havadurum

Muazzez Akkaya Kimdir? Sezai Karakoç'un Mona Rosa Şiirinin Gizli Kahramanı Hakkında Her Şey

Muazzez Akkaya, Türk edebiyatının iki büyük şairi Sezai Karakoç ve Cemal Süreya’nın aşkına ilham veren, Mona Roza şiirinin gizli kahramanıdır. 94 yaşındaki Akkaya, o yılları ilk kez anlatmış ve bana yazılan şiirleri kaybettiğini söylemiştir. İşte, Muazzez Akkaya’nın hayatı ve Mona Roza şiirinin hikayesi hakkında bilmeniz gerekenler…

11599

Muazzez Akkaya, Türk edebiyatının iki büyük şairi Sezai Karakoç ve Cemal Süreya’nın aşkına ilham veren, Mona Rosa şiirinin gizli kahramanıdır. 1930’da Geyve’de doğan Akkaya, Mülkiye Mektebi’nde okurken tanıştığı şairlerden şiirler almış, ancak onlara karşılık vermemiştir. Daha sonra Maliye Bakanlığı’nda avukatlık yapmış, Orhan Giray’la evlenmiş ve üç çocuk annesi olmuştur. 94 yaşındaki Akkaya, uzun yıllar sonra sessizliğini bozarak yaşadıklarını anlatmıştır.

Muazzez Akkaya’nın Hayatı

Muazzez Akkaya, Kurtuluş Savaşı’nda görev alan ve İstiklal Madalyası sahibi olan Hamit Akkaya ile Fitnat Akkaya’nın kızı olarak 1930’da Geyve’de dünyaya geldi. Ailesi, Cumhuriyet’in değerini bilen ve kız çocuklarının eğitimine önem veren bir aileydi. Akkaya, Kandilli Lisesi’ni bitirdikten sonra 1949’da Mülkiye Mektebi’nin yatılı sınavını kazanan ilk kız öğrenci oldu. Ancak, o dönem kız yatakhanesi olmadığı için okula evden gidip geldi.

Mülkiye’de okurken, sınıf arkadaşları Sezai Karakoç ve Cemal Süreya’nın ilgisini çekti. Her ikisi de ona şiirler yazdı, ancak Akkaya, yaş farkı ve aile baskısı nedeniyle onlara karşılık vermedi. Sezai Karakoç, onun için “Tek Gül” anlamına gelen “Mona Roza” şiirini kaleme aldı. Bu şiirde, kıta başlarındaki harfler yan yana getirildiğinde “Muazzez Akkayam” akrostişi ortaya çıkıyordu. Cemal Süreya ise, onun uğruna soyadından bir harf eksilttiği iddia ediliyordu. Akkaya, bu şiirleri zaman içinde kaybettiğini ve bunun için üzüldüğünü söyledi.

Akkaya, Mülkiye’yi bitirdikten sonra Hazine avukatlığı yapmaya başladı. Maliye Bakanlığı’nda çalışırken, aynı kurumdan Orhan Giray’la aşk evliliği yaptı. Üç çocuk sahibi olan Akkaya, eşiyle birlikte Tel Aviv’e gitti. 1967’de Türkiye’ye döndükten sonra avukatlığa devam etti. Eşi 2001’de vefat eden Akkaya, altı torunuyla mutlu bir yaşam sürdü.

Mona Roza Şiirinin Hikayesi

Mona Roza, Sezai Karakoç’un 1950’li yıllarda yazdığı, ancak 1998’de yayımladığı bir şiirdir. Şiir, Türk edebiyatının en görkemli “imkânsız aşk” şiirlerinden biri olarak kabul edilir. Şiirin konusu, Sezai Karakoç’un Muazzez Akkaya’ya duyduğu platonik aşktır.

Şiirin hikayesi, birçok rivayete konu olmuştur. En çok anlatılan hikayeye göre, Sezai Karakoç, üniversite yıllarında Muazzez Akkaya’ya sevdalanır, ancak ona açılamaz. Onu uzaktan izler ve şiirler yazar. Muazzez Akkaya ise, bu hislerin farkında olmasına rağmen, yaş farkı ve aile baskısı nedeniyle ona yüz vermez.

Mezuniyet gecesinde, Sezai Karakoç, kalabalığın önünde Mona Roza şiirini okur. Bu şiir, büyük beğeni toplar. Muazzez Akkaya ise, şiirin kendisine yazıldığını anlar ve Sezai Karakoç’a koşarak onu kabul ettiğini söyler. Ancak, Sezai Karakoç, gururu incinmiş bir şekilde onu reddeder. Bu olaydan sonra, ikisi bir daha bir araya gelmez.

Mona Roza Şiirinin Türk Edebiyatına Etkisi

Mona Roza, Sezai Karakoç’un en ünlü şiirlerinden biridir. Şiir, hem biçim hem de içerik açısından Türk şiirinde bir dönüm noktası oluşturmuştur. Şiir, hece ölçüsüyle yazılmış olmasına rağmen, serbest şiirin özelliklerini taşır. Şiirde, akrostiş, aliterasyon, asonans, tekrar, benzetme, çağrışım gibi sanatlı sözler kullanılmıştır. Şiirin dili, sade, yalın ve akıcıdır. Şiirde, aşk, ölüm, acı, güzellik, yalnızlık, hüzün gibi evrensel temalar işlenmiştir.

Mona Roza, Türk şiirinde bir “imkânsız aşk” klasiği haline gelmiştir. Şiir, Sezai Karakoç’un hayatını ve sanatını derinden etkilemiştir. Şair, bu şiiri yazdıktan sonra evlenmemiş, şiirini de 50 yıl boyunca yayımlamamıştır. Şiir, 1998’de Monna Rosa adlı kitapta okurla buluşmuştur. Şiir, aynı zamanda birçok sanatçı tarafından bestelenmiş, şarkı, film, tiyatro gibi farklı sanat dallarında yorumlanmıştır.

(ERHAN TAYLAN)
Paylaş