Bu gelişmeleri değerlendiren vatandaşlar AKP’nin geldiği noktada nasıl bir işleyişe sahip olduğu noktasında şimdi gerçekleri daha iyi görmektedirler.
Yaşanılan bu gelişmeler; vatandaşın AKP’den uzaklaşması ve 13 yıldır süren ilgi boyutunun gerilemesine yol açacaktır.
Bugüne kadar bir şekilde bünyesindeki bu kirlilikleri kamuoyunun dikkatinden kaçırarak, yönetmesini beceren AKP’de artık mızrak çuvala sığmamaktadır.
Yaşanılan bu olaylar bir siyasal parti için kabul edilecek gelişmeler olmayıp, AKP için sonun başlangıcı yorumlarına yol açmıştır.
Ancak AKP deki bu çatışma halinin AKP’nin güç kaybına yol açması için; yine belirleyici olacak halk güçlerinin mücadelesidir.
Bundan dolayı Haziran seçimlerini önemsemek; kapitalist sistemin sıradan bir seçim uygulaması olarak ele almamak gerekir.
Kapitalist emperyalist sistemin içersinde bulunduğu krizin sonucu olarak halkların yükselen tepki ve mücadelesi ile gelinen yer; demokrasi ve özgürlük mücadelesinde, demokratik cumhuriyete doğru alınacak mesafede önemli bir yol ayrımının olduğu bir noktadır.
Bu yolda ilerici, devrimci, sosyalist ve her türden muhalif grup, mağdur edilen kesimler, özellikle işçiler ve emekçiler birlikte yol alabilirlerse; 7 Haziran sonrasında başka bir Türkiye’ye uyanabiliriz.
AKP’deki bu çöküş halinin başlangıcının işaretlerini birçok alanda görmek mümkün.
Daha dün sivil toplum eğilim yoklaması altında gerçekleştirmek istedikleri, bir propaganda çalışması olarak şekillendirilen organizasyon fiyaskoyla sonuçlandı.
AKP’ye olan ilginin azaldığı şu günlerde tamamıyla bir algı operasyonu olarak gündeme getirildi, ancak AKP umduğunu bulamadı.
Dokuz bin çağrılının olduğu belirtilen açıklamada ne kadar katılım olduğu bildirilmezken bazı aday adayları bin sekiz yüz kişinin katılım sağladığını bildirdi.
Bütün bunlar AKP’deki gerilemenin göstergeleri olarak değerlendirilmektedir.
AKP’nin ülkenin en önemli sorunu olan Kürt sorunu noktasındaki ciddiyetsizliği, oya tahvil edilmiş yaklaşımlarının sonucu bugün çok daha net olarak görülmektedir.
Cumhurbaşkanı ile hükümet arasındaki çelişkiler ve tutarsızlık yıllardır bu sorunun istismarının sonuna gelindiğini göstermektedir.
Buradan çıkarılacak sonuç son derece önemlidir; Kürt sorunun çözümü ülkemizde demokrasi sorunun bir parçası olarak tüm demokratik güçlerin sorumluluğunda barış ve kardeşliğin inşa edileceği bir yol haritası ile sürdürülecektir.
Bugüne kadar bunu istismar eden AKP’nin geldiği noktadaki tutarsızlığı bu sürecin gelişmesine engel olamaz.
Artık bu sorun demokrasi güçlerinin, halkların mücadele gündemindeki bir konudur.
Demokratik kazanımlar için sürdürülecek mücadele; etnik kimliklerinden, dinlerinden, mezheplerinden, cinsiyetlerinden, düşüncelerinden dolayı hiç kimsenin mağdur edilmeyeceği, ötekileştirilmeyeceği, kendi kimliklerini ve kültürlerini özgürce yaşayabilecekleri, tam eşitlik temelindeki dönüşümün sağlandığı koşulları yaratacaktır.
Bu dönüşümler yaratıldıkça beraberinde halkların kardeşçe bir arada yaşayacağı barışın inşasının koşulları da yerine getirilmiş olacaktır.
Ancak içersinde bulunduğumuz bu koşulları doğru değerlendirerek bu dönüşümü sağlamak adına halk güçleri ayrılıklarını bir yana koyup, demokrasi özgürlük ve barış talepleri etrafında güç birliğinin ve dayanışmanın sağlanması olmazsa olmaz koşulardan biridir.
Ayrılıklarımız zenginliğimizdir, bizim dinamizmimizi sağlayacaktır, yeter ki birlikte başarma kültürünü içselleştirelim ve gereklerini yerine getirebilelim.
Bunun ilk sınavı 7 Haziran seçimlerinde verilecektir.
Bu sınavın notunu 12 Eylül askeri darbesinin demokrasinin önüne engel olarak koyduğu %10 seçim barajını yıkarak alacağız.
Hep birlikte sallayalım; barajlar da yıkılacak, yasaklar da, şiddet ve baskı politikaları da.
Halklar kazanacak, emek kazanacak…