Kapitalist toplumlarda sermaye, emeği değersizleştirmek, yok saymak adına her türlü propaganda ve algı operasyonu yaparak işçi sınıfının dönüştürücü gücünü yok saymaya çalışsa da bu içi boş bir safsatadır.
Hayatı yaratan emektir.
Hayatı yaratan emek, doğal olarak yarattığı bu değerlerinde eşit olarak paylaşılmasını talep edecek sermayenin vahşi sömürüsüne karşı üretimden gelen gücünü kullanarak eşitlik talebiyle mücadelesini sürdürecektir.
Bu gerçeği görmeden siyasal mücadele doğru bir şeklide değerlendirilemez, bu temelde seçimlerinde doğru bir şekilde ele alınması, seçimlerin emeğin kurtuluşu açısından mutlaklaştırılmaması gerekir.
Emek mücadelesinin talepleri, her geçen gün daha iyi bir yaşam ve çalışma koşullarını yaratmak adına doğru hedeflerle şekillenmektedir.
Metal iş kolunda yaşanılanlar bu süreçte önemli bir deneyimdir.
Birleşik Metal İş tarafından 10 kentte 24 fabrikada başlatılan grevin hükümet tarafından yasaklanması sonrasında metal iş kolundaki muhalefet dalgası uzlaştırma kurulunun almış olduğu karar ile daha da büyüdü.
Son olarak Renault’ta işten atılan işçilerin geri alınması için başlatılan mücadele sonrasında atılan işçilerin geri alınmasıyla, mücadele işyerinde örgütlü olan ancak işçilerin taleplerini savunmaktan ziyade işveren işbirlikçisi olarak çalışan Türk Metal Sendikası’na yönelen öfke ile yapılan toplu iş sözleşmesine itiraz ve yeni talepler ile yeniden bir mücadele perspektifine dönüştü.
İşçiler artık kendi taleplerine sahip çıkacak örgütleri ve kendi iradelerinin toplu sözleşmelerde yansımasını sağlayacak ihtiyaçları da mücadele içersinde yaratma bilinciyle mücadelelerini bir üst noktaya taşıyorlardı.
İşçilerin bu yönelişi son derece önemlidir.
Bu direniş kısa sürede metal iş kolunda dayanışma eylemleriyle desteklendi.
İşçilerin böylesine geliştirdikleri mücadele doğal olarak siyasal alanda özellikle seçimlerde karşılığını bulacaktır.
Düzen partileri bugüne kadar sermayenin hizmetinde sürdürdükleri politikalarıyla emekçilerin taleplerini görmezden geldiler.
Bugün emek mücadelesini ileriye taşıyacak ,yeni yaşam hedefleriyle emekten yana düzenlemelerle işçi sınıfına nefes aldıracak olan taleplere programında yer veren HDP’nin bu programını geniş emekçi kesimlere anlatmak bugünün önemli bir görevi haline gelmiştir.
HDP’nin, Büyük İnsanlık Çağrısı’nda yer alan “BİZ’LER İŞÇİYİZ, EMEKÇİYİZ” başlığı ile yar alan program şu şekildedir:
“BİZ’LER, çalışma yaşamında büyük insanlığı egemen kılacağız.
Taşeronluk sistemini kademeli olarak ortadan kaldıracağız. İlk etapta kamuda taşeron çalışanlar kadrolu çalışan haline getirilecek. Taşeron çalışılan döneme ait kıdem tazminatları ödenecek. Özel sektörde ise asıl işveren alt işverenlerle birlikte çalışana karşı eşit ve aynı derecede sorumlu olacak. Özel istihdam bürolarını, kiralık işçi uygulamalarını ortadan kaldıracağız.
Madenlerde cinayetleri BİZ’LER durduracağız.
Madenlerde güvenli üretim koşulları sağlanana kadar üretim durdurulacak, ücretlerin işveren tarafından ödenmesi garanti altına alınacak. Özelleştirme, taşeronlaştırma ve rödovans uygulamasına derhal son verilecek.
Güvenceli iş ve güvenli çalışma ile iş cinayetlerini bitireceğiz.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği hakkı anayasal bir hak olarak tanınacak. Şu anda süren cezasızlık politikasına son verilecek. İş cinayetlerine sebebiyet veren sorumluların cinayetten yargılanmaları sağlanacak.
Kamu emekçilerine grevli toplu sözleşme hakkı verilecek; hak kayıpları telafi edilecek. Kamu hizmetlerinin tamamında kadrolu ve güvenceli istihdam politikaları uygulanacak.
Kamu emekçilerinin siyasal örgütlenme özgürlüğünün önü açılacak.
İstihdamı artırmak ve çalışanları korumak için resmi haftalık çalışma süresi ücret kaybına sebebiyet vermeden 35 saate düşürülecek.
Hak grevi, dayanışma grevi, iş yavaşlatma, genel grev gibi temel hak arama biçimleri yasal güvence altına alınacak. BİZ’LER hükümetin grev erteleme yetkisi kaldıracak, ‘milli güvenlik ve genel sağlık’ gibi bahanelerle grev ertelemenin yolunu kapatacağız.
“Taleplerini al da gel” diyoruz.
İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin esas denetleyicisi sendikalar ve işçiler olacak.
Mevsimlik tarım işçilerinin, örgütlenme özgürlüğü garanti altına alınacak, ‘aracılık’ uygulamasına son verilecek, her türlü ayrımcılığa karşı önlem alınacak.
Göçmen işçilere yönelik ayrımcı ve dışlayıcı uygulamalara son verilecek.
BİZ’LER emeğin hakkını veren bir yaşama yürüyoruz”.
Kapitalizmin dönüştürülmesi, işçi sınıfının örgütlü gücü partisi aracılığıyla sosyalizmin inşası yoluyla olacaktır.
Yeni yaşam çağrısı bu mücadele de bir başlangıç ve bu hedef için bir yol temizliğidir.
Bu başlangıç için sol, sosyalist, devrimci tüm güçlerin dayanışmasını sağlamak ve ilk adımları atmanın yöntemi olarak önümüzdeki seçimlerde alınacak tutum önem kazanmıştır.
Ön yargılardan arınarak, niyet okumayı bir kenara bırakıp HDP’nin yeni yaşam çağrısının desteklenmesi önümüzdeki önemli bir fırsattır.
Yaşam bunu gerektirmektedir.
Duygularının esiri olup, gerçeklerden kopanlar kendilerini yaşamın dışında bulacaklardır.
Barajları yıkarak, AKP’yi durdurmak için hepimizin yapabileceği şeyler var.
Ortalıkta dolaşan; el sıkıp kuru vaatlerde bulunan klasik politikacı tiplerinin işi değil bu iş.
Şimdi yeni yaşam için başlangıç zamanı…
Bursa’daki işçi direnişi, Soma katliamının 1. yılında emekçilerin emek dostlarının bu cinayeti unutturmamak ve hesap sormak adına karşı duruşları bizler için referans olan mücadelelerdir.
Bizler mecliste bu mücadele deneyimleriyle birlikte olacağız.
Bizler Meclise…