İkna oldunuz mu?

Günlerdir süren su konusundaki iddialar sonrasında Sağlık Bakanlığı’ndan bir açıklama geldi.
“Dağ fare doğurdu” derler ya; açıklama bu nitelikte bir açıklama olarak, kafalardaki soru işaretlerinin daha da çoğalmasına neden oldu

405
Tanınmayan beş su markası açıklanarak, adeta bu konuda bazılarının koruması yapılıyor algısı oluştu.
Çünkü iddialar; sektörün çok büyüklerinin de içinde bulunduğu bir boyuttaydı.
Sağlık Bakanlığı’nın bu tartışılır açıklamasını baz alırsak ;kentimizde damacana sularda bir problem yok diyebiliriz.
 
Fakat bu su işi, daha çok su kaldırır. Vatandaş bu açıklama karşısında ne kadar ikna oldu sorusu can alıcı bir sorun olarak önümüzde duruyor. Bu süreç vatandaşının devletine olan güveninin olumsuz etkileneceği bir sürece doğru yönelebilir. Eğer bazı gerçekler gizlenerek bir korumacılık kalkanı yaratılmış ise vay halimize…
 
Böylesi bir durum, ülkemizin gıda güvenliğinin tam bir kargaşaya dönüşmesi durumudur.
Böylesi bir gelişme sonrasında yetkililer tüm inandırıcılıklarını yitirecektir.
 
Henüz önümüzde bir fırsat var.
Gerçekler tüm çıplaklığı ile kamuoyuna açıklanmalıdır.
Yoksa bunun altında kalacak yetkilerin içine düşecekleri durumu düşünmek bile istemiyorum.
 
En az gaz tüketen il miyiz?
Yanlış anlaşılmasın doğal gazdan bahsetmiyorum, biber gazından bahsediyorum.
Elimde bir veri yok ama genel verilerden hareket ederek, Çanakkale’de son zamanda bir kaç yaşanan olayı baz alarak bunu söylüyorum.
 
CHP’li Umut Oran’ın soru önergesine cevap veren Gümrük Bakanı Yazıcı 2000 yılından itibaren 628 bin kilo biber gazı ithal edildiğini açıkladı.
 
Bunun bedeli olarak da 21 milyon dolar ödenmiş .
Sokaklara savrulan, 21 milyon dolar yani …
Üstüne üstlük bir çok kişinin ölümüne neden olan bu gaz için ödenen 21 milyon dolar.
Temel insan haklarının yok edilmesi için ödenen 21 milyon dolar.
Ne garip bir şey değil mi ?
 
628 bin kilo biber gazından ne kadarı Çanakkale’de kullanılmıştır bilmiyorum ama, en az kullanılan illerden biri olduğumuzu söyleyebilirim.
Şimdi karşımıza bir uzmanlık sorusu çıkmaktadır.
Çanakkale’de daha merhametli mi davranılmıştır, yoksa Çanakkale’nin alanlarda olma geleneği mi az gelişmiştir?
 
Yorum sizlerin…
 
Çarpıtmakta bir sanattır.
AKP İlçe Başkanı Adnan Öncü, partisinin İftar yemeği sonrasında çöplerin toplanmaması nedeniyle Çanakkale Belediyesi’ni kınamış.
Asıl sorun bu değil, çöpler toplanır, detaylar bir şekilde halledilir.
Sorun AKP’nin siyasi şova dönüştürdüğü iftar yemekleri.
 
Tam bir seçim kampanyası havasında yapılan bu iftarların gerçek anlamda iftar yemekleri ile hiçbir ilgisi yok. Tam bir siyasi propaganda ve bunun dini değerler üzerinden sürdürülmesi gerçeği.
Yani bir AKP klasiği... İşte sorun burada.
 
Şimdi AKP İlçe Başkanı çıkıp bu iftar yemeklerinin siyasi olmadığını söyleyebilir mi?
Ha bunu söylerse de yine Adnan Öncü söyler; çünkü bu konudaki geçmiş performansında buna benzer bir çok mantıksız söylevleri var.
 
Bakın bu tarz çok tehlikeli; halkın dini duygularının üzerinden yapılan siyaset. Bu anlayış öyle tehlikeli alanlarda öyle olumsuz sonuçlara yol açmaktadır ki; sonları toplumsal felaketlere kadar varmıştır.
Daha geçen akşam Malatya’da yaşanan bir Alevi ailenin başına gelenler halkın dini duyguları üzerinden yapılan provokasyon girişimidir.
 
Halkın dini değerleri üzerinden siyaset yapıp, birde buradan Çanakkale Belediyesini karalama kampanyasına dönüştürülen bir propagandanın Malatya’da bir Alevi aileye karşı yapılan linç girişimi ile aynı köklerden beslenen bir anlayış olduğunu unutmadan, gelin siyaset yapma biçiminize bir çeki düzen verin.
Paylaş