Kadınlar, şiddete karşı meydana indi

957
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma günü nedeniyle Çanakkale Kadın Platformu tarafından, geçtiğimiz gün saat 18:00`da Mümtaz Pirinççiler Meydanı`nda basın açıklaması gerçekleştirildi. Eşit ve özgür yaşam sloganları atan kadınlar, `İstanbul sözleşmesi yaşatır`, `kadınlar birlikte güçlü`, `şiddet her yerde çözüm örgütlü mücadelede`, `şiddet değil özgürce yaşam istiyoruz`, `evde işte sokakta kadına şiddete hayır` yazılı pankart ve flamalarla alandaki yerini aldılar. 
Basın açıklamasını Çanakkale Kadın Platformu adına Dilek Ural okudu. 
Yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; "Sesimiz yankılansın: emeğimizden, kimliğimizden, birbirimizden, mücadelemizden, sokaklardan vazgeçmiyoruz! Yaşadığımız coğrafyada tarih boyunca etrafımızı kuşatan erkek şiddeti, AKP iktidarının kadın düşmanı politikaları pandemi sürecinde de artarak devam etti. Hiçbir koruma ve önlem planı yapılmadan evlerde şiddetle baş başa bırakıldık. Hem ücretli işi hem ev işlerini hem de çocuk bakımını üstümüze yıkıp makine gibi çalışmamızı istediler. Üniversiteleri kapatıp zaten niteliksiz olan eğitimi de özgürleşme alanımızı da elimizden aldılar. Bizler canımızın derdindeyken her boşlukta ısıtıp ısıtıp önümüze koydukları çocuk istismarı yasasını yeniden gündem ettiler. Cezasızlık politikalarıyla şiddet faillerine cesaret verilirken, salgın bahanesiyle geçirilen infaz yasasıyla failler salıverilerek ödüllendirilirken, mücadelemizin kazanımlarından olan İstanbul Sözleşmesine yönelik tüm saldırılara ve kadınları aile kurumunun içine hapsetmeye çalışan yasalara rağmen biz kadınlar direnmeye devam ediyoruz ve mücadelemizle sesimizi çoğaltıyoruz. Türkiye`nin dört bir yanından Rojava`ya, Arjantin`den İran`a, Hindistan`dan Polonya`ya, Suudi Arabistan`a kadar kadınlar; emekleri, bedenleri ve yaşamları için mücadele veriyor. Seslerimiz birbirine karışıp yükseliyor. İsyandayız!" 
 
"Kadınlar hayatlarına sahip çıkmaya devam ediyor!" 
"Adını koymak lazım: Kadın katliamı var. Her güne kadın katliamları haberleriyle uyanıyoruz. Erkek egemen devlet, tüm organlarını katletmek ve katilleri korumak için seferber ediyorken Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı da `kadın cinayetlerinin abartıldığını` iddia ediyor. Yıllardır erkek şiddeti kamusal alandan özel alana bir denetim aracı olarak kullanılıyor. Erkek egemen sistemin sürdürücüsü olan AKP iktidarı ile birlikte erkek şiddeti artarak adeta yönetim biçimi haline getirilerek kampüslerde, hastanelerde, adliye koridorlarında, iş yerlerinde ve yaşadığımız evlerde kullanılmaya devam ediyor. Yarattığınız erkek dünyaya karşı yaşamlarını, bedenlerini, haklarını, birbirini savunan kadınlar hayatlarına sahip çıkmaya devam ediyor! Adaleti sağlamayan erkek yargınıza karşı öz savunmamızla direniyor, Çilem Doğan`dan yana olmaktan Nevin Yıldırımın baltalarıyız demekten vazgeçmiyoruz. Bütün bu saldırılara karşı hala inatla burada, sokaktayız. Dayanışmamızdan aldığımız güçle birlikteyiz."
"Dinci-gerici eğitim dayatmasını kabul etmiyoruz"
"18 yıldır adım adım oluşturmaya çalışılan makbul kadın profilini yaratmak için kurgulanmış bir proje olan kadın üniversiteleriyle AKP kadınları toplumdan izole etmeye, kadını `ikincilleştirmeye` çalışıyor. Bunun aynı zamanda iktidarın kendi kadın kadrolarını oluşturmaya dönük bir hamlesi olduğunun da farkındayız. Kadın üniversiteleriyle iktidar tarafından yapılan dinci-gerici eğitim dayatmasını kabul etmiyoruz. Japonya`da bile kadın üniversiteleri var denilerek `meşruluğu` kanıtlanmaya çalışılan kadın üniversitelerinin; Japonya`nın toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki yerini gördüğümüzde geçerli bir `sebep` olarak gösterilemeyeceğini görüyoruz. Kadın üniversiteleri aracılığıyla kadın öğrencileri güya şiddetten korumayı hedeflemek cinsiyetçiliktir, kadın düşmanlığıdır. Mevcut üniversitelerdeki eğitim eşit, özgür, anadilde ve bilimsel olmalı; kampüsler, kadınlar ve LGBTİ+lar için güvenli alanlar olmalıdır. Buradan, seslerimizin yankılandığı meydanlardan bir kez daha söylüyoruz: Sana kadın üniversitesi açtırmayacağız!"
 
"Koparılan bütün kadınların isyanıyla, öfkesiyle sokaktayız"
"İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanun`un devlete verdiği yükümlülüklerin takipçisiyiz! Devlet İstanbul Sözleşmesini etkin bir şekilde uygulamıyorken bir de İstanbul sözleşmesinden çekilmeyi gündemine alıyor. İstanbul Sözleşmesinin tartışılır hale gelmesi kadın katillerini cesaretlendirerek kadın katliamlarının önünü açıyor. İstanbul Sözleşmesini savunuyor ve biz kadınlar için ne kadar hayati bir önemi olduğunu biliyoruz. Biliyoruz çünkü Ana dili Kürtçe olduğu için ifadesi alınmayarak katledilen Fatma Altınmakas, şikayetine rağmen katilin yanına gönderilen Emine Bulut İstanbul Sözleşmesi etkin şekilde uygulanmış olsaydı hayatta olabilirlerdi. Fatma Altınmakas`ın, Emine Bulut`un, Aleyna Çakır`ın, Şule Çet`in ve erkek şiddetiyle hayattan koparılan bütün kadınların isyanıyla, öfkesiyle bu 25 Kasım`da da sokaktayız işte. Nadira`nın, Gülistan`ın, İpek Er`in ve daha birçok kadının devlet koruması altındaki faillerinin cezasız kalmaması için sokaklarda mücadelemizi büyütüyoruz! İstanbul sözleşmesini uygulatacağız! Kazanımlarımızın, haklarımızın, yaşamlarımızın güvencesi biziz! İstanbul Sözleşmesinden çekilmeye nasıl izin vermediysek, uygulanmasını da mücadelemizle sağlayacağız. 2016`dan beri ısrarla cinsel istismarın meşrulaştırılması için yasalar çıkarmaya çalıştınız, izin vermedik, her fırsatta kürtaj hakkımızın, nafaka hakkımızın tartışmaya açılmasına da öyle izin vermiyoruz. Cezasızlık kültürüyle sırtları sıvazlanan erkeklerin enselerinde biz varız!"
"Sağlık emekçileri alkış değil, önlem istiyor"
"Pandemi ile birlikte toplumsal cinsiyet temelli eşitsizlik ve şiddet gittikçe derinleşmekte, ev içi şiddet artarken görünürlüğü azalmakta. İşten çıkarmalar başlayınca işten ilk çıkarılanların kadınlar olması tesadüf değil. Kadınlarla erkekler arasındaki gelir eşitsizliği büyüyor. Evden çalışanlarımız bitmeyen bir mesainin içinde, görünmeyen ev içi emeğimiz aile bireylerinin bakımının da eklenmesiyle çifte bir sömürü altında. Pandemiyle birlikte derinleşen ekonomik krizin sorumlusu biz değiliz, krizin biz kadınların omzuna yüklenmesine izin vermeyeceğiz! Bizler eşit ücret, güvenceli çalışma, pandemi koşullarına uygun bilimsel tedbirlerin alındığı, çocuk ve yaşlı bakımının devlet güvencesinde olduğu, sosyal haklarımıza erişebildiğimiz bir yaşam için sokaklardayız. Salgınla mücadelede en ön safta yer alan kadın sağlık emekçileri alkış değil, önlem istiyor!"
 
"Barış ortamı içinde yaşamak için mücadele ediyoruz"
"Bizler erkek şiddetinin devlet güvencesinden çıkartılması ve faillerin yargılanması, şiddete karşı önlem ve koruma politikaları geliştirilerek devletin sorumluluğunu yerine getirmesi için mücadele ediyoruz! Bizler daimi savaş politikalarının terk edildiği ve kalıcı bir barış ortamı içinde yaşamak için mücadele ediyoruz!"
"Kadınlar eşit, özgür ve insanca yaşamak istiyor!"
"Mülteci kadınlar göç yolunda yaşadıkları taciz, tecavüzler yetmezmiş gibi bir de geldikleri yerlerde ırkçılıkla karşı karşıya kalıyor. Toplumun en alt katmanında hiç görünmeden, fark edilmeden yaşamak zorunda bırakılan mülteci kadınlar her türlü haktan yoksun bir şekilde hayatlarını devam ettirmeye çalışıyor. Geri gönderme merkezlerinin insanlık dışı koşullarında tutulan kadınlar merkezlerde bulunan görevlilerin taciz ve tecavüzlerine maruz kalıyor. Ucuz, esnek ve kayıt dışı şekilde en güvencesiz işlerde çalıştırılan, kimsenin yapmak istemediği bakım işlerini üstlenen, ayrımcılık ve ırkçılık nedeniyle sokakta, iş yerlerinde her daim şiddete açık bırakılan göçmen kadınlar yok sayılmak değil eşit, özgür ve insanca yaşamak istiyor!"
 
"Trans cinayetleri politiktir"
"Devlet yetkilileri ve Diyanet`in LGBTİ+ lara yönelik nefret söylemleriyle, LGBTİ+`lar hedef haline getiriliyor ve bu nefret suçu meşrulaştırılıyor. Gelenek, örf, adet denilerek heteroseksist aile yüceltiliyor. Hâlâ trans sığınma evleri olmaması, trans kadınların bakımevlerine alınmamaları devletin transfobik yanının yansımasıdır. Pandemi döneminde seks işçileri açlık ve korona arasında bir tercihe zorlandı. Yaşamak için bizleri bu koşullara mahkum eden düzene karşı insan haklarını savunuyoruz! Eşcinsel, biseksüel, trans, aseksüel ve her türlü kimlik ve yönelimdeki kadınlar ayrımcılık, nefret ve şiddetten uzak; eşit ve özgür bir yaşam istiyor! Trans cinayetleri politiktir." 
"Büyük bir kararlılıkla yürüyoruz"
"Kadınlar olarak yaşadığımız bunca katliam, taciz, tecavüz, sömürüye karşı eşitlik ve özgürlük mücadelemiz devletin kolluk güçleri tarafından tutuklamalarla, gözaltılarla, tehditlerle, tacizlerle sürekli engellenmeye çalışılsa da yaşamak istediğimiz dünyayı inşa edene kadar mücadelemiz devam edecek. Özellikle genç kadınlara yönelik aile üzerinden yapılan tehditler artık caydırıcı değil çünkü bizler vermiş olduğumuz haklı mücadeleye inanıyoruz. Kadın katilleri elini kolunu sallayarak gezerken "yaşamak istiyoruz" diyen kadınların suçlu muamelesi gördüğü bu günlerde yapılan bunca baskı tam tersine bizleri daha kararlı, daha güçlü hale getiriyor. Mücadelemizden bir adım dahi geri adım atmıyor, her geçen gün daha büyük bir kararlılıkla yürüyoruz... Katledilen kadınların isyanıyla daha çok sokakta olmaya devam ediyoruz. İsteklerimiz, arzularımız, sınırlarımız, iradelerimiz, emeğimiz, bedenimiz, sesimiz, taleplerimiz, haklarımız, kazanımlarımız, yaşamlarımız ve mücadelemizle buradayız! Erkek, devlet şiddetinin yarattığı bu karanlığa karşı tüm renklerimizle, dayanışmamızın gücüyle, mücadelemizin rengiyle buradayız, birlikteyiz!"
"Özgürlük mücadelemizi büyütmek için sokaklardayız
 
"Sokaklarında güvende gezdiğimiz kentleri mücadelemizle yaratacağız. Kadınların hayatlarını; dinle, adetle, gelenekle kuşatan şiddeti meşrulaştıran bütün tarikatlara, kişilere karşı isyandayız! Nevin`in cesaretiyle, Flormar işçisi kadın direnişçilerin kararlılığıyla, yakınlarının akıbeti için yıllardır hesap soran Cumartesi Anneleri`nin öfkesiyle, tüm Dünya`ya yayılan Las Tesis`in coşkusuyla, Rojavalı kadınların azmiyle özgürlük mücadelemizi büyütmek için sokaklardayız!"
 
"Sesimiz dünyanın dört bir yanında yankılanıyor"
"Kadın düşmanlığına, homofobiye, transfobiye, çocuk istismarına, savaşa, doğanın talanına, tacize, tecavüze, kadın- erkek eşitsizliğine, her türlü ayrımcılığa, emek sömürüsüne, erkek-devlet şiddetine karşı, Pınar için, Emine için, Aleyna için, Sezay için, Nadira için, Gülistan için, İpek Er için ve erkek şiddeti ile katledilen tüm kadınların öfkesiyle bir aradayız! Bir kişi daha eksilmemek için buradayız! Eşit ve özgür bir yaşam için haykırıyoruz, biliyoruz sesimiz dünyanın dört bir yanında yankılanıyor!"
(Atakan Alkış)

 

Paylaş