Saim Yavuz: Çok zorluklarla karşılaştık. Hâlâ da karşılaşıyoruz ve doğal olarak daha da karşılaşılacaktır. Bu zorlukların temelinde “bilmemek” yatmaktadır. Önce kendimizi söyleyeyim. Yani kent konseyine seçilen ve çalışmalara katılan bütün gönüllüler: Ne olduğunu ve nasıl yapılması gerektiğini anlamakta zorlandık. Yapa deneye ilerledik. Çünkü böylesi bir mekanizmanın eşi benzeri olmamıştı bugüne kadar. Dernek desen dernek değil, oda desen oda değil… Ne bir devlet kurumuna ve ne bir özel sektör yapılanmasına benziyor. Neredeyse “şekilsiz” bir şey… Geleneksel “iş yapma” ve “yönetme” kültürümüzle hiç bağdaşan bir yanı yok. Kent Konseyi Başkanı “şöyle yaparım, böyle yaparım” diyemiyor, dememesi gerekiyor. Oysa filanca kurum ya da kuruluşun başkanı ya da amiri, müdürü “biz bunu yapacağız”, “ben şuraya şunu yapıyorum” diyebilen bir kültüre alışkınız biz. Böyle diyemeyince kent konseyi, o zaman da insanlar “kardeşim bunlar da bir işe yaramıyor” “bir işimizi yaptıramıyoruz” diyorlar.
Saim Yavuz: Kent Konseyi nedir ne işe yarar sorusunun açık ve net cevabı şudur: “Konsey”, danışma meclisidir. Fikir sorulan, fikir veren manasına gelir zaten. Buradan yola çıkacak olursak Kent Konseyi, fikir oluşturulan bir yerdir ve bu oluşturulan fikir öneri mahiyetindedir. Bu öneri mahiyetindeki fikir de belediye meclisine iletilir. Bu önerilen fikir kime aittir? Kent konseyine. Kent konseyi kimdir? Bizzat kentlilerdir. “Benim haberim yok” kent konseyinden diyenler olursa da bu saatten sonra, biraz da dönüp kendilerine baksınlar demek gerekiyor artık. Kimse, yani ne kurumlar ne de halktan birileri “bana ne kent konseyinden ve onun önerilerinden/kararlarından” diyemez, dememelidir. Bu çağda artık pasif, hep birilerinin ağzına bakan, söylenene düşünmeden boyun eğen insanlar yerine; düşünen, sorumluluk alan, bilgili ve aktif yurttaşlar olmak zorunluluğu vardır. Bu aktif yurttaşlığında vecibelerini yerine getireceği yer Kent Konseyleridir. Kimdir kent konseyi sorusunun cevabı da şudur: Yönetmelik belirlemiş, vali, belediye başkanı, valiliğe bağlı on müdürlükten temsilciler, üniversiteden iki temsilci, kentte kurulu olan siyasi partilerden birer temsilci, mahalle muhtarları, derneklerden, odalardan, sendikalardan, vakıflardan, birliklerden birer temsilci. Kent konseyince kurulan meclislerden ve çalışma gruplardan birer temsilci. Ve toplantıya katılan bütün kentliler. İşte bu saydıklarımızın toplamıdır Kent Konseyi. Bunların aldıkları karar, oluşturdukları öneridir Kent Konseyinin kararı. Yoksa benim, ya da yürütme kurulunun söyledikleri ya da söyleyeceği şey değildir. Ben kent konseyi başkanı olarak kent konseyinin aldığı kararı söylerim, iletirim ve takip ederim. Benim şahsi düşüncem ya da kararım değildir söylediğim ya da takip ettiğim şey. En yakın ve somut bir örnek olarak “Yat Limanı’nın yerinin yanlışlığı”, bana ya da bir kaç kişiye ait olan bir karar değil, kent konseyine ait olan bir karardır. Ben onu yönetmelik gereği, ilgili yerlere, kurumlara iletmek ve takip etmekle görevliyim. Yanlış beyanlara doğru yanıtlar vermekle sorumluyum. Bana zaman zaman gazeteciler soruyorlar mesela; “Saim Bey Kent Konseyi olarak Boğaz köprüsüyle ilgili görüşünüz nedir” diye. Benim verdiğim cevap şöyle oluyor: “Ben Kent Konseyi değilim. Kent Konseyi’nin bu konuyla ilgili yaptığı bir çalışma ve aldığı bir karar yoktur.” diyorum. Kent Konseyi`nin kanunla belirlenmiş görevini en başta söyledim. Çanakkale Kent Konseyi’nin o kanunda belirtilenlerin dışında bir şey yapması mümkün değildir. Diğer yandan da o kanunda belirlenmiş görevlerle ilgili de herşeyi yapmakla sorumlu olduğumuz bilinciyle davrandığımızı da söylemek isterim.
OLAY: Bir mevzuata tabi olan Kent Konseyi’nin aldığı kararlar, konseyin görüş belirttiği konular noktasında bir yaptırımı var mıdır?
Saim Yavuz: Kent konseyinin yaptırımı var mı yok mu sorusunun cevabı basit! Bu soruyu soranlara şunu söylüyorum: “Sen var mısın?”. Sen varsan yaptırım da var, kent konseyi de var. Ayrıca, sen yoksan da kent konseyi ve yaptırım yine de var. Çünkü Çanakkale’de Kent Konseyi var. Çünkü Çanakkale’de bunun önemini bilen, farkına varan ve kenti için bir şeyler yapmaya söylemeye çalışanlar var. Mesele nicelikte değil, mesele niteliktedir. Mesele kentinin yönetimine, kendi çıkarları için değil bütün kent ve kentliler adına, gelecek adına katılabilmektir. Vali validir, ama bu kentte yaşayan bu kentin olumlu olumsuz herşeyinden etkilenen bir sıradan kentli yaşayandır aynı zamanda. Belediye başkanı da öyle, meclis üyeleri de öyle, siyasi liderler de öyle, iş adamları da öyle, memur da öyle işçi de öyle… Yani hepimiz bu kentin halkıyız. Asıl olanda budur. Diğerleri bizim “işimiz”dir. Halk olarak hepimiz, işlerini “iyi” ve “doğru” yapmaları için, aynı zamanda halk olarak yaşantımızın çevremizle birlikte sağlıklı ve sürdürülebilir bir nitelikte devam edebilmesi için, “görevlilere” “sorumlulara” destek olmalıyız. Sorumluluklarını ve görevlerini hatırlatmalıyız. Kent Konseyi işte bunun içindir. Ve yaptırımı hem yasal olarak vardır, hem de demokratik bir uyarı aracı olarak vardır. Kent konseyi kararlarını uygulamayanlar hem yasalar karşısında, hem de halk nezdinde hesap vereceklerini bilmelidirler.
OLAY: Kent Konseyi’nin bir mevzuata tabi olması bir emir komuta olayını yaratıyor mu? Emir aldığı idari bir makam var mıdır?
Saim Yavuz: Kent Konseyi hiç kimseden emir almaz. Belediyenin idari mevzuatına tabiyiz yani para harcayacaksak, bir şey yapacaksak bütün bunlar belediye mevzuatının çerçevesi içinde olur. İdari olarak bağlı ama işleyiş olarak özerk bir yapıyız. Belediye Başkanı da bu mekanizmanın içerisinde bir oya sahip. Herkes kadar söz söylemeye hakkı vardır. Ben burada belediye başkanıyım benim dediğimi dinleyeceksiniz diyemez. Vali de aynı şekilde. Ben nasıl konuşuyorsam o da bu kentte yaşayan sıradan bir vatandaş olarak konuşur, fikirlerini beyan eder. Hep beraber tartışır, hep beraber orada karar alınır. Orada yasada söylendiği gibi herkes eşittir. Kısacası Çanakkale Kent Konseyi`nin başından beri belediye ile ilişkisinde sınırlarını bilen, sorumluğunu bilen bir ilişki yürütmekteyiz. Zaman zaman tartışmalarımız oluyor, olacaktır da ama bu kent konseyinin çalışmasını ve anlayışını ilerleten tartışmalardır. Biz bütün partilere, görüşlere, inanışlara, cinsiyetlere, bütün kültürel ve sosyal gruplara aynı mesafedeyiz, aynı yakınlıktayız. Herhangi bir ayrım yapmıyoruz. Bu kentte yaşanan sosyal, ekonomik tüm sorunlar ayrım gözetmeksizin herkesin sorunudur. Dolayısıyla herkes kentin sorunları ya da konularıyla ilgili görüşlerini belirtir, oturumlara, toplantılara ve çalışmalara rahatlıkla katılabilir.
OLAY: Biraz önce bahsettiğiniz ‘bilmemek’ten kaynaklanan sıkıntıları biraz daha açar mıyız? Kurumsal ya da siyasi sıkıntılar yaşadınız mı?
Saim Yavuz: Sıkıntılarımız tabii ki vardı. En başta, katılım ve temsiliyet sorunları vardı. Şöyle şeyler oluyordu. “Ben yirmi bin esnafı temsil ediyorum, daha fazla temsilcim olması lazım kent konseyinde” deniliyordu. Bunları geçtik… Kent Konseyi’ni diğer kurumlar gibi bir “nüfuz” alanı gibi görenler vardı. Onları da geçtik… Kent konseyini “ele geçirmek” için gelenler de oldu, “Bu kent konseyi belediyenin taşeronu” diyenler de oldu. “Bu kent konseyi CHPli” diyenler de ve öyle olmasını isteyenler de oldu… Onları da geçtik. Yersiz yurtsuz, sağda solda toplantılar yaptığımız, günler de oldu… Ne yapacağız, nasıl yapacağız dediğimiz haller de oldu… Bilemediğimiz, şaşaladığımız durumlar da oldu… Oldu, ama biliyorduk ki, bütün bunlarla başa çıkmanın yollarından bir tanesi de “bir şeyler” yapmaktı. Yapabilmekti. Yaptıkça görülecekti. Görüldükçe bilinecekti. Görülüp bilindikçe sorunları ve sıkıntıları biraz daha aşacaktık. Öğrenecektik… Bugün, kent konseyi yürütme kurulunda ve meclislerimizde, ki bunlar seçimle göreve geliyorlar; farklı siyasi düşüncede ve aidiyetlerde, farklı derneklerden ve kurumlardan seçilerek gelmiş ve hep birlikte çalıştığımız arkadaşlarımız var. Bu aidiyetlerimiz baki ve saklı kalmak şartıyla, kentin çıkarlarını korumak hedefinde, eşit haklara sahip yurttaşlar olarak çalışmalarımızı yürütüyoruz.