Minareyi çalan, her zaman kılıfına uyduramıyor!...

Yerel seçim süreciyle birlikte AKP il ve ilçe başkanlarının yapmış olduğu her açıklama ters tepen tüfek etkisiyle kendilerine zarar verdi.
Son olarak Belediye Başkan Vekili Muharrem Erkek’in açıklamaları üzerine AKP il başkanı tarafından, cevap vermiş olmak için adet yerini bulsun faslından yapılan açıklama yine bu özelikteydi.
‘Laf olsun, torba dolsun’ tarzındaki bu açıklamalar ‘dam üstünde saksağan vur beline kazmayı’ atasözünü hatırlatıyor bana.

990
Belediye Başkan Vekili Muharrem Erkek künyesi belli olmayan ,korsan bazı yayınlar ile Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ı karalayan bir tarzın siyasi etik olarak doğru olmadığını belirtmesine rağmen AKP il başkanı bu gerçeği özellikle görmezden gelmeyi tercih etti açıklamasında.
Muharrem Erkek tarafından yapılan eleştirilerin özünü korsan yayıncılık üzerinden yapılan ilkesizlik oluşturmaktaydı.
Erkek’in siyasi mücadelenin seviyeli ve ilkeli yapılması konusundaki uyarılarını,  geçmiş iki dönemdeki Murat Efe’nin adaylık sürecinde yaşanmadığı noktasında örnekleyip; etik değerlere saygılı hareket edilmesi çağrısını AKP il başkanı her neden ise görmezden geldi.
Muharrem Erkek, seviyesizlik konusundaki bu sorumluluğun Çanakkale’deki bir sermeye grubunun uhtesinde olduğunu belirtmesine rağmen AKP il başkanı  bu grubun direkt savunuculuğunu da üstlenmiş oldu.
Künyesi belli olmayan böylesi yayınların aynı zamanda hukuksuz olduğunu da belirten Muharrem Erkek hukuki olarak gerekli işlemleri başlatılacağını belirtmesine rağmen, AKP il başkanı yapmış olduğu açıklamada yapılan yayınların korsan niteliğinden hiç söz etmesi dikkat çekti.
Halbuki eleştirilerin  temelini etik olmayan bu korsan tarz oluşturmaktaydı.
Yine içkili afişler konusunda il başkanının bu afişlerin kendilerinin bilgisi dışında olduğunu söylemesine rağmen Muharrem Erkek’in açıklamaları üzerine, savunmak zorunda kalacak şekilde yapmış olduğu açıklama il başkanının karışık bir ruh hali içersinde olduğunu göstermektedir.
Kolay değil seçimlere 2 gün kaldı çok ciddi paralar harcandı, kesenin ağzı açıldı paralar akıtılıyor;buna rağmen seçimleri kaybedecek olmanın algısı herhalde böyle bir etki oluşturmaktadır.
AKP il başkanı bu afişlerden bilgisi olmadığını söylemektedir, şimdi  bunu ispat etmelidir, bunu yapanları ortaya çıkarmalıdır.
Yoksa içki üzerinden özgürlük propagandası yapmak gibi bir populizm altında,  AKP İl başkanı siyasal hayatı boyunca ezilecektir.
AKP yerel seçim kampanyasını sürekli hatalarla sürdürmüş çifte standart ve gerçeklerden kopuk bir performans gösterdiği için konuştukça daha çok çarşafa dolanmıştır.
Düne kadar festivalde Sezen Aksu’yu Çanakkalelilerle buluşturduğu için, Çanakkale Belediyesi hakkında söylemediğini bırakmayanlar şimdi konser organizatörleri gibi konser üzerine konser düzenlemektedirler.
Bu işlerin bütçesinin nerden karşılandığı gerçeği de ayrı bir konudur.
Her ödenen bedelin karşılığında bir diyet borcu olduğu, halkımızın çok iyi bildiği bir gerçektir.
Bu kampanyada AKP gerçek olmayan veriler üzerinden propagandasını sürdürerek ciddi bir güven erozyonu yaratmıştır.
Rafet El Roman konserine Çanakkale Belediyesi’nin izin vermediğini kamuoyuna aktaran AKP izin konusunun pratikte nasıl geliştiğini özellikle gizlemektedir.
Çanakkale Belediyesi yetkilileri bu konuyu Çanakkale kamuoyuna aktarmalıdır.
İzin için gerekli prosedür koşulları yerine getirilmiş midir ki; izin verilmediği söylenmektedir.
Bu konuyu Çanakkale Belediyesi kamuoyu ile paylaşmalıdır ki;  AKP propagandalarının iç yüzü daha net olarak  ortaya çıksın.
İzin alamadığını söyleyen AKP’nin  Gestaş’a ait alanda bu konseri yapması üzerine de söyleyecek birkaç sözü olmalıdır.
Belediyeden izin alamayanlar nasıl oldu da bir çırpıda  Gestaş’a ait bir alanda konser için izin alabildiler?
Gestaş bir kamu kuruluşu olarak AKP’nin arka bahçesi midir?
Gestaş, AKP’nin her isteğini hemen yerine getirme mükellefiyetindeki bir kurum mudur?
AKP belediye başkan adayını gemi düdükleri ile karşılayan Gestaş, acaba tüm bu konularda kamuoyunu aydınlatma ihtiyacı hissediyor mu?
AKP seçim kampanyasını dediğim dedik benim dediğim olur, siyasi etik değerleri ben belirlerim, gibi anti demokratik bir zemin üzerinden sürdürdüğü için bunun bedeline katlanmak zorundadır.
 
Gökhan ÇTSO programına katılmamakla çok iyi yaptı.
 
Kentler halkındır.
Sermaye her zaman kentleri kendi çıkarlarına göre şekillendirmek için kentlerin iradesine ambargo koymaya çalışır.
Sadece bu seçimde değil, bundan önceki seçimlerde de sermaye örgütlerindeki özellikle büyük sermayenin temsilcilerinin damgasını vurduğu irade kent iradesine de damgasını vurmak adına sürekli bazı şovlar yaptılar.
Bazı partilerin adaylarını çağırarak üstenci bir dil ile sözde sorgulamak adına özünde kent iradesine kendilerinin yön verdikleri mesajını vermek için programlar yaptılar.
Kent nezdinde yaratmak istedikleri algı; kent bizden sorulur kent hakkındaki kararlara biz yön veririz şeklindedir.
Başkan adaylarından bazıları bilerek bazıları da farkında olmadan buna alet olurlar.
Her nedense bu toplantılara sistemin muhalifi olan diğer partilerin adayları hiç çağrılmadı.
Onların sözü dahi edilmedi  bu toplantılarda, yok sayıldılar.
Ama artık öyle değil, ‘kentler bizimdir’ diyen bir irade var.
Ülgür Gökhan son ÇTSO toplantısı çağrısını ret ederek çok iyi yapmıştır.
Belediye emekçileriyle , Fevzipaşa ve İsmetpaşa mahallesi halkıyla buluşmayı bu toplantıya  tercih etmiştir.
Bu tavrın bir başlangıç olmasını temenni  eder,halkın temsilcisi olanların tercihlerini halkından yana kullandığı bu tavrın bundan sonrada  geçerli olduğu günlerde buluşmak üzere “şehirler sizindir ”ilkesinin  yaşam bulduğu bir dönüşümü yaratmak umuduyla…
Paylaş