Laçiner’in davası 26 Şubat’ta

ÇOMÜ Rektörü Laçiner`in açtığı davalar görülmeye devam ediyor. Açılan davaların birçoğunu kaybeden Laçiner, 26 Şubat`ta görülecek davada Pirsultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Kemal Bülbül ile karşı karşıya gelecek. Laçiner, Bülbül`e “Ecdadının Müderrisi `rektör` Efendi” isimli açıklaması nedeni ile dava açmıştı.

1114
 
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner`in bir televizyon kanalında yaptığı ve ülke kamuoyundan tepki çeken konuşmasını eleştirdiği için hakkında dava açtığı Pirsultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Kemal Bülbül, 26 Şubat`ta davanın duruşması için Çanakkale`ye gelecek. 24 Ocak tarihindeki duruşmada savunma yapmadıklarını ifade eden Bülbül, “26 Şubat`ta Çanakkale`ye geleceğim ve savunmamızı yapacağım” dedi. Bülbül ayrıca, “Bir üniversite rektörü konumunda olan bir insanın, Türkiye`nin inançsal, etnik, kültürel, siyasi yapısını değerlendirirken, daha bilimsel, sosyolojik verilere göre davranılması gerektiği kanısındayım” ifadelerini kullandı.
 
İşte o açıklama;
ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr Sedat Laçiner`in hakkında dava açmasına sebep olan o açıklamada Bülbül şu ifadeleri kullanmıştı;
Ecdadının Müderrisi `rektör` Efendi…
“TRT Haber’de “Açı” programında konuşan 18 Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner; Şimdi insanın Şii olması Hıristiyan olmasından kötü! Çünkü Hıristiyan nihayetinde ehli kitaptır; üç dinden bir tanesidir. Allah onu selamete de erdirebilir. Belki cennete de koyabilir. Şii’de, Alevi’de sapkınlık var onda dini bozmaya çalışmak var. Şiiler ve Aleviler cennete gidemez!” demiş.
“Rektör” efendi bir taşla birkaç kuş birden vurmayı amaçlamış. Hıristiyan, Şii, Alevi… Üçünü birden kendi yobaz cehenneminde mahkum etmiş.
Bizim tarihimiz cahil cühela “Müderrislere” hakikat dersi vermekle geçti. Lakin artık yürüdüğümüz Ulu Yolda bize çemkirenlere dönüp bakarsak menzile ulaşmakta geç kalırız. Yolumuzun Ulusu Yunus Emre yüzyıllar öncesinden bu müderris tayfasına gerekeni söylemişti. “Derviş Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme/ Seni sigaya çeken bir Molla Kasım gelir!” Nice “Molla Kasımlar” geldi geçti… Hiç birinden ne bir iz, ne bir söz kaldı. Ama Alevilerin Ulusu Yunus Emre yürekte, bilinçte, sevgide, sohbette yaşıyor, yaşayacak. “Rektör” efendi kendini “Cennet bekçisi” sanmalı ki çok inandığını iddia ettiği Allah’ın hükmüne müdahale etmeyi bile kendinde hak görüyor. “Rektörün” ecdadı da böyle yapardı. “Aleviler sapıktır! Yoldan çıkmıştır! Katli vaciptir! Malı ve canı helaldir!” diyerek soykırım yapmışlardı. Şeyhül İslam Ebusuud Efendinin günümüz versiyonu olan “Rektör” efendinin aklı sarıklı, bilinci cüppelidir. Piri Piran Pir Sultan Abdal “Cümlenin muradı dünyada cennet!” diyerek cennetin ve cehennemin dünyevi bir hakikat olduğunu ifade etmişti. Müderrislerin, Şeyhül İslamların fetvaları üzerine bizleri katleden “Ecdat” dünyayı bize cehennem etti. Biz “Cennet cennet dedikleri/ Birkaç köşkle, birkaç huri/ İsteyene ver onları/ Bana seni gerek seni!” diyen Yunusun yolundayız. Ey “Rektör” efendi payına huri mi düşer? Gılman mı? Bilemeyiz ama sen huri ve gılmanlarla cennete mesut ol. Ama bilim dünyası değişmez bir hakikat olarak seni cehalet erbabından sayacaktır. “Rektör” efendi Başbakan’ın Ebu Suud, İdrisi Bitlisi tiryakiliğine müptela olmuş olmalı ki aynı teraneyi dillendirmekte geri durmuyor. “Rektör” efendinin söylemleri Türkiye’de Aleviliğin neden yasaklı inanç olduğunu gösteriyor. Farklılığa tahammülü olmayan, ırkçı, gerici zihniyetin üniversitelerde kürsü işgal ettiği “Rektör” olduğu ülkede demokrasi ve laiklik olmaz!... “Rektör” efendi iktidarın ve Türk/İslamcı devlet dininin en kahraman savunucusudur. Bilimin iktidara payende olduğu devirlerde demokrasi değil, faşizm olur. “Rektör” efendi bu söylemleri ile ecdadının müderrisi, ırkçılığın, inkarcılığın ve faşizmin sesidir.
Paylaş