Başta biz olmak üzere, o inşaatı devam ettirenler, devam edenler. Peki devletin yurttaştan ne ayrıcalığı var? Adalet yoksa, eşitlik de yok arkadaşlar. `Yarın gidip mühürleyeceğim` demiyorum, hayır yapmayacağım. Ama herkes görevini yapacak. Bunları niye söylüyorum biliyor musunuz? Bakın Aralık ayından beri sayın vali benim bütün plan tadilatlarımı idari yargıya götürüyor, yürütmeleri durdurmaya çalışıyor. Yok böyle bir şey arkadaşlar. Peki ne yapılmaya çalışılmakta? Bu sorunun da muhatabı ben değilim. Bu soruyu ortaya atıyorum, Çanakkale kamuoyunun önüne atıyorum. Örgütlü yapılar var. iş adamları dernekleri, müteahhit örgütleri var. Türkiye ekonomisinin iki temel sektörü var; otomotiv ve inşaat. Bu iki sektörün de ana enstrümanları bu beldede. İnşaat sektöründen bin 300 tane malzeme etkileniyor. Bu doğru bir yaklaşım değil. Hırsızlık yapmıyoruz, uğursuzluk yapmıyoruz. `Kentsel dönüşüm` diyorlar, yerinde dönüşümü yapmaya çalışıyoruz. Şunun da altını çizeyim, daha önce aynı konularla ilgili gidilen idari yargı da, Edirne Bölge İdare Mahkemesi`nden dönen konular tekrar konu edilerek idari yargıya gidilmekte. Burada iyi niyet aramıyorum, açıkça söylüyorum. Ben buraya seçilerek geldim. Bu halk iradesini bana teslim etti. Bakın bir ay sonra çok farklı bir açıklama ile karşınızda olacağım. Ama şunu herkes bilsin ki bu devlet herkese eşit durmak zorunda” dedi.
“Gestaş açıklama yapsın”
“Bu kentte akıllarda soru işaretleri olan konular var” diyen Mutan, “Örneğin Gestaş çıksın nereye, kime, ne harcadığını izah etsin. Gestaş çıksın, o yap-işlet-devret gemilerinin kimlere ait olduğunu izah etsin. O hatları kimlere aktardığı noktasındaki çabalarını izah etsin. Gestaş, bu memlekette kimsenin babasının çiftliği değil. Kamuya bağlı bir yapılanma. Şu söylentileri, iddiaları açıkça kent kamuoyunu aydınlatacak bir biçimde bilgilendirsinler. Ben bir yurttaş olarak istiyorum, bu benim hakkım” şeklinde konuştu.
“ÇOMÜ`de bilim üretilmiyor”
ÇOMÜ`deki çalışanlara yönelik baskıların bir sonucu olarak öğretim Görevlisi Ömer Faruk Kırnıç ile ilgili soru üzerine ise Mutan, “Yasa zeminin de üniversite hocalarının siyaset yapma hakkı, hukuku vardır. Sevgili Ömer Faruk Kırnıç Eğitim-Sen bünyesinde bulunmaktadır. Sendikacılıktan gelen biriyim. Ben bu sürecin hukuksal olarak sayın Kırnıç`ın lehine sonuçlanacağına inanıyorum. Ama şunu bilin ki örgütlü yapılar, demokrasının olmazsa olmazlarıdır, kılcallarıdır. Ancak bu süreç üniversitede yeni yaşanmamaktadır. Biliyorsunuz Yenice`deki hocamız kanser olup rahmetli olduğunda bile bu tür uygulamaları yaşadık. Şuanda yargı sürecinde olduğu için o konuyla ilgili bir şey söylemek istemiyorum. Ancak acımasız bir yönetim var, bilim üretmiyor, sadece gösteri yapıyorlar. Akşamları ÇOMÜ`nün ışıklarını görüyor musunuz arkadaşlar. Eğitim mi var orada? Sadece ÇOMÜ yazısı yazsa ne olur? Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Bina yaparak bilim mi yapmaya çalışıyorsunuz? Bakın üniversite boş olan kadrolara hakkı olan insanları atamalarını yapmıyorlar. Ben bunları 3-4 yıl önce söylerken bunu birileri savunuyordu. Doğru mu? Şimdi onlar karınlarından konuşuyorlar. Çıkıp açık yüreklilikle konuşmaları lazım. Çanakkale`ye kimsenin zarar vermemesi lazım. Çanakkale huzurun barışın kentidir. Ben de kavga ediyorum. Benim kavgam toplum menfaati için. Hizmet için kavga ediyorum, huzur için kavga ediyorum, Kepez halkı için kavga ediyorum. Bu kavgama da devam edeceğim, bunu da böyle bilin” dedi.
“Amaç taşeronluğu kaldırmak değil”
Mutan, taşeronluk ile ilgili düzenleme ile ilgili soru üzerine ise “Bu, ülkede emek cephesine dönük bir saldırıdır, ucuz işgücüdür. Bakın taşeronların çoğu asgari ücret almaktadır. Bu belediyede asgari ücretin yüzde 80 ilavesini almaktadır. Ne kadar iyileştirebilirsek o kadar. Maalesef kalkması gereken taşeron sistemi ile ilgili olarak yargı iltihakları üzerinden giderek, yarın Anayasa Mahkemesi`nde ve AİHM`nde tazminat ödememe adına hükümet bu tür iyileştirmeler yapmaktadır. Taşeronun kaldırılması ile ilgili köklü değişiklikler yapılmamaktadır. Taşeronluk şuanda katmerleştirmekte ve yasal olarak daraltılmakta. Bugünkü o üç konu da oluşmuş yargı içtihatları üzerinden bir düzenlemedir, düzeltmedir. Şuanda karayollarında çalışmakta olan 7 bin tane işçi mahkeme kararı ile haklarını elde etmiştir. Sırf bunları düzenleme adına yargı içtihatları üzerinden bir çerçeve çiziliyor. Samimiyet yok. Emeğin yanında, üretenin yanında, emek üretenin yanında durulmuyor bu ülkede” açıklamasını yaptı.