AKP ve MHP’li milletvekilleri mutabakatı ile meclise getirilen ve yine AKP ve MHP’li milletvekili oyları ile meclisten geçerek referanduma götürülecek olan Anayasa değişikliği paketi ile ilgili tartışmalar devam ediyor. CHP Çanakkale Milletvekili Avukat Muharrem Erkek, referanduma götürülecek olan 18 maddelik Anaysa paketi hakkındaki görüşlerini aktarmak amacı ile dün CHP İl binasında basın toplantısı düzenledi. Erkek’in düzenlediği basın toplantısına CHP İl Başkanı Nejat Önder, Belediye Başkanvekili Ali Uyanık, Belediye Başkan Yardımcısı Rebiye Ünüvar ve CHP İl Yöneticileri katılım gösterdi. Toplantıda ilk olarak söz alan CHP İl Başkanı Nejat Önder, Anayasa paketinin meclisten geçmesinin meclise ihanet olduğunu belirterek; “Bu kararı meclisin kendi tarihine ihanet ettiği bir karar olarak görüyoruz. Zaten ülkemizde Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan fiili olarak Başkanlık yetkilerine sahipti. 14 yılı aşkın süredir ülkeyi yönetirken Tayyip Erdoğan’ın hangi yetkisi kısıtlıydı da, istediğini Genel Başkan, istediğini Başbakan atayabilen bir insanken, ülkenin içerisinde bulunduğu durumu şöyle bir değerlendirecek olursak, doların fırladığı, ekonominin çöktüğü, komşularımızla ilişkilerin sıfıra indiği bir dönemde Başkan olursa, ekonomiyi düzeltecek mi, doları aşağıya çekecek mi? Kimsenin can ve mal güvenliğinin kalmadığı bir ülkede birlik ve beraberlik içerisinde yaşama şartlarını oluşturacak mı diye sormak istiyorum. Diyor ki, yeni Anayasa’da sistem şu. Milletin hakimiyeti yok, hükümet, Başbakan yok. Meclis denetimi, güvenoyu yok. Peki, ne var diye sorduğumuzda, sadece ve sadece Tayyip Erdoğan’ın olduğunu görüyoruz. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başbakan Tayyip Erdoğan, Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, hakim, savcı, vali Tayyip Erdoğan. Karşısında ise etkisiz, yetkisiz, aciz ve yetkisiz bir meclise hayır diyoruz. Bugün Türkiye’nin ihtiyacı olan güçlendirilmiş bir parlamenter sistem, demokratik ve laik sosyal hukuk devletidir. Güçlü Başkan, güçlü yürütme değil, güçlerin aynılığı değil, güçlerin ayrılığıdır. Biz Anayasalı devlet değil, Anayasal devlet istiyoruz. Eğer aksi olacak olursa, meclisi mezara, demokrasiyi de tarihe gömeriz. İster ülkücü, ister milliyetçi, ister demokrat, ister devrimci olsun, ister muhafazakar olsun, demokrasi için ‘Hayır’ demeliyiz. Bu Anayasa değişikliği sadece CHP’nin sorunu değildir, ulusal bir meseledir. Dolayısı ile vatanını ve çocuklarını düşünen herkes buna ‘Hayır’ demeli. Bu bir vatan mücadelesi, bayrak mücadelesidir diyorum” dedi.
“Cumhuriyet yerini şahsileşmiş bir egemenliğe bırakacaktır”
CHP İl Başkanı Önder’in ardından sözü CHP Çanakkale Milletvekili Avukat Muharrem erkek aldı. Erkek konuşmasında, değişiklik paketinin Anayasa’nın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek ilk 4 maddeyi değiştireceğini vurgulayarak; “Bir başka durum çıkmadığı takdirde, Türkiye’de yaşanan en büyük hukuki ve yönetsel değişikliği oylamak üzere Nisan ayında sandık başına gideceğiz. AKP’nin, şeklen legal görünen ama esasen Anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez ilk dört maddesini değiştiren teklifinin özeti, ortak akıl yerine tek adam egemenliği kurulmasıdır. ‘Halkın kendi kendini halk için yönetmesi’ ilkesi yerine ‘halkın tek kişi tarafından tek kişi için yönetilmesi’ ilkesine geçilecektir. Başka bir ifadeyle demokratik Cumhuriyet yerini şahsileşmiş bir egemenliğe bırakacaktır” dedi.
“Bu bir tek adamlık teklifidir”
Paketin Başkanlık ya da Cumhurbaşkanlığı teklifi olmadığını, tek adamlık teklifi olduğunu ifade eden Erkek, teklifte hiçbir denetim ve fren mekanizmasının olmadığını ifade etti. Erkek; “Baştan belirtelim, bu sistemin ismi Başkanlık ya da Cumhurbaşkanlığı değildir. Bu bir tek adamlık teklifidir. İkinci olarak, bir sistem değişikliği değil, rejim değişikliğidir. Cumhuriyet ortadan kaldırılmak istenmektedir. Bu sistem neden Başkanlık ya da kendi deyimleriyle Cumhurbaşkanlığı değil, bunu anlamak için çok basit bir yöntem vardır. AKP’nin teklifiyle demokratik başkanlık sistemiyle yönetilen bir ülkeyle kıyaslama yapılır. Bakınız, demokratik başkanlık sistemlerinde yürütmenin başı olan kişinin yapacağı bütün üst düzey atamalar Meclisin onayına tabidir. Teklife göre, seçilen Cumhurbaşkanı yani bir kişi valileri, kaymakamları, büyükelçileri, rektörleri, yüksek yargıçları, bakanları, bütün üst düzey kamu görevlilerini atayacak ama Meclisin onayı alınmayacak. Herhangi bir organa danışması dahi gerekmeyecek. Onun için, başkanlık sisteminden bahsetmemiz mümkün değil. Başkanlık sisteminde, yürütmenin başındaki kişi kanun gücünde kararname de çıkaramaz. Kanun çıkarmak için Meclise, kongreye muhtaçtır, onunla birlikte çalışmak zorundadır. Yani uzlaşması, mutabakata varması gerekmektedir. Yapacağı bütün harcamalar Meclis tarafından kanunla yetkilendirilmektedir. AKP’nin teklifinde bunların hiçbiri yok. Hiçbir denetim, denge, fren mekanizması yok; onun için bu, başkanlık sistemi olamaz” dedi.
“Denetleyecek ya da dengeleyecek bir tane mekanizma yok”
Demokrasilerde temel ilkenin kuvvetler ayrılı olduğu vurgusunu yapan Erkek, bu sistem ile birlikte seçimlerin de bir önemi kalmayacağını ifade ederek; “Bir yerde seçim olması, sandık konulması orada milli iradenin yönetime yansıdığı anlamına gelmemektedir. Dünyada seçimle başa gelen çok sayıda diktatör bulunmaktadır. Önemli olan halkın iradesinin, birbirinden kesinlikle ayrılmış yasama, yürütme ve yargıda gerçekleşmesidir. Bu nedenle demokrasinin olmazsa olmaz ilkesi kuvvetler ayrılığıdır. Oysa AKP’nin getirdiği teklif çok net: Kuvvetlerin birliğini içermektedir. Halk bir kişiyi seçecek, geriye kalan tüm her şeyi o kişi belirleyecek. Buna demokrasi denebilir mi? AKP’nin getirdiği teklifte Yüksek Yargının; HSYK ve Anayasa Mahkemesi’nin tüm üyelerinin doğrudan ve dolaylı olarak Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesi öngörülmektedir. Bu durumda yargının bağımsızlığından bahsedilebilir mi? Yargı, tüm yürütme yetkisi kendisinde birleştirilen bir kişiye teslim edilmek istenmektedir. Yine bu kişi, çıkaracağı kararname ile yasama yetkisini Meclis’ten almakta, Meclis’i yani millet iradesinin yüzde yüzünün temsil edildiği kurumu işlevsizleştirmektedir. Bu durumda demokrasiden bahsedilebilir mi? Üstelik bu kadar yetkiyle donatılmış bir Cumhurbaşkanı’nı denetleyecek ya da dengeleyecek bir tane mekanizma yok. Aynı zamanda, nerdeyse imkânsız olan bir yargılama yöntemi konulmuş. Hadi diyelim yargılanma olasılığı oldu. Kim yargılayacak? Üyelerinin tamamı kendisi tarafından atanmış bir Anayasa Mahkemesi” dedi.
“Demokrasi rafa kaldırılmış demektir”
Teklifle birlikte 140 yıllık parlamento geleneğinin çöpe atılacağını ifade eden Erkek; “Bu teklif, mülkiyet özgürlüğünü; insan hak ve özgürlüklerini rafa kaldırmayı, bir kişinin keyfi iradesine bağlı olarak ülkeyi biçimlendirmeyi amaçlamaktadır. Aksaklıkları olmakla birlikte, iki yüz yıllık bir anayasacılık ve yüz kırk yıllık bir parlamento deneyimimiz bulunmaktadır. Bunları bir çırpıda çöpe atamayız. Ve yine unutulmasın ki halk terörle bombalarla korkutularak sandığa götürülüyorsa orada zaten demokrasi rafa kaldırılmış demektir. Yöneticiler acz içindeyse, bunun faturası halka ödetilemez. Hepimizin bildiği gibi, Hükümet Sözcüsü tarihin kara sayfalarına geçecek bir açıklama yaptı ve şunları söyledi: ‘Suikastlar, canlı bombalar devam edebilir, referandumdan evet çıktıktan sonra terörün sesi kısılır’ dedi. Bu cümle kendi başına hem bir itiraf hem de bir tehdittir. İtiraftır, çünkü bir hükümetin sözcüsü bu açıklamayla terör örgütlerine hükümetin göz yumduğunu, bu sebeple insanlarımızın, canlarımızın öldüğünü, katledildiğini, hatta Türkiye’nin bu göz yumma nedeniyle bir terör kaosu yaşadığını açıkça söylemiştir. Bu cümle kendi başına bir tehdittir, çünkü eğer evet derseniz başkanlık rejimini, tek adam rejimini getirirseniz terör bitecek, ama hayır derseniz terör sürecek demektir. Vatandaşından STK’sına, derneklerinden odalarına hepimize ortak bir görev düşüyor. Demokrasiyi bu referandumda da yaşatmak ve daha sonra demokrasiyi hep beraber inşa edecek hayır adımını atmak hepimizin en temel görevi. Ne yaparsanız yapın Türkiye’ye tek adam rejimine karşı duranların mücadelesine ve demokrasiye engel olamayacaksınız. Bu ülkede mutlaka demokrasi kazanacak. Er ya da geç, ‘Türkiye’ diyen, ‘Cumhuriyet’ diyen, ‘Bizi fakirleştiren, ayrıştıran, tehdit eden bu düzen değişmeli’ diyen herkes mutlaka ‘Hayır’ diyecek” dedi.
Numan Kurtulmuş’a sert tepki
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un referanduma dair söylediği, “Evet oyu çıkarsa terör bitecektir” sözlerine ise sert tepki gösterdi. Bu ifadelerin açıkça milleti tehdit etmek amacı ile söylendiğini ifade eden Erkek; “Bu açıkça milleti tehdit etmektir. Açıkça terörle mücadele edemiyoruz demektir. Bir aczin, yetememenin bir itirafıdır. Aynı 1 Kasım’dan önce yapmak istediklerini, yine yapmak istiyorlar. 1 Kasım’da tek başına iktidarı bize verin terör bitsin dediler, ama bitmedi, terör giderek arttı. Eğer bu referandum geçerse terör ve şiddet artacaktır” dedi.
“Her yere baskı yapılıyor”
Kamu kurumlarında çalışanlara referandum için ‘Evet’ çalışması yapılması için baskı yapıldığı söylentilerine de değinen Erkek; “Her yere baskı yapılıyor. Çok önemli demokratik kitle örgütlerine, meslek odalarına baskılar yapılıyor ve bunları biliyoruz. Sonuçta bu memlekette milyonlarca bu Cumhuriyete, demokrasiye bağlı, cesur insanlar var. Onun için biz halkımızın tek adam rejimine dur diyeceğine inanıyoruz” dedi.
“Şeytan’a uyma hayır de”
Sosyal medyada “Şeytan” lakaplı Fenerbahçeli Eski Futbolcu ve futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen’in başlattığı ve bazı ünlülerin de katıldığı ‘Evet’ kampanyasına tepki gösteren Erkek; “Bazı menfaatler için demokrasi ve Cumhuriyete ihanet ediliyor. Zaten Sarayın yanaşmacıları başladı. Biz memleket meselelerini kendimize dert edinmiş insanlar olarak mücadele veriyoruz. Ama birileri bunları unutmuş, maalesef yönlendirmeler ve baskılarla sosyal medyada şov yapmaya kalkıyorlar. Ama görüyoruz ki, duyarlı ve cesur insanlar da gereken cevabı veriyor. Yandaş medyalarda ciddi paralar alıyorlar. Başka menfaatleri var. Maalesef çocuklarının, Türkiye Cumhuriyetinin geleceğini düşünmüyorlar. ‘Şeytan’a uyma hayır de, diyoruz” dedi.
(Seçkin Sağlam-Şenol Güven)