Bu kentin bir eylem planı var!
Çanakkale’ye yapılması planlanan marina projesinin kent eylem planı ile ilişkisi tartışmalara neden oldu. Planın hazırlanmasında görev alan Prof. Dr. Telat Koç, Çanakkale’ye yapılması düşünülen her yatırım için kent eylem planına uygunluğunun tartışılması gerektiğini söyledi. Koç; “Kaz Dağlarına nasıl sahip çıktıysak yaşadığımız her alana sahip çıktığımızı göstereceğiz” dedi.
Çanakkale Eğitim-Sen Kazdağları ve çevresinde yapılmakta olan maden arama çalışmalarına dikkat çekti. Çanakkale halkını ve kamuoyunu Kazdağı ve yöresinde daha geniş coğrafyada Biga Yarımadası’nda oynanan kirli oyunlara karşı duyarlı olmaya çağırdıklarını ifade eden Şube Başkanı Telat Koç, “Dünya mirası Kazdağı ve Biga Yarımadası’nın sosyal, doğal, kültürel, endemik zenginlikleri gelecek kuşaklara olduğu gibi hiç bozulmadan bırakılmalıdır” dedi.
Koç, açıklamasında şunları söyledi; “Bilindiği gibi, Biga Yarımadası’nda ve Çanakkale çevresinde biyolojik çeşitliliğin, değişkenliğin en zengin olduğu alan Kazdağı’dır. Kazdağı’nda yapılan çalışmalar sonucunda yaklaşık 790 bitki türü tespit edilmiştir. Bu bitkilerden 82 tanesi Kazdağı ve yurdumuza özgüdür. Kazdağı’nda endemik olan bu 82 bitki türünden 37 tanesi dünyada ve Türkiye’de sadece Kazdağı’nda bulunmaktadır. Kazdağı Göknarı dünyada yalnızca bu alanda görülen (endemik) en dikkat çeken türlerden biridir. Türkiye’de yaklaşık 180 tür iç su balığı yaşadığı kabul edilmektedir. Kazdağı’nda yapılan çalışmalarda 11 türün yaşadığı tespit edilmiştir. Yine yurdumuzda yaşayan kurbağa ve sürüngen türlerinin yaklaşık 1/3 ü Kazdağı’nda yaşamaktadır. Yurdumuzda yaşayan 450 göçmen ve yerli kuş türünün 82’i Kazdağı ve çevresinde rapor edilmiştir (%18) Yurdumuzda 165 memeli türünün yaşadığı kabul edilirse bunların %16’nın Kazdağı’nda yaşadığı bilinmektedir.
Binpınarlı İda’daki yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının zenginliği ile, yöredeki bütün akarsuları oluşmuş, sonradan oluşturulan baraj göletleri ile yüz binlerce insanın içme-kullanma ve tüm zirai faaliyetlerdeki su ihtiyacı karşılanmaktadır. Yörede 750.000 kişi zirai faaliyetlerde istihdam bulmaktadır. Biga Yarımadası’nın zengin çeşitli, nitelikli ve kimlikli ürünleri tüm ülkede tanınmakta ve tüketilmektedir. Ezine Peyniri, Bayramiç Beyazı, Evciler Elması, Lapseki Kirazı, Umurbey Şeftalisi bunlardan sadece bazılarıdır. Yöre, meyve, sebze, hayvansal ürünler açısından Türkiye ortalamasının üzerinde ekonomik değerlere sahiptir. Zamanın, geçmişin Kazdağı ve çevresinde oluşturduğu birikim (Assos, Troya ve diğerleri) bütün dünyanın ilgisini çeken Troas (Biga) Yarımadası’nı yaratmıştır. Mitolojide Tanrıların uğrak alanı, arkeolojide Troas Bölgesi, tarihte egemenlik mücadelesi savaşlarının yaşandığı bir alandır. Şimdilerde yine aynı bölgede hedeflenen ‘Metalik Madencilik İşletmeciliği’ özellikle ‘siyanürlü altın işletmeciliği’ yöre halkının karşı çıkmasına rağmen doğal kaynaklarımızın talanına sebep olacaktır. Hedeflenenler büyüktür ve gerçekleştirilirse yörede başta su kaynaklarımız olmak üzere, havamız, toprağımız kirlenecek, bu durumdan tüm ürünlerimiz etkilenecektir. Geçim kaynakları ve iş imkanları ellerinden alınan insanlar göç etmek zorunda kalacaklardır.
Bu durumdan doğrudan etkilenecek yöre halkı, Çanakkale merkezinde yaşayanlar, ilçelerde yaşayan halk ve daha şimdiden sondajlar aşamasında suları kimyasallar ve yağlar ile kirlenen Şahinli, Kuşçayırı, Söğütalan, Halilağa, Muratlar halkı ÇED toplantılarına katılmayarak tepkilerini ve iradelerini ortaya koymuşlardır. Kazdağları’nı çoraklaştıracak, yaşam ve tarım alanlarını geri dönülmez biçimde yok edecek olan, Avrupa’nın, gelişmiş ülkelerin kendi topraklarında kurmasına izin vermediği, altın işletmelerinin ruhsatları iptal edilmeli, doğal kaynakların metalaştırılarak Newmont, Koza gibi birkaç uluslararası altın tekeline yok pahasına satılması politikalarına son verilmelidir.
Dünya mirası Kazdağı ve Biga Yarımadası’nın sosyal, doğal, kültürel, endemik zenginlikleri gelecek kuşaklara olduğu gibi hiç bozulmadan bırakılmalıdır. Bu güzelim coğrafyada, altın arama-sondaj için 868 adet ruhsat vermek, sonrasında altın işletmeciliğine izin vermek cinayettir hem de seri cinayettir. Yetkilileri bir kez daha uyarıyoruz. Yöre halkının onaylamadığı altın işletmeleri yaşam alanlarımızda kurulmamalı ve bugüne kadar verilmiş tüm arama ve işletme ruhsatları iptal edilmelidir. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (EĞİTİM-SEN) her alanda gösterdiği, antiemperyalist duruşunu ve mücadelesini doğayı talan edenlere karşı da sürdürecektir. Sömürü ve doğanın talanına karşı mücadelemiz 100 birikim ve 17. yaşımızın enerjisiyle devam etmektedir. Sendikal örgütümüz kapsamında Çevre Komisyonu ve Yürütme Kurulumuz, bileşeni olduğumuz Çanakkale Çevre Platformu ile birlikte Kazdağı ve yöresindeki, özellikle Çanakkale’nin içme sularını da ilgilendiren siyanürlü altın işletmeciliği konusunda, yürüttüğümüz mücadeleler ile ilgili olarak, sık sık basını, kamuoyunu ve halkımızı bilgilendirecektir.”
Bu kentin bir eylem planı var!
Marina projesinin kent eylem planına uygunluğu tartışılıyor. Kent Konseyi Genel Kurulunda marina projesi hakkında katılımcılara bilgiler verilmiş kent eylem planına uygunluğu sorgulanmıştı. Marina projesini hazırlayan ekibin kent eylem planı çalışmalarına da katıldığını ifade eden ve Kent Eylem Planı Hazırlanmasında görev alan Prof. Dr. Telat Koç, “Marina projesi ile ilgili olarak kent eylem planının dikkate alınmadığı gözlemlendi. Ama bu projeyi hazırlayan ekip aynı zamanda kent eylem planını hazırlayan ekip. Dolayısıyla kent eylem planını dikkate almaları gerekiyordu. Almamaları konusu üzerine bir yorum yapmak gerekir ise; önce kent eylem planında ne derece samimi olduklarının sorgulanması gerekir.” dedi.
Koç şunları söyledi; “demokrasi toplumun sahip çıkması ile gelişir. Onun için bizim, önümüzdeki süreçte kent eylem planını referans olarak değerlendirmemiz gerekiyor. Oradan hareketle de projeyi isteriz yada istemeyiz diyerek toptancı bir yaklaşım ile değil, elbette ki bu kentin gelişmesini istiyoruz. Ama çevreyle uyumlu yaşam ortamını bozmadan gelişmesini istiyoruz. Onun içinde bundan sonraki süreçte müdahil olup çalışmalar yapıp, bu kentte herhangi bir, bu tip proje yapılacaksa nasıl yapılması gerektiği hususunda müdahil olmamız gerekiyor. Konunun kent konseyinde ele alınması güzel. Bu toplantıların daha geniş katılımlı, oldu bittiye getirilmeden devam ettirilmesi gerekiyor. Özellikle kıyı alanı Anayasa gereği kamu kullanımına kapatılamaz her ne proje yapılırsa yapılsın bu gerçek unutulmamalı.”
“Kent bir felsefeye göre gelişmeli”
Marina projesinin ÇED toplantısından önce ayrıntılı olarak incelenmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Telat Koç; “Benim önerim bu projeyi ayrıntılı olarak incelemektir. Çanakkale’ye bu tür bir proje yapılabilmesi için yapılması gereken şeylerden biri kent eylem planı ile ilişkilendirilmesidir. Çünkü bu tip büyük projeler kenti önemli ölçüde etkileyen ve kentin gelişmesini belirleyecek projelerdir. Önce işi yapıp, sonra onu uyumlaştırmaya çalışmak doğru değildir. Artık bu kent bir felsefeye göre gelişmeli. Onu sorgulayacağız. Halkın katılım toplantılarının projedeki çalışmada olduğu gibi formalite gereği yapılması gereken çalışmaların, ötesinde olması gerekiyor. Onun içinde halk katılım toplantıları öncesi projeyi inceleyip felsefesini tartışmak bu süreçte hızlı hareket etmeliyiz. Nasıl Kazdağına sahip çıkıyorsak yaşadığımız ortamın her alanına sahip çıkacağız” dedi.