Kazdağları için başka şansımız olmayabilir..

Çanakkale’nin yaşam savunucuları Kazdağları’ndaki altın üretiminin çevresel risklerine karşı değerlerine sahip çıkmak için çalışmalarını sürdürüyor. Kazdağları ve çevresinde yaşanan çevre felaketlerinin masaya yatırıldığı toplantının sonucunda Kirazlı’daki sürecin yakından takip edilmesi, hukuksal mücadeleye taraf olunmasına karar verildi.

356
Çanakkale Belediye Başkanı Sayın Ülgür Gökhan, başından beri desteklediği bu süreçte, madenciliğin Atikhisar Barajı ve Çanakkale su kaynakları üzerinde yarattığı tehdit nedeniyle, Belediye olarak davacı olma kararını bir kez daha vurgularken, ayrıca Çanakkale İli ve Kaz Dağları bölgesinde yürütülecek olan altın madenciliği faaliyetlerinin ulusal ve uluslararası düzeyde duyurulabilmesi için çalışmalar yürütülmesine karar verildi.
 
Çanakkale Belediye Başkanı, Çanakkale Çevre Platformu, Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı, Çanakkale Barosu Hukukçuları, Çanakkale Tabip Odası Başkanı, Bilim İnsanları ve Çevre Komisyonu üyeleri 27.08.2012 tarihinde Çanakkale Tabip Odası’nda mevcut durumu değerlendirmek ve bundan sonra hukuk mücadelesi ile birlikte etkili kamuoyu oluşturma ve halkın geniş örgütlü mücadelesine dönecek olan bu süreçte, yol haritasını gözden geçirmek amacıyla toplandı.
 
Toplantı sonucunda Kirazlı’daki sürecin yakından takip edilmesi, hukuksal mücadeleye taraf olunmasına karar verilmiştir. Çanakkale Belediye Başkanı Sayın Ülgür Gökhan, başından beri desteklediği bu süreçte, madenciliğin Atikhisar Barajı ve Çanakkale su kaynakları üzerinde yarattığı tehdit nedeniyle, Belediye olarak davacı olma kararını bir kez daha vurgulamıştır. Ayrıca Çanakkale İli ve Kaz Dağları bölgesinde yürütülecek olan altın madenciliği faaliyetlerinin ulusal ve uluslararası düzeyde duyurulabilmesi için çalışmalar yürütülmesine karar verilmiştir. Yapılan değerlendirmede şunlar kaydedildi: “Çanakkale ili sınırları içinde yürütülmek istenen Kirazlı, Şahinli, Halilağa, Muratlar, Ağı Dağı (Söğütalan), Kızılelma, Çamyurt, Kuşçayırı ve diğer maden bölgeleri için zaman geri dönüşümsüz olarak daralmaktadır.
 
Çanakkale Tabip Odası olarak, Çanakkale Çevre Platformu ile birlikte bugüne kadar yaptığımız, bilimsel toplantılar, basın açıklamaları ve mitingler akıl almaz bir inatla ve tarihe geçecek bir cahillik örneği olarak görmezden gelinmiştir. Şirketler, ÇED süreçlerini hukuk dışı yollarla halkın katılımı olmaksızın tamamlamışlar ve olumlu raporlarını almışlardır. Ancak mücadele bitmemiştir. Çevre Platformu ile birlikteÇanakkale Tabip Odası hukuksal mücadelenin de bir parçası olacaktır. Gelecek kuşakların sağlıklı bir çevrede huzur içinde yaşayabilme hakları adına yürüttüğümüz bu mücadelenin bazı çevrelerce anlaşılamaması bir yana, Çanakkale’nin gelişimi önünde engel olarak suçlanmak, herhalde gelecek kuşaklar tarafından tarihe geçecek cahillik örneği olarak ibretlik bir öykü olacaktır.
 
Altın şirketleri, Şahinli, Halilağa, Kirazlı, Ağı Dağı, Kızılelma, Çamyurt, Kocabaşlar, Kuşçayır bölgelerinde yapılması planlanan altın ve diğer metalik madencilik işletmelerinin ÇED süreçlerini olumlu olarak tamamlanmıştır. Bununla birlikte ilk ÇED raporunda bölgeye sadece açık ocak madencilik işletmesi yapacağını beyan eden şirket daha işletme süreci başlamadan “Kapasite Artışı Projesi” ve zenginleştirme tesisi adı altında yeni bir süreç başlatmıştır. Bu proje ile ilgili olarak görülmektedir ki, önceki ÇED raporunda gizlenen noktalar burada ortaya çıkmaktadır. Daha önceki raporda sadece açık ocak yöntemiyle cevher çıkaracağını ve zenginleştirme işlemi yapılmayacağı vurgulanırken, bu raporda en az beş yıl sürecek olan ve siyanürün de kullanılacağı altın ve gümüş elde etme işlemi yapılacağı belirtilmektedir.
 
Çanakkale Tabip Odası Çevre Komisyonu, hekimliğin asli görevi olan koruyucu hekimlik gereği halkımızı ve yetkilileri bir kez daha uyarmayı görev olarak kabul etmektedir. Gelin ilk ağaç kesilmeden, ilk kazma vurulmadan, siyanür toprağa düşmeden, sular kirlenmeden ve Çanakkale susuz kalmadan önce bir kez daha düşünün. Ve vazgeçin. On binlerce yıllık tarih sürecinden bize kadar ulaşan bu cennet coğrafyayı, yarın çocuklarımıza birer Balya cehennemi olarak teslim edersek, bunun sorumluluğu bugün kararından ve inadından vazgeçmeyenlerden olduğu kadar, bu çığlığı duyamayan halkımıza da ait olacaktır…”
Paylaş