Marmara Denizi'nin kabusu: "Müsilaj"

1204
Marmara Denizi aylardır bir organik canlı türü olan ve bölünerek çoğalabilen müsilaj kabusunu yaşıyor. Çanakkale Boğazı, İstanbul, Trakya, körfezler, kıyılar ve denizin dibini dahi sarmış halde bulunan müsilaj, deniz ekosistemini tehdit ediyor. Müsilajın yarattığı tehdit boyutunun farkında olan bilim insanları ise konu hakkındaki çalışmalarını sürdürüyor. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi`nde görevli Prof. Dr. Yeşim Büyükateş, müsilaj konusu hakkında gazetemize bilgilendirmelerde bulundu. Sorularımızı yanıtlayan Büyükateş, müsilaj sorununa karşı kısa ve uzun vadede alınabilecek önlemleri değerlendirdi...
 
-Müsilaj nedir?
1990`ların ortalarından bu yana özellikle Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı`nda sorun yaratan `müsilaj, deniz salyası ya da kaykay` olarak bilinen oluşum, denizel sistemde doğal olarak bulunan organizmaların uygun ortam şartları altında çoğalması sonucu ortaya çıkan bir olaydır. İşleyen doğal bir süreç olmasına rağmen özellikle iklim değişimlerinin, mevsimlerin kaymasının, denizel sistemde bu organizmaların tüketicilerinin yeterli miktarda olmaması ve evsel, endüstriyel, insan kaynaklı kirleticilerin denizel sisteme deşarjının yoğunluğuna bağlı olarak 2021 yılı Ocak ayından itibaren Marmara Denizi`ni ve Mart ayından bu yana da Çanakkale Boğazı ve çevresini etkisi altına almıştır. Genellikle fitoplanktonik organizmalardan diyatom türlerinin sayılarını artırmasıyla oluşan bir durumdur. Denizel mikroskobik bitkiler olarak bildiğimiz fitoplankton, bunlarla beslenen hayvansal organizmalar olan zooplankton, bunları ayrıştıran bakteriler ve çürümüş parçacıklar müsilaj ile birleşip bir organik çorba oluşturmaktadır.
-Müsilaj neden ortaya çıkar?
Fitoplanktonik organizmalarda fotosentetik aktivite deniz suyu sıcaklığının yükselmesi, ilkbaharın gelmesiyle güneş ışığı açısının artması, günlerin uzun olması sebebiyle artar ve bu organizmaların yoğun olarak çoğalmalarına sebep olur. Bu organizmalar çeşitli şekillerde strese girdiklerinde ya da besleyici elementlerin sistemdeki miktarları farklılık gösterdiğinde çeşitli organik maddeler salgılar. Bunların birleşmesiyle de müsilaj olarak isimlendirilen bu jelimsi, yapışkan oluşumlar meydana gelir. Bunlar su kolonunda yüzeyden dibe doğru zaman zaman kurdele şeklinde oluşumlar olarak karşımıza çıkabilir. Çeşitli şekillerde akıntılar veya rüzgar vasıtasıyla yayılmış olarak görebiliriz. Rüzgarların etkisi arttığında yavaş yavaş bu olayın sonlandığını görmekteyiz. 

-Marmara Denizi yapısının müsilaj oluşumunda nasıl bir etkisi var?
Marmara Denizi yüzey alanı oldukça büyüktür, dolayısıyla karasal bölgelerden atmosferik olaylar sonucu sisteme örneğin silikat gibi hem doğal hem de doğal olmayan kirletici maddelerin taşınıp birikmesi için oldukça hassas bir bölgedir. Önemli sanayi bölgelerine kıyısı olmasıyla atık deşarjlarının etkisi altındadır. Karadeniz ve Akdeniz etkisi altında olan akıntı sistemlerine bağlı olarak zaman zaman tabakalaşma zaman zaman da akıntılar vasıtasıyla sisteme yoğun besin elementi girdisi söz konusudur. Benzer şekilde Marmara sisteminden bunların yayılımı ve dağılımı da önemlidir. Marmara Denizi`nin hacminin büyük olması da buradaki suyun hidrolik kalış süresini artırmaktadır, dolayısıyla sistemde bulunan kirletici maddelerin yoğun olarak birikmesi de söz konusudur. Yanı sıra özellikle sulak alanların ortadan kaldırılması gibi kıyısal tahribat ve kontrolsüz avcılık gibi biyolojik çeşitliliği de olumsuz etkileyen durumlar nedeniyle Marmara Denizi en çok sorun yaşayan bölge olmuştur.
-Müsilaj Karadeniz`de de görülmeye başlandı. Ege ve Akdeniz`e sıçrama durumu var mı?
Sıcaklık, tuzluluk ve akıntı sistemleri göz önüne alındığında sorunun Ege ve Akdeniz için ortaya çıkacağını düşünmüyoruz. Çünkü olası sorun oluşturan organizmaların bu bölgelerde bulunması ve dağılımı Marmara sistemindekiyle benzer değil. Ancak hem iklim değişimlerinin hem de insan kaynaklı kirleticilerin etkileri bütün denizlerimiz için önemli sorunlar.
 
-Müsilajın deniz ekosistemine nasıl bir etkisi var? Canlı yaşamını nasıl etkiliyor?
Deniz salyasının önüne geçilemediği taktirde, özellikle balıkçılığın aktif olarak yapıldığı dönemlerde avcılık araç gereçleri üzerine negatif etkisi devam edecektir. Yanı sıra teknelerin pompalarına, filtrelerine zarar verdiği belirtilmiştir. Denizel sistemde sahte bir dip yapısı oluşturur. Bu sebeple özellikle balıkların hem beslenmesine hem üremesi hem de göçleri üzerine negatif etkileri olur. Deniz dibini kaplayarak deniz çayırlarının, mercanların, çift kabuklu yumuşakçaların üzerini, balıkların yuvalarını, yumurtaların üzerini örtebilir. Dolayısıyla oksijen alışverişinde sıkıntılarla karşılaşılır. Askıda katı madde yükü fazla olduğu için denizel sistemde ışık geçirgenliğini etkileyip, fotosentez mekanizması üzerinde negatif etkisi söz konusudur. Bu nedenlerle denizel besin ağında sorunlar oluşur ve biyolojik çeşitlilik üzerine olumsuz etkiler görebiliriz.
-Müsilajı temizlemek mümkün mü? Bu konuda neler yapılabilir?
Müsilajı oluşturan türlerin genellikle tüketicileri ya yoktur ya da çok azdır dolayısıyla sayılarını hızla artırabilirler. Bunların toplanıp elimine edilmesi mekanik olarak çok mümkün değildir, zira bölünerek çoğalırlar, ortam şartları üremeleri için uygun olmadığında çoğalmaları yavaşlar. Ayrıca organik madde olduklarından bir süre sonra bakteriler vasıtasıyla ayrışırlar ve inorganik madde sisteme salınır. Bu da döngünün tekrar başlamasına sebep olur. Su sıcaklıkları fazla olduğunda bakteriyel parçalanma devam eder. Ayrışma sonucu bir kokuşma meydana gelebilir. Özellikle kıyısal sistemlerde birikmesi hem görsel hem de estetik açıdan sorunlar ortaya çıkarmaktadır. 
Su sıcaklıklarının artması, özellikle rüzgarların şiddetini artırması ve sistemin durgunluğunun azalmasıyla ortamdan kalkmasını beklediğimiz Müsilajın potansiyel ekolojik, ekonomik, sosyolojik zararından en az etkilenmek ve ortamda bulunan bu oluşumun daha fazla olumsuz sonuçlara yol açmasını engellemek için; 
Kısa vadede: Evsel, endüstriyel ve kanalizasyon atıkları gibi noktasal kaynaklı denizi kirletici etmenlerin ortama özellikle müsilaj bulunduğu dönemde deşarjı, ortamın taşıma kapasitesini azaltır. Dolayısıyla bu tür faaliyetlerden kaçınmak önemlidir. Müsilajın insan sağlığını doğrudan etkileyecek bir etkisinin olmamasına rağmen, ortamda sirkülasyonun azalmasıyla birlikte çeşitli mikrobiyal faaliyetler meydana gelebilir ve insan sağlığı olumsuz yönde etkilenebilir. Bu nedenle müsilajın bulunduğu alanda denize girilmemesi tavsiye edilebilir. Zira, açığa çıkan kötü görüntü ve koku da turizm faaliyetlerini olumsuz yönde etkiler. Balıkçılık faaliyetleri için büyük sıkıntı oluşturan müsilaj oluşumu özellikle balık ağlarına ve teknelerin pompalarına ciddi hasar vermektedir. Bu hasarları en aza indirmek için müsilajın ortamda bulunduğu dönemde balıkçılık faaliyetlerini en az düzeyde gerçekleştirmek ortaya çıkacak masrafları önemli ölçüde azaltacaktır. Böylece yakıt, zaman ve iş gücünden tasarruf edilebilir. Müsilajın oluştuğu dönemlerde su kolonunun çeşitli derinliklerinde sahte dip yapısının ortaya çıkması balık göçlerini, beslenme ve üremelerini olumsuz etkilemektedir. Özellikle bu dönemlerde balıkçılık faaliyetlerine geçici sınırlandırmaların konulması hem popülasyonun devamı hem de balıkçılar için önemlidir.
Uzun vadede; Önceki senelerde oluşum genellikle Ekim ayı gibi başlayıp kısa zamanda meteorolojik şartların da uygun olmasına bağlı olarak koagülasyon fazla miktarda olmadan dağılım göstermekteydi. Özellikle iklimlerin yer değiştirmesi, dolayısıyla mevsimlerin kayması ya da bazı mevsimleri tam olarak yaşamıyor olmamız, örneğin ilkbaharın çok uzun sürmesi ya da kış aylarıyla ilkbahar sıcaklıklarındaki benzerlikler bu sürecin uzamasında önemli etkenlerdir. Dolayısıyla, iklim değişimlerini de göz önünde tutarak yeni atık yönetimi politikaları benimsenmelidir. Müsilaj oluşumunun ortamda bulunma süresi meteorolojik koşullardan ve akıntı hızından etkilenmektedir. Bu konuda bilgi sahibi olunması alınacak olan önlemlerin zamanı konusunda yardımcı olabilir. Üniversite ve Devlet Meteoroloji İşleri Müdürlüğü iş birliği kapsamında AR-GE çalışmaları yürütülmelidir. Tarımsal araziler gibi noktasal olmayan kaynaklardan gelebilecek kirlilik yükünün azaltılması için iyi tarım uygulamaları benimsenmelidir. Müsilaj oluşumunun çevreye verdiği etki ve değişimlerin belirlenmesi amacıyla özellikle sorun yaşanan bölgelerde ekolojik parametrelerin izlenmesi önemlidir.
(Atakan Alkış) 
Paylaş