Kazdağları’nda vahşi madenciliğe karşı miting hazırlıkları sürüyor

Çanakkale'de 5 Ekim'de düzenlenecek "Vahşi Madenciliğe Hayır" mitingi için tertip komitesi tarafından yapılan basın açıklamasında, Kazdağları ve çevresindeki madencilik faaliyetlerinin bölgeyi ciddi tehdit altında bıraktığı ve bu faaliyetlere karşı direniş çağrısı yapıldı.

333

Çanakkale'de 5 Ekim'de düzenlenecek mitinge hazırlık çalışmaları kapsamında tertip komitesi tarafından dün bir basın açıklaması yapıldı. Mitingin amacı ve çevreye yönelik tehditlere dikkat çeken açıklamalar kamuoyuna duyuruldu. Çanakkale’de 5 Ekim 2024 Cumartesi günü gerçekleştirilecek olan “Vahşi Madenciliğe Hayır” Mitingi öncesinde, tertip komitesi Kazdağları Ekoloji Platformu ve Ege ve Marmara Çevreci Belediyeler Birliği tarafından bugün İskele Meydanı’nda basın açıklaması yapıldı. Tertip komitesi başkanı Süheyla Doğan, mitingin detaylarını paylaştı ve ardından mitingin amacını ve politik yaklaşımlarını içeren bir deklarasyon okundu. Bu deklarasyonu Kazdağları Ekoloji Platformu sözcülerinden Füsun Kayra okudu.

"Vahşi madenciliğe karşı isyanımızı büyütüyoruz"

Basın açıklamasında, doğanın yok edilmesine karşı yükselen bir isyan çağrısı yapıldı. Deklarasyonda, doğayı yalnızca insanın yararına tüketilebilir bir kaynak olarak gören kapitalist sistemin, iklim krizine yol açan ekolojik yıkımlardan sorumlu olduğu vurgulandı. Kayra’nın okuduğu deklarasyonda, iklim krizinin insan merkezli bir sistem sorunu olduğu belirtilerek şunlar dile getirildi; “Yeryüzünü, dağları, su havzalarını ve ormanları ekoyıkım suç mahalline çeviren şirketlerin ve iktidarların karşısında isyanımızı büyütüyoruz. Kazdağları ve çevresi, büyük bir ekosistemin parçasıdır. Ancak, bu alanın yüzde 79’u ruhsatlandırılmış durumda ve yüzde 41’i aktif olarak madencilik faaliyetlerine açılmıştır. Bu durum, bölgedeki sosyal, kültürel ve ekonomik yapıyı tehdit etmektedir” şeklinde konuştu.

“Biga Yarımadası ekosistemi tehdit altında”

Kazdağları’nda 1400’ün üzerinde bitki türünün ve sayısız hayvanın yuvası olduğuna dikkat çeken Kazdağları Ekoloji Platformu sözcülerinden Füsun Kayra; “Biga yarımadası, Edremit’ten Bandırma’ya kadar uzanan bir ekosistem. Kazdağları ve çevresi de bu ekosistemin önemli bir parçası. 1.697.062 hektar olan Kazdağları, doğal sit alanları, gen koruma alanları, milli parklar, kent ormanları, tabiat parkı ile yaban hayatı için de çok önemli bir alan. Ne yazık ki Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nden alınan verilere göre bu alanın %79’u ruhsatlandırılmış durumda. Bunun da %41’i aktif ruhsatlı alan. Bu yoğunlukta madencilik faaliyeti tüm ekosistemi, sosyal, kültürel ve ekonomik yapıyı tehdit ediyor. Bir dünya mirası olan Kazdağları 72 si endemik, 1400’ün üzerinde bitki türünün ve sayısız hayvanın yuvası. Avrupa ve Asya kıtaları için inanılmaz büyük bir biyoçeşitlilik göz göre göre feda ediliyor. Kazdağları 1600’den fazla ruhsat ile 90 civarında yerli ve yabancı şirketin talanına açık hale getiriliyor. Bugün Bayramiç, Çan, Lapseki, Ayvacık ve Yenice metalik madencilik nedeniyle etkileri yüzlerce yıl sürecek bir doğal yıkım tehdidiyle karşı karşıya” dedi.

“Sözde eko turizm projeleri ile kırsal alan talan ediliyor”

Sözde ekoturizm projeleri ile kırsal alan talan ediliyor diyen Kazdağları Ekoloji Platformu sözcülerinden Füsun Kayra; “Madencilik projeleri dışında termik, jeotermal, yanlış yerlere yapılan rüzgâr enerji santralleri gibi çeşitli enerji projeleri ile de binlerce dönüm toprağımız kaybediliyor, yüzbinlerce ağacımız katlediliyor. Sözde ekoturizm projeleri ile kırsal alan talan ediliyor. Dağlarımız paramparça! Yabanıl hayat yok oluyor. Yüzlerce yıllık zeytin ağaçlarımız kesiliyor. Suyumuz tükenme noktasında. Ne için? Yerli ve yabancı şirketlerin, iktidarla işbirliği yaparak, kurumları etkisizleştirerek, hukuku hiçe sayarak kendi rant ekonomilerini büyütmek istedikleri için” şeklinde ifade etti.

“Tarım ve hayvancılığın geleceği tehdit altında”

Yapılan deklarasyon sözlerine şöyle devam etti. Füsun Kayra; “Bölgemizin ve ülkenin gıda güvenliği için büyük öneme sahip olan ve yıllar boyu gelir ve istihdam sağlayan tarım ve hayvancılığı bitirecek olan, en fazla 8-10 senelik geçici istihdam yaratan kirli, vahşi madencilikte ısrar etmenin, yoksulu daha da yoksul, varsılı daha da varsıl yapan ve riski halka yıkan bu politikaların kimlere, hangi sisteme ve sermayeye hizmet ettiğinin farkındayız. Teck Cominco, Pilot Gold, Fronteer, Alamos, SSR Mining, Eldorado Gold, Liberty Gold, Stratex, Centerra gibi çokuluslu şirketler ile Cengiz Holding, Nurol Holding, Eczacıbaşı, Koç Holding, Zorlu, Tüprag, Ciner Grup, Koza, Bahar Madencilik, CVK gibi yerli şirketler, siyasi iktidar ile işbirliği yaparak, Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası (EBRD) ve benzeri diğer banka ve finans kuruluşları tarafından kredilendirilerek ülkemizin dağlarında, ovalarında, ormanlarında hak sahibi oluyorlar” dedi.

“Ormanlık alanda, kesilmeyi bekleyen o ağaçlara sarılmaya mecburuz”

Hukuki mücadele ile önleri kesilen şirketler, faaliyetlerini sürdürebilmek için her yolu deniyorlar diyen Kazdağları Ekoloji Platformu sözcülerinden Füsun Kayra; “Birinci derece deprem bölgesinde bulunan Çanakkale ve Balıkesir illerimizin Bayramiç, Çan, Lapseki, Ayvacık, Yenice, Balya, Havran, İvrindi, Burhaniye, Ayvalık, Sındırgı, Dursunbey gibi pek çok ilçesinde sürdürülmek istenen, ekolojik yıkımlara yol açan, başta altın olmak üzere, kurşun, bakır, gümüş gibi metalik madencilik projelerine karşı bölgede yıllardır sürdürdüğümüz aktif alan savunması ve hukuki mücadele ile önleri kesilen şirketler, faaliyetlerini sürdürebilmek için her yolu deniyor. Yasaların yönetmeliklerin ardından dolanarak yol almaya çalışan şirketler, diğer yandan da doğa hakkı mücadelesi veren hak savunucularını, itibarsızlaştırmaya çalışarak, iftiralarla, suç duyuruları ve tazminat davaları ile yıldırmaya çalışıyor. Bugün Cengiz Holding’e ait Truva Bakır Madenciliğin Bayramiç ve Çan sınırları içinde kalan Halilağa Bakır Madeni projesinde 1 milyona yakın ağacın üzerlerine çarpı işareti atılarak işaretlendiği, gövdelerinde çentiklenmek suretiyle izler bırakıldığı bir ormanlık alanda, korku ve endişe ile her an kesilmeyi bekleyen o ağaçlara sarılmaya mecburuz. Lapseki’de Nurol Holding’e ait TÜMAD’ın yok etmeyi hedeflediği her ağacı tek tek savunmaya mecburuz. O ağaçların içinde olduğu ormanlarla çevrili köylerimizde yaşayan köylülerimizin, evlerini, geçim kaynaklarını, sularını, topraklarını kaybetme kaygısını içimizde hissetmeye mecburuz” dedi.

"Vahşi madenciliğe karşı sesimizi yükseltmeliyiz"

Son olarak, Erzincan İliç’te yaşanan doğa felaketine dikkat çeken Füsun Kayra; “En son Erzincan İliç’te sonuçları yüzyıllar sürecek Çernobil etkisinde bir ekoyıkım yaşanmış, 9 işçimiz vahşi madenciliğe kurban edilmişken, tüm ülkede yükselen madencilik karşıtı sesi meydanlara, şehir merkezlerine taşımak, geniş halk kitlelerinin dikkatini vahşi madenciliğe çekmek ve vahşi madenciliğe son verilmesini sağlamak tek amacımız. “Kazdağları’nda Vahşi Madenciliğe Hayır” mitingi bu amaç ile yola çıkılmış ilk geniş katılımlı mitingdir. Çanakkale’den başlayıp tüm madencilik tehdidi altındaki şehirlerimizde de devamı gelecektir. Çanakkale halkının daha önce de sahip çıktığı Kazdağları’na yeniden sahip çıkacağını, köylerimizin, köylülerimizin yanında duracağını, bu doğa katliamının karşısında duracağını biliyoruz.Ülkemizin her yerini kuşatan vahşi madenciliğe karşı Çanakkale’den, Kazdağları’ndan sesimizi yükseltiyoruz, bu ses ülkenin dört bir yanından duyulsun, çoğalsın ve yankılansın istiyoruz” diyerek sözlerine son verdi.

(ERHAN TAYLAN)
Paylaş